Ya Uzaylıların Yaşamını Keşfedemezsek

uzaylı1

Giderek artan bir gelişmişlikle, onyıllardır yanlız olup olmadığımızın işaretlerini bulmak için evreni araştırıyoruz. Uzay araçları, Mars’ın yüzeyinde derinlemesine incelemeler yapıyor. Bilimadamları, Satürn’ün ayı Enceladus ve Jüpiter’in ayı Europa gibi sıvı su barındırabilecek olan ümit verici yerlere özel hedefler planlıyorlar. 2018’de fırlatılması planlanan James Webb Uzay Teleskobu, astronomların, güneş sistemi dışındaki gezegenlerin atmosferlerinden kimyasal yaşam belirtisi için sonuçlar çıkartmasına olanak sağlayacak. Radyo astronomları, uzun zamandır zeki yeryüzü dışı varlıklardan gelecek iletimler için dinlemedeler. Şuana kadar hiçbir şey bulamadık. Ya bu şekilde kalırsa? Ya yüzyılın ortasına kadar, güneş sistemindeki yaşama elverişli her yeri  ziyaret edip yüzlerce milyon yıldızdaki radyo iletimlerini gizlice dinleyip güneş sistemi dışındaki gezegenleri gözetlesek ve en ufak bir yaşam belirtisi bulamasak? Ne zaman vazgeçmeli ve yalnız olduğumuza karar vermeliyiz?

Araştırmalarda yer alanlar, “hiç bir zaman” diyor. NASA’nın astrobiyoloji programından Mark Voytek, “Vazgeçmeyi gerektiren bir zamanı hayal bile edemem.” diyor. “Diğer tüm yıldızların etrafındaki bütün gezegenlere rağmen, yaşamın başka bir yerde de ortaya çıkmamış olmasını hayal etmek imkansız.” Ne de olsa bilinen evrende yaklaşık olarak her birinde 100 milyar  yıldız bulunan 100 milyar galaksi mevcut. Bu rakamlar, ziyadesiyle beklenmedik olayların bir yerlerde olabileceğine işaret ediyor- ve yaşamın başlangıcı o kadar da ihtimal dışı olmayabilir. (sayfa 37’ye bakın)

Uzaylı yaşamını bulmakta herhangi bir başarısızlık, araştırmacıların metot ve hipotezlerinden şüphe duymalarını sağlar, hedeflerinden değil. “Yaşamı nasıl tanımladığınız üzerinde çok ciddi olarak düşünmeniz gerekir. Bu, StarTrek’deki gibi, canlı bir şeye trikorderinizi doğrultup hoş, büyük bir ‘bing’  sesi duymanız gibi bir şey değil.” diyor Kanada’daki Victoria Üniversitesinden, uzaylı yaşamı araştırma konusunda yeni bir kitabın yazarı olan Jon Willis. Mesela, güneş sistemi dışındaki gezegenlerin atmosferinde su ve oksijen arayabiliriz ancak uzaylı yaşamında bu moleküllerin gerekli olduğuna dair bir garanti yok. Dünya dışı bir medeniyetten ulaşabilecek radio sinyallerine kulak verebiliriz fakat bilmediğimiz, daha iyi bir iletişim metodları olmadığını kim söyleyebilir?

Güneş sisteminin dışında bir gezegende yaşam olsa bile, tüm atmosferi değiştirecek kadar çok olmadığı sürece bunu bilmemize pek imkan yok. Eğer günümüzdeki incelemelerin söyleyebileceği bir şey yoksa, araştırmacıların bir dahaki sefer için daha hassas yollar bulmak üzere, planlama evrelerine geri dönüp daha iyi projeler tasarlamaları gerekecek.

Tabiiki yanılıyor olabilirler. Belki de hiç umulmadık bir şekilde bir kereye mahsus olup, hayrette bırakacak kadar tamamıyla yalnızız. Eğer böyleyse, bilim insanları, yaşam orjininin gerektirdiği şartlar ve Dünyayı neyin bu kadar eşsiz kıldığı hakkındaki fikirlerini yeniden gözden geçirmek durumunda kalabilirler. Ve Willis, bu çok önemli bir yükümlülük getirir diyor. “Eğer evren gerçekten kimsesiz ise ve başlangıç biz isek, birbirimizi öldürmemek gibi çok büyük bir sorumluluğumuz var.”

Bob Holmes
Çeviren: Sena Erkan
https://www.newscientist.com/round-up/world-2076/?utm_campaign=Echobox&utm_medium=Social&utm_source=Twitter&cmpid=SOC|NSNS|2016-Echobox#link_time=1479488808

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu