Neden Anılar Bir İllüzyon ve Unutmak İyidir?

Hafızanın, zihinde bir klasörden çok “ben” hissimizi şekillendiren muhteşem bir “illüzyon” olduğu ortaya çıkıyor…

Bizi biz yapanın ne olduğunu düşündüğümüzde, bunun cevabının “anılar” olduğu düşünmek kolay. Vücudunuzdaki zamanın fiziksel izlerinin yanı sıra, anıların belki de bugün burada varolan seni, varoluşundan bu yana yaşadığn her bir gündeki sen’lere bağlar. O anıların olmasaydı, ilişkilerin hiçbir şey ifade etmeyecek, bilgini, zevklerini ve birçok maceralarını ağzına bile alamayacaktın.

Anılarının, senin “özü”nü, “var”lığını oluşturduğu”nu söylemek abartı olmayabilir.

Bu göz önünde bulundurulduğunda, sinirbilimin gelişmekte olan alanlarının çoğunun, “bir anıyı neyin oluşturduğunu ve onun nasıl korunacağı”nı anlama çabasına içinde olmasını şaşırtıcı bulmamak gerek.

Belki de son keşiflerden elde edilen en ilginç fikir; hafızanın karanlık tarafının (“unutmak”) yeniden canlandırılmasıdır.

Sevilen hatıraların hafızdan silinip gitmesi veya önemli bir görevi hatırlayamadığımız zaman, hafızanın bizi yüzüstü bıraktığını hissetmek kolay. Ancak, son bulguların gösterdiği gibi, hafızayı doğru ya da yanıltıcı olarak düşünmek bir hatadır. Bunun yerine, anılarımız kolayca şekillendirilebilir ve haklı ve makul nedenler için kullanılabilir.

Beyindeki klasörlerde yerini almaktan ziyade, anıları kendi tarzımızla sıfırdan en baştan ele alabiliriz. (bakınız aşağıda “İki İnsan Aynı Olayı Nasıl Farklı Hatırlar?” adlı makaleye) Uyurken, beyin onları en kullanışlı biçimde özenle işler. (bakınız aşağıdaki ”Uyuduğunuzda Anılarınıza Ne Oluyor?” adlı makaleye) Teknoloji de, yeni anılarımızı nasıl hatırladığımızı etkiler ve hattâ onları oluşturabileceğimize yön verir. (bakınız aşağıdaki “Teknoloji Hafızamı Daha da Kötüleştiriyor Mu?” adlı makaleye)

 Unutma”ya gelince.. bu olabildiğince rahatsız edici ama onsuz kayboluruz, unutursak kayboluruz! Çünkü, “Anıların, bir yanılsama, bir illüzyon” olduğu ortaya çıkıyor!; geçmişi her hatırladığımızda yarattığımız ve hayatımızı yaşamamıza yardımcı olmak için zarifçe tasarladığımız bir yanılsama, bir illüzyon.

İki İnsan Aynı Olayı Nasıl Farklı Hatırlar?

 Gürültülü bir kavgadan sonra ertesi gün havayı değiştirmeye niyetlisin. Ama eşinle tartıştığınız şey hakkında ne kadar çok konuşursan konuş, kuşku ve şüpheni de o kadar çok saklamak için mücadele ediyorsun.. Onun hatırladıkları, hafızasında kalanlar nasıl da bu kadar yanlış olabilir? Senin ve onun hatırladıkları sanki iki farklı yerden farklı şeyleri okumak gibi..

Kanada’daki McGill Ünversitesi’nden Signy Sheldon şöyle ifade ediyor: “Aslında bazı açılardan öyle de… İnsanların aynı olayı nasıl farklı bir şekilde hatırlayabildiklerini anlamak için anıların nasıl çalıştığıyla ilgili varsayımlarımızı unutmamız gerekiyor.”

Anıları, gelecekte kullanılmak üzere beyindeki klasörlerde saklanan bilgiler olarak düşünmeye eğilimliyiz. Aslında, sadece onları geri çağırdığımızda/hatırladığımızda yaratılırlar. Eşinizle yaptığın o tartışma sırasında bombardımana tutulduğun tüm bilgiler (söylenenler, sahne, duygularınız ve tepkileriniz) sadece orada tozlanmış duruyorlardı… Ertesi gün bir önceki gün yaptığınız tartışmanı hatırladığında, zihininde onu yeniden canlandırır, yaratırsın. O olayla ilgili seçtiğin tüm detaylar, eşinin seçtikleri ile aynı olmadığına emin olabilirsin!

Sheldon: “Bunun bir nedeni çok basit: Artık insanların hatırladıkları şeyler konusunda çok güçlü bireysel farklılıklar olduğunu anlıyoruz. Dahası, bu farklılıklar beynimizde kazınmış. Neler olup bittiğine dair ipuçları, afazisi (merkezi sinir sistemi bozukluğuna bağlı konuşamama) olan insanları incelediğimizde ortaya çıkıyor. Bu kişiler hayallerinde zihinsel imgeler oluşturmada yetersizlik yaşarlar. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, bu rahatsızlığa sahip insanlar, olayları  hatırlayabilmelerine rağmen, hatırladıklarında görsel bileşenler eksiktir. Sheldon ve meslektaşları, insanların aynı olayı farklı şekilde hatırlamalarını anlamada bu gibi rahatsızlıkların yardımcı olup olamayacağını merak ederler.

Sheldon ve meslektaşları, bu olasılığın olabileceğini düşünerek, araştırmaları için insanlardan beyin taranmalarını yapmadan önce hatırlama eğilimleri hakkında bir anket doldurmalarını istediler. Ekip, insanların hafıza biçimlerinin beyin bağlantılarından yansıyanlar olduğunu tespit eder. Olayları hatırlamada daha iyi olanların hipokampus ve akıl yürütme ile ilişkili prefrontal korteksi arasında daha fazla fiziksel bağlantı mevcuttur.

Zengin detaylı “otobiyografik hafıza”ya sahip olanlar, hipokampus ve görsel proseste yer alan alanlar arasında daha fazla bağlantıya sahiptir. Sheldon: “İnsanların beyinlerindeki bağlantılar, doğal olarak “hatırlama-bilgiyi geri çağırma” eylemini nasıl yaptıklarına bağlı olarak farklı şekilde kurulur.”

Bireysel beyin farklılıklarının ötesinde, iki kişinin aynı olaya dair bibiri ile çelişen, farklı anılara sahip olabilmesinin başka nedenleri de vardır. Onlardan bir tanesi; duygusal tepkilerdir.

Sheldon: “Duygusal olaylar, sanki neredeyse zihnimize kazınmış oldukları için, çok daha doğal şekilde hatırlanabilir. Bu sanki, bizim için gerçekten önemli olan şeylere ışık tutmak gibi bir şey. Neyi hatırladığımız onun ne kadar yararlı olduğunu düşünmemize de bağlı ve bunun bazı yararları da var; dersler çıkarmamıza ve başkaları ile bağlar kurmamıza yardımcı olabilir. Hafızanın uyarlanabilir olması, sıklıkla bozulabilir olduğunu da gösteriyor. Hafıza gerçekten de uyarlanabilir.”

Fotografik Hafıza Nedir?

 Fotografik hafıza, geçmişteki bir sahneyi çok büyük bir doğruluk payıyla hatırlama yeteneğidir. Bazı insanlar diğerlerine göre daha iyi görsel belleğe sahiptir, özellikle de oldukça üst düzey otobiyografik hafızaya sahip olanlar (HSAM). Bunun nedenini bilmiyoruz. Bellekleri aynı şekilde çalışıyor gibi görünse de bir şekilde daha iyi organize edilmiş gözüküyor. Bu yüzden de daha fazla ayrıntı hatırlıyorlar.

Uyuduğunuzda Anılarınıza Ne Oluyor?

Harvard Tıp Okulu’ndan Anna Schapiro: “Yavaş dalga uykusu (slow-wave sleep) sırasında, rahatlama, serbest bırakma oluşur ve bu farklı beyin bölgeleri arasındaki bir dizi güzel etkileşimlerin oluşmasıdır ve bu özel bir durum ve uyanıklık halinden farklı görünür. Hafıza için anahtar rol oynayan beyin bölgeleri arasında bir ileştim mevcuttur. Bu bölgelerden bir tanesi hipokampus, (en son anıların-kısa süreli anıların saklandığı) diğeri de kortekstir. (uzun süreli anılara ev sahipliği yapar) Bu iletişim, korteksin, yeni anılardan önemli bilgileri çıkarmasına ve kaydetmesine izin verebilir.

Bir günde meydana gelen her şeyi hatırlamamız gerekmez ve uyku belli hafıza türlerini korur; daha sonraki bir tarihte faydalı olabilecek bilgileri tutar ve uzun süreli hafızaya aktarır. Schapiro, örneğin; insanlara sadece belli bir konu üzerinde test edileceklerini söylemenin, uykudan sonra onları daha fazla hatırlamalarına yardımcı olduğunu tespit etmiştir.

Duygusal bir bileşene sahip anılar, özellikle olumsuz duygular,ayrıcalıklı muameleye tabi olurlar. Bu bizim hatalarımızı hatırlamak ve böylece hayatta kalma şansımızı arttırmak için evrimsel bir bakış açısından dolayı bir anlam ifade eder.

Bununla birlikte, uykunun duygusal anıları ayarlamaya yardımcı olabileceğine dair ipuçları da var. Schapiro: “Gerçekten yoğun ve kuvvetli bir belleğiniz varsa, uyku, hafızayı korumak için yardımcı olacak, ancak, duygusallığı azaltacaktır.

Stickgold: “Uyku, bizim ruh sağlığımız için çok önemli olabilir. Travma sonrası stres bozukluğu, anılara karşı yoğun duygusal tepkileri zayıflatan uykuya bağlı süreçlerin başarısızlıklarının doğrudan bir sonucu olabilir.”

Ayrıca, bu durum, çok az uykunun neden sizin için kötü olduğunu açıklamaya yardımcı da olabilir; Stickgold: “Olumsuz anılar, başlangıç için nötr ve pozitif olanlara göre baskın hale gelir ve sonuçta daha az akıllı ve bilge oluruz. Olayları hatırlarız, ama bizim için ve geleceğimiz için gerçekten ne anlama geldiğini anlamayabiliriz.”

Ve sınavlara girecek olanlar için tavsiye ne olabilir? Schapiro: “Çalışmakla sınava girmek arasındaki zamanda uyumak, gece boyunca uyanık kalmaktan çok daha iyidir. Çalışma notlarını yastığın altına koy ve gözlerini kapat. Beyniniz gerisini halleder

Eski bir inanç vardır: Gözden geçirdiğiniz notlarınızı bir sınavdan önceki gece yastığınızın altına koymanın daha fazla hatırlayacağına dair.. Bu abartı olsa da yine de bir gerçeklik payı da olabilir. Gerçekten de uykunda öğreniyorsun!.

Harvard Tıp Okulu’nda Bob Stickgold şöyle diyor: “Hafıza oluşturmak için uykuya ihtiyacınız yok. Ancak, uyku, bu yeni oluşan anılara ne olacağını belirlemede kritik bir rol oynar. Uyku, uzun süreli hafızaya neyin gireceğini belirler. Bir belleğin hangi bölümlerinin korunacağını da seçebilir ve yeni hatıraları, yerleşik hatırlatma ağları ile ilişkilendirir. Kalıpları ve kuralları keşfeder ve bunu her gece ve bütün geceler yapar.”

En büyük cevapsız sorulardan biri; uykudaki beynin, hangi anıların güçleneceğini ve göz ardı edileceğini nasıl bildiği… Stickgold: “Bu kararları vermek için beynin kullandığı algoritmaları ya da nasıl uygulandıklarını bilmiyoruz.”

Bildiğimiz şey; uykunun özel olduğu.

 Teknoloji Hafızamı Daha da Kötüleştiriyor Mu?

Bir devekuşunun gözü beyninden daha mı büyük?” Bu tür önemsiz bir soru, bir zamanlar bilişsel bir egzersizdi.. Ama en son ne zaman internetten yardım almadan böyle bir soruya odaklanıp, düşündünüp, araştırdınız?.. Sonra telefon numaraları ve arkadaşların doğum günleri geliyor.. Beynimizde bir zamanlar sakladığımız bilgiler artık akıllı telefonda elimizin altında kayıtlı..

Anıların, örneğin; pad’in ve kağıdın dışardan kaynak olarak kullanımı yeni bir şey değil. Ancak, harici cihazları kullanarak bunu yapmak her zamankinden daha kolay hale gelmesi, bazılarımızın “ acaba hafızamız bu yüzden mi daha zayıflıyor?” diye düşünmesine yol açıyor.

Muhtemelen en büyük veri dökümü; sosyal medyada yayınlanan binlerce fotoğraf veya yaşamlarımızı belgeleyen durum güncellemeleri ve olayların anlık görüntüleridir. Fotoğraf çekmenin ve hikayeleri paylaşmanın, anıları korumanıza yardımcı olacağını düşünebilirsiniz, ancak bunun tam tersi geçerli. Princeton Üniversitesi’ndeki Diana Tamir ve meslektaşları yaptıkları çalışmada, insanlara gezituru düzenlediler ve turda fotoğraf çekmeye teşvik edilenlerin daha sonraki bir tarihte tura dair daha zayıf anıya, hafızaya sahip oldukları tespit edildi. Tamir: “Medya aracılığıyla bir deneyimin basılı bir kopyasını sahip olmak, zihnimizde o deneyime dair azalmış bir kopyaya sahip olmamıza neden oluyor.”

Gezmede bir uydu navigasyon sistemine güvenen insanlar, harita kullananlara göre, önceki performanslarına oranla çözüm üretmede daha kötüler.

Buna parmaklarımızın ucundaki bilgi beklentisinin bir etkisi var gibi görünüyor. Bir şeye daha sonra erişilebileceğini düşündüğümüzde, üzerinde test edilip edilmeyeceğimiz dikkate alınmaksızın, bilginin daha düşük oranda hatırlanmasına neden olurken, daha fazla hatırlama daha çok nereden o bilgiye ulaşılabileceğine yönelik oluyor.

University College London’dan Sam Gilbert: “Bu tür çalışmalar teknolojinin anılarımızı değiştirdiğini gösteriyor. İçeriği daha fazla hatırlamaya ihtiyaç duymuyor, bunun yerine, nerede bulacağımızı hatırlamaya ihtiyaç duyuyoruz.”

Bazı durumlarda bu yararlı olabilir. İnsanlara iki kelime listesi verildiğinde ve her birini 20 saniye içinde ezberlemeleri istediğinde, bir sonraki listeye geçmeden önce ilk listeyi silmek yerine bir bilgisayara kaydetme izni verilmiş olanlar, daha sonraki bir tarihte ikinci listeden daha fazla bilgiyi hatırlayabildiler. Bilişsel anlamda yükleri boşaltma, yeni bilgilerin daha iyi ezberlemesine izin veren önemli beyin kaynaklarını mevcut hale getiriyor görünüyor.

Ancak, cihazlara çok fazla güvenmek, hafızamızın gerçekte ne kadar iyi olduğunun bilinciyle hareket etmemizi engelleyebilir. Bir şeyin akılda tutulması gereken bir şey olup olmadığı konusunda sürekli kararlar alıyoruz. “Bunu yarın hatırlayacak mıyım? Yazılması gerekiyor mu? Hatırlatıcıyı, bilgi notu ayarlamalı mıyım?”… Buna “meta bellek” (kişinin kendi hafızasının hangi durumlarda üstün, hangi durumlarda başarısız olduğunu bilme durumu)” denir ve teknoloji de onu mahvediyor gibi görünüyor.

Örneğin; “Bir zip (sıkıştırılmış dosya) nasıl çalışır?” gibi genel bilgi içeren sorularını yanıtlamalarına yardımcı olmada internete erişebilen kişiler, internete girmeden soruları cevaplayan kişilere kıyasla,ne kadar bilgi hatırladıkları yanı sıra testten sonra da ilgisiz konulara dair sahip oldukları bilgiler konusunda da kendilerini olduğundan daha fazla yetenekliymiş gibi görüyorlar. Sizden açığa çıkanlar ve makineden size ulaşanları değerlendirme konusunda yeteneğinizi ve becerinizi kaybediyorsunuz.

Gilbert: “Dış kaynaklar, bir sınavda, acil bir durumda ya da teknolojik bir felakette ortadan kalkarsa, onlar olmadan ne kadar mücadele edeceğimizi hafife alıp, göz ardı edebiliriz. Ancak, belleğinizin gerçekte ne kadar iyi olduğuna dair doğru bilgilere sahip olmak, ilk etapta iyi bir hafızaya sahip olmak kadar önemlidir.”

Londra Üniversitesi, Şehirde Bellek ve Hukuk Merkezi direktörü Martin Conway: “Şimdilik, teknoloji, bellek kapasitemizi yükseltmek yerine ince ayar yapıyor gibi görünüyor, ancak eğer bizim ve cihazlar arasındaki ara yüz daha ileride birleşirse, beyin şu an tahmin edemeyeceğimiz şekilde adapte olmaya başlayacaktır.” (bakınız aşağıdaki “Hafızamı güçlendirebilir miyim? adlı başlıklı yazıya).

Bu yüzden bir devekuşu beyni hakkında bir soru sorulursa, telefonunuzu kullanmadan önce beyninizdeki ansiklopediyi deneyin. Sadece hatırlayın..

Devekuşu ile ilgili sorunun cevabı ise : Evet!

Hafızamı Güçlendirebilir Miyim?

 “Süperİnsan Hafızası”nın özel bir cazibesi var. Uğraşmadan istediği herşeyi hatırlama fikrine karşı kim direnebilir ki?..

Öğrenmenin kolaylaştığı, sınavların hafif geldiği, anahtarlarını bıraktığın yeri asla unutmadığını ve Alzheimer’lar gibi hafıza ile ilgili bozukluklara hiç sahip olmadığını bir düşünsene…

Dolayısıyla, bilim insanlarının dikkatini, beynin kısımlarını uyaran, destekleyen, tamamlayan ve hattâ taklit eden teknikleri kullanarak insan belleğini geliştirmenin yollarına yöneltmeleri şaşırtıcı değil. Doğrudan amaç hafıza bozukluklarını tedavi etmek. Ancak, günlük yaşam için bir “hafıza protezi” fikri zemin kazanmakta. Minnesota’daki Mayo Clinic’te Michal Kucewicz: “Şu anda bu, bir yandan çok heyecan verici, ama diğer yandan tartışmaya açık.. Çünkü, sadece bozuklukları tedavi etmiyoruz, zihinsel işlevleri geliştirmeye de çalışıyoruz.” Bir yaklaşım, etkilenmiş bir beyin alanını implante edilmiş bir elektrot ile yenmeyi/silmeyi içeren derin beyin stimülasyonudur (DBS). Bu yaklaşım, diğer durumların yanı sıra Parkinson hastalığı ve epilepsi tedavisinde halihazırda kullanılmaktadır.

Hipokampus gibi hafızadan sorumlu beyin bölgelerine implant edilen elektrotlar da kısa süreli bir hafıza desteği sunuyor gibi görünüyor ve bazı küçük çalışmalardan elde edilen bulgular, DBS’nin, Alzheimer hastalığı olan bazı kişilerde görülen hasarın bir kısmını tersine çevirebileceğini, hipokampusun küçülmesini durdurabileceğini ve potansiyel olarak daha büyük büyümeye teşvik edebileceğini öne sürmekte.

Ancak DBS yine de kesin olmayan bir araçtır. Daha gelişmiş bir yaklaşım; anıların oluşmasıyla meydana gelen beyindeki elektriksel aktiviteyi aynı şekilde yapay olarak yeniden yaratmaktır. Böyle bir “bellek protezi”nin epilepsiden kaynaklanan bellek problemleri olan insanlarda çalıştığı zaten gösterilmiştir. Araştırmacılar, hastaların öğrenme süreçlerinde beyinlerinden topladıkları verileri kullanarak, anıların uzun süreli hafızada saklandığındaki beyin aktivite kalıplarını öğrenmek için bir algoritma gösterdiler. Daha sonra bu aktiviteyi taklit etmek için implant edilmiş elektrotlar kullandılar ve anıların beyinde depolanmasına neden oldular. İmplant ile hafıza performansını %30 arttı. Benzer bir teknik, anıları doğrudan implant etmek için de kullanılabilir; bu da Alzheimer hastalığı olanlara da yardımcı olabilir.

Bu gibi teknikler, invazif (yayılımcı) cerrahiyi içerir, bu yüzden, faydaları risklerden daha ağır basan nörolojik rahatsızlıkları olan kişiler için kullanılır. Ancak, araştırmanın ardında duran bir çoğu araştırmacı, beyin fonksiyonumuzu sessizce güçlendiren implantlarla etrafta dolaşabileceğimiz bir zamanı öngörüyor.

Bu  projeler büyük isimler ve büyük paralarla destekleniyor. ABD Savunma İleri Araştırma Projeleri Ajansı, yaralı beynin belleğini iyileştirmeye yardımcı olmayı amaçlayan “Restoring Active Memory” programının bir parçası olarak 2013’ten bu yana epilepsi hafıza protezini destekliyor.

2016 yılında girişimci Bryan Johnson, zekayı artırmak için beyin implantları geliştirmeyi amaçlayan Kernel şirketine 100 milyon dolar yatırım yaptı. Şirket, çalışmasına belleğe odaklanarak başladı. O süreçten sonra, Elon Musk da bu çalışmalara katıldı. Tesla ve SpaceX’e başkanlık eden mühendis ve yatırımcı Musk, Neuralink adında bir girişim kurdu. Musk, beyin-makine arayüzlerini, insan ve makine zekasının unsurlarını birleştirmek istiyor. Musk’ın amaçlarından biri; hastalıklarla mücadeleye veya anahtarları nerede bıraktığımıza dair endişelere son vermemiz için, Hafıza oluşumundaki sıkı çalışmaya dışarıdan destek temin etmektir.

27 Ekim-2 Kasım 2018 tarihli New Scientist Dergisi

Çeviren: AylinER
https://www.newscientist.com/article/mg24032010-400-why-memories-are-an-illusion-and-forgetting-is-good-for-you/

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu