İnsan-ı Kamil – 13. Bölüm (İsimler Tecellisi)

               İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî


Bu eserden beklenen odur ki; 

Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..

 

13. BÖLÜM

İSİMLER  TECELLİSİ

 

Şanı yüce olan Allah, isimleri içinden bir isimle, kulları arasından birine tecelli ederse:
O ismin saçılan nurları altında, o erir.. biter..

Böyle olunca: Hakkı çağırdığın zaman, sana o nurlar altında, eriyen kul cevabını verir..

İSİMLER TECELLİSİ Babında ilk müşahede makamı: Yüce Allah’ın kuluna
mevcut ismiyle tecelli etmesidir..

İş bu isim, mutlak yoldan kula verilir..

Mevcut, isminden daha üstünü; yüce Allah’ın kuluna: Vahid ismiyle yaptığı tecellidir..

Vahid, isminden daha üstünü; Yüce Allah’ın kuluna Allah ismiyle yaptığı tecellidir..
Allah ismi tecellisine nail olan bir kulun varlığı erir; biter.. Dağı un ufak olur..

Allah ismi tecellisine mazhar olan bir kul için; yüce Allah, hakikat turuna şu nidayı yapar:

–  “Gerçekten ben Allah’ım..”  ( 20 / 14 )

Bundan sonradır ki, kuldaki kulluk ismi kalkar.. Onun için Allah ismi sabit kalır..
Durum böyle olunca, sen:

–  Ya Allah..
Dediğin zaman, o kul sana:

–  Buyur, söyle; çağırına geldim..
Diye cevap verir..

Sözü geçen kul, anlatılan makamdan öteye geçer, manevî halinde tam bir kuvvet bulursa..
yani:Kendi mevhum benliğinden geçerse.. bu geçişten sonra; yüce Allah, isminde ona
tam beka hali verir.. İşte o zaman :

O kulu çağırana cevap veren, bizzat yüce Allah olur..

Böyle bir durumda sen:
–  Ya Muhammed..
Diye çağırırsan.. bizzat sana cevap veren:

Buyur, söyle; çağrına geldim..

Cümlesi ile Allah olur..

Kul, manevî gücünde terakkiye devam ederse; yüce Hak ona:
Rahman ismi ile tecelli eder..

Kul manevî takatı nisbetinde terakkiye devam ederse; yüce Hak ona:
Rabb ismi ile tecelli eder..

Kul manevî gücünde terakkiye devam ederse; yüce Hak ona:
Melik ismi ile tecelli eder..

Kul manevî gücünde devam ederse; yüce Hak ona:
Alim ismi ile tecelli eder..

Kul manevî gücünde terakkiye devam ederse; yüce Hak ona:
Kadir ismi ile tecelli eder..

Yukarıda anlatılan isimlerden herhangi bir isimle, Cenab-ı Hakkın tecellisi:
Tertib sırasına göre, biri öncekinden değerlidir..

Çünkü tafsil yolundan tecelli olmaktadır..Tafsil yolundan gelen tecelli ise,
icmal yolu ile olan tecelliden daha azizdir.. Meselâ:

Yüce Hakkın, Rahman ismi ile kuluna tecellisi;
Allah ismindeki icmal zuhurundan tafsillidir..

Yüce Hakkın, Rabb ismi ile kuluna tecellisi;
Rahman ismindeki icmal zuhurundan tafsillidir..

Yüce Hakkın, Melik ismi ile kuluna tecellisi;
Rabb ismindeki icmal zuhurundan tafsillidir..

Yüce Hakkın Alim simi ile kuluna tecellisi;
Melik ismindeki icmal zuhurundan tafsillidir..

Diğer isimleri de bu şekilde kıyas edebilirsin..
Ancak, zata bağlanan tecellileri; bu kıyasın dışında tutmak icab eder..

Çünkü: Yüce Allah’ın zatı, anlatılan mertebelerden bir mertebenin hükmü ile,
özüne tecelli edince..  Özel durumlarının da üstünde; umumî ve şümullü bir durum hâsıl olur..

İşte, o zaman: Rahman ismi, Rabb isminin üstüne çıkar..
Her ikisinden üstün olan da Allah ‘tır..

Bu manayı iyi anla..
Çünkü bu manalar, yukarıda sözü geçen isimlere bağlı tecellilerin başka yönüdür..

Kul, öz hakikatı olan isimlere bağlı bu tecellilerde zata varır.. İşte o zaman;
bütün isimleri kendi özünde taleb eder.. Onun bu talebi, emr-i vaki gibi bir durum alır..

Tıpkı: İsmin, kendisi ile isim verileni taleb ettiği gibi.. Bundan sonradır ki,
o kulun ünsiyet kuşu şenlenir.. Mukaddes üslubu ile şöyle dillenir:

Adı söylenirse, cevap verenim Leylâdan yana;
Ben çağrılırsam, Leylâ cevap verir benden yana..

Bu hiç olmaz, ancak bir ruh oluşumuzdan başka;
Sadece cisimler değişiyor, çok şaşılır buna..

Bir şahıs gibidir, iki ismi vardır, zatı tekdir,
Hangi yönden nida edilse zata; kavuşur ona..

Zatım onun zatıdır, ismim dahi onun ismidir;
Halim onunla müttahid olur, gariblik bir yana..

Gerçekte ikimiz dahi zata bağlı bir değiliz;
Ancak, seven sevgilinin özü, sebeb sevgi buna..

 

İSİMLER  TECELLİSİ, bahsinde önemli bir nokta vardır.. Ki o:
Kendisine tecelli gelen kimsenin, ismi göremeyişi, onu müşahede edemeyişidir..

Bu durumda o: Ancak, zatı müşahede eder.. Lâkin, o isimde, ayırd edilen sultanlığını bilir..
Bilir ki: Allah ile oluşu; kendisinde tecelli gösteren isimlerledir..

Ve..  zata varan yolunu, o ismin delâleti ile çıkarır..
Meselâ: O isimle bilir ki, kendisi: Allah’tır.. Yahut: Rahmandır.. Yahut:  Alimdir..

Bu misaller çoğaltılabilir.. Hemen hepsi, aynı kıyasa göredir..
Hangi ismin tecellisindeyse.. kendisine hâkim olan o isimdir..
Zattan yana müşahedesi de o kadardır..

İSİMLER TECELLİSİ üzerine insanların durumu değişiktir..
Kendi istidatlarına kabiliyetlerine göre, çeşit çeşit hallere girerler..

Burada, onlardan bir kısmını anlatacağız..
İsimlerin hemen hepsini sayma yolu kapalıdır..

Kaldı ki: Her isimde, tecelli eden yüce hak olmasına rağmen, insanlar muhteliftir.. Değişiktir..

Kendileri, anlatıldığı şekilde, değişik olduğu gibi; yüce Hakka vüsul yolları da değişiktir..

O yolların da hepsini anlatmamız zordur..
Benim burada anlatacaklarım; yüce Allah’ın, sülûküm esnasında bana gösterdikleridir..
Başımdan geçenlerdir..

Aslına bakılırsa, eserimde; hikâye yollu başkalarından naklettiğim ve
kendi halimden anlattığım şeylerin hemen hepsi aynıdır.. Yaşadığım şeylerdir..
Yaşamadığım halleri yazmadım..

Hâsılı: Anlattıklarımın hemen hepsi, yüce Allah’ın bana açtığı kadardır..
Özellikle bunlar, ona seyrim ve keşif, ayan yolundan ona yol aldığım zamana
raslayan hallerdir..

Bu hususu da, böyle naklettikten sonra, esas mevzua dönelim:
İSİMLER TECELLİSİ  üzerine insanların durumu değişiktir..

Demiştik..  Şimdi bu değişik durumları anlatmaya geçelim..

1 – K A D İ M..

Bazılarına, yüce Hak, bu KADİM ismi yönünden tecelli eder..
Bu tecellide yol alan kimsenin durumu şudur:

Yüce Hak o kimseye kendi oluşunu, keşif yolundan açar.. Bu keşif sayesinde, o kimseye:
Halkı yaratmadan önce, kendisinin ilminde mevcud olduğunu anlatır..

Bunu biraz açalım..
O kimse, Allah’ın ilminde var oluşu ile, var olmuştur..Yüce Hakkın ilmi ise..
Kendi varlığının var oluşu ile vardır..

Yüce Allah ise: KADİM’dir.. Böyleki oldu; ilim de: KADİM’dir..
Malum ise.. ilimden çıkar; yine ilme bağlanır.. Böyle olunca,
yine: KADİM, vasfına bürünür..

Biraz daha açılalım..
İlmin ilim olması, ancak malumun olmasına bağlıdır..
Malum ise, âlim birine..

–  Âlimlik, bilginlik..
İsmini veren bir kelimedir..

Şimdi cümleleri toplayalım..

Bu itibara göre: İlâhî ilimde, varlıkların KADİM olması lâzım gelir..
Bu KADİM vasfını alan kulun dönüş yeri ise, yüce ve sübhan olan Hakk olduğu böylece kesinleşmiş olur..

İş bu dönüş, onun KADİM ismi tecellisi suretiyle olur..

NETİCE: Yüce Allah, zatının ilâhî KADİM isminden bir kula tecelli ihsan edince, 
onun sonradan yaratılmış, hadis bir şey olma durumu kalkar..
Allah ile KADİM kalır; kendi geçici varlığından yana yok olur..

2 – H A K..

Bazılarına göre yüce Allah, bu HAK ismi cihetinden tecelli eder..
Bu tecelli yoluna giren kimsenin durumu şudur:

Yüce Allah, o kimseye keşif yolu ile; şu âyet-i kerimede işaret edilen hakikatının sırrını açar:

–  “Yeri, semaları ve bu ikisi arasında bulunanları Hak olarak yarattık..”  ( 46 / 3 )

İş bu Hak tecellisi, o kula geldikten sonradır ki: Ondaki halk vasfı yok olur..
Böyle olunca o: Mukaddes bir zat kalır; münezzeh sıfatlar halini alır..

3 – V A H İ D..

Bazılarına da, yüce Allah, bu VAHİD ismi cihetinden tecelli eder..
Yolu, bu tecelliden geçen kimseye; yüce Allah, bu âlemin sınırlarını aşırtır..
Haliyle bu: O kula nasib ettiği keşif yolundan olur..

Bu tecelliye uğrayan kimseye, yüce Allah zatından görünür..
Tıpkı: Dalganın denizden görünüşü gibi..

Böyle bir müşahede makamına varan kul: Yüce Hakkın zuhurunu,
sayılarla tesbit edilen mahlukattan VAHİD hükmüyle görür..

İş bu görüş anındadır ki, dağı yıkılır.. sözü sayha olur..
VAHİD olan yüce ve sübhan Allah’ın birliğinde vahdeti bulur..

Onun gözünde yaratılmışlar yok olur..
Yüce Hak ise, ezel sahibi olarak baki kalır..

4 – K U D D U S..

Kullarından bazılarına, yüce ve sübhan olan Allah; bu KUDDUS ismi ile tecelli eder..
Bu tecelliye erdikten sonra; onun için bir keşif yolu açılır..
İş bu keşif yolunda ise:

–  “Ona ruhumdan üfledim..” ( 15 / 29 )
Ayeti kerimesindeki mana sırrı kendisine açılır..

O kula şu mana öğretilir..
–  Yüce Allah’ın ruhu onun özüdür; başkası değil..
–  Yüce Allah’ın ruhu ise.. her yönüyle; Münezzehtir; mukaddestir..

İşte.. bu KUDDUS ismi ile, o kula tecelli ettiği andadır ki;
bu âleme ait noksanlar onda yok olur..
Allah ile baki kalır; bütün bu hadiselerden ve arızî şeylerden yana münezzeh olarak..

5 – Z Â H İ R..

Sübhan olan Yüce Allah, kullarından bazılarına da; bu ZÂHİR ismi ile tecelli eder..

Bu ZÂHİR isim cihetinden tecelli alan kula: Bu keşif âleminin içinde; nur-u ilâhî’nin sırrı açılır..
Bu açılışta, kendisine bir marifet yolu gözükür..

İşbu marifet yoluna girdiği anda, anlar ki: O ZÂHİR olan Allah’tır..

Yine bu tecelli anında, yüce Allah ikinci bir tecelliyi yapar..
İş bu tecelli anında dahi anlar ki, ZÂHİR OLAN kendisidir..

Böyle olunca, kul kaybolur.. Yüce Hakkın batın âlemlerinde; fena yolu ile gizlenir..
Yüce Hakk’ın varlık zuhurunda yaratılma durumu gider; kalmaz..

6 – B A T I N..

Yüce ve sübhan olan Hak, bazı kullarına da, bu BATIN  ismi ile tecelli eder..
Bu tecelliye nail olan kulun keşif yolu şudur..

–  E ş y a..
Adı verilen her şeyin kıyamı, yüce Allah iledir..
Yüce Allah, işbu keşfi, kendisi o eşyanın batını olduğunu kula bildirmek için yapar..

Bu arada bir başka tecelli daha olur; yüce Allah BATIN ismi yönünden
zat tecellisini yapar..

Böyle olunca, o kulun zuhuru, Hakkın nuru ile kaim olur..
Yüce Hak ise, o kula BATIN olur.. Kendisi dahi, yüce Hak için zâhir olan varlık olur..

7 – A L L A H..

Kullarından bazılarına, sübhan olan Yüce Hak: ALLAH ismi ile tecelli eder..

İşbu tecellide, açılan yolların bir sınırı yoktur; kul, Allah kapsamına girer,
bütün tecellilere mazhar olur..

Bu mana, daha öncede anlatılmıştır..

Bu tecelliye nail olan kul için, belli bir yol çizilemez..  Çünkü: Allah tecellisi,
zuhur yerlerinde daima değişik şekil alır.. Bu, onun ihtiva ettiği mananın bir icabıdır..

İşbu değişiklikler ise, zuhur yerlerinin; o tecelliyi kabul etme yönünden,
değişik mizaclarına vekabiliyetlerine bağlamak lâzım gelir..

Yüce ve sübhan olan Hak, kuluna: ALLAH isminden tecelli ettiği zaman
o kul, kendi nefsinden yana fena bulur..
Böyle olunca, kendisinden gaye: ALLAH olur.. Onda ve onun için..

Bundan sonra,  o kulun varlığı; zaman hadiselerine bağlanma köleliğinden kurtulur..
Bu kâinat bağları ile bağlılık durumu, kalkar; çözülür..

İş bu durumdan sonradır ki, o kul;
a)  Tek zat olur..
b)  Sıfatlarda tek olur..
c)  Analar ne? Babalar ne? Hiç birini tanımaz olur..

Durum ki anlatıldığı gibi oldu:
a)  ALLAH’ı zikreden kimse; o kulu zikreder..
b)  ALLAH’a bakan kimse, o kula bakmış olur..

İşte.. bütün bu olanlardan sonradır ki: Hal dili garib ve acib yoldan
şöyle terennüm etmeye başlar:

Sevgilim, beni yok etti; oldu vekil benden yana;
Evet gaye olaraktan, aynen yokum ondan yana..

Ben o oldum, o dahi ben oldu, artık kimse yoktur;
Bu tek varlık içinde onunla çekişmekten yana..

Onunla onda oldum, hitap vasfı yok aramızda:
Evvel böyleydik, yine öyleyiz gelecekten yana..

Evet..  nefis kalktı ortadan, akıl uçup gitti;
Uyandım uykumdan, muhtaç değilim uykudan yana..

Hakkı, bana aynen hakikatım olarak gösterdi;
Benim say, güzel alında ne varsa ışıktan yana..

Cemalime cilâ vurdum da aynaları süsledim;
Taki çıksın ne varsa, kemâl baskılarından yana..

Onun vasıfları hep vasfım, zatı dahi zatımdır;
Onun huyları benim, cemalde parlamadan yana..

İsmim gerçekten ismidir, hatta zatına isimdir:
İsim, evsaf benim; ne varsa bağlılarından yana..

8 – R A H M A N..

Yüce ve sübhan olan Hak, kullarından bazılarına: RAHMAN ismi cihetinden
tecelli eder..Bu tecelliye ulaşma yolu biraz dolaşıktır.. Şöyleki:

Yüce ve sübhan olan Hak, kuluna Allah ismi yönünden tecelli ettiği zaman,
zatını onun için delil kılar.. Ve en yüksek mertebesine ulaştırır..

İşbu yüce mertebe cümle güzel vasıfları kapsamına alır..
Bütün varlıklara da sirayeti vardır..

Kul, istenilen yoldan geçtikten sonradır ki: RAHMAN tecellisine erer..
Buradaki tecelli, tamamen zati tecellidir..

Bu tecelliye nail olan kulun şanına: Cümle ilâhî isimler, isim isim iner..
Bu inen isimleri, o kul devamlı olarak alır.. Haliyle onun bu alışı,
yüce Hakk’ın zatından kendisine verilen nur olur..

Bu isimlerin en sonunda, Rabb ismi gelir.. Kul, bu ismin tecellisini kabul ettikten,
kabiliyetine göre yüce Hak da ona Rabb ismi ile tecelli ettikten sonra:

–  Esma-i nefsiye..
Adı verilen ismiler, gelmeye başlar.. Bu ad altındaki isimler,
kulla yüce Hak’ta müşterektir..  Ve Rabb ismi sultanlığı altındadır..

Bu isimler: Alim, Kadir  vb.. isimlerdir..
Bu tecelli tamamlanınca, o kula; Melik ismi tecellisi gelir..

O kulun kabiliyetinde bu tecelliyi kabul etme durumu var ise, yüce Hak da ona
bu tecelliyi yaparsa.. kemâl durumları ile, kula isimlerinin hemen hepsi gelir..

Taa, kayyum ismine kadar..

Yüce Allah o kula hak olarak; Kayyum ismini de tecelli yolu ile verirse..
artık onun işi isim tecellilerinde bitmiş olur..

..Ve, bundan sonra, sıfatlar tecellisine geçer..

<– geriileri –>

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...