Gerçeği Nasıl Bilebilirim?

Oxford Sözlüklerine göre POST-TRUTH (Nesnel hakikatlerin belirli bir konu üzerinde kamuoyunu belirlemede duygulardan ve kişisel kanaatlerden daha az etkili olması durumu) 2016’nın kelimesiydi. Özellikle İngiltere Brexit seçiminde ve Donald trump’un ABD başkanı olarak seçilmesinde sahte haberlerle ilgili iddialar ve karşı iddialar, fırıldak uzmanlar ve medya yalancılığı etrafta uçuştu. Sabit fikirli relativist düşünürler için bu bir bardak suda fırtına koparmaktır-Zihnimizin dışında varolan objektif gerçeklik diye bir şey mevcut değildir. Safsata diye ateş püskürüyor Indiana’daki Notre Dame Üniversitesinden Peter van Inwagen. Eğer bir doktor bağırsak kanseri olduğumu söylerse ”gerçek doktorun zihninde ne olup bittiğine değil, benim bağırsağımda ne olup bittiğine bağlıdır.

Bunu kabul ettiğinde zor olan, ön gerçek ötesi dönemde olduğu kadar gerçek ötesi dönemde de içimizdeki bilginin mümkün olduğu kadar dışarıdaki gerçekle aynı hizaya getirilmesidir.

Bu zordur, özellikle kompleks bir toplumda, farkında olmasak bile başkalarının bilgisine güveniyoruz. Mesela, birine hergün kullandığımız objelerden birinin, örneğin tükenmez kalemin nasıl çalıştığını bilip bilmediğini sorun, siz nasıl çalıştığını anlatmanızı isteyinceye kadar evet der. Buradan çıkan, kendi bilgimize dair güvenimiz, başka birinin kesin bilgisine dayanmaktadır.

Bu, genellikle yeteri kadar iyidir. Tükenmez kalemler vardır ve çalışmaktadırlar. ”Bireyler olarak herhangi birşeyi zorlukla biliriz” diyor Providence Rode Island’daki Brown Üniversitesinden ve ”Bilgi illüzyonu : Niçin hiç yalnız düşünmeyiz?” kitabının eş yazarı. ”Fakat çoğumuz çok iyi yapar ve toplum olarak inanılmaz şeyler yaparız. Aya insan gönderdik. Bu nasıl oluyor? Diğer insanların bilgisi sayesinde.

Peki insanlara herhangi bir konuyu gerçekten bildiği hakkında ne kadar güveneceğiz?

İnsanların uzmanlar ne derse eleştirmeden kabul etmelerini istemiyoruz” diyor Oxford Üniversitesi’nden Timothy Williamson. Belirli bir şüphecilik seviyesi sağlıklıdır.

Fakat varsayılan olarak uzmanlığa güvenmemeye başlarsak işler zorlaşmaya başlar. Felsefede gerçek bir şüpheci herşeyi sorgular. Böylece geriye bilgi olarak inşa edilecek hiçbir şey bırakmazlar. Burası toplum olarak gitmek istemeyeceğimiz bir yöndür-uzmanlığın değerinin ve güvenirliliğinin değişebileceği gerçeği görüş sahasında kaybedilmeden (Bkz. aşağıda İsabetli yalanlar bölümü)

Bunu kabul etmeliyiz. Eğer dişimizi çektirmemiz gerekiyorsa dişçilik derecesi sahibi birisini görmek onun sadece diş hekimi olduğunu garantiler, iyi bir diş hekimi olduğunu değil diyor Harvard Üniversitesinden Catherine Elgin. Sağlıklı şüphecilik ve tahrip edici alaycılık arasındaki ince çizgiyi nasıl arşınlayacağız? Önce eleştirel düşün, delillere değer biç, güvendiğin kaynakların kayıtlarını ve etkileme potansiyellerini gözle.

Eğer biri bana şunu anlatıyorsa, anlatılanın gerçek olmasından başka bunlara inanmamı istemesi için bu kişi başka hangi gerekçelere sahip olabilir?” diyor van Inwagen. ”Bunlar kullanışlı sorulardır” Kendi sorularını da ortaya koy, her zaman ‘nasıl biliyorsun?’, ‘nasıl biliyorlar?’ diye sor diyor Elgin. Gelen yeni bilgiye reaksiyonunun güvenilir bir şeye mi, yoksa dilek içeren bir düşünce gibi başka bir şeye mi tutturulduğunu sormak için kendini eğit.

Global ısınma gibi bir şey düşün” diyor Elgin.” Bunun hakkında birşeyler yapmak oldukça uygunsuz şeyler gerektirebilir. Dolayısıyla buna inanmamayı tercih edersin ve yapman gereken fedakarlıklara başlarsın.”

Ve son olarakta başkaları tarafından amaçlı olarak reddedilen bilgiye sırdaş olduğunu veya diğer herkesin yalanları işportaya dökerken kendinin gerçek için bir savaşçı olduğun gibi tahrik edici inancı engelle. İnsanlar genelllikle sır tutmakta berbattırlar. ”Eğer şüpheciysen komplo teorileri ile ikna edilemeyeceksin” diyor Inwagen. Fakat bu uzmanlar bunu söyleyecek, değil mi?

Tiffany O’Callaghan

İSABETLİ YALANLAR

Gerçeğe ulaşmak için bazan yalan söylememiz gerekebilir-mesela çoklukla kompleks bir dünyayı basitleştiren bilimsel modeller inşa etmek gibi. Örneğin ideal gaz kanunu, gazın hacmi, basıncı,  ve sıcaklığının birbiriyle nasıl alakalı olduğunu anlatır, fakat her bir gaz molekülünün diğerini sanki kusursuz bir küre imiş gibi elastik olarak sektirdiğini varsayar.

Tabi ki böyle yapmazlar. ”Fakat bir gaz hacmindeki gerçek gaz moleküllerinin gerçek şekillerini gözönünde bulundurursanız geometrik olarak bu gazın içinde neler olduğunu  söyleyebilme problemi hesaplanamaz olacaktır.” diyor Harvard Üniversitesi’nde bir filozof olan Catherine Elgin. Dolayısıyla bu isabetli yalanlar bize daha derin gerçekleri kazmaya yardım ederler-onların nerede olduğunu unutmadıkça ve inşa ettiğimiz yapının ağırlık taşıyan kısmı olmasına müsade etmedikçe.

Örneğin, ekonomistler geleneksel olarak alıcı ve satıcıların eksiksiz bilgi sahibi oldukları ve mantıklı seçimler yaptığı varsayılan tutarlı market modelleri yarattılar-sadece insanın karar verme  mantıksızlığının yarattığı karmakarışık bir gerçeklik sonucu sürekli olarak şaşkınlığa düştükleri.

Dolayısıyla bilimin hatırına basitleştir, fakat duyarlı bir şekilde. ”Gerçek problem onunla yapmak değil, ne yaptığının farkında olmamaktır” diyor Elgin.

Çeviren : Ümit TUNCEL
New Scientist  April 1 2017

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu