İnsan-ı Kamil – 16. Bölüm (Hayat)

İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî

Bu eserden beklenen odur ki;
        Salik için , en yüce refikine ileten ola..
                    Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..


16. BÖLÜM

H A Y A T

 

Bir şeyin kendi nefsi için varlığı: Onun, tam bir  HAYAT’ ıdır..
Ve bir şeyin kendinden başkası için varlığı, onun için izafet yollu bir  HAYAT’ tır..

Yukarıda anlatılan kısa girişten şu mana çıkar:
Yüce ve sübhan olan Hak, kendi nefsi için mevcuttur..

Böyle olunca, asıl  HAYAT sahibi odur.. HAYAT’ı da, tam bir  HAYAT ’tır..
Ona ölüm gelemez. Gelemez; böyle bir şey düşünülemez de..

Halkın durumuna gelince: Onlar, Allah için mevcut olanlar cümlesinden sayılır..

HAYAT  durumlarına gelince: Ancak izafet yollu bir Hayat’tır..
Onun tam sahibi değillerdir..

Onların fenaya maruz kalmaları, kendilerine ölüm gelmesi bu sebebe dayanır..

NETİCE: Halkın  HAYAT’ı  Allah’ın  HAYATI’ dır..

Şimdi, yüce Allah’ın insanlardaki HAYAT durumuna geçelim.

Aslında, Allah’ın halktaki HAYAT’ı, tamdır; birdir..
Ne var ki, halk kendi durumlarına göre, o HAYAT’da değişik şekil alırlar..

Bu  HAYAT, kendilerinde bulunanlara bir göz atalım..  Şöyle ki:

1 – İNSAN-I KÂMİL..

HAYAT’ ın zuhura geldiği kimselerden bazılarında;  HAYAT  tam sureti ile zuhura gelir..
İşbu  HAYAT  zuhurunu tam alan, ancak,  İNSAN-I    KÂMİL  olabilir..

Çünkü: Kendi nefsi için mevcuttur.. Ama hakiki bir vücudla..
Bunda ne izafet vardır; ne de mecaz…

Onun Hakka yakınlığı, sayılan hallerin hiç biri ile ilgili değildir..
Başkasına nazaran, tam HAYAT sahibidir..

Bu çeşit  HAYAT  sahibi sınıfına bir başka zümre de katılır..Bunlar yüce Allah’ın :

–  M Ü H E Y M İ N..

İsmi ile adlandırılan, illiyyûn melekleridir..
Bir de, bu sınıfa katılan, KALEM -İ  A’L  ve  LEV H   vardır..

Ki bunlar, tabiat unsurlarından meydana gelmiş değillerdir..
Tabiat unsurları dışında kalan, bu iki çeşitten başkaları da vardır..

.. Ve bunların hepsi,  İNSAN- I   KÂMİL’ e  katılmıştır.. Ondan sayılır..

Bu manayı anla..

2 –  HAYVANÎ İNSAN, MELEK, CİN..

Mevcutlar arasından bazılarında:  HAYAT, kendi oluşu gibi zuhura gelir..
Ama tam bir  HAYAT değildir..

Bu çeşit  HAYAT’ a sahib olanlar şunlardır:
HAYVANΠ İNSAN,  MELEK,  CİN..

Anlatılanlardan her biri, kendi için vardır.. Mevcut olduğunu bilir.. anlar..
Bilir, onlar ama, bu vücud onun için hakikî bir vücud değildir..

Çünkü O  HAYAT’ la  oluşu, ona yakınlık paydah etmeyen bir oluştur..
Böyle olunca, onun mevcud oluşu, Hak içindir; kendisi için değil..

Esas  HAYAT’ a  yakınlığı da, tam olmaz; eksik kalır..

3 –  KALAN HAYVANAT..

Bazılarında  HAYAT  zuhur ederken, kendi suretine göre zuhur etmez..
Bu da, yukarıda anlatılan: HAYVANΠ  İNSAN,  MELEK,  CİN
kısmı dışında kalan canlı  HAYVANAT  zümresidir..

4 –  NEBAT, MADEN, BAKİ CANLILAR..

Bazılarında  HAYAT  iptal edilmiştir..

Bunlar, kendilerinden başkası için vardır.. Kendileri için değil..

Bunlar da: NEBAT,  MADEN, bir de, önce sayılanlar dışında kalan hayvan çeşididir..

Anlatılanların benzerlerini de bu arada saymak gerekir..

Hâsılı: HAYAT , bütün eşyada vardır..
Durum böyle olunca, varlıkların hemen hepsi canlıdır; diridir..

Çünkü: O şeyin var oluşu, aynen  HAYAT  sayılır..
Bu arada kalan fark: Tam oluşu veya tam olmayışıdır..

Burada,  HAYAT  alışı yönüyle, bir şeyin tam oluşunu:
Kendi mertebesinde hakkı olan mikdara bağlamak icap eder..

Eksilmesini ve artmasını da; yine bu mertebeye bağlamak gerekir..
Keza yokluğunu da, yine o mertebedeki yokluğuna..

Yoksa, vücuda bulunan her şey:
HAYAT  ciheti ile, tam  HAYAT içindedir..

Zira, özünde  HAYAT  tek  HAYAT’ tır.. Onda noksan olma yolu yoktur.
Bölünme imkânı da düşünülemez..

Aynı şekilde; bir cevherin cüzler haline gelip parçalanması da
istihale icabı mümkün değildir..

Yani: Böyle bir şeyin muhal oluşu icabı olarak..

HAYAT,  tek cevherden ibarettir..
Kendisine has kemal durumu ile her şeyde mevcuddur..

Bir şeyin şeyliği, kendisinin  HAYAT’ıdır..
Bu  HAYAT  ise,  Allah’ın  HAYAT’ıdır..

Öyle bir  HAYAT ki, eşya onunla kaimdir..
Onların bu kıyamı ise.. yüce Allah’ı tesbihtir..

Haliyle bu Tesbih: Yüce Allah’ın HAY  isminden gelen  HAYAT  icabıdır..

Bu varlıkta bulunan her şey, yüce Hakkı tesbih eder..
Bu tesbih ise.. her isim alan varlığın Allah’ı Tesbih oluşudur..

Önce varlıkların HAY ismi cihetinden tesbihini ele alalım..
Bu tesbihi: HAY isminin onlarda aynen  HAYAT şeklindeki oluşuna
bağlamak icab eder..

Aynı şekilde, onların bu tesbihini, alim ismine de bağlayabiliriz..
Bu da, onların ilim altına girişlerinin bir sonucudur..

Diyelim ki, bu varlıklar yüce Allah’a:

– Y â    A l î m..

Diyor..  Onlardan biri böyle dediği zaman:

Yüce Allah’a olan bilgisini onun alim olduğuna dair anlayışını,
kendi özünden almıştır..

Bu ilim ise.. onlara, şöyle veya böyle oluş şekillerine hükmen konmuştur..

Böyle olunca: Ondan gelen ilmi, onun şanında kullanmış olurlar..
Ama ondan ayrı değil..

Eşya olarak bilinen mevcudatın  KADİR  ismi yönünden tesbihi ise:
Yüce Allah’ın kudret saltanatı altında oluşlarıdır..

Bir de onların,  MÜRİD  ismi yönünden tesbihini ele alalım..
Bu Tesbih de, yüce Allah’ın bulundukları hal üzere onlara verdiği özelliktir..

SEMİ’ ismi ile tesbihlerini ele alalım..
Bu Tesbih ise.. yüce Allah’a kendi kelâmlarını duyurmalarıdır..

Ne var ki, bu hemen olmaz.. Tam  da olmaz..
Hal yolu ile, hakikatler cümlesinden istihkakları kadar olur..

Bu dahi, yüce Allah’la aralarına giren konuşma yolu ile olmaktadır..

BAS İR  ismi cihetinden tesbihleri ise: Ona görünmeleridir..
Bu da, hakikat durumlarındaki istihkakları kadardır..

Bir  de, yüce Hakkın basarına nail oluşları kadardır..

MÜTEKELLİM,  ismi cihetinden eşyanın yüce Allah’ı tesbihi ise..
O’nun: Kelimesi ile oluşlarından ibarettir..

Buraya kadar anlatılanlar, sana bir kıyastır..
Kalan isimleri, buna göre kıyas edip ölçebilirsin..

Yukarıda anlatılan durumu bilip kavradınsa,
aşağıda anlatılacakları da bilip anlamaya çalış..

Bilesin ki..

Eşyanın HAYAT’ ı:  Kendilerine nisbet edildiği zaman,
sonradan yaratılmış
bir durum alır.

.Allah’a nisbet edildiği zaman ise.. KADİM  olur.. Yaratılmış falan olmaz..

Çünkü:

Eşya kendi  HAYAT’ı dır..
HAYAT’ı  ise.. kendi sıfatıdır..
Sıfatı ise.. kendisine, yani: Zatına bağlıdır..

Anlatılan manayı, akıl yolu ile, bulmak istediğin zaman, kendi HAYAT’ ına  bak..
Onun sana bağlanışını gör..

Bu bakıp görmende sana has olan ruhtan başka bir şey bulamazsın..
Bu ruh ise.. hâdis bir ruhtur..

Bu böyle.. ama, daha ileri geçer; kendi  HAYAT’ ının
sana ihtisasından yana bakmazsan..

Evet anlatıldığı gibi yaparsan; her dirinin
Yüce Allah’ın  HAYAT’ı ile diri olduğunu müşahede yolu ile tadarsın..

Ki, sen o  HAYAT’ ın içindesin..

Sonra, bu  HAYAT’ ın bütün mevcudatta geçerli olduğunu da
şahid olursun..

NETİCE:  Bilirsin ki,  HAYAT  yüce Allah’a bağlıdır..
Bu öyle bir  HAYAT’ tır ki, âlemin kıyamı onunladır..
Böyle bir  HAYAT ise..  KADİM’ dir.. İlâhidir..

Burada işaret ettiğim manaları anlamaya çalış..

Yazdıklarımın tümünde, bu kitapta geçen meselelerin tümünde,
ıstılah hariç olmak üzere: geçmişte yazılanlardan hiçbir şey almadım..

Istılah da almak mecburîdir.. Çünkü, her ilmin kendisine has bir tabiri ve
ifade tarzı vardır..  O tarzın dışında, o ilim üzerine konuşmak yolu kapalıdır..

Bu sebeple, sadece onların istilahlarını kullandım; o kadar..

Esas duruma gelince: Benim bu kitabıma yazdıklarımı, benden önce hiç kimse,
hiç bir kitaba yazmamıştır.. Hele benim bildiğim kadarını..

Sonra, işitip anladığım kadarını, hiç kimsenin hitabında da duymadım..

Bu şekildeki ilmi, onu bir başka gözle müşahede etme yolundan elde ettim..
Öyle bir gözle ki.. onu anlatabilmek için:

–  Ondan hiçbir şey gizli değildir..

Cümlesi ile sözü açar..

–  “Ne yerde, ne de gökte.. ne en küçüğü ne de en büyüğü kalmıştır;
hepsi Kitab-ı mübine girmiştir..” ( 10 / 16 )

Âyet-i kerimesindeki mana ile bitiririm..

Şunu bilesin ki..

Manalar, heyetler, şekiller, suretler, sözler ve ameller çeşidini ele al..

Sonra, bitki ve maden cinsini vb. şeyleri kendisine:

–  Vücud..
İsmi verilenleri de onlara kat.. Ve bil ki: Hepsi, tam bir  HAYAT’ a  sahiptir..
Bunlardan her birinin  HAYAT’ ı:  Kendilerinde kendileri için tam bir  HAYAT  sayılır..

Tam  HAYAT sahibidir: Onunla akıl eder; onunla işitir, onunla görür,
güç yetirir, diler ve dilediğini de yapar..

Ancak, yukarıda anlatılan mana keşif yolundan bilinir.. Başkaca bilinmez..

Biz, bu manaya ayan beyan şahid olduk.. Kaldı ki, bu müşahedemizi
teyid eden haberler de vardır..

O haberler bize de ulaşmış olup biri şudur:

–  “Ameller kıyamet günü suretler alarak gelir..
Gelir ve kendisini işleyene şu hitabı yapar:

–  Ben senin amelinim..
Der… sonra, bir başkası da gelir..”

Ve sen, onlardan istediğini tard eder; istediğinle konuşursun..
Bu bir hadis-i şerifti.. Bir başka hadis-i şerifte ise, şöyle buyuruldu:

–  “Güzel kelime, şu şu suretle gelir.. Kötüsü ise, şu şu suretle gelir..”

Bu âyet-i kerimede ise, bu mana şöyle anlatılır:

–  “Onu hamdiyle tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur..”  ( 17 / 44 )

Hâsılı: Eşyanın tümü Allah’ı Tesbih eder.. Hem de açık konuşulan bir dille..
Allah’ın keşif ihsan ettiği kullar, bunu duyarlar..

Keza, hal ile de tesbih ederler.. Ki bunu:
Bu bölümün geçen kısmında da anlattık.

.Onların bu konuşma dili ile tesbihi, Allah’a hamdledir..
Ama bir gerçek olaraktan.. mecazî değil..

Bu manayı anla..

Bütün bu âzâ ve duygular anlatılan kabilden konuşur..
Bize ihsanı yapılan keşifle, bütün bunları bulduk; gördük..

Bu sebeble, imanımız, artık taklid yollu değil; tahkiktir.

Bizim için artık gayb yoktur..  Ancak bir yere bağlı kalmamız icabı gayb oluyor..
Yoksa gaybımız şehadetimizdir.. Şehadetimiz dahi, gaybımızdır..

Bu şekilde, teyid yollu anlatmamız da, muhataba bir şey anlatabilmek içindir..
Bizim için değildir.. Bizim, bu keşfi, bu gibi teyidlerle bulduğumuz manasına da gelmez..

Anla, düşün ve irşad yolunu bul.. Haliyle, Allah dilerse..

Allah.. Hak söyler..

Bu yola hidayeti nasib eden Allah’tır..

<– geriileri –>

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...