KÂLÛ BELÂ

Araf sûresinin 172. âyetinde şöyle bir anlatım var:icerik_ah

RABBİN, ADEMOĞULLARINDAN, ONLARIN BELLERİNDEN ZÜRRİYETLERİNİ ALMIŞ
VE ONLARI KENDİLERİNE ŞAHİT TUTMUŞTU
;
– BEN SİZİN RABBİNİZ DEĞİL MİYİM (ELESTÜ BİRABBİKÜM)? DİYE. 
– EVET, ŞÂHİDİZ ( KÂLÛ BELÂ)!.. DEDİLER.. KIYÂMET GÜNÜ,
“BİZ BUNDAN HABERSİZDİK” DEMEYESİNİZ
!”

Bu âyeti kerime’nin anlamı, âyetin esas vurgulamak istediği gerçeğin farkedilememesi yüzünden, saptırılarak tamamen alâkasız yomlar ortaya çıkartılmış ve insanlarda çok önemli bir konuda yanlış anlamalara yol açılmıştır.

Bu yanlış anlama da şudur: Allah, Dünyaya gelecek ne kadar insan varsa, onların bedenlerinden evvel, başka bir mekânda ruhlarını yaratmıştır… Ve onlara orada sormuştur,
ben sizin rabbiniz değil miyim -elestü birabbiküm-“ diye..

O insan ruhları da cevap vermişler, evet buna şahidiz – kâlû belâ-” şeklinde..

Bu yanlış anlayıştan sonra da “ELEST BEZMİ” diye ikinci bir asılsız kanaat oluşmuştur konu hakkında derinliğine bilgisi olmayanlarda… Göyâ, o ruhlar aleminde tanışıp ülfet edenler, burada da tanışırmış; orada tanışmamış olanlar da burada birbirleriyle görüşemezlermiş!.. Ve daha bu asılsız görüşe dayalı olarak uydurulmuş sayısız hikayeler!..

Önce işin aslını özetleyelim; sonra da bu husustaki delillerimizi belirtelim. Âyetin işaret etmek istediği manâ Allahûâlem şudur: Allah insanı İslam fıtratı üzere yaratmıştır” hükmü üzere, her insan henüz sperm halinde iken, kendisinde oluşan babasının geninden islam fıtratının programını alarak dünyaya gelir. “onların bellerinden zürriyetlerini almış” ifadesi genetik olarak intikal eden İslam fıtratının sperm hâlindeki mevcûdiyetinden sözeder.

Yani, sperm hâlindeyken insan, -bellerinden, zürriyet alındığında-,  kılınmıştır.. Bu sebeple de” kâlû belâ” rabbimin varlığına şehâdet ederim diyebilen bir ana programa sahiptir. Esasen, genetik olarak bu programla yüklenmiş olan cenin özünden gelen bir melekî etki ile ruh adı verilen, mikrodalga diyebileceğimiz ölümötesi bedenini üretmeğe ve tüm zihinsel fonksiyonlarını bu bedene yüklemeğe başlar. Biyolojik beden ölüm olayıyla kullanılmaz hale gelince de artık ruh bedenle berzah âleminde kıyâmete kadar yaşar..Yeniden bedenlenerek dünyaya geri gelme, tenâsuh=reenkarnasyon kesinlikle sözkonusu olmaksızın.

Zaten farkedileceği üzere, ruh dışarıdan gelip cenine girmemiştir ki, çıktıktan sonra tekrar başka bir bedene girsin!. Böyle bir sistem mevcut değildir, hiç bir varlık için!. Bu tamamen HİNDU inancına dayalı görüştür. Dünyadan önceki ruhlar âlemi görüşüne mesned edilmek istenen yukarıdaki âyeti dikkatle okursak, görürüz ki, “Ademoğullarından, bellerinden sözedilmektedir..

Bu ise dünya yaşamına ait bir olaydır.. Ruhlar âlemiyle hiç alâkası olmayan bir konudur. “AKIL ve iMAN” isimli kitabımızda da izah ettiğimiz gibi, Allah`u Teâlâ’nın gerek meleklerle konuşması, gerek buradaki hitaplaşması ve dahi gerekse ölüm sonrasında meydana gelecek tüm konuşmalar hep temsil yollu, benzetme yollu açıklamalardır!.

İnsanın, meleklerin ve tüm varlığın hakikatı olan Allah“ın elbette ki dışarıdan öte bir varlıkmış gibi hitâbı asla sözkonusu olamaz!.

Nâsût-melekût-ceberût-lâhût” anlayışında varlığın özünden gelen bir şekilde “Zâhir Allah” müşahedesi de bunu ispat etmektedir. Kısacası, Ruhların, bezmi elestte, bedenlerden önce topluca yaratılmaları ve sonra peyderpey dünyaya gelerek bedenlere girmeleri; ve hatta bedenden ayrıldıktan sonra yeniden dünyaya geri gelerek bir bedenle yaşamaları hikâyesi tamamiyle yanlış anlama sonucu meydana gelen uydurmadır!.

İmam Gazali de “Ravzatüt Tâlîbin” isimli eserinde şöyle diyor: Çünkü Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ruhu da anneleri tarafından dünyaya getirilmelerinden önce mevcut ve yaratılmış değildi….”

Hz. MUHAMMED NEYİ OKUDU” isimli kitabımız da okuyabilirsiniz.

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu