How the universe works Bing Bang (2)

Bu yazının videosu ve içeriği yeniden düzenlenmek için hazırlanmaktadır.

Çeviri: Burcu Karabağ
Hazırlayan: Hakan Çakmak

Henüz madde bile değil. Sadece enerjinin coşku noktası. Evrenin ve içindeki her şeyin başlangıcıydı. Her şey basitti. Bugün hakkında bildiğimiz bütün kuvvetler birdi ve aynıydı. Evrenin bir şekli yoktu. Bu yaratım anında, kuvvetleri değiştirerek evrenimizi inşaa eden fiziğin bütün kuralları şekil almaya başladı.
Beliren ilk kuvvetyerçekimi idi. Evrenin kaderi, büyüklüğü, yapısı ve içindeki her şeye
o anda karar verilmişti. Carles Frank, super bir bilgisayar ve yapay evrenler yaratarak
yerçekiminin evreni nasıl şekillendirdiği üzerine çalışıyor. Her birine farklı miktarda
yerçekimi veriyor. İlk denediğinde çok az vardı, ve hiçbir sonuç alamadı.

Yerçekim, evrenimizi kurtardı. Eğer yerçekimi olduğundan daha zayıf olsaydı, bizim çok sıkıcı bir evrenimiz olurdu. İçinde öyle hızlı uçan bir alan olurdu ki, oluşan hiçbir galaksi olamazdı. Sonra, evreni çok yüksek yerçekimi ile programladı. Eğer yerçekimi düşündüğümüzden daha güçlü olsaydı, yine başarısız
bir evrenle sonuçlanırdı. Her şey kara deliklerle sonlanacak. Bu şekilde olmalı ve doğrusu da
bu olmalı. Şanslıyız ki, Büyük Patlama tam da doğru şekilde oldu. Mükemmel miktarda
yerçekimi. Yerçekimi oluştuktan sonra Büyük patlama’dan sadece 1 saniyenin cüzü
kadar sure sonra enerjinin bir şok dalgası püskürdü ve bu enerji inanılmaz bir hızda
evreni bütün yönlere doğru genişletti.

Bütün uzay bir saniyenin cüzü kadar bir sürede inanılmaz geniş bir factor tarafından genişledi.  Biz, bir saniyenin milyonda birinin , milyonda birinin, milyonda birinin, milyonda birinden de az bir sure içinde uzayın milyon
milyon milyon milyon kereden daha büyük bir faktör tarafından genişlediğini düşünüyoruz.
Ve kaydedilmek üzere belirtiyoruz ki, bu ışık hızından da hızlıdır. Fakat bi saniye, bu fizik
kanunlarından birisine aykırı değil mi? Okula giden öğrenciler bile şu deyişi bilir:
“Işık hızından daha hızlı gidemezsin” Fakat sanırım burada bir kanun boşluğu var.
Diyoruz ki; “hiçbir şey” ışıktan daha hızlı gidemez. Burada hiçbir şey boş uzay oluyor.

Bu fakir bilimdeki en dahi zihinlerin bile başını ağrıtıyor. Ama evrenin ilk zamanlarını anlamak kritiktir. Biliminsanlarına göre, evrenin bir atom büyüklüğünden bir beyzbol topuna genişlemesi bir saniyenin
milyonda birinin milyonda birinin milyonda birinin milyonda birinden de az sure aldı.

Belki tam olarak öyle gelmese de bu aynı sure içinde evrenin bir gold topu büyüklüğünden dünyanın büyüklüğüne genişlemesi gibi bir şey. Bu demektir ki, o ışık hızından dhaa hızlı genişliyordu.
O kadar hızlı. Evrenin ilk zamanlarında çok fazla şey çok hızlı oluyordu çünkü her şey
birbirine çok yakındı. Öyle ki, şeyleri tanımlamak için yeni bir zaman birimine
ihtiyacımız var. Buna, “Planck zamanı” denir.

Planck zamanının ne kadar kısa olduğunu anlamak için lütfen şunu dikkate alınız, Bir saniyenin içinde Büyük Patlama’dan itibaren bütün saniyelerin toplamından daha fazla planck zamanı birimi vardır. Bunun
matematiği akıl almaz nitelikte. Bir yılda 31 milyon saniyeden fazla saniye var. Ve elinizde ne var?
Çok büyük bir rakam. Eğer biz saatlerimize bakıp, 1 saniyeyi ölçersek, bunun kaç planck zamanı olduğunu sorabiliriz, pekala, bu milyar milyar milyar milyar milyar kere planck zamanıdır. Yani bu durumda Büyük Patlama sadece birkaç planck zamanı yaşında. Ve saf enerjinin patlayan kütlesi. Işık hızından da hızlı şekilde genişliyor. Bir sonraki birkaç planck zamanında, bildiğimiz evren sıkılacak.

Büyük Patlama’dan bir saniyenin cüzü kadar sonra evren o kadar küçüktü ki, elinizin avucuna bile sığabilirdi. Fakat başka bir saniye cüzü sonra, ışık hızından daha da hızlı bir şekilde dünyanın büyüklüğüne ulaştı. Güneş sistemimizden de geniş şekilde büyüyor. Ve o hala super ısınmış enerjinin kasıp kavuran fırtınası gibi. Evrende bugün deneyimleyebildiğimiz her şeyden daha sıcak, daha yoğun ve daha şiddetli. Büyük Patlama’nın ilk zamanlarındaki şiddet ile karşılaştırıldığında, bugün  bir yıldızın iç kısmı daha sakin ve daha dingin durumda. Sıcaklık dereceleri o kadar yüksekti ki vücudundaki vücudunuzdaki atomlar bile parçalanabilir hatta atomlar birbirinden ayrılabilirdi. Ne kadar sıcak? Trilyonlarca derece sıcak. Fakat evren genişlemeye devam ettikçe, evrenin bir sonraki aşamadaki evrimini tetikleyici şekilde ısıyı da düşürerek soğumaya da başlar. Patlamanın çiğ enerjisi küçük atomaltı parçacıklara dönüşür. Bu, evrenin ilk maddesidir. Enerjinin maddeye dönüşmesi olgusu birileri Big Bang’den bahsetmeye başlamadan yıllar once Albert Einstein tarafından öngörülmüştür. Bu, okulda giden her çocuğun bildiği bilimsel denklemdir. Aşina gelen bir tek formül vardır: e=mc2

O, evrenin yaratılması hakkında bir şeyler söylüyor. O, evrenin sadece saf enerjiden yaratılıp yaratılmadığını söylüyor. Çünkü enerji maddeye dönüşebilir ve madde de enerjiye dönüşebilir. Bu enerjisel olaydan yol açıkarak evrende gördüğümüz her şeyi buradan çıkartabilirsiniz. Einstein’ın küçük denkleminin büyük tesiri oldu, ilk nükleer bombalara kadar uzandı. Bir nükleer patlamada maddenin küçük miktarı çok büyük miktarda enerjiye çevriliyor Evren oluşurken, tam tersi oldu. Saf enerji madde parçacıklarına dönüştü. Önce maddeyi yaratmak için, enerkiye ihtiyacınız var ve enerji yalnızca kendisi olarak bütün bir evreni yaratabilir. Büyük Patlama’dan sadece bir saniye cüzü kadar sure sonra, evrenimizi yapılandıran bloklar şekil almaya başladı. Fakat bu ilk madde bugün gördüğümüz gibi bir şey değildi. Maddenin yapısı evren yaşlandıkça çok değişti.

Şİmdi ise Büyük Patlama’nın ilk zamanlarında normal maddenin de o kadar normal olmadığını düşünüyoruz. Çünkü koşullar çok sıradışıydı. Henüz atomlar yoktu. Fakat küçük atom-altı parçacıklar vardı. Büyük Patlama’nın ilk zamanlarında, evren çok sıcak ve yoğundu. Büyük miktarlarda enerji vardı. Sürekli parçacıklar üretiliyodu ve enerji ve madde bu sıcak, yoğun çorbada sürekli ileri-geri transfer oluyordu. İlk zamanlardaki madde şu anda bildiğimiz hali ile evreni şekillendirmek için çok fazla kararsızdı. Bunu, New York şehrinde merkezde insanların en yoğun şekilde bulunduğu saatleri düşünerek ve bunu çok ısınmış evren olarak düşünerek algılayalım.

Sürekli ortada koşuşturanlar atom altı parçacıklar. Eğer geniş insane kitlesine bakarsanız, size rastgele gözükebilirler. İşte bu rastgele hissi, Büyük Patlama’nın ilk zamanlarında evrendeki parçacıklara olanla aynı şeydir. Evrenin ilk zamanlardaki yüksek ısısı atom altı parçacıklara enerji verir. Onlar bir meydna çıkarlar, bir kaybolurlar. İnanılmaz hızlarda yarış yaparlar. Bu tam bir kaostur. Aynı insanlar gibidir. Eğer insanlar etrafta hızlı hızlı koşturup, tren yakalamaya çalışıyorlarsa, etrafta hızlı hareket ederler.  Fakat eninde sonunda sakinleşirler ve yavaşlarlar. İşte bu bir açıdan evrenimizin yaşadığı şeydir. Parçacıklar çok hızlı hareket ediyorlar. Ve evren soğudukça, parçacıklar daha yavaş hareket ediyorlar ve bir şekilde, daha az rastgele hareket ediyorlar. Evren soğudukça, parçacıklar tekrar enerjiye dönüşmeyi durduruyorlar. Şimdi, daha fazla ve daha fazla atomaltı parçacığı var fakat hala sıcak ve şiddetli bir yer. Bunların hepsi tespit edilebilmesi çok zor olan bir saniyenin cüzü kadar sürede oluyor. Fakat Büyük Patlama artık kritik bir aşamaya geçiyor.

Check Also

Semih Sergen’le Sohbet (2)

...