“Oksitoksin” Sosyal Etkileşimlerin Subjektif Sürecine Aracılık Etmekte

Elini bir dakikalığına sobanın üstüne koysan o sana sanki bir saat koymuşssun gibi gelir. Bir saat boyunca güzel bir kızla oturun, o bir saat size bir dakika gibi gelir. Einstein, bir zamanlar buna yönelik şakayla karışık bir açıklama yapmıştır: “Öznel/subjektif zamanımız bazen fiziksel zamandan önemli ölçüde sapar.”

Bunun nedeni, beynin fiziksel zamana doğrudan erişimi olmaması ve dışsal olayların nöral temsilinden “zaman” sonucuna varılmasıdır.

Subjektif zamanın, duyusal girdilerin temsil ettiği nöral enerji tarafından “çarpıtıldığı” düşünülmektedir. Subjektif zamanın, fiziksel zamandan sapması, çoğunlukla dış uyaranların duyusal özelliklerine (örneğin; boyut, parlaklık, hız, vb.) bağlanmıştır. Ancak, zamanı deneyimleyen bizler, bu deneyimde nasıl bir rol (eğer bir rolümüz varsa) oynamaktayız?

Psikologlar ZHOU Wen, JIANG Yi ve Çin Bilimler Akademisi Psikoloji Enstitüsündeki meslektaşları, bireylerin sosyal etkileşimlerin zamansal algılarını ve bireyler arasındaki farklılıklara bakıp, insanların sosyalleşmelerine, sosyal doğalarına ve sosyal etkileşimlerinin her zaman olup olmadığına, aynı anda birden fazla yerde olabilme durumlarına ve günlük hayatta ve sosyal yeterlilikteki (istikrarlı kişilik özelliği) bireyler arası farklılıklarına bakarak konuyu araştırırlar.

Bu çalışmanın bir parçası olarak, katılımcılar iki ardışık olarak sunulan nokta-ışık hareket dizilerini incelediler. Biri; yüz yüze iletişimsel etkileşime giren iki birim, diğeri de; rastgele düzen içinde iletişime girmeyendir.

İki hareket dizisinden biri 1000 ms (milisaniye), diğeri 400-1,600 ms içinde sunulur. Katılımcılardan daha sonra hangi hareket sırasının daha uzun olduğunu göstermek için iki düğmeden birine basmaları istenir.

Katılımcıların karar süreleri, “zamansal bir sıkıştırma etkisi”ni ortaya koyar: İletişimsel olarak etki eden özneleri gösteren hareket dizilerinin, iletişim halinde olmayanlarla karşılaştırıldığında, sürenin anlamlı olarak daha kısa olduğu görülmüştür.

Hareket dizileri baş aşağı gösterildiğinde, orijinal dik hareket eden birimler arasında bir zamansal gecikme eklendiğinde ve her bir göstergede dik duran iki birim, zıt yönlerde karşı karşıya kalacak şekilde mekansal olarak değiştirildiğinde etki ortadan kalkar.

Başka bir deyişle, zamansal sıkıştırma etkisi, iki maddenin hareketleri arasındaki mekansal-zamansal korelasyona bağlı değildir. Peki bu, gözlemcinin sosyal yeterliliğinin açığa çıkışı olabilir mi?

Araştırmacılar, katılımcıların sosyal yeterliliğini Otizm Spektrum Katsayısı ile bunu şu şekilde değerlendirirler: Sosyal açıdan daha az yetkin bireyler, sosyal olarak yetkin olanlardan daha az hassas, duyarlıdırlar. Sosyal yeterlilik, bir kişinin endojen (iç kaynaklı) oksitosin seviyesine bağlanmıştır.

Araştırmacılar, ayrıca, intranasal (burun boşluğu içinde) oksitosin uygulamasının sosyal olarak daha az yetkin bireylerde “zamanı sıkıştırma etkisi”ni desteklediğini gösterir.

Buna karşılık, genel olarak daha yüksek endojen oksitosin düzeylerine sahip olan sosyal yeterliliğe sahip bireylerde, etken madde “atosiban” olarak adlandırılan bir karşıt oksitosin uygulanmasının ardından bu etki azalmıştır (Deney 6).

Bu bulgular, subjektif zamanın özelliğini vurgulamakta ve zamanı kişilik faktörlerine ve onların nöroendokrin (sinir hücreleri ve hormonlar) kökenlerine kadar inip izlemeye yönelik ilk çalışmadır.

Araştırmacılar, bu çalışmaları ile, bireysel düzeyde karmaşık sosyal etkileşimlerin otomatik işleyişini incelemeye ve yönetmeye bir yol açmaktadır ve  otizm spektrum bozukluğuna gibi sosyal bozukluklara sahip olan bireylerin bundan yararlanmalarına da vesile olmaktadırlar.

 Çeviren : AylinER
https://neurosciencenews.com/oxytocin-social-interaction-9145/

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu