İnsan-ı Kamil – 21. Bölüm (Semî)

İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî


Bu eserden beklenen odur ki;

Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..

 

 21. BÖLÜM

S E M’


SEM’ : Eşyayı yüce Hakkın bilmesidir;
Bu, çekişmesiz mantık cihetleridir..

Olur onların nutku bazan lafızla;
Bazen de hal, bu nutkun dua cinsidir..

Hal, şöyle bir nutuktur Allah katında;
Fasihler mantıkı gibi geçerlidir..

 

Bil..

SEM’: İşitmek, duymak manasına gelir..
SEM’: Malum olan şeyi, anlatma yolu ile; Yüce Hakkın tecellisinden ibarettir .

Çünkü, yüce sübhan olan Allah, her işittiği şeyi, işitmeden önce bilir;
işittikten sonra da..

Durum, anlatıldığı gibi olunca.. malumda husulü yolundan, ancak ilim tecellisi kalır..
Burada malum: Hakkın kendi özü de olabilir; mahlukatı da..

Bu manayı anla..

SEM’ Allah’ın nefsî vasfıdır.. Onu, kendi özünde; kemâli için gerekli kılmıştır..

Sübhan olan yüce Allah, kendi özünün kelâmını, şanının icabı işitir.

Tıpkı: Mahlukatının kelâmını da, onların konuşma yönleri ve halleri ile işittiği gibi..

Yüce Hakkın, kelâmı yönünden, özünü işitmesi, mefhum bir manadır..

Bir de, yarattıkları cihetinden kendi özünü duyması vardır ki;
bu da isimlerinin ve sıfatlarının iktizasıdır..

Ama bu hal, onların itibarî durumlarını ve müessirleri cihetindendir..

İşittikten sonra, bir de onlara icabeti; yani: cevabı vardır..

Kendi özüne olan icabeti: Bu iktiza hükmünü taşıyanların meydana çıkarılmasıdır..
Bir de, isimlerinin ve sıfatlarının eserler yönünden zuhurudur..

Anlatılan manadan, ikinci bir işitme durumu çıkar ki, o da: Kendi zatına seçilen kullarına
Kur’an öğretmesidir.. Ama: Rahman ismi ile..

Bu kulları, Resulünün S.A. dili ile, şöyle anlatmıştır:

–  “Kur’an ehli, Allah ehli ve onun has kullarıdır..”

Anlatıldığı gibi zata bağlı olan kul: İsimlerinin, sıfatların ve zatın hitaplaşmasını işitir..

Ve.. onlara: Sıfatlara mevsuf olan bir kimsenin şanına uygun bir şekilde icabet eder..

Burada anlatılan ikinci işitme durumu, kelâma bağlı işitme durumundan,
izzet itibarı ile daha azizdir..

Birinci işitme durumu şöyle olur:

Yüce Hak, kuluna işitme sıfatını emanet olarak verince, o kul:
Allah’ın kelâmını duyar..

Ve.. duyan Allah olur..

Bu makamda; isimlerin, sıfatların zatla ve zattaki durumları nasıldır?. bilinmez…
İkinci manada işitme durumunun aksine burada ikilik yoktur..

Yani: Rahman’ın Kur’an öğrettiği zümrenin aksine..

Çünkü bu makamda, işitme sıfatı; hakikat olarak; zata bağlı bir şekilde verilir..

Bu verilişte, emanetlik durumu olmadığı gibi, ayrı bir yönden
istifade edilmiş durum da yoktur..

Bir kul için, işitme tecellisi, anlatıldığı şekilde olunca: onun için, Rahmaniyet arşı
kurulur..  Bu arşın seviyesinde Rabbı ona tecelli eder..

Kaldı ki, bu kulun durumunda yaratılmışları duymak da vardır..

Eğer anlatıldığı gibi olmasaydı:  Deyyan olan zattan, isimlerin ve sıfatların
iktiza ettiği hüküm o kula gelmezdi..

Ve onun için: Rahmanın huzurunda, Kur’an edebleri ile edeblenmek  de
mümkün olmazdı..

Yukarıda anlatılanlar, öyle manalı sözlerdir ki; ancak:

– Üdebâ-i Ümenâ-i Gurabâ..

Namları ile anılan zatlar anlarlar.. Bu zümre, tahkik makamına ulaşmış,
ferd vasfını almış kimselerdir..

Bunların kelâm duyuşu, yukarıda anlatılan ikinci kısma girer..Ve bu duyuş, sonsuzdur..
Çünkü yüce Allah’ın kelimeleri de sonsuzdur.

Anlatılan kelimeler, o kullar için, tecellilerdeki çeşitlenmelerden ibarettir..

Bunlar, isimlerin ve sıfatların kelimeleri ile zatın muhatabı olurlar..

Bu hitaplara, zatın hakikat durumu ile, devamlı icabet ederler.. Bu icabetleri ise,
sıfatlara mevsuf olan kimsenin icabeti gibi olur..

Burada, anlatılan isimler ve sıfatlar, yüce Hakka ait olarak bildiğimiz
isimler ve sıfatlar kadar değildir..

Bunların dışında, yüce Hakkın ilminde bulunan nice tercihli isimler ve sıfatlar vardır..
Bunları da, kendi katında bulunan kimse için saklamıştır..

Bu tercihli isimler, yüce Hakkın kulu ile aldığı şe’nlerdir..
Yine o tercihli isimlerin verdiği hallerdir ki: Kul Rabbı ile o hallerle olur..

Burada, haller ve şanlar üzerine bir tarif yapalım:

Haller, kula nisbet edilince, yaratılmış vasıflar olur..

Şanlar, Yüce Hakka nisbet edildiği zaman kadim bir vasıftır..

Kula ihsan edilen, isimlere ve sıfatlara ait şanlar, ancak yüce Hakkın
gaybındaki tercihli durumlardır..

Bu ince nükteyi anla..

Çünkü bu nükte, bu zamanda ender bulunan manalar arasındadır..

Kaldı ki, bu ikinci manada anlatılan kelâmı işitme durumu,
Resulüllah S.A. efendimize işaret sayılır..

Özellikle, şu âyet-i kerimeler okununca, anlatılan mana
daha iyi anlaşılmış olur:

–  “Yaratan Rabbının adı ile oku.. İnsanı bir kan pıhtısından yarattı..
Oku, Rabbın nihayetsiz kerem sahibidir.. Öyle ki, kalemi öğretti..
İnsana bilmediğini öğretti..”  ( 96 / 1-5 )

 

Yukarıda anlatılan okuma durumu, has zatların okumasıdır..
Ve onlar, Kur’an ehlidir..

– Kur’an ehli..

Demekten kasdım, onların: Zat itibarı ile, Muhammedî bir vasıf taşıdıklarını anlatmaktır..
Bu halleri ile onlar Allah ehli ve onun has kullarıdır..

İlâhi kelâmı duymaya ve onu, Allah duyuşu ile Allah’ın zatından duymaya gelelim..
Böyle bir durum:

– Fürkanı okumak..

Demektir.. Bu ise, seçme zatlara has bir okumaktır.. Bu zümreye:

– Nefsiyyûn.. Mûseviyyûn..

Tabir edilir. Bu manada, yüce Allah Musa’ya A.S. şöyle buyurdu:

–  “Ben, seni kendim için seçtim..”  ( 20 / 41 )

İşbu mana icabıdır ki, bunlara:

–  Nefsiyyûn-ı Mûseviyyûn..

Tabiri kullanılır.. Haliyle, bunlar önce anlatılan zatî Muhammedî olanların aksinedir.

Çünkü, Allah-ü Taâlâ, Resulüllah S.A. efendimize şöyle buyurdu:

–  “Sana, seb-i mesaniyi, Kur’anı Azimi verdik..”  ( 15 / 87 )

Seb-i mesani zata bağlı yedi sıfattır..

Ki bunu:  EL-  KEHF-Ü  VER-RAKİM  Fİ ŞERH-İ  BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM,
adlı eserimizde açıkladık..

Kur’an-ı Azim ise.. zattır..

İşbu manaya işaret olarak, Resulüllah S.A. efendimiz şöyle buyurdu:

–  “Kur’an ehli, Allah ehli ve onun has kullarıdır..”

NETİCE:

a)  Kur’an ehli, zat ehlidir..
b)  Fürkan ehli, nefsiyyundur..

Bu ikisi arasındaki fark ise, Habib ile kelim arasındaki fark gibidir..

Allah.. Hak söyler..

O, her şeyi bilendir..

<– geriileri –>

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...