İnsan-ı Kamil Abdûlkerîm Ceylî
Bu eserden beklenen odur ki;
Salik için , en yüce refikine ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..
7. BÖLÜM
RAHMANİYET
RAHMANİYET : İsimlerin ve sıfatların gerçek yüzleri ile meydana gelişinden
ibarettir..
Bu durumda onun yeri, yüce Allah’ın zat isimlerinde kendisine tahsis edilen yerle ;
bu isimlerin mahlukata dönük yüzleri arasıdır..
Zat isimlerinin halka dönük yüzleri : Alim, Kadir, Semi, vb. isimleridir..
Bu isimler, varlığın hakikî yüzleri ile ilgilidir..
O hakikî yüzler, Hakka bağlanan bütün mertebelerde, RAHMANİYET sıfatına
bir isimdir..
O hakikî yüzlerde halka nisbet edilen mertebelerin iştiraki yoktur..
RAHMANİYET, ulûhiyetten daha özge bir duruma sahiptir..
Sebebi : Yüce Hakkın tekliğini sağlayan isimle bir isim almıştır..
Bu makamda, halkla bir ilişkisi yoktur..
Ulûhiyet, öyle değildir.. Hakka ve halka nisbet edilen hükümlerin özünü alır..
Durum anlatıldığı gibi olunca :
– Ulûhiyet, umumî ve şümullü bir mana taşır..
– RAHMANİYET, husûsi bir durum alır..
Bu itibarladır ki, ulûhiyetten daha aziz bir duruma geçer.. Çünkü,
yüksek mertebelerde zatın zuhurundan ibarettir..
Alt mertebelerden yana mukaddestir..
RAHMANİYET sıfatı dışında ; zat için tahsis edilen yüksek mertebelerde
zuhura yol yoktur..
RAHMANİYET ile ulûhiyet arasında bir bağlantı yapacağımız zaman ;
misal olarak, kamış ile içindeki şekeri söyleyebiliriz..
Şüphesiz kamış içindeki şeker, derece itibarı ile daha yüksektir ;
çünkü sırf şekerdir.. Kamışta ise, şeker dışında başka şeyler de vardır..
Bizim düşüncemiz bu yoldadır.. Ama başka türlü de düşünebilirsin..
Şayet bizim fikrimize katılır :
– Şekerin kamıştan daha değerli.. Olduğunu söylersen ; ki bu, bizim anlattığımız gibidir..
O zaman : RAHMANİYET ulûhiyetten daha üstün olur..
Ancak bu yoldan değil de :
– Kamış tüm olarak, şekeri ve diğer şeyleri kapsamına almıştır..
O zaman, ulûhiyet, RAHMANİYET’ten daha üstündür..
RAHMANİYET mertebesine verilen zâhirî isim : RAHMAN’dır..
Bu, öyle bir isimdir ki :
Yüce Allah’ın zatına ait isimlerle, nefsine ait sıfatlara dönük yönü vardır..
Nefsî sıfatlar yedi olup, sırası ile şöyledir :
Hayat, ilim, kudret, irade, kelâm, semi, basar..
Zatî isimler de :
Ahadiyet, vahidiyet, samediyet, azamet, kuddusiyet vb. sıfatlardır..
İşbu isimler ancak :
Vacib’ül-vücûd olan yüce ve mukaddes sultan “Ma’bûd“undur..
RAHMANİYET’in bu mertebede : Rahman ismi ile, bir özellik almasının sebebi :
Hakka ve halka bağlanan bütün mertebeleri rahmet şümulüne almasıdır..
Hakka bağlanan mertebelerdeki zuhuru ile,halka nisbet edilen mertebelerde
zuhur etmiş olur..
Durum, anlatıldığı gibi olunca :
RAHMANİYET katından gelen ve bütün mevcudata şamil olan bir rahmet olur..
Yüce Allah’ın ilk rahmeti odur ki :
Onunla bütün âleme rahmet tecellisi ile, onları kendi özünden yarattı..
Bu manayı, şu âyet-i kerime doğrular :
– “Yerde ve göktekileri size teshir eyledi.. Hepsi O’ndandır..” ( 45 / 13 )
İş bu mana icabıdır ki : Onun zuhuru bütün mevcudata sirayet etti..
Böyle olunca da, bu âlemin parçalarından her birinde, her ferdinde
kemal zuhuru gösterdi..
Bu zuhurlarda, hiç bir zaman da, sayılı parçalara bürünmedi.. Kendi özünde,
zatı nasıl iktiza ediyorsa, öyle tektir..
Bütün zuhur yerlerinde bir’dir..
Böyle olunca : Bütün mevcudata sirayeti, kemâl sıfatlarının icabıdır..
Varlık zerrelerinden her zerrede zuhuru ile de, mevcudatın tümü içinde,
belli bir zümreye sirayet eden varlıkla imtiyaz verdi..
Bu sirayetin başlıca sırrı, bu âlemi kendi özünden yaratmış olmasıdır..
Ama kendisi, hiç bir şekilde ; bölünüp parçalanmadı..
Bu âlemin parçalarından her şey, O’nun kemâli iledir..
Bu şey, aslında tam bir kemâldir.. Ona :
– Halkiyet..
İsmi bir emanet olarak verilmiştir.. Ama sadece ;
ilâhi vasıfların kulda emanet olduğunu sananın sandığı gibi değil.. Sadece :
– Halkiyet..
İsmi emanettir..
Şu şiir anlatılan manaya işarettir :
Emaneti bir yanıdır, görür kendini ;
Bir yanı gören de, alır kendininkini..
Eşyada bulunan emanet vasfı, ancak ondaki halkiyet bağlantısıdır..
Yüce Hakka bağlı varlık ise, eşyada asıldır..
Yüce Hak, hakikatlerine :
– Halkıyet.. İsmini emaneten verdi..
Ta ki, ulûhiyet sırları ve onun gerekleri olan zıdlar zuhur etsin..
Yüce Hak, bu âlemin bir temel maddesi ve aslıdır..
Bu manayı şu âyet-i kerime bize anlatır :
“Yeri, semaları ve bu ikisi arasında bulunanları Hak olarak yarattık..”(46 / 3)
Yukarıda anlatılan manaları, daha iyi açmak için, işe bir misal katalım..
Şöyle ki :
Bu âlem kara benzer.. Yüce ve sübhan olan Hak ise.. bu karın aslı olan sudur..
İlk nazarda görülecektir ki ; kardaki :
– K a r..
İsmi, bir emanettir..
– S u..
İsmi ise, onun için bir hakikat olur..
Üstte geçen mana üzerine :
Bevadir’ül-Gaybiyye Fin-Nevadir’ül-‘Ayniyye.. Adlı kasidemde hayli tenbihatım
olmuştur.. O, büyük bir kasidedir ; derin manalıdır..
Hakikatler gömleğinin üstüne, onun benzeri bir süs işlenmemiştir..
Onun güzelliği zamanın kulağına girmemiştir.. Çünkü, onu anlamak pek zordur..
O manada şöyle demiştim :
Halkın misali kar gibidir yağan ;
Sen ondaki suya benzersin akan..
Tahkikimizde kar ne? Sudan başka ;
Bir’de hükmünü icraya çağıran..
Lâkin kar eriyince hükmü kalkar ;
İş biter, hüküm, suyun olur kalan..
Zıdları topladın bir güzellikte ;
Kar yok oldu, odur ancak parlayan..
RAHMANİYET üzerinde durmamız bitmedi..
Bu yüce isim üzerinde biraz daha duracağız.. Anlatacağız ki, onu iyice bilesin..
RAHMANİYET, en büyük zuhur yeridir..
RAHMANİYET : Tecelli yönünden tamına sahiptir..
Anlatılan mana icabıdır ki :
a) Rububiyet, onun arşıdır..
b) Melikiyet, onun kürsüsü mevkiini aldı ..
c) Azamet, onun refref bineğidir ..
d) Kudret, onun uğultulu avazıdır ..
e) Kahır, onun tantanalı sesidir ..
Hâsılı : Rahman ismi, cümle kemâl iktiza eden yerlerde, zâhir olur..
Haliyle, onun zuhuru : Yerinde yerleşmiş olmasına, bütün mevcudata
sirayetine, hepsini hükmü altına almasına bağlıdır..
İşbu mana ;
– “Rahman Arş’ı istiva etti..” (20 / 5)
Âyet-i kerimesi ile, anlatılmak istenen manadır..
Bu, böyledir ; çünkü :
Varlıkların her birinde, yüce ve sübhan Allah’ın “zatı” vardır..
Onun zatının bulunduğu varlıklar ise, doğrudan doğruya arşıdır..
Bu mana açıktır ; çünkü onlar varlıklarını yüce Hakkın zatından almaktadır..
O, Sübhân’dır ; yücedir..
Allah dilerse.. arş üzerine, bu kitapta konuşacağız..
Yeri geldiğinde çok çok anlatırız..
Burada, Rahman’ın istilâsı üzerinde biraz duralım..
Yüce sübhan Allah’ın, Rahman ismi ile istilâsı : Kudret, ilim ve ihata ile
varlıklarını sarmasıdır..
Bu sarma, varlıkların içine girme ; onlara yapışma gibi bir durum almadan
olmaktadır..
Ve.. kendi varlığı ile bir istiva hükmü icabıdır..
Varlıklara girme ve onlara yapışma durumu, onun için nasıl caiz olur?..
Olamaz ; çünkü mevcudatın özü aynen kendisidir..
İşbu hüküm icabı : Rahman ismi yönünden ; yüce Allah’ın varlığı bu varlıklardadır..
Yaratılmışlarda, kendi zuhurunu yapmakla onlara rahmetini ihsan etmiştir..
Aynı şekilde mahlukatı kendi zatında meydana çıkarmakla, onları
rahmetine nail eylemiştir..
Anlatılan her iki mana da doğrudur ve yüce Hakkın zatında olmuştur..
Üstteki manayı daha iyi anlatabilmek için ; bir başka yola girelim..
Böyle yapalım ki bilesin..
Bir hayal vardır.. Bu hayal zihninde bir suret benzeri olarak teşekkül eder..
Anlatılan teşekkül ve hayal, yaratılmış, bir şeydir..
Yaratan ise.. her yaratılmışta vardır..
Şimdi.. bu manada kendini de al :
Gerek hayal ; gerekse ondan meydana gelen şekil sende vardır..
Çünkü, onun varlığı sendedir ; bu itibarla sen Haksın..
Böyle olunca, Hakta suretlenmek senin için gerekli oldu..
Hak ise, o hayalin ve şekillenen suretin içinde bulundu..
Bu manayı iyi anla ve yoluna devam et..
Bu bölümde, çok değerli sırları anlattık..
Dikkat edilirse, yüce Allah’ın sırlarından çoğu bilinir. Kader sırrı,
Allah’ın ilim sırrı gibi..
Hepsi bir bilgiden ibarettir. O bilgi ile, dikkat edilirse.. hem Hak bilinir ;
hem de halk..
Kudretin menşei aslında ahadiyettir..
Lâkin Rahman tecellisi yolundan gelir..
İlmin kökü, vahidiyet sıfatına dayanır..
Ne var ki, bu da Rahman tecellisi yolundan gelir..
Sözle ancak bu kadar anlatılabilir ; bunun ardında, bir çok nüktecikler vardır ki ;
onların hemen hepsi, yüce Hakkın bu varlıkta kemâl durumlarına işaret eder..
Bu bölümün başından düşünmeye başla..
Anla.. Kabuğu at ; özünü al..
Doğru yolda başarı nasib eden Allah’tır..
Burada, ayrı bir fasıl açmamız gerekecek..
Bu fasıl : Rahîm ve Rahman isimleri üzerine açılacaktır..
Bu da, bilmen gereken bir mevzudur..
Rahîm ve Rahman, iki isimdir ; rahmet kökünden gelmektedir..
Aynı kökten gelmesine rağmen, mana itibarı ile, bazı özellikleri vardır..
Şöyle ki :
a) Rahman, umumî bir mana taşır..
b) Rahîm, özel bir mana taşır..
Tamamlayıcı bir durumu vardır..
Yukarıda özet olarak anlatılan manayı, biraz açalım :
– Rahman isimin umumî bir mana taşıması demek, bütün mevcudatı rahmet yönü ile
zuhuruna alması sayılır..
Rahim isminin özel bir mana taşıması ; tamamlayıcı bir durum alması..
Demek, ancak saadet ehline tahsis edilmiş olması icabıdır..
Rahman ismi yönünden gelen rahmet, azab ile karışıktır..
Meselâ : Tatsız ve kötü kokulu ilâcın içilmesi gibi..
Aslında o ilâç, hasta için deva ise de ; insanın hoşuna gitmeyen
bir durumu vardır..
Rahîm ismi yönünden gelen rahmet ise, sırf nimettir..
Ona başka bir şey karışmamıştır..
Ve o, tam saadeti bulan kâmillerde bulunur..
Ayrıca Rahim ismi altında bulunan, yüce Allah’ın bütün isim ve sıfatlarına
rahmeti ve bütün eserleri ve tesirleri ile zuhurudur..
Rahman ismindeki Rahîm ismi, insan heykelindeki göz gibidir..
Gözü, Rahîm olarak ele alırsak, özel ve aziz bir durum meydana çıkar..
Kalan kısmı odur ki : Her şeyi kapsamına alır..
Anlatılan mana icabıdır ki :
– Rahîm ismi, tam kemâli ile ancak ahiret âleminde zuhura gelir..
Denmiştir.. Çünkü âhiret, dünyadan daha geniştir..
Dünyada gelen her nimete, mutlaka keder karışmıştır..
Bunun böyle olması gerekir ; çünkü, RAHMANİYET tecellilerinden gelmektedir..