En iyi Fikirler Duştayken mi Geliyor?

fikir1 Duştasınız. Hafif su sesi, yağmur üstünüze yağıyormuşcasına ve size sanki masaj yapıyyormuş gibi hissediyorsunuz… Sabunu tam köpürtüyorsunuz, bir anda bir şey çakıyor. Belki de bu, işle ilgili can sıkıcı bir probleme cevap, kaybettiğiniz USB’nin nerede olduğu ya da belki de gelişigüzel, alâkasız(ama yine de tamamen tatmin edici) içgörüdür.

Ancak, siz havluyla kurulanana kadar bu fikir oluktan akıp gider bile. Aslında bu tarz şeyler olur ve bu sadece duşta da olmaz. Uzun süreli araba kullanırken, kısa yürüyüşlerde ve hattâ bazen otları sökerken… Hepsi de monotonluk ve meşguliyetin doğru karışımının ilhamı, keşfi tetiklemesi içindir sanki… Bazen de not almanın zor olduğu aktivitelerde açığa çıkar. Bir aktivitedeki amaçsız bir meşguliyet, özgür,büyük bir çağrışımın katalizörü olabilir. Ancak,bir kalem ve kağıt bulma girişimi bu açığa çıkışı bloke edebilir, verimsiz hale getirebilir.

Bu gelişigüzel içgörüleri, sezgileri neden yaşadığımız konusuna dair pek fazla deney yapılmamıştır. Ancak,psikoloji, bu tarz düşünceleri oluşturan zihinsel bir durumu tarif eden bir teoriye sahip. Buna: “Default Mode Network: Beynin İstirahat Modu(DMN)” deniyor.

Philadelphia’daki Drexel Üniversitesi’nde yaratıcılık ve dikkat dağılması konusunda eğitimli pisikolog John Kounios şunu ifade ediyor: “Çevrenize alâkalı daha az farkındalıklı olduğunuzda, daha çok içsel düşüncelere karşı farkındalıklı olursunuz.”

Bu aktivitelerdeki ortak şey; onların fiziksel ya da mental aktivite olmaları ve sadece hafif aktiviteler olması. Bu aktiviteler, ayrıca,yeterince bilindik ve rahat olmalı ki, sen bununla meşgül kalasın ve sıkılmayasın ve böylece de, kesintisiz düşünce akışı içinde bu düşünceler uzun sürsün.

John Kounios, beynimizin genellikle duruma göre kataloglama yaptığını belirtmekte. Pencereler binanın bir parçasıdır ve yıldızlar da akşamları gökyüzüne aittir. Fikirler de her zaman bir dereceye kadar içeiçe geçmiştir ama belli bir işe odaklandığınızda, düşünceleriniz linear-doğrusal olma eğilimindedeir.

John Kounios, arka bahçenizdeki tuğla yığınını örnek olarak kullanıyor. Hergün yanından bir saniye bile düşünmeden geçer gidersiniz ve size sorulsa, onları bir binanın materyali( belki de pizza fırının ondan oluştuğunu) olarak tarif edersiniz. Ama bir gün duşta, komşunuzun ceviz ağacını düşünmeye başlarsınız ve bu cevizler hiç şüphe yok ki lezzetlidir ve onlar sizin bahçenize düşmektedir ve birden bu cevizleri kırmak için o tuğladan yararlanabileceğinizi bir anda fark edersiniz!.

Evreka!-Buldum!” anları açısından bakıldığında, cevizkırıcı olarak tuğlayı kullanma oldukça yetersiz bir durum ama “Default Mode Network: Beynin İstirahat Modu(DMN)”nun beyninizin içindeki şeyleri dışsal çağrışımlardan nasıl özgürleştirdiğini gösteren bir örnek ve oldukça da iyi çalıyor. Fikirler zincirinden boşalmış gibi gelmeye başladığında, diğer fikirlerle çarpışırlar ve benzer, olası yararlı bağlantıları artırma konusunda hiç bir zaman şansları olamaz.

Kounios: “Gelişigüzel içgörüler o kadar da iyi incelenmedi.Çünkü,birisinden sadece oturup, yeni bir fikir oluşturmasını bekleyemezsiniz.” Ancak, belirli bir problemi çözmek için çok fazla “buldum!” anları ya da tezahür anları da olmaktadır. En ünlü hikayede Arşimet’in doğruluğu şüpheli olan kralın tacının sahte olduğunu tespit ettiği hikâyedir.

fikir2

Hikaye şöyle:

Kral HIERO II, kuyumcusuna som altından bir taç yapması emrini verir.  Fakat kral, söylentiler nedeniyle, tacın yapısına gümüş karıştırıldığından kuşkulanmaya başlar. Kral HIERO II sorunun çözümünü Arşimet’ten ister. Sorunun çözümüne odaklanan Arşimet, bir gün banyo yapmak amacıyla küvete girince suyun yükseldiğini ve suyun taştığını fark eder ve çözüm aklına gelir. Bu çözüm Arşimet’in “evreka, evrekabuldumbuldum!” diye bağırarak sudan çıkar.“suya daldırılan bir nesnenin hacminin, yapısal biçimi ne olursa olsun, taşırdığı suyun  hacmi ile belirlenebileceğini” bulur. Şimdi yapılması gereken; kuyumcunun som altın yerine taca gümüş katıp katmadığıdır. Suyla dolu bir kaba tacı daldırır, taşan suyun hacmi ile taşırdığı suyun hacmine denk altın parçasıyla tacı tartar ve kuyumcunun kralı aldattığı ortaya çıkar.

Kounios: “Arşimet’te olduğu gibi, bir problem üzerinde çalışırken, beyniniz bir ya da birden fazla farklı strateji üzerinde odaklama eğilimindedir. Bunlar zihin çarklarınızın oluklara takılması gibidir. Halbuki bir ara verdiğinizde, bu düşünce kalıpları düşüncenize egemen olmaz. Problem zihinsel oluklardan çıkar ve zihninizde taşıdığınız diğer fikirlere karışır.” Neticede de, bir ya da daha fazla birbirine uyan, denk düşen tıpkı Voltron’da olduğu gibi, bir çözüm bularak ayağa kalkarsınız. Buna “unutmatespit” denir.

Duştaki düşünceler her zaman belirli bir probleme bağlı değildir. Ancak, “unutmatespit” teorisi halâ Kounios gibi pisikologların bu gelişigüzel keşif ve ilhamları anlamalarına yardım etmekte.

Doğru bağlantılarının hangisi olduğuna beynin nasıl karar verdiği net değil.Ancak,zihniniz ne kadar çok düşüncede gezinirse, o kadar iyi. Araştırma, “olumlu” bir modda olduğunuz da, beyninizin daha büyük yaratıcı ağlar kurduğunu göstermektedir. Bu mantıklı.Çünkü,endişeli olduğunuzda yaratıcılık konusunda daha az şansa sahipsiniz. Hattâ dinlenirken ya da bir ara verdiğinizde, endişeli beyinler linear-doğrusal çözümler üzerinde takılıp kalma eğiliminde de olurlar. Kayda değer olduğunu düşündüğünüz düşüncelerinizin siz defter, ses kaydedici ya da kelime işlemci ararken korkup, kaçmasının sebebinin bir kısmı da belki de bu yüzdendir.

Kolejdeyken, oda arkadaşım ve ben banyomuzda aklımza özgürce gelen verimli çağrışımları kullanmak istedik. Güzel, mor bir defter aldık ve adını da Poop Journal (PoJo) koyduk.Tuvaletimi yapmak için ne zaman banyoya gitsem, dizimin üstüne pojo’yu yani defteri koyup, yazmak istedim. Ancak, ilham ve içgörüler nadiren geldi. Aynı şey oda arkadaşımda da oldu. Bu defter, bilgeliğimizin kataloğu olacağı yere, şakaları yazdığımız,  karalama yaptığımız bir şey olmuştu.

Neden yaratıcı ürünler açığa çıkmamıştı?
Başlangıçta, öncellikle düşünceler nerden gelmekte?

Kounios: “Gelişigüzel içgörüler için net belirli bir göreve sahip olmamak, ana unsurlardan bir tanesi.Bir kere elinize kalem ve kağıt aldığınızda, zihniniz  gezinmeyi bırakıyor.”

Hattâ o anı kağıt ve kalemin bozması da gerekmiyor. Bu hikayeyi araştırırken, her sabah, banyoya içgörüye sahip olma beklentisi ile girdim. Kendimi zorlayarak açığa çıkardığım şey ılık bir duşun ürününden çok, sanki pipo içerken gelen bir düşüncenin ürünüydü: “İnsanlar köpeklere benzer, köpekler de insanlara  benzer!.”

Bu “evrekabuldum!” anlarınızın suyla akıp gitmeye mahkum olduğu anlamına gelmez. Kounios: “Kaydetme yönteminize kendinizi alıştırırsanız ve kaydediceğiniz şeyi ulaşılacak bir yerde ama gözden uzak tutarsanız,zihninizi dışsal baskılar özgürce ortaya koymaktan alıkoymazsınız. Bu,duştayken kullanacağınız, su geçirmez bir defter olabilir, arabanız için sesle aktive olan bir kayıt app (aplikasyon) olabilir ya da tuvalette otururken, kolay fark edilmeyen bir cep deftreri olabilir.

Çeviren: AylinER
http://www.wired.com/2014/08/shower-thoughts/?mbid=social_fb

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu