Yıldızları Kolonileştirebilir miyiz?

Uzaylılar hakkında yorumlarda bulunmak eğlencelidir. Ama ya hiç uzaylı yoksa? Enrico Fermi yalnız olduğumuzun altını çizdiğinden beri 65 yıl geçti. Fermi gelişmiş teknolojik bir medeniyetin galaksiyi kendi cinsiyle doldurmasının 10 milyon kadar yıl alacağını söyledi. Galaksimiz bundan 10bin kat daha yaşlı. Peki o zamana herkes nerede?

Çok uzun zamandır ve çok ciddi bir şekilde olmasa da yine de aramaya devam ediyoruz. Çok basit bir tahmin bile, yıldızlar arası sinyaller gönderen gelişmiş medeniyetler olduğunu iddia ediyor. Ama henüz ortada bir şey yok.

Peki ya gerçekten yalnızsak ya da belki o kadar uzaklarda bir yerdeyiz ki her şeyden, bu zaten yalnız olmakla aynı kapıya çıkıyor. Oxford İnsanlığın Geleceği Enstitüsü’nden Anders Sandberg “Eğer evrende yalnız olduğumuzu düşünürsek, yıldızlara yaşam taşımak gibi çok büyük bir sorumluluğumuz var demektir. Eğer evrendeki tek akıllı varlıklar isek de aynı şekilde bunu da genişletme sorumluluğumuz var” dedi.

Nasa astronomu David Grinspoon henüz bir E.T. bulmaktan vazgeçmese de aynı fikirde olduğunu belirtti. “Daha önce hiçbir türün sahip olmadığı güçlere sahibiz. Eğer bizler evrendeki en akıllı, güçlü varlıklar isek, o zaman evrenin akıl, zeka, bilimsel görü ve teknoloji bakımından yegane deposuyuz demektir. Medeniyetimizi devam ettirme sorumluluğumuz var.”

Bu kolay olmayacak. Öncelikle, cesur bir şekilde nereden başlamamız gerektiğine karar vermeliyiz. İnsanoğlunun Dünya dışında başka her hangi bir yerde uzun bir süre yaşayıp yaşayamayacağını bilmiyoruz. İngiltere’den astronom Royal Martin Rees “Güneş sistemimizde hiçbir yer, Antarktika ya da Everest’in zirvesi kadar bile uygun bir yer sunmuyor. Ama bazıları bunu yine de denemek istiyor. Milyarder mucit Elon Musk, önümüzdeki 50 yıl içinde Mars’ta kendi kendini idame ettiren bir koloni kurmayı hedefliyor.” Rees: “ 2100 yılına kadar öncü gruplar, Dünya’dan tamamen bağımsız üsler kurmuş olabilirler”dedi.

İkinci olarak, ciddi bir şekilde hareket gücüne ihtiyacımız olacak ama henüz bunun nasıl bir şey olduğunu da bilmiyoruz. Üçüncü olarak, yıldızlar arası tozlarla başa çıkabilmeliyiz. Çünkü bu tozlar gemilerimizle ciddi çarpışmalara sebep olabilirler. Dördüncüsü, gemilerde bir tür suni yerçekimine ihtiyacımız olacaktır. Aksi taktirde mürettebat çok ciddi, muhtemelen ölümcül, sağlık sorunlarıyla karşılaşacaktır.

Tabi ki şu ana dek karşılaşmadığımız ya da hayal bile edemediğimiz çok daha başka engeller de olacaktır. Ama Sandberg ve diğerleri bunlarından üstesinden gelebileceğimiz konusunda iyimserler.

Gelemesek bile, elimizden geldiğince uzun mücadele eder ve galaksiye “güdümlü panspermia” yoluyla yaşam tohumları ekmeye çalışırız. En temel fikir, yaşam için uygun bir uyduya veya gezegene zorunlu iniş yaparlar umuduyla uzaya mikroorganizmalar yaymak ve nihayetinde bunların kendinin farkında, akıllı türlere dönüşmesi.

Bilim kurgu yazarı Charlie Stross, en zorlu ortamlarda bile uzun süre yaşayabilen sporlu arke ve fotosentetik bakteri seçmeyi teklif ediyor. “Bunları roketlere koyun ve güneş sistemi dışına doğru ateşleyin. Hemen hepsi yok olacaktır ama 100 yıl boyunca her yıl 100 ton sporu fırlatırsanız, kim bilir belki de bir gün işe yarar.”

Bunun bizler için gerçek bir geri ödemesi olmayacaktır, belki sadece bir iyiliğe karşılık gelmiş olur: Dünya üzerindeki yaşam “güdümlü panspermia” ile başlamış olabilir. Eğer öyleyse, bizim nihai hedefimiz tıpkı evren içindeki zincirleme bir mektup gibi bunu başka yerlere aktarmak olabilir.

Çeviren : Sıdıka ÖZEMRE
02 Mayıs 2015 tarihli New Scientist Dergisi’nden çevrilmiştir.

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu