- Şarab, mum ve şâhit (güzel) ne anlama gelir?.
Ne demektir meyhâneye mensup olmak?.. - Şarab, mum ve şâhit (güzel) mânânın ta kendisidir…
O her şekilde tecellî eder. - Şarab, mum ve güzel, irfân nûrudur;
Kimseden gizli olmayan güzeli de gör!.. - Burada şarab billûr kadehtir; mum ise lâmba…
Güzel de rûhların nûrundan bir kıvılcım… - Güzelden Mûsâ’nın gönlüne bir kıvılcım sıçradı,
Şarabı ateş, mumu da ağaç oldu… - Bardaktaki şarab ve mum İsrâ nûrudur;
Ama, şâhit (güzel) en büyük Âyetlerdir!.. - Şarab, mum ve şâhit hep buradalar,
Bir daha güzelden yana gâfil olma!.. - Kendinden geçme şarabını bir zaman iç!..
Belki kendi elinden aman bulursun… - İç şarabı, bil ki seni senden kurtarsın,
Damlanın varlığını denize kavuştursun!.. - Öyle bir şarabı iç ki, şişesi yârin yüzü,
Kadehi, bâde içen sarhoş gözleridir!.. - Şişesiz ve kadehsiz bir şarap ara!..
Bâde içen, sâkiyi yudumlayan bir şarap.. - Bakî olan Hak’kın yüzünden bir şarap iç,
“Rableri onlara içirir..” sözü olsun sâkisi!.. - O şarap, varlık kirinden temiz olmalıdır;
O sarhoşluk zamanında seni arındırır. - İç şarap ve kendini bu soğuktan kurtar!..
Çünkü, kötü sarhoşluk iyi adamlıktan iyidir… - Hak’kın kapısından uzak düşen biri,
Onun için karanlık perdesi, aydınlıktan iyidir!.. - Adem’e karanlıktan, yüzlerce yardım ulaştı;
Ama, iblis Nûrdan dolayı, ebedi lânetli oldu… - Gönül aynası, şâyet parlatılmışsa,
Orada kendine bakmanın ne yararı var?. - Güzelin yüzünden bir ışık çaktı mı,
Onda nice kabarcıklar oluşur!.. - Cihân ve cân, onda oluşan kabarcıklar gibidir,
Şarabın kabarcıkları, altında Veliler barınan kubbelerdir… - Onun yüzünden Tekil akıl şaşkına dönmüş, dehşete kapılmıştır;
Tekil nefsin kulağına da bir halka takmıştır. - Bütün âlem, onun bir meyhânesidir..
Her zerrenin gönlü, o şarab için bir kadehtir. - Akıl sarhoş, Melek sarhoş ve rûh sarhoş…
Hava sarhoş, yer sarhoş, gökler sarhoş!.. - Onun yüzünden felek ikide bir de tökezlemekte…
Hava ise, içinden onun kokusunun umudunu barındırmakta… - Melekler, tertemiz bir testiden bir sâf şarabı içmişler,
Bir yudum tortusunu da şu toprağa dökmüşler… - Unsurlar bu bir yudumdan dolayı sarhoş oldular,
Bazen suya, bazen de ateşe düşmüştür!.. - Toprağa düşen bu bir yudumun kokusundan,
Bir insan meydana gelmiş ve o feleklere kadar yükselmiştir!.. - Onun aksiyle derbeder beden, cân bulmuş;
Onun aydınlığıyla, donmuş rûh, harekete kavuşup canlanmıştır. - Bütün varlıklar âlemi, onun yüzünden başı dönüyor..
Tümü, evini barkını terk etmiş… - Biri, O’nun tortusunun kokusuyla akıllanmış,
Biri ise, saf rengini anlatıp duruyor… - Biri daha yarım yudumda sâdık olmuş,
Biri ise, bir sürâhiyle aşık olmuş.. - Biri, bir kerede yutmuş,
Şarabı, meyhâneyi, sâkiyi ve sarhoşu… - Hepsini içine çekmiş de ağzını açmış!..
Şu derya gibi gönüle ve başı dik rinde bakın!. - Bir kerede tüm varlığı yutmuş!..
İkrârdan ve inkârdan tamâmen ferâgat etmiş. - Kuru ve anlamsız zühdden ayrılıp.
Meyhâne Pir’inin eteklerine yapışmış.