Gut Feeling – “Bağırsak” Hissi Artık Bir Mecaz Değil

Bilim, “İçgüdüsel Duygu” için kullanılan Gut Feeling – “Bağırsak” Hissinin Mecaz Olmadığını Söylüyor!

 

bilim1

Beynin güçleri biraz fazla büyütülmekte. Bedenin işlemesi için, işleyen beyne ihtiyacınız yok ama enerji sağlayacak bir şeye ihtiyacınız var, bu da bağırsağınız…

Biz bağırsağımızı pek fazla düşünmeyiz çünkü, gerçek o, anlamda bilinçsiz bir şekilde çalışır ama yiyeceğin özünü çıkarma işlemi karmaşık bir iştir. Bu işlem, beyninizde olmayan yüz milyonlarca nöronu içerir. Bu nöronlar bağırsağınızın dış katmanında bulunur ve onların oluşturduğu enterik sinir sistemi o kadar güçlüdür ki, doğrudan beyinden gelen herhangi bir input olmadan da çalışabilir.

 Bu enterik sinir sisteminin ortaya koyduğu faaliyetler; yiyeceklerin düzenlenmiş hızda geçmesini sağlamak,hazmın kolaylaşması için doğru sıvıları salgılamak, mukus bağırsak zarını yönetmek. Bunlar önemli fonksiyonlardır ve, bizler bağırsağı bedenin geri kalan kısmına ve zihne ne kadar etkide bulunduğunu  geçtiğimiz 10 yıl içinde daha yeni öğrendik.

Emir ve Kontrol

 Enterik sinir sisteminin ayrıca ortaya koyduğu faaliyetlerden bir tanesi de bağırsağınızda bulunan trilyondan fazla mikrop üzerinde bazı kontrollere sahip olması. Bu mikropların pek çoğu sağlığınız için gerekli. Çünkü, onlar besinlerin özünü çıkarmada bize yardım ediyorlar, yoksa biz bunu biraz zor yaparız ve hattâ bazıları enfeksiyonu da engelliyor.

 Enterik nöronların bu mikropları kontrol etmesindeki bir yol, mukus zarının kalınlığını değiştirmesi. The Good Gut adlı kitabın yazarları Stanford bilim2Üniversitesi’nden  Justin ve Erica Sonnenburg, bu işlemin “nemli, sulu bir ormana uyum sağlamış bir varlığın, çölde mücadele vermesi” gibi bir şeye benzediğini dile getiriyorlar. Hangi tür mikrobun bir iş için en uygun olduğuna bağlı olarak, mukus zarı bağırsaktaki mikropların sayısını da belirleyebilir.

Ve daha da fazlası var. Bağırsakta olan şeyin beyin üzerinde de etkisi olabileceğinden şüphe edilmişti. Şimdi bağırsak-beyin bağlantısını yok sayamayacağımız kadar çok aralarında ilişki tespit edildi.

2011 yılında yapılan bir çalışmada, araştırmacılar, fareleri özelliklerine göre gruplara ayırırlar: ürkek-maceracıya karşı.Daha sonra araştırmacılar bir başka grup fare alırlar ve bu farelerin bağırsaklarında mikrop yoktur. Bu farelerin yarısına ürkek farelerin mikrobiyomlarından enjekte edilir, diğer yarısına da maceracı farelerden alınan mikrobiyomlar enjekte edilir. Sonuçta tespit ettikleri şey; mikropsuz olan farelerin mikrobiyomunu aldıkları farelerin özelliklerine sahip olduklarıdır.

 2013 yılındaki bir çalışmada da, Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden araştırmacılar başka bir fare modeli kullanarak, farelerde otistik-içekapanık özellikler tespit ederler.–stress, anti-sosyal hal, sindirim sistemi ile ilgili semptomlara sahip olmak gibi…–Bu içe kapanık özellik gösteren farelerin normal farelere göre bağırsak florasında bulunan kapsüllü anaerop bakteriler olan Bacteroides fragilis seviyesi daha düşüktür.Daha da kötüsü, içekapanık farelerin bağırsağında bulunan bir kimyasalı(4-ethylphenylsulphate) normal farelere enjekte ederler ve normal farelerin de içekapanık fareler gibi olduklarını görürüler.

2014 yılında, Cork Koleji Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, sezeryanla doğan farelerin normal vajinal doğum ile doğan farlere göre depresyonda olma riskinin daha fazla olduğunu tespit ederler. Sezeryan ile doğan farelerin bağırsaklarında çeşitli, farklı mikrop türleri olmaktadır. Çünkü, annelerinin vajinasında bulunan faydalı mikroplara sahip olamadan doğmuşlardır.

Fareleri manipüle etmek daha kolay olsa da, bu tarz bağlantılar sadece farelerler limitli değil. 2013 yılında, Arizona Devlet Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, otizm, gibi davranışsal durumlara sahip olan insanların, normal insanlardaki bağırsak mikrobiyomlarına göre belirgin farklılıklar bulunmuştır.

Şimdiye kadar,ancak, bağırsak-beyin bağlantısı sade,yalın bir ilişkiye sahipken, bağırsak solucanlarının da bazı yardımları ile, yeni bir araştırma bu durumu değiştirdi.

Bağırsak Solucanlarının Hafıza Kaybındaki Rolü

Beyin ve bağırsak arasındaki bağlantı faktörlerinden bir tanesi de bağışıklık sistemidir.Alzmeir ve MS rahatsızlıkları gibi nörolojik rahatsızlıklar bağışıklık sistemi ile ilişkilidir ve Crohn hastalığı gibi bağırsak oto-immun rahatsızlıkları zihinsel hastalıklarla bağlantılıdır.

Beyin, Davranış ve Bağışıklık” adlı dergide yayınlanan yeni bir araştırma, bağışıklık sistemi üzerinde durmuş ve bağırsağın beyin üzerinde etkilerinin nasıl olduğunu bu sistem üzerinden göstermiştir.

Bu bağlantıyı tetiklemek için, Duke Üniversitesi’nden Staci Bilbo ve meslektaşları bağırsak solucanlarını kullanırlar ve bunların hafıza kaybını nasıl durdurabileceğini gösterirler.

Staci Bilbo 30 kadar fareyi iki gruba ayırır: Bir grup Hymenolepis diminuta adlı  solucandan mikrop kapmış, diğer grupta kapmamıştır. Daha sonra her iki bilim3
gruba da ikinci bir enfeksiyon yayar. Amacı IL-1β adlı beyin sinyali kimyasalının üretimini yükseltmektir. Bu kimyasal genellikle yararlıdır ancak fazlası zarar verebilir ve beyin hastalıkları ile bağdaştırılır.

Bilbo, farelerin hafızalarını test etmek için onları bir odaya koyar ve onların bu odaya aşina olmalarına izin verir. Daha sonra Bilbo, oda ile ilgili kötü anılar oluşması için onlara şok verir . Daha sonraki gün, solucan enjekte edilmiş ve edilmemiş farelere odayı yeniden gösterir.

Bilbo, solucandan mikrop kapmamış farelere göre mikrop kapmış solucanlı farelerin odaya girdiklerinde  2 kata daha ürktüklerini görür. Dolayısıyla, bağırsak solucanlı fareler enfeksiyon olmayan farelere göre hafıza kaybından korumuş gözükmektedir

 Sağlıklı Bağırsak, Sağlıklı Beyin

Bunun sebebi; bağırsak solucanlı farelerin IL-1β seviyelerini düşük tutan bir bağışıklık tepkisine ikinci bir enfeksiyon geldiğinde çoktan sahip olduklarından dolayıdır. Beyindeki düşük seviyelerdeki IL-1β, solucanlara sahip olmayan farelere göre solucanlara sahip olan farelerde daha çok anı oluşumu ve koruması sağlar. Daha önce enfeksiyon üretmemiş farelerin çok daha yüksek  IL-1β seviyeleri vardır.

Bu tarz etkiye “Canlı azalması” denir, bu noktada enfeksiyonlara maruz kalmama durumu bağışıklık sistemlerinin yaşamın ilerki safhalarında aşırı tepki vermesine neden olur.Bazı mikroplara maruz kalma bu gibi tepkileri engellemeye yardımcı olabilir ve farelerde bu durum, onlara hafıza kaybını önlemede yardım etmiştir.

Emin olmalısınız ki; bağırsak solucan enfeksiyonları çirkin ve iğrenç olabiliyor ve hiç kimse size hafıza kaybına karşı bazılarını yutmanızı tavsiye etmez. Dolambaçlı yolu seçmekteki amaç, beyindeki değişimleri tetikleyebilecek bağırsaktaki değişimler olan, daha belirli sonuçlara ulaşmak içindi.

Bilbo’nun yaptığı çalışmadan elde edilen kanıt, nedensel bir bağ ortaya koymak için bu tarz çalışmalar arasında bir ilk ve daha fazlasının da geleceğine eminiz. 2014 yılında Amerika Ulusal Zihin Sağlığı Enstitüsü, mikrobiyom-beyin bağlantısı araştırmaları için1 milyon dolar harcamıştır.

Beyindeki pek çok milyar nöronla kıyaslandığınıda, bağırsaktaki yüz milyonlarcası pek fazla bir sayı gibi gözükmeyebilir. Ancak, oldukça net olan şey; “gut feelings”-“bağırsak” hissinin (içgüdüsel his) artık mecaz olmadığı!

Çeviren: AylinER
http://qz.com/474523/is-your-gut-really-the-second-brain/

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu