İnsan-ı Kamil – 62 / 2. Bölüm (Semalar ve Yerler)


İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî


Bu eserden beklenen odur ki; 

Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..

62 – 2. BÖLÜM

SEMALAR VE YERLER


İKİNCİ  SEMA

Burası, şeffaf latif bir cevherdir..  Alaca renklidir..

Allah-u Taâlâ onu: Fikre bağlı hakikatten yarattı..

İnsan için fikir ne ise.. Vücud için de o, öyledir..

Bu sebeple o: Kâtip felekin mahalli oldu.. Ki oUtarit’tir..

Allah-u Taâlâ onu, Kadir isminin mazharı kıldı..

Ve..  sanatkârların tümden yardımcısı bulunan meleklerin hepsini,
Allah-u Taâlâ bu semaya yerleştirdi..

O meleklerin başına bir melek getirdi.. Başa getirdiği bu meleği aynı zamanda;
anlatılan yıldızın ruhaniyeti eyledi.. Yani: Utarit yıldızının..

Bu semada bulunan melekler, diğer tüm semaların  meleklerinden
fazladır.. çoktur..

Cin tayfası, dünya semasının civarına gelirler.. Orada durur; ikinci sema
meleklerinin seslerini duyarlar..

Sebebine gelince: Uzakta dahi olsalar; kelâmı dinlemelerine engel olunmaz..
Ancak, bu dinleme işi, kendi âlemlerinde olmalıdır..

Başka âlemde iseler, hüküm o âleme göre verilir.. Yani: O zaman da,
o bulundukları âlemi duyarlar..

Bu manaya göre.. cinler, her ne kadar ruh iseler de; kesafet ve cisimler
âleminde bulunmaktadırlar..
 Ama yükselmiş, ruhî âlem tarafına
kavuşmuşlardır.. Ki burası: Dünya semasının bir yanıdır..

Oraya kadar yükseldikleri  için, ikinci semadaki meleklerin sözlerini
duyarlar.. Çünkü arada fasıla yoktur..

Ancak, üçüncü sema meleklerini duyamazlar.. çünkü arada fasıla vardır..

Bu durum hep böyle olur.. Her makamın ehli, ancak, bir mertebe
yukarısını keşfedebilir..
 Araya bir fasıla girer, mertebeler çoğalırsa..
edna mertebede olan, âlâ mertebeyi bilemez..

Anlatılan manalara göre,,

Cin tayfası dünya semasına yaklaşır.. Oradan, ikinci sema meleklerinin
seslerini duyar..

Oradan bir kulak hırsızlığı yapar.. Durumu müşriklerine bir gayb haberi
olarak duyduklarını bildirmek için döndükleri sırada; hemen bir şahab-ı sakip
isabet eder.. yakar..

Bu sahab-ı sakip Muhammedî nurdur..

Zulmet ehlini, bulundukları kesafet makamından bu nur kurtarır..
onlara keşif ihsan eder..

Onlara bu nur gelmedikçe, terakkileri imkânsızdır..

Onlar zulmette kaldıkları süre, terakki edemezler..

Muhammedî nurdan nasib almadıkça, himmet kuşunun kanadı yanıktır..

Böyle olunca, gittikleri yerden yutulmuş hasret dolu dönerler..

 

Bu semada Nuh a.s. peygamberi gördüm..

Kibriya nurundan yaratılmış bir köşk üzerinde oturuyordu..

Mecd ve sena ehli arasında idi..

Selâm verip, huzurunda divan durdum..

Selâmımı aldı:

–   M e r h a b a..

Dedi ve ayağa kalktı..

Fikre bağlı semasını sordum; sırra dair makamını sordum..

Şöyle anlattı:

–  Bu sema irfan cevherlerinin bağıdır.. Burada yeni yeni marifet tecellileri olur..

Bu semanın melekleri kudret nurundan yaratılmıştır..

Vücud âleminde tasavvur edilen her şeyde; bu semanın o işe memur
melekleri görünür..

O melekler, dikkatin incelikleridir.. İnce tasvirler çizmek üzere
hüküm almışlardır..

Üstün âyetler, onlar üzerinde devresini tamamlar..

Zâhir olan mucizeler, onlarla kendini gösterir..

Belli kerametler onlarla meydana gelir..

Allah-u Taâlâ, bu semada birtakım melekler yaratmıştır.. Bunların
ibadeti yoktur.. Ancak, halkı, yüce Hakk’ın nuruna götürürler..

Bunlarkudret semasında, ibret kanadı ile uçarlar..

Başlarında nurlu taçlar vardır.. Bu taçlar en saklı sırlarla süslüdür..

Bir kimse, bu meleklerden birinin sırtına binecek olsa.. onun kanadı ile,
yedi feleki uçarak geçer.. Ruhanî suretleri, cismanî kalıplarda indirir..
Bu işi istediği zaman, istediği şekilde yapar..

O ruhanî suretlere hitap etse, konuşurlar.. Bir şey sorsa, öğretirler..

Allah-u Taâlâ, bu semanın çevresini 13.333 ( on üç bin üç yüz otuz üç ) yıl,
120 ( yüz yirmi ) günlük uzunlukta yarattı..

Buranın yıldızı olan Utarit, bir saatte, 555 ( beş yüz elli beş ), günlük
mesafe kat eder..

O, bütün bu süreyi mutedil yirmi dört saatte kat eder..

Büyük feleki de, tam bir senede kat eder..

Bu semanın meleklerine hâkim olan melekin ruhaniyetinin ismi: 
NEVHAİL’ dir..

Sonra..

Ben, bu semada, Rahman’ın âyetlerinden çok acaib şeyler gördüm..
Çok garib kâinat sırları gördüm..

Onların hiç birini bu zaman ehline açmak bizim için yerinde olmaz..

İşaret ettiğimiz şeyleri teemmül eyle.. Anlattığımız manaları tefekkür eyle..

Bu işin hallini özünde bul; senden hariç değil..

İşaret ettiğimiz manaları çözmeye çalış..

 

ÜÇÜNCÜ  SEMA

Bu sema sarı renklidir..

Ve bu: ZÜHRE semasıdır.. Şeffaf yapılıdır..

Buranın ehli, sair vasıflara da girerler..

Burası: Hayal hakikatinden yaratılmıştır..

Misal âlemi içinde, bir yer olmuştur..

Allah-u Taâlâ, bu semanın yıldızını: Alim, ismine mazhar kılmıştır..

Buranın felekini dehakim sanat kudreti için bir tecelli yeri eylemiştir..

Buranın melekleri şekillerin her bir şeklinde yaratılmıştır..

Orada o kadar acaib garaib şeyler vardır ki, hiç biri akla gelmez.. 
Hatta arada muhalin dahi yeri yoktur..

Helâl ve caiz olan şey, orada mümteni olur..

Allah-u Taâlâ, bu sema felekinin devresini, 15.036 ( on beş bin otuz altı )
sene, 120 ( yüz yirmi ) günlük mesafe kılmıştır..

Buranın yıldızı ZÜHRE: Her saatte 631 ( altı yüz otuz bir ) sene 18 ( on sekiz )
tam, 1/3 günlük mesafe kat eder..

Bu felekin tümünü, 24 saatte kat eder..

Bütün felek menzillerinin tümünü ise.. 324 ( üç yüz yirmi dört ) günde kat eder..

Bu semanın melekleri, SAVRAİL isimli melekin hükmü altındadır..
Bu dahi
 ZÜHRE’nin ruhaniyetidir..

Bu semanın melekleri, bu âlemi doldurmuşlardır.. Âdemoğullarından
kim çağırırsa ona icabet ederler..

Bu semanın meleklerini, kendileri ile çeşitli şekillerde ülfet edilir
halde gördüm..

Bunlardan bazıları uyuyan kimse için vahye tevkil edilmişlerdir..
 Onlar, bu işlerini,ya sarih olarak yaparlar; yahut, bilen bir kimsenin anlayacağı
misalle yaparlar..

Allah-u Taâlâ, bunlardan bazılarını da, çocukların terbiyesine tevkil
eylemiştir.. 
Onlara meani öğretirler.. konuşmak öğretirler..

Allah-u Taâlâ onlardan bazılarını, üzüntülü kimseyi teselliye
memur eylemiştir..
 Gamlıyı şenlendirme vazifesini vermiştir..

Allah-u Taâlâ, bunlardan bazılarını, korkanların korkusunu
ünsiyete çevirmek için vazifeli kılmıştır.. 
Tek başına  kalanlarla
konuşma görevini vermiştir..

Allah-u Taâlâ bunlardan bazılarını, temkin ehlini emrine vermiştir..
Onlarla, gözde hurîlerin eli ile cennet meyvelerini çıkarırlar..

Allah-u Taâlâ onlardan bazılarını  da, gönül sevdasına düşenlere
tevkil eylemiştir.. 
Onların gönül ateşini tutuşturur..

Allah-u Taâlâ onlardan bazılarını da, sevilenin güzel suretini korumakla
vazifelendirdi.. 
Taa ki: Aşkının sevgi ateşi kaybolmaya..

Allah-u Taâlâ bunlardan bazılarını da, postacı kılmıştır..
Buluşma vesilesi  arayanlar arasında gider gelirler..

Bu semada Yusuf peygamberle buluştum..

Onu tahtlardan birine oturmuş buldum.. Nurların işaretlerini çözmüştü..
Ruhbanların işaretlerini çözmüştü.. Ruhbanların, gıyaben söyledikleri
onu tutmamıştı.. Mana işlerinde tahakkuk eylemişti.. Suyun da,
kapların da kaydından kurtulmuştu..

Ona  selâm verdim.. Bir ziyaretçiye yakışır şekilde ona saygı gösterdim..

O da bana icabet etti.. ağırladı..

–  M e r h a b a..

Dedi.. Yer gösterdi..

Bundan sonra ona şöyle dedim:

–  Efendim, sana şu:

–  “Rabbın, bana mülk verdin; ihadis tevilini öğrettin..”  ( 12 / 101 )

Meâline gelen âyet-i kerime ile anlatılan sözün manasını
anlamak istiyorum.. Sana sormak istiyorum:

1 –  “M ü l k..”  ( 12 / 101 )

Sözüyle neyi kasd ediyordun; dünya mülkünü mü,
âhiret mülkünü mü?..

2 –  “Ehadis tevili..”  ( 12 / 101 )

Sözünü, neden kinaye söyledin?..

Bunun üzerine şöyle dedi:

1 –  Rahman’a bağlı memleketi murad ettim..Ki o: insaniyet nüktesine
emanet olarak
 bırakılmıştır..

2 – Ehadis teviline gelince.. bu hayvaniyet dillerinde dönüp duran
emanetlerdir..

Dedim ki:

–  Efendim, işarete tevdi edilen bu beyanın, sarahat ve beyanla bezeli
yanı yok mudur?..

Şöyle anlattı:

–  Yüce Hakk’ın kullarda emaneti vardır.. Onu konuşan kimseler,
irşad ehline ulaştırırlar..

Tekrar sordum:

–  Yüce Hakk’ın kendisi, zuhurda ve beyanda vücudun aslı olduğu
halde emaneti nasıl olur?..

Şöyle anlattı:

–  İşte.. bu onun vasfıdır.. Ve şu durum onun şanıdır.. İşte bu onun
hükmüdür.. ve şu durum onun ibaresidir..

Bu emaneti cahil dile getirir.. Âlim onu sırra ve kalbe yükler..
Hepsi, ondan yana bir şaşkınlık içindedir..

İrfan sahibinden başkası ondan bir şey alamaz..

–  Bu iş nasıl oluyor?..

Diye sordum, şöyle anlattı:

–  Bilesin ki.. Yüce Allah sana güç versin ve korusun..

Yüce Hak sırlarını inciler gibi, işaretler eyledi..
Bunları ibarelerin sırlarına yerleştirdi.. 
Bunlar yollara saçılmış gibidir..
Ayrı kalanların dilinde yuvarlanır durur..

Ama, avam cahiller ondan bir şey anlamaz.. Ama,
has ârif o ibarelerde yatanı bilir..

Gereği gibi onların tevilini yapar.. Hem de, beğenilen şekilde
onların tevilini yapar..

Rüya tabirleri bu denizden ancak bir katredir.. Belki geniş
sahra taşlarından bir çakmak taşıdır..

 

Bu yakın dostun söylediklerini bildim.. Esasen daha önce bu hakikatin
cahili değildim..

Bundan sonra onu bıraktım; refik-i alâya yöneldim.. Ne güzel refiktir..

 

DÖRDÜNCÜ  SEMA


Burası övülmeye pek lâyık bir cevherdir.. çiçek rengidir..

Burası pek nurlu güneşin semasıdır..

Burası feleklerin kutbudur..

Allah-u Taâlâ bu semayı
 kalbe bağlı nurdan yarattı..

Orada güneşi, mevcud için kalb mezilesinde yarattı..

Mevcudun imarı onunladır.. Mevcudun güzelliği ondandır..

Yıldızlar, nurlarını ondan alırlar.. Mertebelerde, nurları onunla yükselir..

 

Allah-u Taâlâ, güneş itibar edilen bu yıldızı, kalbe benzetilen
bu felekte,
 ulûhiyetin mazharı kıldı.. Pâk nezih, mukaddes olan
çeşitli vasıflarına tecelligâh eyledi..

Güneş, anasıra bağlı sair mahlukat için bir asıldır.. Tıpkı:
Allah ismi, sair makamlar için bir asıl olduğu gibi..

 

İdris a.s. kalbî hakikatı bildiği için, bu nefis makamına konmuştur..
Rabbiye mertebesi ile, başkalarından ayrılmıştır..

Allah-u Taâlâ bu semayı, nurların galip yeri ve sırların madeni kıldı..

Sonra..

İsrafil isimli şanlı melek, bu semadaki meleklerin hâkimidir..

Ve o: Üstünlük sahibi güneşin ruhaniyetidir..

Düşük bir şeyin vücudda yükselmesi, kabz’ın ve bast’ın bir hadise olması,
ancak bu meleğin tasarrufu ile olur.. Ki Allah-u Taâlâ onu, bu felekin
kaynağı eylemiştir.,

Ve o: Heybet yönüyle meleklerin en azametlisidir.. Vüs’at itibarı ile
en büyüğüdür.. Himmet yönüyle en güçlüsüdür..

Sidre-i müntehadan, yerin nirengi noktasına kadar hepsi
ona verilmiştir.. Tümünde tasarruf eyler..

Düşüğünde ve şerifinde, tümden o tasarruf eder..

Bunun minberi kürsînin yanındadır..

Ve.. güneşe bağlı bu felekin dahi aslıdır..

Onun âlemi: Semalardır, yerdir.. Akıl ve his yolu onlarda bilinen
ne varsa hepsidir..

 

Bilesin ki..

Allah-u Taâlâ güneşe nisbet edilen felekin çevresini; 17029
( on yedi bir yirmi dokuz ) sene 60 ( altmış ) günlük mesafeli yol eylemiştir..

Bu mesafeyi 24 ( yirmi dört ) mutedil saatte 1/4 gün, üç dakikada alır..

 

Bilesin ki..

Burası o makamdır ki, İdris a.s. oradadır..

Ve burası: Muhammed S.A. makamlarından bir makamdır..

Görmez misin ki: Mirac gecesinde dördüncü semaya ulaştığı  zaman,
onu da bıraktı; daha ötelere yükseldi..

Resulullah S.A. efendimizin, İdris’e nisbet edilen
bu makama ulaşması, merbubiyet mertebesi ile, bu yüce makamda
tahkike erdiğinin şahididir..

Oradan geçip öteye gitmesi ise.. ondan daha alâ makama
erdiğinin şahididir..

O kadar ki, sadet fermanı şu âyet-i kerime hilati ile sabit oldu:

–  “O süphan ki, kulunu gece yürüttü..”  ( 17 / 1 )

Kulluk makamı, yüceliği sahip Mahmud Makamıdır..


Bu ise.. kendine has, şanlı hamd sancağıdır..

 

         Bilesin ki..

Bu varlığı tümden, güneş hazinesinde sakladı..

O, tabiî kuvvetleri, parça parça Allah’ın emri ile vücuda getirir..

Güneş sırların noktasındadır.. Nurlar çemberidir..

Temkin ehli peygamberlerden çoğu, bu yerli felekin dairesine dahildir..

Meselâ: İsa, Süleyman, Davud, İdris, Cercis ve daha bir çok
himmeti bol nebiler..

Bunların hepsi bu açık menzile konmuşlardır..
Bu yüce makamın sakinidirler..

Allah.. Hak söyler..

Doğru yolu gösteren odur..

 

BEŞİNCİ  SEMA


BurasıBehram isimli yıldızın semasıdır..

O, ilâhi azametin ve ilâhi intikamın zuhur yeridir..

Yahya a.s. buraya nüzûl etmiştir..

Yüce Hakk’ın azametini, ceberutunu, izzetini ve melekutûnu
müşahede için, oraya konuk olmuştur..

Bu sebepledir kiOnun için hafif hata önem taşımaz..

Bura sakinlerinden her biri; ya himmet sahibidir, ya da
ilâhî dostluğa nail olmuştur..

 

Buranın seması, vehim nurundan yaratılmıştır..

Rengi kan kırmızıdır..

Allah-u Taâlâ, bu semanın meleklerini, kemâl sıfatına aynalar olsunlar
diye yarattı.. Celâl sıfatına zuhur yeri olsunlar diye yarattı..

Bu varlık, âleminde Allah ibadeti onlarla olur..

Bunların vasıtası ile taklid ehli secde ederek Hakka yaklaşır..

Allah-u Taâlâ, bu meleklerin ibadetini, uzağı yakın kılmak,
kaybı buldurmak eylemiştir..

Bunlardan bazılarının ibadeti: Kâfirleri sırlar âleminden atmaktır..

Bunlardan bazılarının ibadeti: Hastaya şifa vermektir.. Yerinden
zor kalkan zavallının kuvvetini artırmaktır..

Bunlardan bazıları: Ruhları almak için yaratılmıştır.. Kendilerine
hâkim olan meleğin izni ile, hata etmeden ruhu alırlar..

Bu semanın hâkimi Esil’dir.. Ki bu: Azrail isimli melektir..

Ve bu melek MERİH’in 
ruhaniyetidir.. İntikam ve ceza sahibidir..

Allah-u Taâlâ, bu semayı bu meleğin aslî yeri kılmıştır..

Minberi, kalem-i alâ yanındadır..

İntikam için olsun; ruhların kabzı için olsun; nizam temin için olsun;
bu meleğin izni olmadan orada bulunan meleklerden hiç biri inemez..

Behram’ın ruhaniyeti bu melektir..

 

Bilesin ki..

Allah-u Taâlâ, bu semanın çevresini,19.833 ( on dokuz bin sekiz yüz
otuz üç ) sene,120 ( yüz yirmi ) günlük mesafe eyledi..

Bu yıldız, her mutedil saatte 826 ( sekiz yüz yirmi altı ) sene,140
( yüz kırk ) günlük yol kat eder..

Bu felekin tümünü 24 saatte kat eder..

Büyük feleki ise takriben 540 günde alır..

Buranın ruhaniyeti, kılıç kullanan kimselere, düşmandan intikam
alanlara yardım eder..

Ve.. bu semanın ruhaniyeti: Allah-u Taâlâ, idare ehlinden kime
yardım  dilemişse.. onun yardımına tevkil edilmiştir..

 

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...