Kolesterol Endişe Kaynağı Değil

Bilimadamları Sonunda Kolesterolün Endişe Kaynağı Olmadığını Kabul Etti! 

Ülkenin en önemli beslenme danışma panelinde, kolesterol yüklü yiyecekleri tüketme konusunda dikkat çekmeyi azaltmaya karar verildi. Bu hareket, hükümetin kolestrol yüklü yiyecekler hakkında neredeyse 40 yıldır yaptığı uyarıları ortadan kaldırabilecek nitelikte.

5 yıl önce komite toplanıp, yiyeceklerdeki kolesterol için “endişe verici besin-yapı maddesi” olduğunu ilan etmişlerdi. Ancak bu durumun aksine grup, bunun artık böyle olmadığını tespit etmiştir.

Bu bulgu ile artık pek çok beslenme uzmanı, sağlıklı yetişkinler için yüksek kolestrollü gıdaları tüketmenin kandaki kolesterol düzeylerini önemli ölçüde etkilemeyeceğine veya kalp hastalığı riskini artırmayacağına inanmaya başlamıştır. Kolestrol hakkındaki bu şekildeki düşünce, bir evrim niteliğindedir.

Uzmanlar bu konudaki daha büyük tehlikenin, yüksek kolesterollü yumurta, karides veya ıstakoz gibi ürünlerde değil, yağlı etler, tam yağlı süt, tereyağı, yağlı etler gibi doymuş yağ ağırlıklı gıdalar olduğuna inanıyor.

Gıdalardaki kolesterol hakkındaki yeni görüş, kalp hastalığı ile ilişkilendirilen kandaki yüksek seviyelerde “kötü” kolesterol ile ilgili uyarıları aksi yönde değiştirmiyor gözüküyor. Dahası, bazı uzmanlar, diyabet gibi belirli sağlık sorunları olan kişilerin kolesterol açısından zengin diyetlerden kaçınmaya devam etmeleri gerektiği konusunda yine uyarmaktalar.

Bilimadamları birbirleriyle çelişen diyet tavsiyelerine alışkın olsalar da, kolesterol konusundaki değişiklik, “Beslenme Rehberi”nin bilimsel temelini oluşturan bir grup olan Diyet Rehberi Danışma Kurulu’ndan gelmektedir. Bu federale ait yayın Amerikan diyetine geniş ölçüde katkıda bulunur, okul öğle yemeklerinin içeriğini belirler ve gıda üreticilerinin ürünlerinin tanıtılmasında etkileri vardır ve pek çok beslenme önerileri için temel teşkil eder.

Panel, son toplantısında, beslenme rehberlerinin bir sonraki versiyonu için temel oluşturacak bir rapor yazmadan önce, Aralık ayında kolesterol hakkında aldıkları kararı sundu. Toplantının bir videosu daha sonra çevrimiçi olarak yayınlandı ve bu konu ile ilgili doğrudan bilgi sahibi bir kişi kolesterol bulgusunun grubun bir kaç hafta içinde hazırlayacakları nihai rapora ekleneceğini söyledi.

İlgili alt komitenin başkanı olan Marian Neuhouser, Aralık toplantısında panele kararını açıkladıktan sonra, Panel üyesi Tufts Üniversitesinden profesör Miriam Nelson:  “O zaman kolesterol konusunda bu rapor elimeze geçene kadar tavsiye vermiyoruz öyle mi?”diye sorar.

Beslenme Kılavuzu Danışma Kurulu olarak adlandırılan panelin üyeleri, Sağlık ve İnsan Hizmetleri Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı’na verilecek olan raporlarının yayınlanmasına kadar yorum yapmayacaklarını belirtir.

Uzmanlar, komitenin tavsiyelerini bazı kuruluşlar göz ardı edebilecek olsa da, bu konuda büyük sapmaların yaygın olmadığını da dile getirir.

Beş yıl önce, 2010 yılında komitenin başkan yardımcısı olarak görev yapan Vermont Üniversitesi’nden Profesör Naomi K. Fukagawa, “Beslenme Rehberi’nin komitenin raporundan saptığını, ayrıldığını düşünmüyorum” dedi. Fukagawa kolesterol konsundaki fikir değişimini desteklediğini söyledi.

Harvard Halk Sağlığı Okulu’ndaki beslenme bölümünün başkanı Walter Willett de kolesterol hakkındaki fikir değişimini “makul bir hamle” olarak nitelendirdi.

Ancak, gıdalardaki, beslenmeyle ilgili kolesterol konusundaki fikirlerdeki değişim aynı zamanda beslenme biliminin karmaşıklığının ve kesin araştırmaların eksikliğini de gösteriyor ve Amerikalılar, ne yiyeceklerine dair onlara rehberlik edecek önerileri ararken de genellikle birbirleriyle çelişen önerilerle karşılaşıyor.

Kolesterol, Amerika Birleşik Devletleri’nde Amerikan Kalp Derneği tarafından oluşturulan kılavuzlarda ortaya çıktığı 1961 yılından beri gıda uyarılarında bir fikstür, bir demirbaş olmuştur. Daha sonra federal hükümet tarafından kabul edilen bu tür uyarılar, beslenme alışkanlıklarının değişmesine yardımcı oldu (kişi başına düşen yumurta tüketimi yaklaşık yüzde 30 azaldı) ve bundan zarar gören de yumurta üreticileri oldu.

Bugün bile, bir asırdan fazla zamandır yapılan bilimsel araştırmadan sonra, bilim insanları kendi aralarında ayrılığa düşüyorlar.

Bazı beslenme uzmanları, kolesterol uyarısının uzun süreden beri gecikmiş bir uyarı olduğunu belirterek, Amerika Birleşik Devletleri’nin gıda kurallarında kolesterolü dışarıda tutmayan diğer ülkelerle birlikte adım attığını belirtti. Diğer grup ise, kolestrol konusunda uyarıyı sürdürmeyi destekliyor.

Beslenme Kılavuzunun bir sonraki versiyonunda (belge her beş yılda bir gözden geçirilmektedir) pek çok benzer tartışmaların ve çelişenlerin olması beklenmektedir. Bunlar arasında: tuz, kırmızı et, şeker, doymuş yağlar ve yemek yapanların en sevdiği Omega-3’ler yer alabilir.

Gıda panelinde kolestrol hakkındaki tavsiyeler, federal bürokratlar tarafından, Amerikalılara açık talimatlar (ve bazen çok spesifik, miligramlara kadar inen reçeteler) sunmak için yeni prensipler, genel bilgiler tasarlanıp hazırlanacak.

Yıllar içinde aksine kanıtlar ortaya çıksa bile, gıdalardaki  kolesterole karşı kampanya devam etti. 1994 yılında, gıda üreticilerinin beslenme etiketindeki kolesterol değerlerini bildirmeleri istendi. 2010 yılında, en son “Beslenme Kılavuzu” nun yayınlanmasıyla, uzmanlar yine “aşırı diyet kolesterol” sorununa odaklandılar.

Ancak, çoğu kişi, kolesterole karşı olan kanıtların zayıf olduğunu görmüştür. 2013’ün sonlarına doğru, Amerikan Kardiyoloji Koleji ve Amerikan Kalp Derneği tarafından düzenlenen bir çalışmada bir grup araştırmacı gıdalardaki kolesterol çalışmalarını inceledi ve diyet kolestrol ve serum kolestrol türketimi arasında kayda değer bir ilişki, kanıt olmadığını göstermiştir.

Bu çalışmanın eş başkanı ve Colorado Üniversitesi’nde tıp profesörü olan Robert Eckel: “Literatüre baktığımızda, diyet kısıtlamalarını destekleyen bir tür bilim göremedik.”

Mevcut ABD Beslenme Rehberi, günde 300 miligram kolesterol alımını kısıtlamaya yöneliktir. Federal rakamlara göre, Amerikalı yetişkin erkekler günde ortalama 340 miligram kolesterol almakta. Eckel, 300 miligramlık tavsiye edilen rakama dair kanıtlar çok az olmasına rağmen bu durum böyle aktarılmaktadır.”

Diğer önemli çalışmalar, günde bir yumurta yemenin, sağlıklı bir kişide kalp hastalığı riskini artırmadığını, ancak diyabet hastalarının daha fazla risk altında olabileceğini göstermiştir.

Daha önceki yüzyıllara göre ortalama çok daha az yumurta yenmekte.Yumurta tüketimi, 2.Dünya Savaşında en üst seviyeye gelip, hemen sonrasında düşüşe geçmiştir.

ABD Tarım Bakanlığı’nda beslenme uzmanı olan David Klurfeld:“ABD, dünyadaki diyet kolesterolüne belirli bir sınır koyan son ülkedir. Bazıları bilimsel eylemsizliktir.”

Kolesterol hakkındaki korkunun devam etmesi,  tehlikesinin kısmen makul olmasından kaynaklanabilir.

Tarihçiler,19. yüzyıla kadar, bilim insanlarının, arterleri tıkayan plağın, kısmen de olsa, kolesterolden kaynaklı olduğunu fark ettiklerini dile getirirler.

O zaman bu, mantıklı görünüyordu, durum böyleyse, o zaman kolesterol düzeyindeki bir diyetin arterlerini sarıp, tıkaması gerekirdi.

1913’te, Niokolai Anitschkov ve  St. Petersburg’daki Çar Askeri Tıp Enstitüsü’ndeki meslektaşları, tavşanlarda bir deneme yapmaya karar verdiler. Grup, yaklaşık dört ile sekiz hafta boyunca tavşanlara kolesterol verdi ve kolesterol diyetinin onlara zarar verdiğini gördü ve bunun büyük bir şey olduğunu düşündüler.

Anitschkov ve meslektaşı, 1913’de bir makalede yer alan araştırma yazısında bu çalışmaya dair şöyle bri şey dile getiriyor: Bilim tarihinin çoğu zamanında araştırmacılar, bilimsel sorulara yeni bir bakış açısıyla bakmamızı gerektiren sonuçlar elde ederler.”

Ancak, Amerika Birleşik Devletleri’nde kalp hastalığının arttığı 1940’lara kadar, insanlar için kolesterol diyetinin tehlikelerine kesin ve net bir şekilde odaklanmaya başlanmamıştı.

Biyolojideki deneyler ve geniş kitlelerin diyetlerini takip eden diğer çalışmalar, yüksek kolesterol diyetlerini, kalp hastalığına bağlamış gözükmekteydi.

Hemen sonrasında bunu kamu uyarıları takip etti. 1961’de Amerikan Kalp Derneği, insanların kolesterol tüketimini azaltmasını ve sonunda günde 300 miligramlık bir sınır belirlemesini tavsiye etti. (Karşılaştırma için, tek bir yumurtanın sarısı yaklaşık 200 miligrama sahiptir.)

Sonunda, kolesterolün zararlı olduğu fikri, tüm ülkenin bilincine yer etti ve ülkedeki pazarlamacılar “kolesterolsüz” şeklinde gıdalarını tanıtmaya başladılar.

Anitschkov ve diğer erken dönem bilim insanlarının öngörememiş olabilecekleri şey; kolesterol ve kalp hastalıkları biliminin ne kadar karmaşık olabileceğidir: gıdadan alınandan çok daha büyük miktarlarda kolesterolü bedenin kendisi meydana getirir. Beden kanda ne kadar kolesterol olduğunu ve hem “iyi” hem de “kötü” kolesterolü düzenler.

Karmaşıklığa ek olarak, insanların kolesterolü işleme şekli de farklıdır. Bilim insanları, bazı insanların, (yaklaşık yüzde 25’inin) kolesterol açısından zengin diyetlere karşı daha savunmasız göründüğünü söylerler.

Wake Forest Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde profesör olan Lawrence Rudel: “Bu kolestrolün, herkesin bildiğinden daha kadar karmaşık olduğu ortaya çıkmıştır.”

1960’ların sonlarında Arkansas Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Rudel, Anitschkov’un makalesine rastladı ve merak ettiği konulardan bir tanesi olan bu konu ile ilgilenmeye karar verdi. 1913 yılında yayınlanan Anitschkov’un makalesinde kolesterol diyetinden tavşanlar zarar görürken, beyaz fareler üzerinde hiçbir etkisi olmadığı yazılmıştı. Aslında, eğer Anitschkov tavşanın yanı sıra başka herhangi bir hayvana odaklanmış olsaydı, etkiler o kadar net gözükmeyebilirdi (tavşanlar yüksek kolesterol diyetine alışılmadık derecede savunmasızdır)

Rudel: “Farkın sebebi (neden bir hayvanın kolesterol diyetinde ayrı düştüğü ) bulunacak bir şey gibi gözüküyor. Bu çalışma 40 yıl önceydi. Farkın  ne olduğu ve neyle açıkladığını halâ bilmiyoruz. ”

Aslında, bilim insanları bir miktar ilerleme kaydettiler. Rudel ve meslektaşları, diyet kolesterolüne karşı daha savunmasız olan sincap maymunlarını (saimiri) beslediler, yetiştirdiler. Bu ve diğer kanıtlar, bazı kişilerin sincap maymunlarının genetiğinin suçlaması gerektiğini düşündürdü.

Rudel, Amerikalıların halâ kolesterol hakkında uyarılması gerektiğini söyler.

Rudel:“Yumurtalar neredeyse mükemmel bir yiyecek, ancak kolesterol potansiyel olarak yine de kötü bir şey. Günde çok fazla yemek herkese zarar vermez, ama bazı insanlara da zarar verebilir.”

Bilim insanları, obeziteden ölümünlerin yanısıra, kötü beslenme alışkanlıklarına bağlı diğer hastalıkların her yıl yarım milyondan fazla insanın ölümüne neden olduğunu tahmin ediyor. Bu oran genellikle beslenme konusunda daha fazla araştırma için bir argüman olarak kullanılmakta.

Şu anda, Ulusal Sağlık Enstitüleri, toplam bütçesinin yaklaşık yüzde 5’i olan miktarı beslenme araştırmalarına harcıyor. Bu da yılda yaklaşık 1,5 milyar dolar.

Bazı eleştirmenler, kolesterol hakkında değişen bu fikirlerden dolayı, beslenme biliminin daha fazla kanıta ihtiyacı olduğunu ve bu kanıtları toplamak için de araştırmalara daha fazla yatırım yapılması gerektiğini söylüyorlar.

Diğer eleştirmenler de kolestrol konusunda değişen fikrin, gelişimin bir işareti olarak görülebileceğini dile getiriyorlar.

Birmingham’daki Alabama Üniversitesi’nde halk sağlığı profesörü olan David Allison: “Alandaki bu geri dönüşler kafalarımızı biraz karıştırıyor. Ama bilimde değişim normal ve beklendik.”

Allison: “Kozmos hakkındaki görüşümüz Ptolemy’nin görüşünden Copernicus’a, Newton’unkinden Einstein’a kaydığında,“Aman Tanrım, ‘Aman Tanrım, fizikte bir şeyler yanlış gidiyor!” demeyiz, bu şekilde tepki vermeyiz. ‘Aman Tanrım bu çok havalı, harika?”deriz.”

Allison, beslenmedeki sorunun, bazen diyet tavsiyesine eşlik eden kibirden de kaynaklandığını dile getirdi. Biraz alçakgönüllülük kişiyi, daha uzun ömürlü yapabilir.

Çeviren: AylinER
https://www.washingtonpost.com/news/wonk/wp/2015/02/10/feds-poised-to-withdraw-longstanding-warnings-about-dietary-cholesterol/?noredirect=on&utm_term=.5a02cfad9a2b

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu