Bağırsak Bakterileri Zihninize Nasıl Müdahale Ediyor

Bağırsaktaki bakteriler beynimizin işleyiş sistemini değiştirebilir. Stres, endişe, depresyon gibi sorunlarda rahatlama sağlayabilir” diyor önde gelen iki profesör.

Bağırsağınızda olan biten her şey beyninizde olan bitenler üzerinde çok büyük etkilere sahip olabilir.

Hepimiz bağırsağımızdaki bakterilerin duygularımız üzerindeki etkilerini deneyimlemişizdir. En son midenizde bir virüs olduğunda nasıl hissettiğinizi düşünsenize. Bazı bağırsak bakterilerinin ruh halimizi ve davranışlarımızı olumlu etkileyebileceğine dair kanıtlar kesinleşmeye başladı. Bunu nasıl yaptıklarına dair perde aralanmaya başladı. Bu durum, depresyon ve obsesif-kompulsif bozukluk gibi nörodavranışsal bozukluların tedavisinde yeni yollar bulunma olasılığını da artırıyor.

Doğumdan hemen sonra bağırsaklarımızda mikroplar ediniriz ve önemli bir simbiyotik(birlikte yaşam) ilişki içinde yaşarız. Bağırsaklarınızdaki bakteriler vücudunuzdaki hücrelerden çok daha fazladır; ağırlıkları da beyninizin ağırlığına neredeyse eşdeğerdir.  Bu bakterilerin geniş bir gen dizilimi vardır ve yüzlercesini de üretebilecek kapasitededirler. Bunların çoğunluğu beyninizi etkiler. Aslında bakteriler, dopamin, seratonin ve gamma aminobutrik asit (GABA) gibi beyin sinyalleşmesinde kullanılan aynı moleküllerin bazılarını üretirler. Dahası, beyin büyük çoğunlukla yağlardan oluşmaktadır ve bu yağların çoğu da bakterilerin metabolik aktivitesiyle oluşmaktadır.

Bağırsak bakterilerinin yokluğunda, beyin yapısı ve işlevi değişir. Bakterilere maruz kalmadan, mikropsuz ortamda yetiştirilen farelerin, hafıza, duygusal durum ve davranışlarında değişiklikler gözlemlenmiştir.  Otistik davranış şekilleri ortaya koymaktadırlar. Diğer fareler ve cansız objelere odaklanma süreleri aynıdır. Bu davranışsal değişim, altta yatan beyin kimyasındaki değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Mesela, beyin kaynaklı nörotrofik faktör (yeni sinapsların oluşumunda önemli bir role sahiptir) gibi moleküllerdeki değişiklikler yanısıra, seratonin iletiminde de önemli değişiklikler görülür.

Bu bulgular, sağlıklı bakteriler olan probiyotiklerin kullanılmasına dair görüşlere ağırlık verdi. Probiyotikler ilk defa Rus biyolog Elie Metchnikoff tarafından gündeme getirildi. Metchnikoff, 1900lerin başlarında Bulgaristan’ın bir bölgesinde fermente yemekler yiyen insanların daha uzun yaşadığını gözlemlemişti. Şu anda öyle görünüyor ki, bazı bakterilerin (psikobiyotikler) zihin sağlığına da faydası olabilir.

“Psikobiyotikler” konusu henüz daha bebeklik aşamasında olsa da gelecek vaad eden işaretler sunuyorlar. Örneğin geçen yıl,  Pasadena’daki Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü’nden araştırmacılar, Bacteroides fragilis bakterisinin erken yaşlarda verilmesinin, otizm modeli bir farede bazı davranışsal ve sindirim sistemindeki vagus siniri sorunlarını düzelttiğini gösterdiler. Önceki raporlar, Bifidobacterium infantis bakterisinin depresyondaki bir hayvan modelinde etkili olduğunu göstermektedir.

Peki bağırsak bakterileri beyni tam olarak nasıl etkiliyorlar? Mekanizmaları netleşmeye başladı. Süt ürünlerinde kullanılan Lactobacillus rhamnosus bakterisinin, hayvanlar üzerinde çok önemli endişe karşıtı etkileri vardır ve beyinde GABA reseptörlerinin exprasyonlarını değiştirerek işlev görürler. Bu değişikliklere beyin ve bağırsak bağlantısını kuran vagus siniri aracılık eder.

Lactobacillus rhamnosus un aynı zamanda farelerde OCD benzeri davranışları bastırdığı görüldü. Bu bakteri yalnızca beyindeki GABA reseptörlerini değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda GABA’yı sentezliyor ve açığa çıkarıyor. Başka bir kanıtta ise, bağırsak bakterilerinin vagus sinirini dışında başka yollarla da (mesela bağışıklık sistemini değiştirerek ve kısa zincirli yağ asitlerinin üretimi yoluyla) beyni etkileyebileceği görüşü desteklenmektedir.

Bazı genler bakteriyi patojenik hale getirdiği gibi, bağırsak bakterileri içindeki gen dizilerinin de zihin sağlığına faydaları olması muhtemeldir. Ama etkili psikobiyotikler için önemli genler belirlenmelidir. Belki de gelecekteki ideal psikobiyotik, bir çok farklı bakteriden alınan genleri içeren, genetiği değiştirilmiş bir organizma olacaktır. Bu esnada sağlığa faydalı olabilecek olanlar da muhtemelen tek tür bakteriden ziyade, bakteri kokteylleri olacaktır. Mesela 2011 yılında yapılan bir çalışma göstermiştir ki, Lactobacillus helveticus ve Bifidobacterium longum kombinasyonu, sağlıklı gönüllü deneklerdeki endişe ve depresif belirtileri azaltmıştır. 2013 yılında yapılan bir beyin görüntüleme çalışmasında, 4 farklı tür probiyotik bakteri içeren fermente olmuş bir süt ürününün, duygu ve algılama süreciyle ilgili beyin ağı tepkisini azalttığı görülmüştür. Bazı bakteri türleri de, beyin-bağırsak arasında strese bağlı bozukluk olan huzursuz bağırsak sendromu semptomlarını da azaltabilir. Bu muhtemelen “stres hormonu” kortizoldaki ve inflamatuvar moleküllerdeki seviyenin azalmasıyla mümkün olur.

Bu bulgular gerçekten gelecek vaat ediyor ama hala klinik olarak kanıtlanmış psikobiyotiklerden çok uzağız ve anti depresanlara benzeyip benzemeyeceğini göreceğiz. Antidepresanlar için yazılan reçeteler rekor seviyelere ulaştığında, daha az yan etkileri olan doğal alternatifler çok aranır olacaktır. Şu anda ağır depresyondaki insanların bağırsak mikrobiyotasını inceleyen bir çalışmayı tamamlıyoruz. Eğer tutarlı değişiklikler bulursak, depresyona yönelik uygun bir psikobiyotik için sağlam bir gerekçe elde etmiş olacağız.

Ama yine de dikkatli olmalıyız. Pazarlama iddialarının aksine, pek çok varsayılan probiyotiğin psikobiyotik etkisi yoktur. Yakın zamana dek hem ABD hem de Avrupa Birliği, üreticilerin, destekleyici bilgi olmaksızın saçma iddialarda bulunmalarına izin veriyordu. Bu durum değişiyor ve tüketiciler dolandırıcı pazarlamalardan korunacak. Ama gerçek şu ki, test edilen bakterilerin sadece küçük bir oranında, olumlu nörodavranışsal etkiler oldu. Bazı bakteriler sağlıklı gıdalarda uzun süre yaşayamıyor yada midedeki asidite tarafından elimine ediliyor. Bağırsaktan geçiş yapabilseler bile, sağlık için faydaları olmayabiliyor.

20.yy da mikrobiyolojik araştırmalarda esas odaklanılan, antibiyotikler aracılığıyla mikropları öldürmekti. Bu yüzyılda, bakterilerin sağlığa faydalarının anlaşılmasıyla birlikte bu değişti. Günümüzde daha zengin ülkelerde stresin sağlık üzerindeki etkisi belki de zararlı bakterilerden gelebilecek tehlike kadar büyüktür. Psikobiyotiklerin potansiyeli gerçekten çok büyük.

Çeviren : Sıdıka ÖZEMRE
https://www.newscientist.com/article/mg22129530-400-psychobiotics-how-gut-bacteria-mess-with-your-mind/?utm_campaign=Echobox&utm_medium=SOC&utm_source=Twitter#Echobox=1535986795

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu