Bilinç Değerlerine İhtiyacımız Var mı?

bilinç

Bilinci tanımlama çabaları bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Bilinç mekanizmasını anlamada biraz gelişme kaydedilmiş olsa da, görünüşte limitsiz olan nöronal iletişim, bilincin merkezini bulmayı zorlaştırıyor.

Bilincin bedene bağlı olduğunu ve tüm sistemin girişiminin gerektiğini biliyoruz. Beyinde, dil ve duygusal süreç için bölgeler olmasına rağmen, çok büyük ihtimalle “bilinç merkezi” yok. Araştırmacılar sinir sistemimizdeki ‘mülkiyeti’ daha fazla çözdükçe, bilincin nasıl işlediğiyle ilgili çok daha net fikirlere sahip olacağız; belki de insanlarda neden bu seviyeye dek evrimleştiğini bile öğreneceğiz.

Felsefeci Thomas Metzinger, konu üzerinde yol alırken, bilince ait değerlerimizin olması gerektiğine inanıyor. “Ego Tüneli”nde, fenomenal benlik modelini(PMS) esas metafor olarak kullanıyor.-Felsefedeki bu fenomen, tamamen tecrübeyle bilinen, olayların öznel olarak sizin deneyimlemenizi anlatır.

Bu model, insanların kendilerini ve diğerlerini bir bütün olarak kabul ettiklerini söyler. Biliyoruz, bildiğimizi biliyoruz, diğerlerinin bildiğini biliyoruz. Nasıl ki beynimiz bedenimizi saptıyorsa-haritalandırıyorsa, zihnimiz de bedenimizi uzayda hareket ederken saptar. O zaman bizler, daha büyük bir birimin parçası olarak yol alabilmekteyiz; bu da başarılı ve kompleks sosyal gruplarımızı açıklamaktadır.

Metzinger, bilinci tanımlarken çok titiz bir görüş sergiliyor. Onun tüneli, bizim öznel olarak gerçeği gözlemlediğimiz bir araç. Şeffaflık sayesinde-bilginin bize nasıl ulaştığını halen bilmiyoruz- faaliyette bulunmaya ve gelişmeye devam ediyoruz.

Metzinger: “Pencereyi görmüyoruz, sadece kuşların uçup gittiğini görüyoruz. Nöronların beynimizde çaktığını görmüyoruz, sadece bunun bize neyi yansıttığını-sonucunu görüyoruz.”

Makinanın arkasından gözlem yapmaktansa, bilinç ön tarafta oturur; tıpkı bir kameranın lensleri gibi. Tam farkındalığımız sadece bu lenslerdir. Kameranın gövdesi arka taraflarda etkindir, tıpkı vücudumuzda olduğu gibi. Şeffaflık her yere o kadar nüfuz etmiştir ki, kimse donanımın farkında değildir. Gördüğümüz şeyin oradaki bütünü temsil ettiğine inanıyoruz.

İnsanoğlunu, biyolojik olarak evrimleşmiş diğer fenomenlerden ayıran şey, kendi içinde bir gerçeklik yaratıyor olmasıdır. Bir iç dünya yaratır; yaşam süreci kendi kendinin farkına varır.

Metzinger: “Bilinç bir alemin varlığıdır. Bizler dünyayı bireysel lensler ile görüyoruz, kompleks bir olayın parçası olarak. Bu, merkezi sinir sisteminizdeki bir aktivasyon desenidir.

Bu tür bir farkındalık, sıklıkla manevi bir arayış olarak algılanır. Ama dini metafizikten soyarsanız geriye sadece ahlak kalır. Metzinger keskin bir materyalist değil. Kitabında beden dışı deneyimlere ve lucid rüyalara da yer veriyor. Mistisizm, beynin kendi üzerinde oynadığı bir illüzyon, muhteşem olmasına rağmen yine de bir illüzyon.

Bu tür illüzyonlar ile mücadele edebilmek için, ahlak kuralları toplumları şekillendirir. Ayrıca, bilincin nasıl değiştirilebileceğine odaklanan ve laboratuvarlarda yinelenebilen pek çok dini deneyimler( beden dışı deneyimler, transandantal duyular) eski dogmalara boyun eğmekten çok daha değerlidir. Metzinger bazı maddelerin- psilocybin, mescaline, ayahuasca gibi-  gördüğümüz şeyleri ve nasıl gördüğümüzü çok ciddi değiştirdiğini yazıyor. Nörokimyasal bir gelecekte bu daha da artacaktır.

Ama halihazırda tehlikeliler, sentetik kanabinoid bileşenler mesela. İlaç üzerindeki savaş maalesef  başarısız devam ediyor. “Evdeki aşçılar” yeni formüller geliştirdikçe, gerçeği daha da komplike hale getirecekler. AI potansiyeliyle birleştirerek, Metzinger çok basit bir soru soruyor: Bilincin değerleri olması mümkün müdür?

Bugün göğüs büyütme, plastik cerrahi veya diğer tür değişiklikler yapmayı tercih ettiğimiz gibi, kısa süre sonra kontrollü ve ince ayarlı bir biçimde nörokimyamızı da değiştirebileceğiz.

Çok az insan bir parçalarını değiştirmeyi çok önemli bir olay olarak kabul ediyor. (Bana inanın, Beverly Hills’e yakın bir yerde yaşıyorum.) Bir sebeple, bilinci değiştirmek uzun süredir bir tartışma konusu olmuştur. Bu değişiyor. Metzinger, pek çok ilaç ve teknoloji politikalarının olduğu gibi bu dalganın gerisinde değil, ilerisinde bir şey yapmak istiyor.

Metzinger bu değerlerin neler gerektireceği üzerinde düşündüğünde, arzu edilen bir bilinç durumu için 3 koşul ortaya koyuyor:

  1. İnsanların ve acıyı hissedebilen diğer varlıkların hissettiği acıyı en aza indirmeli
  2. Episdemik bir potensiyele sahip olmalı. (Yani sezgiye ve bilgiyi yayma bileşenlerine sahip olmalı)
  3. Gelecekteki değerli deneyim şekillerinin oluşum olasılığını artıracak davranışsal sonuçları olmalı

Bunları elde etmek üzere nasıl ilerleyeceğimiz tartışmaya açık. Bu yollardan bir tanesi, öğrencileri beyin-beden bağlantısı hakkında bilgi sahibi yapmak için liselerde meditasyon uygulaması olabilir. Metzinger, beynin bedenin bir parçası olduğunu hatırlatıyor. Düalist felsefe, çok zarar verdi. Beyini bedenden ayrı olarak düşünmek son derece gerçek dışı ve tehlikeli ideolojiler yaratır. Bunun yerine insanlara erken yaşlardan itibaren sinir sistemimizin nasıl çalıştığını öğretin ki, böylelikle olgunlaştıkça diğer insanlara karşı empati duyabilsinler.

Kişisel sorumluluk da bu değerlerin önemli bir özelliği olacak. Metzinger, “eksikliğini yaşadığımız şey inanç değil, bilgidir. Büyük teklifleri bir yana bırakın ve pratik uygulamalara odaklanın. Bireydeki otonomiyi artırın ve bu arada da grup düşüncesiyle manipülasyonu azaltın. Araştırarak ve dürüstlükle bilinç hakkındaki gizemi azaltın. Böylelikle kültürler ve türler arasındaki birliği artıracaksınız.”

Metzinger şöyle tamamlıyor: Bazıları, doğayı kontrol etme gücünü elinde tutan bir tür değil de, doğanın parçası olduğumuzu kabul edersek saygınlığımızı kaybedeceğimizden korkuyorlar. Esasında bu eski değerlere bağlı kalmak esas olarak değerimizi kaybedeceğimiz noktadır.

Saygınlık, kişinin başka bir açıdan konuyu değerlendirmesi, metafizik bir Disneyland’dan kaçması ve böylelikle de kendini aşağılanmaktan kurtarmasıdır.

İnkar, irrasyonalizm ve tutuculuk saygınlığı öldüren üçlüdür. Yeni değerler üzerinde hemfikir olmak biraz zaman alabilir, ama kötü alışkanlıklara devam etmek önümüzdeki yol değildir.  Bilincin değerleri hakkında tartışmaya girmeyi istemeniz ya da istememeniz önemli değil. Zaten bu değerler ortaya çıkmaya başlıyor. Hayatta kalmamız çoğunlukla buna bağlı.

Çeviren : Sıdıka ÖZEMRE
http://bigthink.com/21st-century-spirituality/do-we-need-an-ethics-of-consciousness?utm_medium=Social&utm_campaign=Echobox&utm_source=Twitter&utm_term=Autofeed#link_time=1470456093

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu