KİTABIN YAZILIŞ SEBEBİ
- On yedi gün geçmişti, yedi yüzüncü yılından Hicretin…
Ansızın, Şevval ayında, - Bir elçi, binlerce lûtuf ve ihsanla,
Horasanlılar adına çıka geldi. - Bir ulu kişi vardı orada, ünlenmişti,
Her türlü hünerle, bir nur kaynağı gibi… - Bir mektup yazmış mânâ hakkında;
Mânâ ehline göndermiş. - Orada birkaç ibâreden oluşan müşkül,
İşâret ehlînin müşküllerinden aktarılmış… - Dizelere dökmüş ve sormuş birer birer;
Dünya dolusu mânâyı, az bir lâfızla.. - Elçi, mektubu ansızın okuyunca,
Ondaki sözler, dillere düştü.. - O mecliste hazır bulunan bütün Azîzlerin,
Her biri bu dervişe gözlerini diktiler. - İçlerinden biri güngörmüş adamdı,
Bizden bu mânâyı yüzlerce defâ duymuştu.. - Bana dedi ki; “Şu anda buna bir cevâp yaz;
Ki, bütün cihânın halkı ondan yararlansın!..” - Ona dedim ki; “Ne gerek var..
Bu meseleleri defâlarca risâlelerde yazmıştım.. - Biri dedi ki; “Fakat sorulara uygun olarak..
Senden dizeler halinde bir cevap umuyoruz..” - İsrarlar üzerine, işe koyuldum;
Mektubun cevâbını kısa sözlerle yazdım. - Bir anda, kalabalık bir topluluk içinde,
Bu sözleri düşünmeden, tekrarlamadan söyledim.. - Şimdi onlar lûtuf ve ihsanlarıyla,
Küçük kusurlarımızı hoş görsünler!.. - Herkes bilir ki, bu kişi ömrü boyunca,
Hiçbir zaman, şiir yazmaya niyetlenmemiştir… - Şiir yazamadım ama,
Az da olsa söylerdim. - Nesir türünden birçok kitap yazdım.
Fakat mesnevî tarzında hiç nazm etmedim. - Aruz ve kâfiye, mânâyı tartmaz!..
Ama mânâ her kaba sığmaz.. - Mânâlar kesinlikle harflere sığmazlar,
Okyanusu bir kaba koymak mümkün olmaz!.. - Biz ki, kendi sözlerimiz açısından sıkıntıdayız,
Ne diye ona başkasını ekleyelim?!.. - Övünmek için söylemiyorum, bu sözler, şükür ifâdesidir.
Din ehlî nezdinde mazûr olmaya hazırlık yapıyorum. - Kuşkusuz, şâirlikten utanacak değilim!..
Yüz asır geçse de Attar gibi bir şâir gelmez. - Bu sözlerde yüzlerce sırr âlemi gizli olsa da,
Attar’ın dükkanındaki bir koku gibidir… - O öyle bir Attardır ki, cihânın koku satıcısıydı!..
Onun sözleri rûh’un öz’ünden gelirler; - Fakat bu sözler, rastgele söylenmemişlerdir..
Şeytanların yaptığı gibi Meleklerden çalınmamıştır. - Kısacası: Mektubun cevâbını bir solukta,
Yazdım, birer birer, ne eksik ne fazla.. - Elçi, mektubu derin bir saygıyla aldı
Ve, geldiği yoldan geri gitti. - Bir kere daha, mektubu yazdıran azîz dost,
Bana dedi ki; “Bu açıklamalara biraz daha ekle.. - Söylediğin her anlamı ortaya koy,
İlim kaynağından objeler ilmine taşı!.. - O zamanlar, kendimde bu mecâli görmedim;
Ki hâl ehlî’nin zevkinden eklemede bulunayım….. - Çünkü, hâl zevkini sözle tanımlamak imkânsızdır,
Hâl ehlî, bunun ne hâl olduğunu bilir… - Fakat dini tebliğ edenin sözüne uyarak,
Din’le ilgili bir soru sorandan yüz çevirmedim. - Ardından sırlar daha aydınlık olsun diye,
Nutkumun dudusu dile geldi. - “Allah”ın yardımı, lûtfu ve ihsânıyla,
Tümünü birkaç saatte söyleyebildim. - Gönül, Hazretten mektup için bir isim isteyince,
“O gülbahçemizdir!” diye gönüle cevâp geldi.. - Hazret, mektubun adını (gülbahçesi) “GÜLŞEN” koyunca,
Ondan dolayı, bütün gönüllerin gözü aydın oldu.