İnsan-ı Kamil Abdûlkerîm Ceylî
Bu eserden beklenen odur ki;
Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..
45. BÖLÜM
A R Ş
ARŞ: Tahkik üzere verilecek manaya göre, azametin zuhur yeridir..
İlâhî tecellinin de namlı yeridir..
Zatın ise… hususiyetini taşır..
Sonra ona:
– Hazretin cismi..
Adı da verilir.. Hem de, o hazretin mekânıdır..
Ancak bu mekân: Altı cihetin hepsinden de münezzehtir..
Ve o: En yüce nazargâhtır.. En parlak mahaldir..Varlıkların bütün çeşitlerini
kapsamına alandır..
Sonra ARŞ’ın: Mutlak varlıktaki durumu, insanlık vücudu için olan
cisim gibidir..
Üstte anlatılan, şu manayı nazara alarak kabul etmelidir.. Şöyleki:
Cismanî âlem: ruhanî, hayalî, aklî ve diğer âlemleri de kapsamına alır..
İşte anlatılan mana icabıdır ki, sofiye zümresinden bazısı:
– ARŞ, cism-i küllîdir..
Diye anlatmıştır..
Ancak, bu deyimde bazı görüşler ileri sürülebilir..
Üstte anlatılan tabiri şu görüşle çürütebiliriz..
Her nekadar cism-i küllî, ruhlar âlemini kapsamına almış ise de;
ruh onun fevkindedir.. Nefs-i küllî ise.. onun fevkindedir..
Şu da bir gerçektir ki: Arşın üstünde Rahmandan başka
bir şeyin olduğunu bilemiyoruz..
Nefs-i küllî için:
– L e v h..
Tabirini kullanmışlardır..
Böyle bir tabir ise:
– Levh ARŞ’ın fevkindedir..
Manasına göre, bir hükümdür..
İşbu durumda da, icma kavline aykırıdır.. Bunu da, arkadaşlarımızın
şu görüşüne göre söylüyoruz:
– ARŞ, cism-i küllîdir..
Durum böyle olunca, ARŞ’ın levh fevkinde olması babında
görüşümüze aykırı bir durum yoktur..
Kaldı ki, levh için:
– Nefs-i küllî..
Tabirini kullananlar da vardır..
Şu da şüphesizdir ki: Nefis mertebesi cisim mertebesinden
daha yücedir..
Her şey bir yana.. keşfin mutlak yoldan bize verdiği şeyi,
ibare hükmüne indirdik ve dedik:
– O, bütün eflâki kuşatan bir felektir.. Manevîsini ve surîsini..
İşbu felekin tavanı, Rahmaniyet vasfının yeridir..
Ve.. bu felek kimliğinin kendi özü, mutlak vücuddur..
Bu mutlak olan vücuda, aynî olan da katılır; hükmî olanda..
Sonra.. bu felekin, bir zâhiri vardır; bir de batını..
Batın: Âlem-i kudüstür..
İşbu âlem-i kudüs: Yüce Sübhan olan Hakkın, isim ve sıfatlar âlemidir..
Bu kudüs âlemi ve onun tecelligâhı:
– K e s i b..
Tabiri ile anlatılır..
İşbu kesib o yerdir ki: Cennet ehli cennete gönderildikleri gün,
Hakkı müşahede için oraya çıkarılırlar..
O felekin zâhirine gelince: Üns âlemidir..
Bu ise.. teşbih, tecsim ve tasvir mahallidir.. Bundan ötürü de,
cennetin tavanı olmuştur..
Anlatılan mana nazara alınınca, durum şöyle olur:
Her aynî, hükmî, mana, lafız, ruh ve cisimden gelen her teşbih,
tecsim ve tasvir.. tümden bunların hepsi anlatılan felekin zâhiridir..
Durum yukarıda izah edildiğine ve bu izahı anlaşıldığına göre;
her ne zaman sana:
– M u t l a k A R Ş..
Söylenirse.. bilesin ki, ondan murad edilen mana:
Sözü geçen felekin kendisidir..
Ve.. her ne zaman sana:
– Sıfatlarla kayıtlı ARŞ..
Söylenirse.. bilesin ki, ondan murad edilen mana:
O felekin, anlatılan bu yüzüdür..
Buna misal olarak, sıfatla bağlı anlatılan, şu âyetteki manayı söyleyebiliriz:
– “ARŞ-I MECİD..” ( 85/15 )
Bu manadan murad, kudüs âlemidir.. Ama, rahmaniyet mertebesi olan kudüs..
Bu Rahmaniyet mertebesi ise.. MECD isminin neş’et ettiği yerdir..
Aynı şekilde, sıfatla kayıtlı olarak, bir başka âyet-i kerimede;
– “ARŞ-I AZİM..” ( 9/129 )
Olarak anlatılır.. Bu manadan murad ise.. zata dayalı hakikatler ile,
nefsanî iktizalardır..
Bu nefsanî hakikatlerin yeri ise.. azamettir.. bu da âlem-i kudüsten gelir..
Âlem-i kudüs ise.. bu oluşlara bağlı noksanlardan ve..
halka bağlı ahkâmdan temiz olarak; ilâhî manalardan ibarettir..
Yukarıda anlatılanları daha iyi anlamak için, şunu da bilmen gerekir..
Şöyleki:
Bu insanlık kalıbındaki cisim: İnsan vücudunda ne varsa.. hepsini camidir.
Toplamına almıştır.. Ruh, akıl, kalb vb. şeylerden ne varsa..
Bu durumda insandaki cisim: ARŞ’ın bir benzeridir..
Yani bu âlemde..
Mutlak ARŞ ise.. âlemin heykeli ve cesedidir.. Ama bütün parçalarını
cami olarak..
İşbu mana itibarı iledir ki; arkadaşlarımız:
– ARŞ, cism-i küllîdir..
Demişlerdir..
Böyle olunca: İbarelerdeki mana birleştiği için, aramızda bir ihtilaf kalmaz..
En iyisini Allah bilir..