Biyolojik işleyişte beyin kalbe itaat ediyor

Kronik, iyi yönetilmeyen, olumsuz duygulara bağlı stresin kanser ve kalb hastalıklarına yol açma riski, sigara kullanımı, yüksek kolesterol ve hipertansiyona kıyasen altı misli daha fazladır. Yaptığı işten memnun veya tatmin olamama da, kalb krizi için önemli bir risk faktörü olarak gösterilmektedir.

Kalb atım hızı değişkenliği

Kalb aktivitesinin kontrol ve tanziminde kullanılan dört yoldan biri olan otonom sinir sistemindeki sempatik sinirlerden gelen uyarılarla, kalb atım hızı ve böbreküstü hormonlarının salgılaması artırılır. Parasempatik sinirlerden gelen uyarılarla ise, kalb atım hızı yavaşlatılır. İkisi arasındaki denge ve uyum, kalb sağlığı açısından son derece önemlidir.

Zamana bağlı olarak nabız atımları desenlerinde gözlenen değişmeler, beyin ve kalb arasındaki dengenin anahtar bir ölçüsüdür. Kalb atım hızı değişkenliği (heart rate variability-HRV), sinoatrial düğümdeki (kalbde elektrik akımı üretilmesinde vazifeli sinir hücreleri topluluğu) elektrik uyarılarının sağlıklı düzenlenip düzenlenmediğine işarettir.

HRV parametresi, beyinden kalbe ve kalbden beyine giden düzenleyici sinyallere kalbin cevap verme kabiliyetini ölçmeye yarayan bir pencere oluşturduğu için, son yıllarda, kalb atım ritimlerinin değişiklik yüzdelerinin anlaşılması önem kazanmıştır. HRV ölçümü, bir saatlik ölçme ve analiz yapan takogramlar aracılığıyla yapılır.

Normalda HRV parametresi, insanın değişen durumlara kalbinin uyumu için gerekli kalb atım hızının cevap verebilme kapasitesidir. Stres, öfke, aşırı sevinç, panik gibi durumlarda, bu kapasitedeki azalıp artmalar, kalbin uyum kabiliyetini bozmakta, azaltmakta ve neticede sistemin çökmesine sebep olabilmektedir. Maddî veya hissî sebeplerle azalmış HRV değişkenliği, aritmik kardiyak ölümün, myokardial enfarktüsün, atherosklerozun hızlı gelişmesinin ve kalb yetmezliğinden ölümün önemli bir ön habercisidir.

HRV değişkenliği azalmış hastalar, HRV değişkenliği normal ve yüksek olan hastalara kıyasen daha erken ölebilirler. Ayrıca HRV değişkenliği normal denge sınırları içinde seyretmiyorsa, o kişilerin de âni bir kalb krizi ile hayata veda etmeleri oldukça yüksek bir ihtimaldir.

Biyolojik işleyişte beyin kalbe itaat ediyor

Kalb atım hızındaki değişme ritmlerinde uyum yakalandığında, kişinin beyninde üretilen alfa veya daha düşük frekanslı dalgalar da, kalbin ritmlerine eş zamanlılık (senkronizasyon) gösterecek şekilde uyum sağlamaktadır. Bir başka ifadeyle, kalb ritimlerindeki uyum ile kalb-beyin arasında, âhenkli işleyiş ve mükemmel bir bütünlük vardır.

Yapılan araştırmalar, yaratılışta, beyin aktivitesinin kalbin aktivitesine senkronize olacak şekilde programlandığını göstermiştir. Mesela embryonik gelişmede beyin kalbe tabii olmaktadır. Çocuk anne karnında gelişirken, önce beyin değil, kalb gelişmektedir. Beynin gelişmesi, çocuk bir yaşına gelinceye kadar ancak tamamlanmaktadır.

Son araştırmalara göre, kişi niyet edip hislerini değiştirdiğinde, otomatik olarak kalbden beyine giden sinir uyarılarının kalitesi de değiştirilmektedir. Bir başka ifadeyle, kişinin psikofizyolojik durumu, dengeli ve olumlu ise, kalbin HRV ritimleri de, buna paralel olarak âhenkli olmakta ve sonuçta beyindeki elektrikî faaliyetler, kalbde oluşan bu uyum ve dengeye tabi (senkronize) olmaktadır.

Yapılan araştırmalar, insanların hayatlarının yüzde seksen ile doksanını, otomatik ve mekanik şekilde yaşadığını (şuurane, akıl ve mantık kontrolünde değil), gündelik hayat içinde çoğu kararlarını ve faaliyetlerini şuursuz şekilde, alışkanlıklarına ve şuuraltı yönlendirmelerine göre düzenlediklerini göstermektedir. Duygularımız üzerinde şuur ve iradenin kontrolü zayıf, güçlü duygularımızın (tutku veya ihtiras) irademizi ve şuurumuzu kontrol etme ve yönlendirme kapasitesi ise çok fazladır.

Ülfete ve alışkanlıklara dayalı olarak yürütülen otomatik hayat tarzının, şuurane ve irade merkezli bir hayat sürmeye fıtrî baskınlığı, duyguların (bilhassa tutkuların) akıl ve mantığa karşı fıtrî üstünlüğü vardır. İnsanın bu fıtrî durum ve meyelânı, (sağlığı en ideal sürdürebilme noktasından) akıl, mantık ve iradenin kontrolünde şuurane bir hayatın nasıl daha çok yaşanabileceği sorusunun cevabını bulmayı, önemli hale getirmektedir. Bu cevabın temelini, kalbin ve gönlün eğitimine (günlük dildeki ifadesiyle duygusal zekanın eğitimine) öncelik ve ağırlık vermek oluşturur.

Duyguları ve tutkuları dikkate almayan, hatta göz ardı eden, akılcılığa dayalı eğitim âcilen terk edilmelidir. Buna karşılık, kalb ve duygulara önem veren, aklın ve mantığın duygulara yardımcı olup yol gösterdiği bir eğitim ve hayat felsefesi benimsenmelidir.

Check Also

Sinir Sistemi Nesiller Boyunca Bilgiyi Aktarabiliyor

Hemen hemen tüm ekolojik ortamlarda bulunan nematotlar(iplik kurdu), üzerinde en çok çalışma yapılan organizma modellerindendir. ...