Etiket Arşivi: hikaye

Keçi

Cami büyükmüş… Hoca hayli yaşlı, kürsüde vaaz veren… İhtiyar kadının da kulakları ağır işitiyor, arkada kadınlar safında… Mâlûm, kulağı ağır işitene işittirmek bir hayli zordur!… Neyse, anlatılanları dinlemeye çalışmış ömrünün son demlerini yaşayan kulağı ağır işiten!. Ama bir yandan da, aklı bin türlü işte; bir hobisi de vaaz dinleyip tatmin olmak; işte bunu da yapıyorum, diye… Bu arada anlatılanlar anlatılmış, herkes ...

Devamını Oku »

Kelebek !.

Bir gün, kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenara oturduğu otlardan birinin dalında, küçük bir kozanın varlığını fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi. Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir firsat bir daha ele geçmez diye düşündü; ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi. Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı, ama henüz ...

Devamını Oku »

Gerçek Güzellik

– “Bebeğimi görebilir miyim?” dedi yeni anne. Kucağına yumuşak bir bohça verildi. Mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu. Anne ile bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu. Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı. Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula ...

Devamını Oku »

SER HOŞ

Kuş sütünün de bulunduğu sofrada yediler, içtiler. Padişah da dahil olmak üzere sarhoş oldular. Pencereden dışarı bakan padişah; yoldan geçmekte olan  Fakihi gördü, adamlarına : – Çabuk tutun şu hocayı, meclisimize getirin, lâal renkli şarabımızdan sunun kendisine!.. Diye emretti. Ayak diremesine aldırış eden kim?.. Tuttukları gibi meclise, padişahın huzuruna çıkardılar. İşret meclisini görünce hoca, somurttu, ekşi bir suratla oturdu sofraya. Padişah ...

Devamını Oku »

Sıddık

Bu “Mi`râc” olayı öyle entresan bir olay ki, “Mi`râc” hadisesinin akabinde, o güne kadar iman ettiklerini söyleyen bazı kişiler, bu olayı hafsalaları almadığı için, reddedip dinden çıktılar!… Hazreti Ebu Bekr de “Sıddıklâkabını” Mi`râc” olayı vesilesiyle aldı!. Ertesi sabah, ” Mi`râc ” olayını Rasûlullah Aleyhisselâm çevresindekilere anlatmağa başladığı zaman, bunu duyanların bir kısmı, münâfıklar, şüpheliler, koştular, Ebu Bekr`e… -Ya Eba Bekr!… Bak, senin adamın diyor ki; bu gece Mescid-i Aksa`ya gitmiş, ...

Devamını Oku »

Birbuçuk Derviş

Hindistan’da bir sucu, boynuna astığı bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronun evine sadece 1.5 kova su götürebilirmiş. ...

Devamını Oku »

Yakışır mı ?.

Mevlânâ bir gün câmide vâz ederken mevzû; Hızır ile Mûsâ aleyhimesselâmın kıssasına gelmişti. Bu kıssayıöyle fesâhat ve belâgat ile anlatıyordu ki herkes nefesini kesip can kulağı ile dinliyordu. Benim yanımda bir şahıs başını önüne eğmiş bir şeyler mırıldanıyordu. Kulak verdim dediklerini anladım. “Sanki yanımızda idin sanki üçüncümüz sen idin” diyordu. Bunun Hızır olduğunu anladım. Yanına sokuldum. “Anladım sen Hızır’sın ne olur bana ihsân eyle!” dedim. Cevâben; ...

Devamını Oku »

İki Fincan Kahve

Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman 24  saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman mayonez kavanozu ve 2 Fincan    Kahveyi hatırlayınız! Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde  derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne   büyükçe bir mayonez kavanozunu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar; ...

Devamını Oku »

Kavak Ağacı ile Kabak

Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa: -Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç? -On yılda, demiş kavak. -On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak. -Ben ...

Devamını Oku »

Zehir

UZUN YILLAR ÖNCE, Çin’de Li-li adında bir kız yaşıyordu. Günler günleri, yıllar yılları kovaladı ve çoğu genç kız gibi Li-li de günün birinde bir delikanlıyla evlendi. Li-li’nin kocası zengin biri olmadığı gibi, ailesine karşı sorumluluklarına dikkat eden biriydi de. O yüzden, Li-li’nin evi kocasıyla birlikte dul kayınvalidesi ile de paylaşması gerekiyordu. Gelin görün ki, aylar geçtikçe, Li-li kayınvalidesiyle geçinmenin çok ...

Devamını Oku »

Zengin Kralın Eşleri !.

Bir ülkenin çok zengin kralı varmış. Bu kral dört eşliymiş. Kral ilk eşini hiç sevmediği gibi ona çok kötü davranır ve üzermiş. Hatta yüzünü bile görmediği de olurmuş. Kral ikinci eşini çok severmiş. Her şeyini onunla paylaştığı gibi; onu güzel giysilerhediyelerbir birinden pahalı ziynetler takarilk güzel yiyeceği ona tattırmaktan zevk alırmış. Kral üçüncü eşini de severmiş. Onu kıskanırmışta. Hatta kimsenin ...

Devamını Oku »

Başarı, Zenginlik, Sevgi

Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti; “Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de kesinlikle acıkmış olmalısınız“, dedi. “Lütfen içeri gelin, size yiyecek bir şeyler hazırlayayım.” Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu. Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde ...

Devamını Oku »

Geleceğini Biliyordum

Savaşın en kanlı günlerinden biriydi. Asker en iyi arkadaşının az ileride, kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye siperden çıkaramayacağı gibi bir ateş altındaydılar. Asker teğmenine koştu hemen: – Komutanım, bir koşu arkadaşımı alıp geleyim mi? “Delirdin mi?” der gibi baktı teğmen… – Gitmeğe değmez oğlum, arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakın! ...

Devamını Oku »

Garib Çoban

Mevlâna Celâleddin’den rivâyet edilir ki; Musa Aleyhisselâm bir gün bir yerden bir yere giderken, ilerde bir ağaç altından gelen konuşma sesi duymuş… Merakla o yöne yürümüş… Bakmış ki bir garip çoban ağacın altında oturmuş, kendi kendine konuşuyor… Merak etmiş, acaba ne konuşuyor, diye; ve sessizce yaklaşıp dinlemeye başlamış… Şöyle diyormuş garip çoban: -Ey benim güzel Allah’ım!… Ne olurdu şimdi yanımda olsaydın!… Seni sevseydim!… Seni ...

Devamını Oku »