Düşünceler Kimyaya Dönüşüyor

Düşünceler Kimyaya Dönüşüyor Dr. Bruce Lipton

 Zihnin fonksiyonu, inandığımız ve deneyimlediğimiz gerçeklik arasında tutarlılık yaratmak. Eğer bir tehdit olduğuna inanırsanız, tehdit sinyalleri, kana karışır ve hücreleri korunma tepkisi vermek için hazırlar. Ama soru şu; belki de gerçekten bir tehdit yoktur. Hücreler bunun gerçek olup olmadığını bilmez. Çünkü, hücreler sadece kimyasallara tepki verir, gerçek çevreyi görmezler. Dolayısıyla, ben şunu söyleyebilirim; eğer stres altında olduğumuza inanırsak, içinde yaşadığımız ortam gerçekten de strese önayak olmasa da biz fizyolojimizde stress oluştururuz. Böylelikle, birden, ister doğru olsun, ister yanlış olsun,düşüncelerimizin gerçekten de biyolojimizi değiştirdiğini görmeye başlarız. “Düşüncelerimizin yaşamımızı kontrol ettiği”ne dair fikir yeni değil. 2.500 yıl önce Budha şöyle demiş: “Ne düşünürsen o olursun.”

Aslında bugün epigenetiğin olayı da tam olarak bu. Epigenetik şunu söylüyor: “Ne düşünüyorsan, bu kimyaya dönüşüyor ve bu kimya da senin ne olacağını belirliyor.” Dolayısıyla, 2.500 sene önce Budha haklıymış ama bugün biz bunun mekanizmasını biliyoruz…

Sinyal artı protein eşittir davranış! Şimdi,davranış bizi desteklemediğinde, o zaman “bir rahatsızlık/hastalık gösteriyoruz” diyebiliriz. “Şimdi bu denklemde, bu rahatsızlığa/hastalığa ne sebep olabilir, ne sorumlu olabilir?” diyebilirim. Bunun güzel yanı, denklemin diğer tarafında sadece iki şeyin olması (sinyal ve protein). Ya sinyal ya da protein, rahatsızlığın-hastalığın nedeni olabilir. Ben: “evet, proteinler hastalığa neden olabilir, çünkü defektif (kusurlu) proteinler, kusurlu fonksiyonlara neden olabilir ve bu da “hastalık” olarak ifade edilir”diyebilirim.

Öyleyse soru şu; Hastalıklarımızın ne kadarı gerçek anlamda hatalı (kusurlu) proteinler tarafından kontrol edilmekte? En inanılmaz gerçek de şu; hatalı genlerin %1’den daha az hastalığa neden olması!!!

Dolayısıyla, şu çizelgeye geri dönersek.. proteinler hastalığa katkıda bulunabilir. Çünkü, mutasyon ya da genomumuzdaki değişimler neticesinde oluşan hatalı-kusurlu proteinler, hücrelerin kaderini yanlış yönlendirecektir ve bu durumda da dünya ile uyumsuz hale gelen hücreler hastalık oluşturur.

Şimdi çok basit bir anlayışa bakalım.. eğer hastalığın sadece %’1’i proteinlerle alakalı ise, geri çizelgeye bakarsak.. çizelgede yazan hastalığın diğer nedeni sinyaldeki bazı değişimler olmalı!.. O zaman şunu diyebilirim: “ Sinyal %90’a ya da daha fazlasına kadar bu gezegende deneyimlediğimiz hastalıkların nedeni olabilir!” Peki o zaman sinyaller sağlıkla nasıl ilişkileniyor) diye sorabilirim..

1. Eğer travma yaşadıysanız.. diyelim ki bir kaza geçirdiniz ve omurganızı incittiniz.. sinir sistemi hücrelerinden gelen bilgilerle karşı karşıya kaldınız ve bu karşı karşıya kalınan/ parazit yapan iletişimdeki değişimler, “gerçekten de ne oluyor?!” şeklinde tepki veren hücreler tarafından bir yanlış anlamaya neden olabilir. Çünkü, sinyaller değişmiştir. Dolayısıyla, travma, beyinden hücrelere parazit yapan sinyallerin üremesi ile hastalıklara neden olabilir.

2.Toksinler.. Eğer toksik, zehirli elementleri bedenimize alırsak..Örneğin; endüstriyel, fabrikasyon şeklindeki yediklerimizden aldığımız kimyasal toksinler sinyal yolunu işgal edebilir. Eğer işgal ederlerse, normal bir sinyal  yayılımı gelişmez. Toksik kimya sinyali bozabilir. Bununla alakalı olan şey şu; beyin hücreleri kontrol etmek için sinyal yolladığında, bu yolda toksik kimya bulunursa o zaman hücrelere ulaşan sinyalin doğası değişmiş olur ve böylece de değişen hücrelerin ortaya koyduğu davranış, hastalığa neden olabilir.

Üçüncü, sinyali etkileyen belki de hastalığa neden olan en önemli neden, bedende yanlış olan birşeyden dolayı değil de düşünceleriminizin etkilerinden kaynaklanıyor olabilir.. Düşüncelerimiz, kimyaya dönüştürdüğümüz şeylerdir. Şimdi bu neden alakalı? Düşüncemizden dolayı bir hasta olursak, bu, beden hatalı, kusurlu olduğu için değil, sinyal uygunsuz, isabetsiz olduğu içindir. Bu gerçekten önemli. Çünkü,  şimdilerde bilenen şey; bilincimizin, bu gezegende sağlık sorunlarındaki ilk ve öncelikli  problem olduğudur. Özellikle de stresle ilgisi olmasından dolayı.. Bu sorun, organik anlamda bedenle olan bir sıkıntıdan dolayı değil, sadece uygun olmayan bir zamanda yolladığımız uygun olmayan sinyaller, uygunsuz, alakasız davranışa neden olur ve biz buna “hastalık” deriz.

Çeviren: AylinER
https://www.youtube.com/watch?v=2glUblzp2rA

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu