Etiket Arşivi: hak dostları

Beyazid-ı Bistami (r.a)

Beyazıd-ı Bestami zamânında binlerce velî vardı. Hepsi de ibâdet, riyâzet, keşif ve kerâmet sâhibi idi. Fakat asrın kutupluğu, ümmî bir demircinin üzerinde idi. O bu işin sır ve hikmetine karşı hayretler içindeydi. Çoluk çocuğunun nafakası için geceli gündüzlü örs başından ayrılmayan demirciyi görmek istedi. Bir gün dükkânına gitti. Selâm verdi. Onu görünce, çocuklar gibi sevindi. Ellerine sarıldı, uzun uzun öptü ...

Devamını Oku »

Abdulkadir-i Geylâni'(KSA) den !..

“Bir insanın içinde, manevî terbiyenin gelişmesi için, zahirde bir mürebbiye bağlanıp ondan alınan bir telkin gerektir. Bu mürebbiler, nebiler ve velîlerdir. Kalbin ve kalıbın lambası yanmaya bunların terbiyesi hasıl olunca başlar. Onlardan bir başka ruh alınır. Bir Âyet-i Kerimede şöyle buyurulur: “Allah, ruhu emri ile, kullarından istediğine ilka eder.” (Gafir, 15) Dolayısı ile kalbin sağlık bulacağı bu ruhun telkini için ...

Devamını Oku »

Abdülkadir Geylani (r.a)

Güney Azerbaycan’ın Geylân şehrinde 1078 (H.471)de doğdu. Künyesi, Ebû Muhammed’dir. Muhyiddîn, Gavs-ül-a’zam, Kutb-i Rabbânî, Sultân-ul-evliyâ, Kutb-i a’zam gibi lakabları vardır. Babası Ebû Sâlih bin Mûsâ Cengîdost’tur. Hazret-i Hasanın oğlu Hasan-ı Müsennâ’nın oğlu Abdullah’ın soyundandır. Annesinin ismi Fâtıma, lakabı Ümm-ül-hayr olup seyyidedir. Bunun için Abdülkâdir Geylânî,hem seyyid, hem şerîfdir. Hazret-i Hüseyin’in evladına seyyid, hazret-i Hasan’ınkine şerîf denir. Abdülkâdir Geylânî 1166 (H.561)’da Bağdad’da ...

Devamını Oku »

Ladikli Ahmet Ağa

Gayb; göz önünde olmayan; alamet ve emmare ile bilinemeyen, hakkında delil bulunmayan, gizli olan manalarının yanında; His ve aklın ötesinde kalan, insan tarafından kavranamayan ve manevi alem manalarında açıklanır. Bir de GAYB ERENLERİ vardır ki Cenab-ı Hakk’ın kudretinden ikrama layık görülmüş bu kişiler; özel bir ordu disipliniyle hareket ederler. Anadolu kültüründe adları ÇARIKLI ERKAN-I HARP ‘tir. Bu çarıklı erkanı harbin ...

Devamını Oku »

Emir Sultan (r.a)

Seyyid Muhammed Buhara’da doğar. Kendini bildi bileli ilim meclislerine koşar. Okur, okutur, öğrenir, öğretir, hasılı iyi yetişir. Babasının (Seyyid Emir Külâl hazretleri’nin) vefatı üzerine Medine’ye yerleşmeye niyetlenir. Artık Alemlerin Efendisine komşu olmalı ve ömrünün sonuna kadar kalmalıdır orada. Nitekim önce hacceder, sonra Münevver Belde’ye geçer. Ama bakın şu işe ki, o yıl görülmedik bir kalabalık vardır. Yine de misafirhanelerden birinde ...

Devamını Oku »

Cüneyd-i Bağdadi (r.a)

Cüneyd Bağdadi Her fırka tarafından sevilirdi. İmam olduğu hususunda herkes ittifak etmişti. Tarikattaki sözleri hüccetti, herkesce övülmüştü. Hiç bir kimse, zahir ve batın itibariyle sünnete aykırı bir hal ve hareketini tesbit edememiş ve körler hariç kendisine itiraz edebilen çıkmamıştır. Tasavvuf ehli tarafından örnek alınmıştır. Küçüklüğünden itibaren derd-zede, heveskar, edebli, firasetli, düşünceli ve acaib bir şekilde keskin anlayışlı idi. Bir gün ...

Devamını Oku »

Yahya Efendi (r.a)

İstanbul’lu denizciler Boğaz’ın dört manevi bekçisi olduğuna inanırlar. Bunlar Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdayi, Beykoz’da Yuşa Aleyhisselam, Sarıyer’de Telli Baba ve Beşiktaş’ta Yahya Efendi’dir. Yahya Efendi’nin dergâhına denizciler sık gelir, giderler. Işte Karadeniz’de amansız bir fırtınaya yakalanan Apostol adlı Rum, zor anlarında “Aman Ya Rabbi!”der, “Şu sıkıntıdan bir kurtulayım, Yahya Efendi’nin dergâhına en pahalısından bir fıçı şarap…” Eh, o telâşede Müslümanların ...

Devamını Oku »

Rabiatü’l Adeviye

Hususi bir mahremiyet perdesi altında saklı ve ihlas örtüsü ile gizli olan, aşk ve iştiyakla tutuşan, yakin ve anık olmaya vurulan,Meryem-i Safiyye ‘ye naib bulunan, erenler nezdinde kabul gören Rabiatu’l Adeviye (r.a). Biri çıkıp onu; ‘ Niçin erkekler safında zikr’ettin ‘ diye sorarsa, derim ki;  Hace-i Enbiya (s.a.v) “Allah sizin suretinize bakmaz” buyurmuşlardır. Bir kadın Allah Teala’nın yolunda er olursa, artık ona kadın denemez. Nitekim Abbase-i Tusi ...

Devamını Oku »

Veysel Karani (r.a)

Efendimiz (a.s) ‘ Veysel Karani Sahabeye güzel bir şekilde tabi olanların (tevbe/100) en hayırlısıdır ‘ buyurmuştur. Kainatın efendisi zaman zaman yüzünü Yemen tarafına çevirir ve ‘ Rahman’ın nefesini Yemen cihetinde buluyorum ‘ derdi. Efendimiz; “Yarın kıyamet olunca Hakk taala Veysel şeklinde yetmişbin melek yaratır. Ta ki Veysel bunların arasına karışarak Arasat meydanına gelsin ve cennete gitsin. Bu suretle Allah’ın diledikleri müstesna, bunlar arasında hangisinin Veysel ...

Devamını Oku »

İbrahim Edhem (r.a)

İbrahim Edhem (r.a) çeşit çeşit muamelelerde ve her türlü hakikatlarda mükemmel bir hazzı ve nasibi vardı. Herkes tarafından makbul sayılırdı. İmam-ı Azam Ebu Hanife ‘nin sohbetinde bulunmuştu. Cüneyd ‘ Bu taifedeki ilimlerin anahtarları İbrahim Edhem(in elinde) dir ‘ demişti. Bir gün İmam Azam ‘ın yanına gelince, talebeleri onu hor ve hakir görmüşler, ama Ebu Hanife , ‘İbrahim Edhem seyyidimizdir’demişti. Talebeleri kendisine ‘O bu efendiliği neyle buldu’ diye sorduklarında; ‘O daimi surette Hak Teala ile meşgul bulunmakta, ...

Devamını Oku »

Hasan Basri (r.a)

Nübüvvetin perverdesi, Fütüvveti huy edinen, ilim ve amel kabesi, Vera ve hilm kıblesi, sahib-i sadr, sadr’ı sünnet efendimiz nezdinde baş olan Hasan Basri meziyetleri hadsiz hesapsızdır. İlim ve muamele sahibi idi. Annesi Ümm-i Seleme ‘nin hizmetçisiydi. Annesi işle meşgul iken, Hasan ağladığı vakit Ümm-i Seleme (efendimizin zevcesi) kendisine süt emzirmek için memelerini ağzına verirdi. Bu esnada (sütten kesilmiş bulunan yaşlı ...

Devamını Oku »

Hallac-ı Mansur (r.a)

Hüseyin bin Mansûr’un büyük babası Mahamma adında bir zerdüştîdir. Buna, ana tarafından hazret-i Ebû Eyyûb‘un neslinden geldiğini söyleyerek Ensârî de denilmiştir. Tüster’de büyük velîlerden Sehl bin Abdullah-ı Tüsterî hazretlerinin sohbetinde iki sene bulundu. Onun ruhlara hayat veren sohbetleri bereketiyle tasavvufa yöneldi. On sekiz yaşında Basra’ya gelerek, Amr bin Osman-ı Mekkî‘ye bağlandı. On sekiz ay da onun sohbetinde ve derslerinde bulundu. Her iki velînin yanında da nefsi ile ...

Devamını Oku »