İnsan-ı Kamil – 22. Bölüm (Basar)

İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî


Bu eserden beklenen odur ki;
Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..

 

22. BÖLÜM

B A S A R

Burada, BASAR: Görmek, manasına gelir..

İlâh’ın BASAR’ı: Mahalli sayılır ilminin;
Hepsini görür, farkı yoktur; âlemle nefsinin..

Tümden gözü sayılır, ne kadar bildiği varsa;
Görmesi açıktır, devamı vardır cümlesinin..

Bilmek gözdür, bir şey için; belirmesi yönünden;
Hele şühud anında gereği var böylesinin..

Ondadır malum, zatı içindir müşahedesi;
Onun şühudu, yücelik delilidir ilminin..

İlim ve BASAR iki vasıftır aslında, ancak;
İlim, BASAR ayrı; dalı şeklini gören için..

B i l..

Allah-u Taâlâ’dan dileğim: Bize ve sana başarı ihsan eylemesidir..

Hakikatta, yüce Hakkın: BASAR vasfı, zatından ibarettir.
Haliyle bu, malumları müşahede etmesi itibarına göredir..

Çünkü: Yüce Sübhan Allah’ın ilmi de, zatından ibarettir..
Haliyle bu durum, zatının ilme bir başlangıç noktası oluşu itibarına göredir..

Zira yüce Allah, zatı ile görür; zatı ile bilir..  Onun zatında ise,
sayıya gelen ikilik yoktur
..

Durum anlatıldığı gibi olunca: Yüce Hakkın: İlim mahalli,
görme mahalli sayılır..

Daha açık manaları ile: Bilmek ve görmek, iki vasıftır..

Hakikatte, tek şey olmalarına rağmen, Yüce Hakkın görmesinden murad,
ancak o görülen şeye
ilim tecellisinden ibarettir..

Yani:  Gözle görülen müşahede âleminde..

Onun ilminden murad ise.. ancak idrâktır..
İdrâk
ise, bu gözle görülen âlemde görünene bakması ile hâsıl olur..

İş yukarıda anlatıldığı gibi olunca: Yüce Hak, zatı ile zatını görür..
Aynı şekilde
, mahlukatını da zatı ile görür..

Onun zatını görmesi, aynen mahlukatını görmesidir..

BASAR, bir vasıftır.. Ancak ayrılık, görüş yerlerinin değişmesi sonucunda olur..

Yüce ve sübhan olan zat, eşyayı devamlı olarak görür..
Lâkin bir şeye, ancak
dilediği zamana bakar..

Burada, ince ve önemli bir nükte vardır.. Onu anlamaya bak.. Şöyle ki:

Eşya, yüce Hakka hiçbir zaman kapalı değildir..
Lâkin yüce Hakkın bir şeye bakması, ancak dilediği zamana rastlar..

Bu manada, Resulüllah S.A. efendimizden şöyle rivayet vardır:

–  “Yüce Allah’ın bu kalbe, her gün için nazarı vardır..”

Bu rivayet, buna benzeyen bir başka şekilde de olabilir..

Bir âyet-i kerimede:

–  “Allah, onlara bakmaz; onlarla konuşmaz..”  ( 3 / 77 )

Şeklinde buyurulan bakmak, ilâhî rahmetten ibarettir..  Bu rahmet,
kendisine yakın kıldığı
kimseyedir.. Kalbe olan nazar, bu manaya gelmez;
o anlatıldığı şekildedir
..

Yukarıdaki âyette geçen:

–  “Bakmaz..”  ( 3 / 77 )

Lafzı için verilen mana, sadece, ona mahsus değildir.. Aynı mana,
diğer sıfatlarda da geçerlidir..

Bir misal olarak, şu âyet-i kerimeyi alalım:

–  “Sizleri, deneriz; ta ki, sizden mücâhidleri  bilelim.”  ( 47 / 31 )

Bu âyet-i kerimede geçen manaya göre: Yüce Hakkın, onların halini;
denemeden evvel:

–  B i l m e z..

Diye bir zanna kapılmayasın..
Aynı şekilde, yukarıda geçen hadis-i şerifte belirtilen, kalbe bakma durumu da
devamlıdır..  Yani:

–  Bakmadığı zamanlar da varmış..

Gibi bir mana akla gelmemeli..

Anlatılan manalar altında çok sırlar vardır..Onları keşfetmek,
ancak dikkati çekmek istediğimiz noktadan olur..

Her kim anlarsa, tutsun; bırakmasın..

Her kim anlattığımız mana dışında bir tevil yolu ararsa, onun mutlaka
bir boşluğa düşmesi beklenir..

Anlamaya çalış..

Burada, insanın görmesi üzerine de konuşmamız gerekecek..

Zira, bu da bilmen gereken bir mevzudur..

İnsanda bulunan görme duygusu, eşyaya bakıp görmeğe yarayan göz içindeki
idrak noktasından ibarettir..

Bu manaya göre, eşyaya tahsis edilen kalb mahallinden baktığı zaman..

Yani: Baştaki göz bebeğinden değil..

Evet.. o zaman bu görüşün adı:

– Basiret..

Olmaktadır..

İşbu basiret, aynı ile: Yüce Allah’a bağlandığı zaman, onun kadim BASAR’ı olur..

Şimdi..

Üstte anlatılan mananın sırrı sana açılırsa.. ki bu açılış; ancak Allah ile olacaktır..
İşte o zaman, eşyanın hakikatlerini olduğu gibi görürsün..
Hiç bir şey, senin gözüne kapalı kalmaz
..

Yukarıdaki cümlelerle, sana işaret etmeğe çalıştığım sırrı anlamaya bak..

O cümlelerin mana asmalarındaki perdeleri kaldır..

İşini, tamamen yüce Allah’a bırak..

Ve sensiz sen ol.. Hatta sen de olma.. Böyleki oldun: Sende tedbir eden,
Allah olur.. Ama nasıl dilerse öyle..

Yani:

–  İsimlerinin ve sıfatlarının iktiza ettiği hüküm ne ise, öyle..

Demek istiyorum..

Bu perde olan olan kabuğu at; parlak özünü görmeğe bak..

Şu âyet-i kerimenin gerçek manasını da fehmine yerleştir:

–  “Ben yüzümü, pâk olarak: Yeri ve semaları yaratana çevirdim..
Ben, müşriklerden değilim..”  ( 6 / 70 )

<– geriileri –>

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...