Sadece Beyinden mi İbaretiz? -3-

Çeviri: AylinER
Senkron: Yasemin Gündüz
Hazırlayan: Hakan Çakmak

Ay, Gelgitler, Neil deGrasser Tyson Neden Colbert’ın Tanrısı…

Bingham: O zaman argumanlarını ortaya koymak isteyenler…

Tyson: Bekle bir dakika.Eğer birisi bana derse ki: “Sen anlamazsın! bunu yapan Tanrı!” bunu takmam, dert etmem. Hattâ bu beni rahatsız da etmez. Beni rahatsız eden şey,konudan o kadar çok tatmin  olmuşsundur ki, bunu nasıl olduğu konusunda artık daha fazla meraka sahip değilsindir. Bunu yapan Tanrı deyip, merakı bıraktığın anda, sana artık laboratuvarda ihtiyacım kalmamıştır. Sen bu dünya doğasının sınırları içinde işe yaramazsın!! Bu tip insanlar kim olursa olsun, onlardan pek fazla sayıda yok. Eğer onlar çoğunlukta olsalardı bizler halâ mağrada yaşıyor, ve mağradan hiç çıkmamış olurduk. “Çünkü, dışarda gizemli şeyler var ve bunları Tanrı yapıyor ve senin bunları bilmene hattâ düşünemene gerek bile yok! ”Eğer bu tarzda düşünenlerin dünyası dünyaya hakim olsaydı bizler nerde olurduk şimdi?! Dolayısıyla, ben onlara aldırş etmiyorum, yeter ki onlar da diğerlerinin araştırma yapmalarını engellemesin.

Bingham: O zaman bir astrofizikçi olarak sen Bill O’Reilly’e danışmanlık yapsaydın, fikir veriyor olsaydın belki de onun durumu daha iyi olabilirdi.:)

Tyson: J Bizim anlamadığımız farklı bir fizikle ortaya çıksaydı ve buna tanrı adını verseydi olabilirdi… Ama hayır, o zaman yine şu “God of the Gaps- Boşlukların Tanrısı”nın (insanlar bilim yoluyla açıklayamadıkları, yani “boşlukta” kalan doğa olayları için “tanrının işi” demekte)  argumanı oluşurdu. Ama bizim anladığımızı bir şeyi seçip de “bunu Tanrı bilir, siz bilmezsiniz!” demesi, onu alay konusu yapıyor.

Bingham: Bugün 2 gün sonra, 22 Ocak Francis Bacon’ın, ressam olan değil, İngiltere’nin büyük felsefeci olan  Francis Bacon’ın doğumunun 450. Yılı.

Tyson: Ayrıca New York Times’ın bir sayfalık hikâyelerinin de  10. yıldönümü.Başlık: “Plüton Gezegen Değildir!–Plüton sadece New York’ta bir gezegendir!”

Bingham: Gerçekten mi?

Tyson: İşte öyle yazıldığı gün, ben Francis Bacon’un doğum yıldönümünü değil bunu hatırlıyor olurdum!:)

Bingham: Peki.Mailde ben de bahsetmiştim. Ama bu konuda konuşmak istiyorum.Demiştin ki: “Felsefecilerin değerini gözardı etme eğilimine sahibiz ama aslında onlar bilime katkı sağlarlar.”

Tyson: Evet, modern zamanlarda.

Bingham: “Bacon’ı kutlamak isterim ama bizim alandaki fizik bilimindeki gelişmelerde onun izlerini biraz zor görüyoruz” demişsin.

Tyson: Evet.

Bingham: Senin de çok iyi bildiğin üzere müthiş şeyler yazmış. Şu “Magna İnstauratio-Büyük Yeni Düzen” Burada o bir şekilde anlaşılması gerekli olan bir şeylerin, toplumun alimlerinin anlayacağı şekilde, listesini çıkarmış.

Tyson: Egemen olan bilgisizliğe karşı iyi bir organizatör.

Bingham: Evet , tabii ama Kraliyet Derneği için de, toplumun bilge kişisi olarak,o  bir ilham kaynağı. O yüzden 450. Doğum günü kutlanıyor. Burada bahsetmek istediğim, meşhur İngiliz immünolog Peter Medawar’ın bir yazısı. Senin buna yorum yapmanı isteyeceğim.Yazının konusu, Bacon’dan bir ifade: “Herşeyin Olmasını Etkilemek”. Yazıda diyor ki: “Bilimin gerçek amacı,bu arada bunu söyleyen Bacon, mekanik anlamda uygulama olasılığı varsa eğer,ölümsüzlüğün tüm işlemlerini ve tüm olasılıklarını keşfetmek. Dolayısıyla, çok geniş bir vizyon oluşturuyor ki bu incelenmeye değer  bir görüş.

Tyson: Hangi yılda söylemiş bunu?

Bingham:1620 yılında… “Yeni Atlantis”adlı kitabı da…

Tyson: Galile bunu hali hazırda zaten yapıyordu o yıllarda. Galile çoktan bunu inceliyor ve bunu hakkında yazıyordu bile. Bana göre o devrin etkili yazılarını yazanın Bacon’ın değil, aslında bu felsefenin araştırma konuları hakkında deneyler yapanın Galile olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden,bilim adamlarının temelde neye dayandırdığı ile felsefecilerin varsayım yapmaları arasındaki ayrım, cevap üzerinde etkili.  … neyse sen devam et…

Bingham: Bacon, onun vizyonu, özellikle “Yeni Atlantis” adlı kitabı sıkça ütopik, neredeyse de mekanik olarak yorumlanıyor ve bilim sıklıkla bu şekilde düşünülüyor.. devasa makine, herşeyi yeni dünyada cesurca yapacak…

Tyson: Modern zamanlarda bilimin yorumunun yapılması  20. Yüzyılın ortalarında oldu diyebilirim.

Bingham: Tamam.

Tyson: Atomun  parçalanması, kuantum fizik ile doğanın temel yapısını anladık, Einstein’ın teorileri, ve uzaya gittik. İşte bu devrede, 40-50 yıllık kısa zaman içinde, toplum bilimadımının da şu söyleme dahil olduğu şey: “ulaşılmayan bir şey kalmadı.” Güce sahibiz. Ama sen bu tarzda sohbet artık dinlemiyorsun.

Bingham: Tamam. Bu iki şeyi bir toparlarsam, çünkü..

Tyson: Bir bakıma bilim, bu kadar kısa zaman içinde “herhangi bir şeyi çözebiliriz”şeklinde halka hızlı gelişmelerle fazlaca şey açıkladı. Dolayısıyla, 10 yıllar boyunca, yoksulluğun çözüleceği, açlığın artık olmayacağı, enerji problemlerinin çözüleceği düşünüldü. Ama halâ bu problemlere sahibiz. Dolayısıyla, bilimadamları kadar toplum tarafından bu gidişatın sona ereceği konusunda  söz verilen insanlar da hayal kırıklığına uğradı ve bilime karşı tavır aldı. Dolayısıyla, tüm söylemk istediğim; Nerede ve nasıl başladıysa utopik bir kavram var ve kesinlikle bu 20.yüzyılın ortalarına uzanıyor ama 20.yüzyılın sonunda ve şu anda ben basitçe bunun yapıldığını yani geçerli olanı ve  kamusal söylemi artık görmüyorum., bu kadar..

Bingham: tamam..

Tyson: Senin için kültürel yorum yapıyorum.

Bingham: Şu anlamda senin verdiğin zaman doğru; Roosevelt,Vannevar Bush’dan bir rapor yazmasını ister ve o, Ulusal Bilim Bakanlığı kurulmasını önerdiği ve neticede Bilim Vakfı olarak kurulan bu raporu yeni başkan Truman’a yollar.

Tyson: ve bir de sonsuza uzanan sınırlar var raporda anlattığı.

Bingham: Doğru sonu olmayan sınırlar.. Kesinlikle!.

Tyson: ki halâ öyle, halâ sonu olmayan sınırlar ama yarının tüm problemlerini çözmek istiyorsan, yol bu değil, yanlış yola bakıyorsun!

Bingham: Bilimin erdemleri, sınırsız erdemleri hakkında çok fazla cesaret verici konuşmalar yaptığını düşünen kişilere cevap verdiği konuşmasında Vannevar’ın söylediği şey: “Size iyimser olduğum izlenimini vermek istesem de aslında tedbirli bir yönüm de var. Dünyada neyin yanlış gittiğinin bulunması ve gelişmesini ve doğru adımların atılmasını isteyen biriyim ve bu konuda kendimi “meliorist-iyimser” olarak tarif etmeyi tercih ederim. ”Bilim ağında biz aslında şunu deriz: “Bilimsel Anlamda İyimserlerin Yeri.” Dolayısıyla, bilimdeki artan gelişmelerin kullanılması nosyonu senin de özellikle üzerinde durduğun şey. Herşeyin adım adım çözüleceği şeklindeki o muazzam vizyon değil.

Tyson: Ancak ben onları  birbirinden ayırıp dışlamadım. Farkedilen şey; adım adım gidip de büyük bir vizyona ulaşabilirsin. Ben dışında tutmadım.

Bingham: Ama sen mailinde bana dedin ki: “hudutun sınırsızlığı hakkında memnuniyetle konuşurum. ”Bilimin Başlangıcı” adlı bir yazı yazdığını söyledin. Belki çabucak bize bu yazdıklarından biraz bahsedebilirsin.

Tyson: Tabii. Ama bunu yapmadan önce şunu açıklığa kavuşturayım: şu problemlerinizin çözümünün yolu bu bilim nosyonu olayı, bana göre bilimadamını  yanlışa sürüklemiştir. Örneğin; Brian Green ile konuşurken sana şöyle dediğini düşünebiliyor musun?: “Ben hakikatin doğasını ne olduğunu konusunda uygun bir anlayış ortaya koyup, insanların problemlerini çözeceğim!” Sence onu sürükleyen bu tarz bir düşünce mi? Sence evrenin ilk zamanlarına bakıp  ya da galaksilerin hareketlerini, karadeliklerin maddeleri yutması konusundaki çalışmaları, dünyadaki insanların acı çekmelerinin azalması için mi yapıyorum? Sınır bilimi konusunda yapılan pek çok araştırma bu amaç ile yürütülmüyor. Nokta! Şimdi, bu söyleniyor. Çünkü pek çok bilimsel uygulama, bu tarzda araştırmalar sayesinde insani şartları geliştirmiştir. Burada, seçimle oluşan demokraside, vergiye dayalı parayı sınır bilimine harcamak için, entellektüel bir bağ oluşturma gereği vardır. Çünkü, insanlar şunu diyor: “Neden araştırma yapıyorsun?!, senin benim hastalığımı iyileştiriyor olman gerekiyor!” Tamam böyle söylemelerini kabul ediyorum ama biliyor musun ki, senin hastalığının tedavisinde MRI kullanıyoruz! Manyetik rezonans görüntülemenin (MRI) ardında yatan prensibi biliyor musun? Bu atomik çekirdekler konusunda uzman olan bir fizikçi tarafından bulunuyor. Merak ediyorum bunu yıldızlarası uzayda nasıl tespit edersin? Sence bu fizikçi bunu tespit ettiğinde, ki buna “nükleer manyetik rezonans” deniyor, sence şöyle mi demiştir?: “Bir gün insan bedeninin durumunu, ona dokunup, kesmeden teşhis edecek makinelere sahip olacağız.”Sence bu makineyi bulurken, kafasında bu mu vardı?! Tabii ki hayır! Bu makine, meraklı bir araştırmanın sonucudur. Sence Einstein, atomların uyarılmış salınımlarının denklemlerini yazarken, kendi kendine şunu mu demişti?: “Hey, bu denklem bir gün lazerin temelini oluşturacak ve bundan da bar kodlaması elde edeceğiz!! ya da şunu: “Bir gün lazer göz ameliyatları yapacağız.” Hayır!! Dolayısıyla, bilimin amacı doğal yaşamı anlamak, yaşamı geliştirmek değil. Doğal dünya, yeterince ilginç güçlerin, fenomenlerin, materyallerin içinde, zeki insanlarla; mühendisler, MRI bulan biyokimyacı mühendislerle ve fizikteki prensiplere dayalı olarak buldukları patentler, makinelerle fizikçi, astrofizikçilerle çevrilidir. Dolayısıyla, bilimin yaşamı kolaylaştırması varsayımına karşıyım. Bilim,dünyayı anlamamız içindir. Anladıktan sonra, artık tüm bilgi donanımıma sahipsin ve buna erişebileceğin araçların oluyor ve doğa üzerindeki gücün çeşitliliğini artımak için bunları kullanabilirsin.. İnsan ırkının iyiliği için tüm bu gücü kullanmak gerekiyor. Hepsine ihtiyacın var. Daha yeni gördüğüm, New York Times’da yayınlanan bir karikatürü hatırlattın. Karikatürüstçünün ismini unuttuğum için beni affet. İki mağara adamı bir mağrada. Ateşin etrafında oturuyorlar. Birisi diğerine şöyle diyor: “nefes aldığımız hava temiz,su saf ve temiz, yiyecek kaynaklarımız bedava. Biz bir şekilde otuzlu yılları daha aşmadık herhalde!!:) Dolayısıyla, nerede kalmıştım.. Sen benim bir kaç yıl önce yazdığım “Bilimin Başlangıcı” adlı yazımdan bahsetmemi istemiştin. Bir bölümünde, “Bilimin Sonu” adlı kitabı yazan John Horgan’a karşı delil olarak şunu ortaya koydum: Belki astrofizikten dolayı, bizler bilgi eksikliğimizle haşır neşir olup, bunları  günlük hatırlatırız kendimize. Dolayısıyla, bir astrofizkçiye hiç bir zaman “bilimin bir sonu var!”dedirtemezsin. Bu olmaz! Bilmediğimiz şeyi açığa çıkarmamız gerekir. Kim şöyle der ki?: “Kara madde, kara enerji , çoklu evrenler konusunda bize derinine anlayış sağlayacak başka  fizik kanunları bulmaya gerek yok!!” Biz daha onları çözemedik ki.. %96, evrenin %96!sı ne? Bilmiyorum! Dolayısıyla, “bilimin sonu yakındır!” diyecek kişilerin listesinde en sonda ben varım. Bu daha çok bana “bilimin başlangıcı” gibi geliyor ve bilimsel başarılarının ne olduğunu hangi zamanda ölçersen ölç, bu orada ortaya koymak istediğim bu konu için en azından bir matematik dersi gerekir, ama yine de ortaya koyacağım fikrimi.. Herhangi bir şey katlanarak büyür ise, yani bu yıla göre gelecek yıl iki kat büyük olursa, ve bu yıl geçen yıla göre daha büyümüşse, bu bir “katlanarak büyüme” demektir, bu katlanarak büyümeye bir örnektir. Katlanarak büyüyen herhangi bir şey, eğer bu katlanarak büyümeyi zaman çizelgesi içinde herhangi bir noktayı ele alırsan, bu sana bilimin geçen birkaç yıl içinde büyük gelişmeler yaptığı şeklinde ve sadece son on yılda öğrendiklerimizle bizlerin çok özel zamanlarda yaşadığımız  şeklinde gözükecektir. Herhangi bir zaman dilimine atlanarak,o zamanı  büyüme içinde ele al, o ele aldığın zaman içinde bir kişi de tam olarak aynı şeyi söylecektir. O kişiye de aynı şekilde gözükecektir herşey. İşte bu “katalanarak büyüme” demektir. Dolayısıyla, bu senin özel zamanlarda yaşamadığın olayı da değil. Çünkü bizler büyük gelişmelere şahit olduk da. Olay, tüm katlanarak büyüme eğrisinin kendisinin özel zaman olması! Senin zamanın bundan on yıl sonradan ya da 10 yıl önceden daha özel değil. Bu tıpkı şunu söylemek gibi: “Modern tıbbın mucizelerine bakın!” Bunu 1950’lerde söylediler. Çünkü bunu söylerken 1930’ların tıbbına bakıyorlardı. Bunu 1970’lerde de söylediler. Çünkü 1950’lerinkine bakıyorlardı. Sen beni 1980’lerin tıbbi teknolojisini kullanırken ölmüş göremezsin. Bu ilkel gözükmekte. Bizim katalanarak büyüme üzerine olmuş olduğumuz gerçeği, ilkel gözüküyor. Dolayısıyla, onların büyüme eğrisinde olmuş olmasından dolayı, ben aslında bugün bildiklerimizi kutlamıyorum ve gelişme eğrisinde olmanın ve devam ede gideceğinin sana anlattığı şey ile, kim “bilimin sonu gelmiştir” diye bilir ki?!.. Bu nerden çıkıyor, nereden geliyor, bilmiyorum… Hattâ bunu nasıl kanıtlarsın ki? İnsanlar yüzyıllar önce kaç kere “sen bittin, işin bitti!!” diye düşündüler? Bir düşünsene…yazımda çok doğru bir alıntıya yer verdim. Kimdi o? Milliken mıydı? Miliken-Morley Deneyi, ışık hızının ölçüldüğü  deney. Işık hızının, her olası yönde sabit olmasını, dünyanın güneş etrafında dönmesiyle birlikte ölçmek istediler ve eterin olmadığı sonucuna vardılar.. 1800’lerin sonlarında yapılan çok önemli bir deney. Şimdiye kadarki en ünlü deney. Onlar, ışığın hızını dünyanın hızına ekleyip,dünyanın hızından çıkardılar,dünyanın hızına getridiler, dünyanın dönme hız ile eşit büyüklükteydi ve her yönde aynı ölçümü elde ettiklerini gördüler.Işık hızı,aracın hareketinden bağımsızdı.

Bignham: Bunu yapan Michelson Morley.

Tyson: Evet, Michelson Morley.. Bunu “infrometre” adlı alet yaparak ölçtüler ve bununla da Nobel Ödülü kazandılar. İlk Nobel Ödülüne sahip olan kişilerden oldular. Dolayısıyla, Nobel ödülü kazanmış, önemli fizik çalışmaları yapan Milliken şunu diyor: “Fizik dalında yapılacak çalışmaların tümü yapılmıştır. Geriye sadece bir kaç tane kaldı ama onları da hallederiz ve fizikteki çoğu gelişmeler sadece bir kaç ondalık basamaklarda göze çarpmaktadır.” Bence bunu söyleyen Milliken’dı.Ama o değilse yanılıyorsam da, bunu söyleyen,onun zamanındaki başka birisi idi…Bu,fizikisel değişmezleri ölçmede bir kaç ondalık daha ekleme olayı ise bu ekleme ile de fizikte herşey halolduysa, peki… kuantum mekaniği, kuantum fiziği, görecelik, genişleyen evren, parçacık fiziği, atom, elektron, proton, nötron,nötrino  keşfedildikten kısa süre sonra ne olacak olacak o zaman??Tüm keşiflerin hepsi  “biz herşeyi bulduk” dedikten sonra oldu. Bu utanç verici bir şey!!” Bence biz hemen hemen herşeyi hallettik” diyen insanların çoğu, tarihe dönüp hiç bakmamışlar! Çünkü şeyleri çözmüşler ama bundan  10-20-30  yıl sonra evrenin işleyişi hakkında başka bir kuşağa geçtiğimizi gördüklerinde bu söylediklerinden herhalde utanırlardı.

—- 3.BÖLÜM SONU —-

Check Also

Bunu anladığınızda Tüm Hayatınız Değişecek – Bruce Lipton