Hastalarının Acılarını “Gerçek” Anlamda Hisseden Doktorun Hikâyesi

Massachusetts Genel Hastanesi- Joel Salinas Hastası ile

Joel Salinas için, müzik renkleri yaratır, sayılar kişiliğe sahiptir ve başka bir kişinin acısını neredeyse kendi hissiymiş gibi hisseder. Salinas, Tıp Fakültesine gidene kadar da herkesin dünyayı deneyimlemesinin bu şekilde olduğunu düşünüyordu..

Joel Salinas hastanenin tuvaletine koşarak girer ve öğürerek kusar. Tıp fakültesi 3.sınıfa giden öğrenci Joel Salinas, yüzünü yıkarken aynada soluk görünüsüne bakıp, yaşamayı diler.

O sıralarda kendisi henüz bilmez ama “ayna dokunuşu sinestezisi (ayna tepkisi)” diye bir duruma sahiptir. Birisinin acı çektiğini gördüğü, hattâ dokunma hissini deneyimlediği her sefer kendisi de tıpkı o karşısındaki kişi gibi aynı acıyı gerçek anlamda çekmekte, beyni bedeninde aynı hissi yeniden yaratmaktadır. Ve 2008’de o gün, birisini ölürken izler.

Salinas:“Birisi kalp krizi geçiriyordu ve bu duruma hazırlıksız yakalandım. O kişinin göğsüne masaj yapıldığını gördüm ve bir anda kendimi yerdeki linolyum döşemenin üzerinde buldum ve göğsüme masaj yapıldığını hissettim. Boğazımı parçalarcasına içeri giren solunum tübünü hissettim.”

30 dakika sonra hastanın öldüğü söylendiğinde, Salinas, tuhaf, garip bir sessizlik deneyimler.

Salinas: “Fiziksel olarak tam olarak yok olduğumu hissettim. Bu çok korkutucu idi. Bu tıpkı bir klimanın olduğu bir odada olup, klimanın aniden kapatılması gibi bir şeydi.”

Tuvalete kaçıp, orada kendi kendine ölmediğine dair telkinde bulunur ve kendisine bir daha bu kadar kuvvetli bir tepki vermeyeceğine dair söz verir.

Salinas Tıp Falütesine gireden kardeşi ile..

“Sinestezi” birleşik duyu anlamına gelir ve bir duyunun başka bir duyuyu algılamasıdır. Bu öyle bir şeydir ki; bir ya da birden fazla duyu, ayrı ayrı deneyimlenmek yerine bir başka duyu ile bileşik hale gelir. Örneğin; bazı insanlar müziği duyduklarında, tad alma deneyimini yaşarlar, bazıları da harf ve numaralara baktıklarında, renkleri deneyimlerler.

Salinas, Florida’da gittiği ilkokulda çalan zil sesini, mavi ya da sarı zil şeklinde algılar.

Salinas: “Okulda boyama yaparken, benim B’min sadece doğru turuncu tonunda olduğundan ve okul numaramım da sarı olması gerektiğinden o kadar emindim ki..  Toplamalardan sezgisel bir anlam çıkaramıyordum. Bendeki 2 rakamı, kırmızı ve bir anneye işaretti ve 4 rakamı da benim için mavi ve dostane bir kişiydi. Dolayısıyla, nasıl 2 artı 2 = 4 ederdi ki?!?…

Bununla birlikte, renklerin ondaki çağrışımı, bilgiyi hatırlamasına yardımcı olmuş ve onu kelime ve hecelemede berecikli bir öğrenci yapmıştır.

Salians, annesi ile birlikte. Sinestezi onun arkadaş edinmesini etkiler

Salinas, akranları ile uyum sağlamakta oldukça güçlük çeker ve annesine neden kimsenin kendisini sevmediğini sık sık sorduğunu hatırlar. Tek problemi, sarılmalara karşı aşırı derecede dostane cevap vermesidir.

2017 yılında yazdığı kitabı “Ayna Dokunuşu-Mirror Touch”’da, bu sarılmanın tümüyle yoğun, insanı içine alan bir şey olduğunu dile getirir.

Sarılmanın ona sıcak ve güvenli hissetmesine sebep olduğunu ve onu “simli, gümüşümsü mavilik” şeklinde tanımlar, bu tıpkı ona ilham veren 4 rakamında hissettiği duygu gibidir.

Ama diğer çocuklara sarıldığında, çocuklar bunu genellikle garip karşılarlar.

Arkadaşları tarafından sık sık reddedilen Salinas, kendi içine çekilir. Ekrandaki her dokunuş ve hareketin hissini tüm bedeni ile hissedip, aynalama yapmaktan zevk aldığı için de saatlerce TV seyreder..

Salinas: “Çizgi karakter olan Road Runner dilini sıkıştırdığında ya da diğer bir çizgi karakter Coyote’ye bir kamyon çarptığında, aynı hisler ben de oluşuyordu. Dilimi sıkışmış ve bana kamyon çapmış gibi hissediyordum.”

Salinas TV seyrederek büyür.

Salinas bu ortak, aynıyla paylaşılan duyusal deneyim nedeniyle, gençliğini başkalarının iyi hissetmesine adar, onların iyi hissetmesi, kendisinin iyi hissetmesidir. Kendisini başkalarına şifa vermeye, iyileştirmeye kaptırmış bulur ve böylelikle de tıp alanında bir kariyer yapmaya karar verir.

2005 yılında Hindistan’a yaptığı bir seyahate kadar, herkesin dünyayı kendisi gibi deneyimlediğini düşünür. Ancak Hindistan’a yaptığı bu seyahatle bunu böyle olmadığını görür. Bir tıp öğrencisi, renkleri harflerle algılayan bir grup insanı tanımladığında, Salinas ona bunun çoğu insan için geçerli olduğunu dile getirir..

Salinas: “Bana baktı ve şöyle dedi: Bu kesinlikle herkes için geçerli değil!”..”

Ancak, bunun böyle olduğunu anlamanın Salinas’a, çalışmasının sonraki aşamalarında ortaya çıkacak zorlu deneyimlere hazırlanmada bir yardımı dokunmayacaktır.

Salians: “Tıp Fakültesindeyken “Ayna-Dokunuşu Ağrısı” ile  fiziksel travmanın aşırı derecedeki örneklerini görmeye başladığımda, bu, çok daha fazla canlı bir hal almıştı.”

Genç bir çocuğun ameliyat masasında karnının kesildiğini gördüğünde kendisinde de sanki kendi karnı da kesiliyor gibi bir ağrı hisseder ve çocuğun iç organlarının kesildiğini gördüğünde hissetitği şeyi “acı ve ağrıdan kıvranmak” şeklinde tarif eder.

Sonunda bir gün bir hastanın öldüğünü görüp de hastane tuvaletinde kusmaya başladığında, eğer doktor olarak devam edecekse, bu durumla baş etmek için bazı teknikler bulmak zorunda olduğunu anlar.

Salinas, “ayna dokunuşu hissi”nin, şaşırdığı zaman ya da gözlemlediği kişinin fiziksel olarak kendisine benzediği durumlarda daha canlı ve yoğun olduğunu tespit eder ve böylece kendini bu gibi durumlara karşı hazırlamaya başlar.

Salians: “Bir hastanın koluna ya da yakasına odaklanmaya ya da kendimi kendi vücuduma odaklı tutmaya çalışıyordum.”

Ancak, “hiper/aşırı empati”nin de hastalara çok yardımı dokunduğunun da farkına varır. Hastalar susadıklarında ya da açı çektiklerinde, onların en ufak yüz ya da vücut hareketlerinden bunu hemen anlar..

Salinas: “Hastalarım iyi olmasında benim de payım oluyor. Çünkü, onların iyi olması demek benim de iyi olmam demek anlamına geliyor. Hastanede yalnız yatan bir hasta ile aynı ortamda bulunmak, ve bu ortamda yaşamak benim için çok şey ifade ediyor.”

Salinas Tıp Fakültesi Mezuniyet Günü

Sienstezi araştırmaları, 2007 yılında daha ilk aşamalarındadır ve Salinas önde gelen uzman nörologlardan biri olan doktor V S Ramachandran’ı ziyaret eder ve bazı testlerde yer almak ister.

Salinas, birisine dokunulduğunu gördüğünde kendisine de dokunulduğunu hissetmenin adının “ayna dokunuşu” denilen ve yeni keşfedilen sinestezinin bir türü olduğunu öğrenir. Michael Banissy’nin liderliğinde yapılan bir araştırmaya göre; nüfusun %1.6’sını bu durumu yaşayabilmektedir.

Salinas, ayrıca, kendi kızkardeşinin de bazı harfleri renkli algıladığını ve anne ve erkek kardeşinin de “ayna dokunuşu”na benzer deneyimlere sahip olduğunu da keşfeder.

Bilim insanlarına göre, bizler “sineztezi” ile doğuyoruz. Yakın zamanda yapılan bir araştırmada, yeni doğan bebeklerin farklı şekilleri farklı renklerle ilişkilendirdikleri tespit edilir. Ancak, bu bileşen, birbiriyle ilişkilendirilen duyular, beynimizde “budama-pruning” diye bilinen bir süreçte gereksiz bağlantılar olarak tespit edilmekte ve beynimiz tarafından ortadan kaldırılmakta ve dolayısıyla çoğu insanda bu yok olmaktadır.

Salinas: “Sinesteziye sahip olan insanların neden böyle olduklarına dair bir hipotez de; bu “budama-pruning” işlemi sırasında beyinde bir hata oluşması ve sonuçta da aşırı bağlantılar kurulması.”

Harvard Tıp Fakültesi’nden mezun olan ve şimdilerde Massachusetts Tam Teşekküllü Hastane’de doktor olan Salinas, bu konuya ilgilinin ve araştırmanın artmasıyla birlikte deneyimleri hakkında konuşmanın daha kolay olduğunu dile getirir.

Salinas: “Daha önceleri garip veya farklı ya da yalancı olarak algılanma riskim vardı. Ancak, şimdi bu durumu gerçek bir şey olarak savunabilirim.”

Salians, Londra’daki Wellcome Collection’a “ayna dokunuşu” hakkında film yapan sanatçı Daria Martin’le röportaj yapmayı kabul eder.

Martin: “İnsanların beş duyuya sahip olduklarını düşünürüz: Ses, görme, koku, tat ve dokunma. Bunun ötesinde, acı ve ısı-sıcaklık gibi bilimsel olarak kabul görülmüş pek çok duyu mevcuttur. Sinestezi, de buna dahil olabilir.”

Martin, sineztezinin “ayna dokunuşu” şeklinin görme ile ilgili kısmına dair iki film yapar.Bu duruma sahip olan bir kısım insanla röportaj yapar ve Salians’ı da bu röportaj yaptığı kişilerden biri olan Liverpool’dan Fiona Torrance ile tanıştırır.

Salinas: “Deneyimlerimiz şaşırtıcı derecede benzerdi, ancak o bazı fiziksel deneyimlerden bana göre daha fazla etkilenmişe benziyordu. Örneğin; bir gün arabanın içinde oturuken, arabanın yanından geçen bir kişiye yumruk atılır ve bu durumu aynayalayan Fiona, bunu fiziksel ve çok canlı şekilde aynıyla hisseder ve bu da onun fenalık geçirip, bayılmasına neden olur.”

Salinas, diğer sinesteziye sahip olanlarla buluşup, semptomları keşfedip, konuştuklarında, kendilerini çok daha “normal” hissettiklerini dile getirir.

Ancak, sinestezinin bir rahatsızlık olarak düşünülmemesi gerektiğinin de altını çizer.

Salinas: “Ben bunu nimet ya da lanet olarak görmüyorum… Hayatımı sinestezi olmadan hayâl bile edemiyorum. O olmadan şuanda olduğum kişi olamazdım.”

Çeviren : AylinER
https://www.bbc.co.uk/news/amp/stories-43572639?__twitter_impression=true

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu