- Gâvuroğlunun putu göz kamaştırıcı bir Nûr’dur,
Putların yüzünden yansımaktadır!.. - O bütün gönülleri kemende vurur da,
Bazen şarkı söyler, bazen de içki sunar… - Ne güzel çalgıcı! Bir nağmesiyle,
Yüzlerce zahidin harmanına ateş düşürür… - Ne güzel sakî!. Bir kadehle,
İki yüz yetmiş yıl insanı kendinden geçirir!.. - Gece sarhoş olup Tekkeye gider,
Sofunun efsununu efsâneye çevirir… - Aklı başında olmayan bir sarhoş gibi Medreseye gider,
Fakih onun yüzünden, çâresiz mahmûr olur… - Sonra seher vakti Mescide varır,
Orada bir tek kişiyi ayık bırakmaz!.. - Onun aşkından zâhidler çâresizdir,
Evi, barkı terk etmişler… - Birini mü’min, birini de kâfir etmiş,
O bütün dünyayı fitneye, kargaşaya vermiş…. - Meyhâne, dudağıyla onarılmış,
Mescidler, yanağıyla nûr dolmuş… - Benim her işim, O’nunla kolaylaştı,
O’nun sâyesinde kâfir nefisten kurtuldum!.. - Gönlüm, bilgisine güvenip yüz perde çekmişti üzerine,
Gurur, kendini beğenmişlik, hile ve zan perdeleri… - Seher vakti o put, kapımdan içeri girdi,
Beni gaflet uykusundan uyandırdı. - O’nun yüzüyle cânın yalnızlığı aydınlandı,
Onun sâyesinde, kim olduğunu gördüm!.. - Güzel yanağına baktım,
Rûhumun derinliğinden bir Ah!.. geldi… - Bana dedi ki; “Ey dolandırıcı deli!
Bütün ömrün nâm ve nâmusla geçti!. - “Bak!. İlim, zühd, kibir ve zan,
Seni kimden alıkoydu?!. - Yarım saat yüzüme bakmak,
Binlerce yıllık ibâdete değer!.” - Kısacası, cihânı süsleyen o yanak,
Bana beni baştan aşağı gösterdi!. - Utancımdan cân yüzüm simsiyah kesildi,
Geçen ömür ve boş günler yüzünden… - O ay, günyüzünden benim, gördü,
Canımdan ümit kestiğimi, - Bir kadeh doldurdu ve bana verdi…
Suyundan içime ateş düştü!.. - “Şimdi”, dedi, “renksiz ve kokusuz şarapla,
Varlık levhindeki nakışları yıka!..” - O pâk kadehi bütünüyle içtim,
Sarhoş olduğum için yerlere serildim… - Şimdi, ne kendimde değilim, ne de kendimdeyim,
Ne uyanık, ne mahmûr, ne de sarhoşum, - Bazen onun gözleri gibi sarhoşum,
Bazen zülüfleri gibi perişan!.. - Bazen kendi karakterimden dolayı külhandayım,
Bazen de O’nun yüzü sâyesinde Gülşen’deyim..