İnsan-ı Kamil – 11. Bölüm (TEŞBİH)

                 İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî


Bu eserden beklenen odur ki;

Salik için , en yüce refikîne ileten ola..
Ama, ince, düşünceli, nazik, kibar arkadaş gibi..

 

11. BÖLÜM

TEŞBİH

 

İlâhi TEŞBİH cemal suretinden ibarettir.. Cemal-i ilâhî için manalar vardır..
Bu manalar, ilâhî isimler ve sıfatlardır..

 

Aynı şekilde, cemal-i ilâhi için suretler de vardır.. Bu suretler ise..
üstte anlatılan manaların tecelilerinden ibarettir..

Bu tecelliler ise.. dıştan görülüp tutulan şeylerle; akıl yolu ile anlaşılan şeyler üzerine
gelenlerdir.. Dıştan gelenler için, Resulüllah S.A. efendimizin:

–  “Rabbımı taze bir delikanlı suretinde gördüm..”

Hadis-i şerifini misal olarak gösterebiliriz..
Akıl yolu ile anlaşılan şeyler için:

–  “Ben, kulumun sandığı gibiyim; beni istediği gibi sanabilir..”

Manasına gelen kudsî hadisi gösterebiliriz..

Suret olarak anlattığımız bu tecellilerden muradı: TEŞBİH’tir..

Allah-ü Teâlâ,

Şüphesiz; zuhurunda cemal sureti ile görülmektedir.. Ancak, tenzih babından da,
hakkı ne ise onu alıyor.

Yüce Allah’ın daha önce tenzih hakkını tesbit ettiğin gibi  aynı şekilde
TEŞBİH hakkını da vermen gerekir..

Burada TEŞBİH üzerinde biraz duralım.. Yüce Allah için yapılan TEŞBİH
anlaşılacağı gibi; tenzihin tersidir..

İşbu TEŞBİH, gözle görülen bir şeydir..

Ne var ki, bu manayı,ehlüllahtan ancak kemâl derecesini bulanlar müşahede eder.
Bunların dışında kalan iman sahiplerine gelince, sözümüzün manası idrak edemezler..

Ancak, yüce Allah’ın güzelliğine ve cemaline ait suretlerin iktizasına göre,
taklid yollu bir imana sahip olurlar..

İşe bir başka yoldan girelim..

Bu varlıkların suretlerinden her biri, onun güzelliğini gösterir..

Bunlara baktığın zaman; tenzih gözü ile bakmaz da, TEŞBİH gözünü kullanırsan
şüphesiz yüce Allah’ın güzelliğini ve cemalini bir yüzden müşahede etmiş olursun..

Şayet, TEŞBİH suretine geçip, onlardaki yüce Allah’ın tenzih durumunu da
akıl yolu ile görürsen,
işte o zaman: Yüce Allah’ın hem cemalini hem de celâlini
müşahede etmiş olursun..

Bu durum, hem TEŞBİH’tir.. Hem de, tenzihtir..

Anlatılan manaları şu âyet-i kerime ile bağlayalım:

  “Ne yana dönerseniz, Allah’ın yüzü oradadır..”  ( 2 / 115 )

Bu âyet-i kerimedeki manayı anladıktan sonra istersen tenzih et; istersen
TEŞBİH yoluna git..

Her halinde sen, onun tecellilerine dalmış durumdasın..
Senin için ondan ayrılmanın imkânı yoktur..

Çünkü: Senin senliğin ve onda olanlar, senin kimliğindir: hüviyetindir..
Halen de böyledir.. Amel ciheti ile de böyledir; mana ciheti ile de..

Hâsılı: Tüm varlığın, onun cemal suretidir..

Halka benzer yönünde kalırsan; onun güzellik suretini müşahede etmiş olursun..
Şayet sana tenzih babında bir yol açılırsa, TEŞBİH’in gider.. Onun güzelliğine,
cemaline ve manasına suret olursun..

Şayet sana; TEŞBİH’in ve tenzihin ötesinde bir sefer nasib olursa,
ikisini de geçmiş olursun:
TEŞBİH’in ve tenzihin ötesinde bir makam alırsın..

İşbu makamın adı: ZAT’tır..

Artık her şeyi bırak öteye geç;
Temiz bulduğunu da kendine seç..

Şimdi TEŞBİH’in bir başka şeklini anlatacağız..

Bunu da bilmen lâzımdır..
Yüce Hak için, iki TEŞBİH yolu vardır:

a)  Zatî TEŞBİH..

Bu TEŞBİH şekli; dışta görülüp dokunulan mevcutların suretidir..
Hayal âleminde bulunanları da, bu dıştan görülüp dokunulan şeyler arasına kat..

Bunları, böylece: Hakk’ın zatî varlığı olduğunu TEŞBİH yollu bil..

b)  Vasfî TEŞBİH..

Bu TEŞBİH, isimlere bağlı manaların suretleridir.. Bunlar hissî şeylerden de,
hayaldekilerden de temizdir..

Bunları da, böylece: Hakkın vasıf yollu TEŞBİH’i olduğunu bil..

İkinci şıkta anlatılan suretler, zihindedir; akıl yolu ile bilinir..
His yolu ile, onlara bir şekil çizilemez.. Bir şekil çizildiği zaman, zatî TEŞBİH olur..

Çünkü, şekillenme, TEŞBİH durumunun kemâl makamıdır.. Kemâl ise..
her şeyden önce zata lâyıktır..

Vasfî TEŞBİH üzerinde biraz duralım..

Kalan Vasfî TEŞBİH için, çeşitlerin hiç biri ile, şekillenmek, mümkün değildir..
Hatta misal getirmek sureti ile de, onu şekillendirip, bir cins bulmak imkânsızdır..

Âyetlerle getirilen misal yollu şekilleri, anlatılan mana icabı zata bağlamak icab eder..

Bu manada gelen, âyetteki:

–  “Mişkât, misbah, zücâceh..”  (24/35)

Kelime manalarına bir bak..

Bu TEŞBİH, insanın suretidir.. Ve: Zatî TEŞBİH’tir..

–  “Mişkât..”  (24/35)
Kelimesinden murad: İnsanın sinesidir..

–  “Zücâceh..”  (24/35)
Kelimesinden murad: İnsanın kalbidir..

–  “Misbah..”  (24/35)
Kelimesinden murad: İnsanın sırrıdır..

Aynı âyet-i kerimede geçen diğer cümle ve kelimeleri de ele alalım..
Meselâ:

–  “Şecere-i mübareke..”  (24/35)


Kelimesinden murad: İnsanın gaybe imanıdır.. Gayb ise:
Yüce Hakkın halk suretindeki zuhurudur..

Asıl iman ise, gaybe imandır..

– “Zeytuneh..”  (24/35)

Kelimesinden murad, Mutlak hakikattır.. Bu, öyle bir hakikattır ki, onun için:

–  Her yönü ile Hakka aittir..
Diyemeyiz.. Keza onun için:

–  Her yönüyle halka aittir..
Şeklinde bir cümle de söyleyemeyiz.. Çünkü: Bu bir iman ağacıdır..

– ‘Şarkıyye değildir..'(24/35);

Cümlesinden murad: Mutlak tenzîhin gerekli oluşudur. Haliyle,
TEŞBİH yönünü buradan atmak gerekir..

– ‘Garbiyye de değildir'(24/35);
Cümlesinden murad: Tenzîhi atmak suretiyle:

– Mutlak TEŞBİH..Sözünü söylememendir..

Hasılı: Bu, öyle ince bir iştir ki: TEŞBİH kabuğu ile, tenzih özünden süzülüp gelir..

“Onun yağı olur ki..”  (24/35)
Cümlesinden murad: Kendi yakın halidir..

“Aydınlatır..”  (24/35)
Cümlesinden murad: İnsan nuru ile, yağ zulmetini kaldırmasıdır..

– “Eğer ona dokunacak olsan, ateştir..”  (24/35)
Cümlesinden murad: Açıktan ona değmenin, görmenin imkânsızlığıdır..

–  “O, nurdur..”  (24/35)
Bu cümleden murad: TEŞBİH nurudur..

–  “Nur üzerinedir..”  (24/35)
Cümlesinden murad:  İman nurudur.. Tenzih nurudur..

Hâsılı bu âyet-i kerime:

–  “Allah dilediğini nuruna ulaştırır.. Allah, insanlar için misaller getirir..
Allah her şeyi bilendir..”  (24/35)

Cümleleri ile TEŞBİH’ini tamamlar..

Bütün bu TEŞBİH’lerden murad: Zâti TEŞBİHTİR..

Her ne kadar misal yollu, zâhir olsa dahi.. bu misal onun güzel suretlerinden biridir..

Bütün bu misalleri, anlatılan manada nazara almak icab eder.. Meselâ:

–  Süt..

Diyelim.. Bu süt, rüya âleminde zâhir olduğu zaman, ilme misal olur..

Süt kendi durumu ile, ilim masasına ait suretlerden biridir.. Bu, böyledir..
Zira, her misali, temsil eden bir mümessil vardır..

Gerçekten, geçen misal; onu temsil eden suretlerden biridir.. Ancak onu gösterir..
Ve onun mana cephesini yüklüdür..

Bu manayı anla..

NETİCE: Mişkat, misbah, zücace, şecere, zeyt, şarkıye olmayışı, nurlandırması,
ateş olması,nur üstüne nur olması.. bütün bunlar, manalarıyla alındığı zaman:
Zata bağlı suretler olur..

Bu bağlılık ise.. Allah’ın zat cemalinin suretidir..

–  “Allah, her şeyi bilir..”  (24/35)
Cümlesinden anlaşılan özet mana şudur: Allah cemalinin manasını bilir..

Bu, böyledir.. Çünkü ilim: Âlimde bulunan bir ilmin mana cephesidir..

Bunları anla..

Allah.. Hak söyler.. En güzel bilen de Allah’tır..

<– geriileri –>

Check Also

İnsan-ı Kamil – Abdûlkerîm Ceylî

             İnsan-ı Kamil                                 Abdûlkerîm Ceylî              Bu eserden beklenen odur ki; Salik için , en ...