- Güneşin aydınlığı, geceden ayrılınca,
Sana gün doğar, en yücelere erişir… - Şu dönen çarkın dönüşünden, bir kez daha,
Öğlen, ikindi ve akşam vakitleri belirir… - Rasülûllâh’ın Nûr’u büyük bir güneştir;
Bazen, Mûsâ’nın şahsında, bazen de Adem’in şahsında yansır… - Eğer, âlemin târihini okursan,
Mertebeleri birer birer bir kez daha bilirsin. - Güneşten her an bir gölge ortaya çıkmış,
Ve, o dinin merdivenine basamak olmuş… - Rasûlûllâh Efendimizin zamanı en yüce çizgidir;
Ki, her türlü gölgeden ve karanlıktan arıydı… - Güneş en üst noktada olunca, dik duran bir cismin,
Ne önünde, ne arkasında, ne solunda, ne sağında gölgesi olmaz!.. - O, Hak yolda dimdik durduğu için,
“Dosdoğru ol” emri uyarınca doğru hareket etti. - O’nun ne gölgesi vardı, ne de karartısı…
Ne güzel ALLAH Nûr’u ve ne güzel ilâhi gölge!. - Kıblesi doğu-batı arasıdır,
Bu yüzden nûrlara gark olmuştur. - Şeytan O’nun elinde Müslüman oldu;
Gölge, O’nun ayağının altında gizlendi… - Bütün mertebeler, O’nun ayağının altındadır;
Topraktan olanların varlığı, O’nun sâyesindedir. - O’nun aydınlığının etkisiyle Veliliğin gölgesi belirdi;
Batılarla doğular bir araya geldi… - En başta meydana gelen her gölgeden,
Sonunda bir başkası mukâbil olarak var oldu. - Şimdi, O’nun ümmetinden yetişen her âlim,
Rasûllük misyonunda bir elçiye tekâbül eder… - Rasûl, Rasûllük misyonu açısından mükemmel olunca,
Zorunlu olarak, her Veli’den üstün olur. - Velilik, son Veliyle bütünüyle zâhir olur,
Ve ilk nokta da son noktaya ulaşır. - O’nun sayesinde, âlem güvene ve huzura kavuşur;
Canlı-cansız varlıklar ondan can bulur. - Âlemde bir tek kâfir kalmaz,
Gerçek adâlet herkesi kapsar!.. - Birlik sırrıyla Hak’kı kavradı;
Mutlak Vech, onda kendini gösterir.