İnsan Beyni Dedikoduya (Özellikle Olumsuz Dedikodu) Meyilli

Yeni Araştırma: Birisi hakkında ilginç bir detay öğrenmek ona bakış açınızı değiştirebilir. Resim: August Darwell/Getty

 İnsanlar hakkında duyduğunuz dedikodu, gerçek anlamda onlara bakış açınızı değiştirebilir. Science adlı derginin internette yayınladığı bir araştırmaya göre; negatif/olumsuz dedikodu, görsel sistemimizin belirli bir yüze karşı verdiği yanıtı, gösterdiği tepkiyi değiştirebiliyor. Araştırmacılar, bu çalışmadan ortaya çıkan bulgulara göre; insan beyninin dedikoduya yanıt vermek ve tepki göstermek üzere fiziksel olarak bağlı (wired), buna meyilli olduğunu dile getirmekteler ve işin ilginci dedikodunun ilk insanın gelişmesine de yardımcı olduğunu da söylüyorlar.

Northeastern Üniversitesi’nin seçkin akademisyenlerinden biri olan ve bu çalışmayı kaleme alan psikoloji profesörü Lisa Fieldman Barrrett: “Dedikodu size kim arkadaşınız, kimin de düşmanınız olduğunu tahmin etmenize yardımcı oluyor.”

Barett ve ekibi, dedikodunun sadece tanımadığımız bir insan hakkında bildiklerimizi nasıl etkilediğini değil ayrıca onlar hakkında ne hissettiğimizin nasıl değiştiğini incelerler. Ekip incelemesinin sonucunda şunu tespit eder: Birisi hakkında ikinci elden bilgi edinmenin, çok güçlü bir etkisi olabilmekte.

 Ancak yine de Barrett ve ekibi bir başka soruya daha cevap bulmak isterler: Bir dedikodu ile meydana gelen bir kişi hakkında oluşan görüşümüzün değişmesi,o kişiyi gerçek anlamada farklı bir şekilde görebilmemiz mümkün müdür?

Barrett: “Bunu sormak biraz garip gibi gözüküyor.. Ama insan beyninin görsel bilgileri işleyen bölgeler ile en temel duygularımızda yer alan bölgelerle arasında çok fazla bağlantıya sahip olduğunu göz önüne aldığımızda, bu, oldukça mantıklı, bunun olabilmesi mümkün.”

Böylece ekip, bazı gönüllülere dedikodu eşliğinde yüzler gösterirler. Bu yüzlerden bazıları gösterilirken yüzler hakkında olumsuz dedikodu yapılır. Örneğin; “sınıf arkadaşına sandalye fırlattı!” gibi.. bazı yüzlerin resmleri gösterilirken de de daha olumlu şeyler söylenir. Örneğin; “Yaşlı kadına market işlerinde yardım etti.” gibi.

Araştırmaya katılanlara (A) resmindeki yüz gösterilirken negatif dedikodu, (B) olumlu dedikodu, (C) tarafsıznötr bilgi, (D) olumsuz sosyal içerikli olmayan bilgi, (E) olumlu sosyal içerikli olmayan bilgi ve (F) nötr sosyal içerikli bilgi verilir. Yüzleri tekrar inceleyen katılımıcıların beyinleri,tüm yüzler içinde olumsuz dedikodu ile ilişkilendirilen yüzlere odaklanır.

Ardından araştırmacılar, deneye katılan gönüllülerin  beyinlerinin farklı bilgiler karşısında nasıl tepki verdiklerini görmek ister. Bunu da her kişinin sol ve sağ gözlerine farklı imajar göstererek yaparlar. Böylece örneğin; bir göz bir yüz görürken, diğer göz de bir ev görebilir. Bu farklı görüntüler, “binoküler rekabet-binoküler görme” diye adlandırılan bir şeye neden olur. İnsan beyni bir seferde bir görüntüyü işleyebilir ve bundan dolayı bilinçsizce daha önemli gördüğü görüntüyü biraz öteleme eğilimine sahiptir ve araştırmacılar, gönüllülerin beyinlerinin olumsuz dedikodu ile ilişkiliendirilen yüzlere odaklanlanmalarının daha fazla mümkün olduğunu tespit ederler.

Barrett: “Dedikodu, yalnızca insanlar hakkındaki düşüncelerinizi etkilemekle kalmıyor, onları görsel olarak nasıl gördüğünüzü de etkiliyor.”

Bu araştırmadan ortaya çıkan bulgular; bir kişi hakkında bize “tehlikeli ya da sevimsiz ya da yalancı, namussuz” gibi şeyler söylenmişse, bizim beyinlerimizin bu kişiye karşı daha fazla ilgi göstermeye yönelik fiziksel bağlantıya sahip olduğunu göstermekte.

Barrett: “Diğer bilim insanları, evrimsel bir perspektiften bakıldığında, bunun mantıklı olduğunu söylemekte.”

III, Galesburg’daki Knox Koleji’nde profesör olan Frank McAndrew :“Bu araştırma yazısını okumayı heyecanla bekliyorum. İnsanlar, yıllarca, benim gibi, dedikoduya olan yoğun, aşırı ilgimizin gerçek anlamda bir karakter unsuru olmadığını, bizim bir parçamız olduğunu, neredeyse biyolojik bir olay olduğunu ve iyi evrimsel nedenlere dayalı olarak varlığını sürdürdüğünü düşünmekteydik. Hattâ küçük gruplar halinde yaşayan ilkel insanlar bile kim tehdit unsuru, kim kimin peşinde eş arıyor gibi şeyleri bilmeye ihtiyaç duymaktaydılar… ve  bu şeyleri kişisel deneyimlerle öğrenmek hem yavaş, hem de tehlikeli olabilirdi. İşte bu yüzden dedikodu işi kısa yoldan öğrenmenizi kolaylaştırmaktaydı.”

 Prof McAndrew sözlerine şöyle devam eder: “Kimin kiminle yattığı, kimin kiminle arkadaş olduğu, kimin kime güvendiğinin, kiminle konuşmadığının sürekli izleyen ve buna aşırı ve yoğun ilgi göstermiş kişiler yüzünden dedikodu ön plana çıkmıştır. Bu şeylerle ilgilenmeyen insanlar da geride, arka planda kalmıştır.”

Prof. McAndrew: “Beynimizin olumsuz dedikodulara özel bir önem vermesi de mantıklı. “Eğer birini, besin zinciri içinde,size rakip, ya da sizden daha üstün görüyorsanız, onun küçük düşmesini, kötü gözükmesini istersiniz. Çünkü, bu tarz bir şey sizin kendinizi daha üstün görmenizi sağlayabilir.”

Çeviren: AylinER
http://www.npr.org/2011/05/20/136465083/psst-the-human-brain-is-wired-for-gossip?utm_campaign=storyshare&utm_source=plus.google.com&utm_medium=social

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu