Ok Yay ve Hedef !

Bir japon ok ustası öğrencisine ; ‘sonuna kadar gerilmiş bir yay, tüm evreni içine almış demektir. işte bunun için yayı doğru biçimde germeyi öğrenmek çok önemlidir’ der..

Zen okçuları ise, yayı doğru gerebilmek için vücudun gergin olmamasını,aksine, bir bebeğin parmağı tutması gibi kuvvetli fakat yumuşak ve amaçsız olmayı öğütler… Çünkü; Doğru yolda amaç güdülmez

Hedefi vuracağım diye ne kadar çabalarsanız o kadar başarısızlıkla karşılaşacaksınız. amaçtan o kadar uzaklaşmış olursunuz çünkü amaç hedefi vurmak değildir, hedefe bizzat ulaşmak nihayetinde hedef olmaktır..

Bir şeyi başarma tutkunuz yolunuza çıkmış en büyük engeldir…

Zen, hedef gütmeyi zihinden silerken,hedefe giderken aradaki tüm amaçları kardırmayı öğretiyor.
Ok ve yayı dahi…

Onların hareketin en yüksek kertesi hareketsizlik.. Belâgatin en yüksek kertesi suskunluktur gibi…

Büyük usta isimli öyküde ustanın öğrencisine verdiği ders anlatılır; yeryüzündeki en iyi okçu olmayı hedefleyen yetenekli genç adam, yaşayan en büyük yay ustasını aramaya koyulur.

Sonunda bulduğu usta öyle ihtiyardır ki gözleri neredeyse hiç görmez, kamburluktan saçı sakalı yere değer..

“Okçulukta sandığım kadar usta olup olmadıımı ölçmek için buraya geldim” der genç adam ustaya ..

Ve genç adam, yayına yerleştirdiği tek ok ile oradan geçen kuş sürüsünden beşini yere yere düşürür..

Üstad hoş gören bir tavırla gülümser ve konuşur; “sadece ok ve yayla nişan almak denir buna .. hedefe oksuz yaysız isabet etmeyi öğrenemedin” der…

Az ötede eski hikayelerde anlatılan üç bin endaze derinlikteki uçuruma seğirtir. Bu uçurumun en ucundaki yerinde oynayan bir kaya parçasının üzerine çıkan Kan Ying usta, çok yükseklerde uçan bir akbabayı gözleriyle takip etmeye başlar.. elleri boştur.. Görünmeyen bir yayın üzerine görünmeyen bir ok yerleştirir. Üstad yayı yeterince gerip bıraktığında genç adam bir ıslık sesi duyar gibi olur. Ak baba uçamaz haldedir.
Çünkü usta, kudreti, noktaya yönlendirmek için ok’a ve yay’a gerek duymamaktadır.

Check Also

Serçe’nin Küskünlüğü

Serçe Allah’a küsmüştü.  Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu. ...