BİLİNÇ BAĞLANTISI

NEW SCIENTIST  DERGİSİ 21 TEMMUZ 2012 SAYISI:

Caroline Williams araştırıyor: Beyin hücrelerinin özel bir cinsi, bize ve diğer hayvanlara duygu, empati ve “ben” algısını verebilir mi?

Bilincin hakikati, felsefecileri ve bilim adamlarını yüzyıllardır meşgul eden tüm zamanların en büyük sırrı olmalı. Dolayısıyla, Constantin von Economo adlı çok tanınmamış bir nörobilimcinin yaklaşık 90 yıl önce çok önemli bir ipucunu ortaya çıkarmış olmasını düşünmek, biraz garip geliyor.

Von Economo
,1926 yılında mikroskobunun lensinden baktığında, uzun ince ve etrafını saranlardan daha büyük bir avuç kadar beyin hücreleri tespit etti. Aslında bu hücreler o kadar gariptiler ki, von Economo bunları önceleri bir çeşit  hastalık işareti sandı. Fakat ne kadar fazla beyinde inceleme yapsa  o kadar fazla bu özel, olağandışı hücrelere rastlıyordu. Ve bu hücreler, her incelediğinde koku ve tat alma alanı olan aynı küçük bölgede bulunuyorlardı.

Von Economo bu hücrelere, “rod-baton ve corkscrew-mantaraçacağı” hücreler adını vermişti ve bu hücrelerin basitçe ne işe yarıyor olabileceğini öğrenmek istedi ama teknoloji olmadan daha derinine gidemeyeceğinden, daha umut verici araştırmalara yöneldi.

Onun bu tespitinin üzerinden geçen 80 yıl boyunca çok az ilerleme oldu, ta ki New Yorkta’ki Mont Sinai Üniversitesi’nden Esther Nimchinsky ve Patrick Hof da bu garip görünümlü nöron topluluğu ile karşılaştılar.

İşlevsel imgeleme ve  otopsi sırasında yapılan çalışmalar ile geçen 10 yıldan fazla bir zaman sonra, şimdi bizler onların hikayelerini biraraya getirip, birşeyler anlamaya başladık. Bu yapılan çalışmalar neticesinde ortaya çıkan kanıtlar; bu nöron grubunun, bilincin bulunduğu, duygular, empati ve “benlik” algısını ve sosyal ilişkileri ayarlama becerisini de içeren zengin içsel yaşamın kurulmasına yardımcı olabilecek belirgin ipuçları taşıdığıdır.
Pek çok büyük beyinli, sosyal hayvanlar da tıpkı insan beyninde olduğu gibi aynı yerde aynı hücre grubuna sahipler. Bu beyindeki bağlantı yollarının nasıl birleştiğini anlamak, bizlere zihnin evrimi hakkında epey bir fikir verebilir.

Kuşkusuz, “von Economo(VEN) nöron”ları diye adlandırılan bu dev beyin hücreleri, eğitimsiz bir göze göre pek de o kadar heyecan verici gözükmez. Ama bir nörobilimciye göre rahatsız edicek kadar dikkat çekicidir.
VEN nöronları, tipik bir insan nöronundan en azında %50  ve bazen de %200 oranına varacak kadar daha büyüktür. Her bir nöron hücresi, çok güzel bir şekilde dallara ayrılan ve ucunda dentrit adı verilen piramit görünümüne sahip iken,VEN nöronları, çok az dallı tek  projeksiyonlu daha uzun ve daha ince bir gövdeye sahiplerdir. (Bakınız şemaya)Belki de onların bu kadar zamandır gözden kaçmalarının sebebi, onların çok
nadir bulmaları, nöronların %1ini oluşturmaları ve insan beyninde ön-singulat korteks (ACC) ve ön-insular korteks(FI) adlı iki küçük bölgede olmalarından dolayıdır.

bilincin_baglantisi

ACC’nin ve FI’nın ağırlıklı olarak içsel yaşamımızdaki daha çok gelişmiş pek çok olguları içerdiği için, bu bölgelerdeki VEN hücreleri, bizim mental faaliyetlerimizde merkezi bir yere sahip  olabilirler. Bu her iki bölgenin, sosyal bağlantılı ipuçları ile faaliyete geçtiğini görüyoruz. Örneğin: kızgın bir yüz,acıdan buruşan bir yüz ya da basitçe sevdiğimiz birisinin sesi. Bir anne bebeğinin ağladığını duyduğunda bu iki bölge de güçlü bir şekilde tepki vermekte. Ayrıca, sevgi, şehvet, kızgınlık, keder gibi duygusal deneyimleri yaşadığımızda yine bu iki bölgedeki nöronlar ateşleniyor.Pasedena’daki Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden nöroanotomist John Allman’a göre, bu nöronlar, bizler için sosyal izleri takip edeceğimiz ve davranışlarımızı ona göre değiştireceğimiz bir çeşit “sosyal izleme ağı”.

Bu iki beyin bölgesi, etrafımızda olan bitenleri ve ilgimizi bizi en çok etkileyen olaylara yönelten ve ayrıca bedendeki duyu,his değişimlerini izleyip,  bilinçaltı etikletlemesini yapan “salience-dikkat çekme” ağında da anahtar bir rol oynuyor gözükmekte.

Daha da ötesi, bir kişi aynada kendi yansımasını gördüğünde de bu her iki bölge de aktif olur.Bu da bize beynin bu bölgelerinin, bilincin anahtar öğesi olan  “benlik algısı”nı da içerdiğini anlatmaktadır. Hof bu konuda şöyle diyor: “Her olası seviyede bu “benlik algı”sı. Dolayısıyla bu kimlik algısı “ben” oluyor, “diğerinin kimliği”ni algılamak  ve diğerlerini nasıl anladığımız demek oluyor. Bu da bizi empati ve zihnin teorisine götürüyor.”

Arizona, Phoenix’deki Barrow Nöroloji Enstitüsü’nden Bud Craig’e göre, herşey devam eden bir şekilde gücellenen “şimdi nasıl hissediyorum” duyusuna varıyor.ACC ve FI bölgeleri , bedenden gelen  girdileri,bedenin davranışlarını değiştirecek düşünce ve duyguları içeren sosyal ipuçlarına bağlıyor.

Bu, nasıl hissetiğimizin devamlı değişen resmi, belki  geçen zaman algısına katkıda da bulunabilir.Craig’e göre duygusal olarak önemli bir şey olduğunda, process edilecek daha çok şey oluyor ve bu yüzden de zaman bize yavaşlamış gözüküyor.Bunun tam tersi, daha az şey olduğunda, dünyamızı daha az güncellediğimizde de, zaman daha da yavaş geçiyor gözüküyor.

VEN’ler muhtemelen bu gibi şeylerde önemli rol oynamakta ve bizler sadece dolaylı kanıtlar vasıtası ile onların rolünü anlayabiliyoruz.Bunun sebebi de, bu hücreleri yerleştirip, canlı, yaşayan bir beyinde aktivitelerini ölçmenin henüz imkanının olmadığı.Ancak onların sıradışı görünümleri, onların orada durup ve hiç bir şey yapmadığının da göstermez..Allman da bu konuda  şunu ifade ediyor. “ Onlar anatomik olarak oradalar ve genel kanı da;bu kadar farklı gözüken  herhnagi bir şey mutlaka bariz farklı bir foknsiyona da sahiptir.”

HIZLI DÜŞÜNME

Beyinde “büyük” demek, genellikle “hızlı” demektir.Dolayısıyla Allman, VEN’lerin, beyinden aldığı bilgiyi hesaba katıp, bizi hazırlıksız olarak içgüdüsel davranmaya ittiğini (ki bu da bizim gibi sosyal türlerin önemli bir hayatta kalma becerisidir) ve bunun da tıpkı hızlı bir röle sistemi–bir çeşit sosyal süper otoyol–  şeklinde davrandığını ifade ediyor. Craig şunu da ekliyor: “ Sosyal ve etkin olarak iletişim kurmak.. İşte tüm medeniyetin temeli buna bağlı..”

İnsanları 30’larında bile yakalayan erken  bunama-demans bu fikri desteklemektedir. Fronto-temporal demans olan kişiler, ACC ev FI bölgelerinde bulunan VEN’lerin çoğunu kaybederler. Bu hastalığın başlıca semptomları; sosyal farkındalık,empati ve otokontrol kaybıdır.Hof bu konuda şöyle diyor: “Sizi normalde örneğin; iğrendiren ya da üzen gibi durumlara karşı bu kişiler normal empatik tepkilere sahip değillerdir. Onlara bir kazadan korkunç sahneler gösterirsiniz ve onlar gözlerini bile kırpmadan bakar ve sadece “ evet, bu bir kaza derler.”

Otistik kişilerin ölümden sonra beyinleri üzerinde yapılan otopsi incelemeleri de, VEN’lerin duygularımızın ve empatinin merkezinde bulunduğu fikrini bir kere daha desteklemektedir.Yakın zamanda yapılan bir çalışmaya göre, otistik kişiler iki gruba ayrılıyor:bir grup çok az VEN’lere sahip iken(bu onların gerekli sosyal bağları kuramadığnı gösteriyor), diğer grup oldukça fazla VEN’lere sahip.Bu ikinci grup, otizim ile ilgili son zamanlarda sunulan bir teoriye çok uyuyor. O da; semptomların aşırı- bağlantı yüzünden açığa çıkması. Belki de çok fazla VEN’e sahip olmak,duygusal sistemi çok yoğun bir şeklide ateşlemek( bu da otistik insanları, pek çok kişinin onları tarif ettiği gibi), amabale olmuş, şaşkına dönmüş gibi hissetmelerine yol açmakta.

Son zamanlarda yapılan bir başka çalışmada da, başka sebeplerden ölen şizofreni hastalarına göre intihar eden şizofreni hastalarının ACC’lerinde belirgin ölçüde daha fazla VEN’e sahip oldukları tespit edilmiştir. Araştırmacılar, aşırı miktardaki VEN’lerin,olumsuz öz-değerlendirme, suçluluk ve umutsuzluk duyguları oluşturan  aşırı- aktif duygusal bir sistem yaratabileceğini dile getiriyorlar.

Diğer hayvalarda bulunan VEN’ler de bizlere bu konu ile ilgili ipuçları vermekte. Bu nöronlar ilk tespit edildiğinde, insana özgü,sosyal zekamızı açıklayabilecek, evrimsel değişimin anahtarlarından bir tanesinin bulunmuş olacağı umuduyla dolmuştuk. Ancak, şempanze ve gorillerde de VEN hücrelerini tespit eden ilk  çalışmalarla bu umudumuz boşa çıktı ve son zamanlarda bu hücreler, fillerde ve bazı balina ve yunuslarda da tespit edildi.

Tıpkı bizler gibi, bu türlerin pek çoğu büyük sosyal  gruplar içinde yaşamakta ve insanlardaki Ven hücreleri
ile bağdaştırılan aynı tarzda gelişmiş davranışlar göstermekte. Örneğin; filler empati tarzında davranışlar göstermekte. Şöyle ki; filler, yaralanmış, kapana kısılmış ya da kaybolmuş  bir file yardım etmek için hep beraber çalışırlar ve hattâ ölmüş file karşı üzüntülerini de gösterirler. Daha da ötesi, bu türlerin pek çoğu aynada kendilerini tanıyabilirler ki bu davranış, bilinci ölçmenin en ilkel yolu olarak ele alınır. Örneğin; araştırmacılar, filin yüzünü boyarlar, fil bunu aynada fark eder ve hortumu ile bu boyalı yere dokunup,
hissetmek ister. Bu durum Allman ve diğerlerini vonEconomo nöronlarının(VEN) sosyal durumları takip
etmede daha büyük beyinler için elzem olduğunu düşündürdü ve bunun neticesinde de “benlik algısı
bu becerinin bir sonucu olabilirdi.

Ama yoğun sosyal bir yaşantıya sahip olmadıkları bilinen manatilerde-denizayısı, hipopotamlarda ve zürafalarda da bu VEN’ler tespit edildi. Ayrıca sosyal hayvan olmalarına rağmen ayna testini geçemeyen makaklarda da bulundu. Bu durum işleri baltalasa da, bu hücreler yüksek bilişssellik için önemli. Ayrıca bu varlıklarda bu hücrelerin bulunması, yüksek oranda sosyal türlerde bu ince ayarlı hücrelerin olduğunun müjdesidir.

Allman şunu ifade ediyor: “Bana göre, tüm memelilerde VEN’lerin homologları(farklı fakat birbiriyle bağıntılı olan şekillerin veya fonksiyonların aynı rolü paylaşmaları özelliği) var. Bu onların aynı yolla şekillendiği anlamına gelmez ama onlar, korteksin aynı işleve sahip farklı evrimsel kökenli-analog kısmında bulunurlar ve aynı genleri ifade ederler.

Tüm bunlardan sonra,aynı mekanizmayı bağımsız bir şekilde geliştireceğine,ortak atalarda bulunan daha eski makinenin gelişmesi gibi, balinaların ve primatların yeniden ince ayarla düzenlenip gelişmiş olabileceği,  anlamlı geliyor.Ancak, farklı hayvanlardaki bu hücrelerin fonksiyonları ve anatomik farklılıklarını incelemek için çok daha fazla araştırma gerekmekte.

Hattâ bu çalışma, bu nöronların ilk aşamada nasıl geliştiğini anlamamıza yardım edebilir.Allman, bu nöronların nereden geldiğine dair bazı fikirlere sahip bile:

Bizlerdeki VEN’ler, tat alma ve koklamayı entegre eden, beynin koku alma için gelişen bölgesinde bulunmaktadır.Dolayısıyla, onun düşüncesi; ACC ve FI bölglerine dair ortaya konan pek çok davranış, basitçe yemek güzel mi yoksa sizi hasta mı etti, şeklindeki tutumlardan gelişmekte. Buna bir kere karar verdiğinizde de, içinizdeki ses etkisini gösterir ve bu işleyişi diğerlerinde de yakaladığınızda bu, daha da iyidir.

”Allman: “FI bölgesinde bulunan bu hücrelerin en önemli fonksiyonlarından bir tanesi: empati.
Bunu söylememin nedeni; baktığımda,empatinin paylaşılan yemek ortamında ortaya çıktığını gördüm.
Sosyal grubunuzdaki bir kişinin yediği yemekten hasta olduğunu gözlemlemek sizin için çok önemli. Gelişmemiş VEN’lerin de dahil olduğu basit anlamdaki beslenme devresi seçilebilip, bazı türler tarafından bir karar
 (örneğin; bir kişi güvenilir mi yoksa ondan sakınmak mı gerekir?) içeren diğer durumlara uygulanabilir. Dolayısıyla, iyi olduğunu hissettiğimiz ister bir yemek, ister bir durum ya
da bir kişi olsun, bana göre, ön-insular korteks (FI) ve VEN’ler bu devrenin outputlarından bir tanesi
.”

Allman’ın genetik çalışması, onun belki de bir şeyi yakaladığını anlatmakta. Onun ekibi, iştahı düzenleyen hormonlar için genleri, FI bölgesinin bir kısmındaki VEN’lerin ifade ettiğini tespit ettiler. Ayrıca, tat alma ve koku ile güçlü duygu hissleri arasındaki bağın olduğunu gösteren pek çok çalışma da mevcut. Ahlâki açıdan bir şeye gösterdiğimiz fiziksel reaksiyon örneğin;iğrenme ile acı bir tada verdiğimiz reaksiyon ile, beyinde hemen hemen aynı ortak sinirsel bağlantı kuruluyor.Bir başka çalışmada da; iğrenç bir şeyi koklarken, ahlâki açıdan sorgulanabilir bir davranışı yargıladığımızda, (örneğin;hırsızlık) bu bizim daha sert,acımasız ahlâki yargılara varmamıza yol açıyor.Daha da fazlası, Allman konuştuğumuz dilin benzetmelerle(örneğin; bir deneyimi
lezzetli” bulabiliyor ya da bir kişi için “midebulandırıcı” diyebiliyor.) dolu olduğuna dikkat çekiyor ve bunun tesadüf olmadığını belirtiyor.

Dikkatin yanlış yöne çekilmesi

Ancak, VEN’ler sadece yüksek düzeyde sosyal olan hayvanlarda, özellikle tat alma ve duyu bölgelerinde yaşamaklar. Zürafa, hipopotam gibi diğer hayvanlarda VEN’ler tüm beyin boyunca dağılmış durumda gözükmekte.Ancak Allman, bu bulguların yanıltıcı olabileceğini belirtiyor. Çünkü, ona göre; genlerin neyi ifade ettiğini ya da fonksiyonlarını bilmeden, bunların insandaki VEN’lerine ne kadar yakın özelliğe sahip olduğuna emin olamayacağımız. Hattâ belki de hayvanlardaki bu hücreler insanlardakine benzer gözüken ama farklı bir çeşit hücre.

Ancak, şu ana kadarki kanıtlara dayalı olarak, Hof geçmişe ait, atadan gelen VEN’lerin,hipopotamların beyininde yaygın olduğu gibi, yaygın olmuş olabileceğini ve evrim süresince de bazı hayvanlarda ama diğerlerinde değil, beynin ACC ve FI bölgelerine taşındığını ancak bunun sebebinin ne olduğunu bilemediğini belirtiyor. Ayrıca, basınçların primat beyinler üzerinde, balina ve yunusların evrimlerine neden olan fark olabileceğini de eklliyor.

Craig, tüm büyük beyinli hayvanlar için bir olasılık ortaya koyuyor. O da; ne kadar büyük beyin , o kadar çok enerjinin çalışması, açığa çıkması. Dolayısıyla,beynin etkin bir şekilde işlemesi çok önemli. Sürekli olarak bulunduğu çevreyi, insanları ve hayvanları takip eden bir sistem, sizi bir duruma daha çabuk adapte edip, mümkün olduğu  kadar enerjinizi koruyacaktır bu da sizin için iyi bir yatırım olacaktır . Craig: “Bir enerji hesaplama sistemi üreten evrim, sadece bedene duyusal girdilere katkıda bulunmuyor ayrıca
beyinden gelen duyusal girdilere de katkıda bulunuyor. “Nasıl hissediyorum?” şeklinde sürekli olarak güncellediğimiz bu durum, aslında ilginç ve çok yararlı bir yan-ürün:duyguyu yaşayacak bir “ben” kavramına sahibiz.Evrim, duygularımın nesnel temsilini sağlayan bir yan ürüne sahip olan çok etkin
bir  an be an enerji kullanım hesaplaması üretmiştir
.”

Eğer Craig doğruysa–ki bundan emin olmak için katedilecek epey bir yol var—bu da çok aşağılayıcı bir olasılığı ortaya koyuyor. O da; beyin evriminde doruğa ulaşmanın uzak olduğu ve bilincin büyük ve çok başarılı bir kazayla!! ortaya çıktığının düşünülmesi.

Çeviri : AylinER

Check Also

Sinir Sistemi Nesiller Boyunca Bilgiyi Aktarabiliyor

Hemen hemen tüm ekolojik ortamlarda bulunan nematotlar(iplik kurdu), üzerinde en çok çalışma yapılan organizma modellerindendir. ...