Algoritmalar Dünyamızı Yönetiyor

algoritma1

Bugünlerde herkesin diline dolanmış bir kelime de “algoritma”. Algoritma, teknik anlamda sayısal, hesaba dayalı bir formüldür ama bu, bizim davranışlarımızı tahmin eden bir formül haline gelmiştir. Amazon ve Netflix’in, müşterilerinin hangi kitabı okumayı isteyeceklerine ya da hangi filmi ve TV şovlarını seyretmek isteyebileceklerine dair algoritmaları vardır.

Facebook’un kullanıcısının hangi haberi takip etmek isteyebileceğine dair algoritması var. Match.com ve OkCUpid gibi Eş Bulma siteleri de sizin kime aşık olabilceğinizi tahmin eden algoritmaları var. Google’ınki ise hepsinin içindeki en ünlü olanı. Araştırma kelimesini yazdığımız anda ne istediğimizi tahmin eden bir algoritmaya sahip. Bilim insanlarından bir tanesi bunu şu şekilde dile getiriyor: “Algoritmalar dünyayı yönetiyor.”

Ancak, bu kuralla ilgili bir problem var. Algoritmalar geçmişe dayalı oldukları için, sadece önceden hazırlanmış tepkileri tahmin ediyorlar. Onlar bize yeni, şaşırtıcı, meydan okuyucu ya da farklı olanı sunamıyor. Fark, onları ekarte etme üzere dizyan edilmesi. Doğrusu, onlar kof bir yaşam sunuyorlar.

algoritma2

İşle ilgili olarak düşünüldüğünde, sadece mükemmel bir şekilde iyi değil, mükemmel. Algoritmalar, pazarlamanın kutsal değeri. Arkasında yatan tüm fikir, her birimize ne istediğimizi zaten bildiğimiz şeyi tam olarak vermesi: şirketler için ve bizim için tahminlerden kurtulmak.

Netflix, House of Cards dizisinden önce bir algoritma düzenledi; sevilen yönetmen David Fincher, sevilen oyuncu Kevin Spacey ve sevilen politik entrikayı biraraya getirerek, seyircinin zevkine göre bunları uydurdu ve ortaya başarılı bir program çıktı

Başka bir matematikçi de hit şarkıların çeşitli bileşenlerini tanımlayan bir algoritma buldu.Bu tahmine göre kimse henüz bir şarkı yazmasa da, bu formül hangi şarkıların hit olacağını tahmin edebiliyor.

Facebook tarafından hesaplanan bir başka algoritma da, önceden belirlenmiş ilgilendiğin konularla karşılaşman için düzenlenmiş News Feed (Haber-İçerik Akışı) aracılığıyla sana hikayeler-makaleler yolluyor.Bir başka algoritma da CRUSH adlı IBM’den gelen. Bu algoritma, Steven Spielberg’in fütürist bilim kurgu filmi “Azınlık Raporu”nda Tom Cruise’un bir sonraki suçun nerede işleneceğini tahmin etmesindeki gibi bir durumun kopyası.

Peki, tahmin edilen sonuçları yaşamda kullanmanın nesi yanlış? Muhtemelen beğenmeyeceğimiz TV şovlarını ya da müzik albümlerini ve yeni makaleleri önceden ayıklamanın ya da polisin bir sonraki suçun nerede işlenebileceğine odaklanmasının nesi yanlış?

algoritma3

Yanlış olan şu: Bunlar bize zaten deneyimlediklerimizi beslemeye devam eden kapalı bir döngü sunuyor. Her birimizi ve daha geniş kültürü daire içinde dönüp dolaşan bir bot haline getiriyor.

Mad Men (Çılgın Adamlar) dizisini ele alın. Şovun yaratıcısı ve sürekli yazarı Matt Weiner ya da John Hamm ya da bir reklam dizisini sevip sevmeyeceğimizi biliyor olmamız mümkün olamayacaktık. Çünkü, Weiner’ın dizisini hiç görmemiştik ya da onun hakkında fazla bir şey bilmiyorduk. Algoritmik olarak, en azından, geçmiş,daha önce görülmemiş bir şeye giriş olamazdı, tıpkı Mad Men’de olduğu gibi.

Benzer bir şekilde, eğer sevdiğiniz bir müziği ya da zaten sevdiğiniz müzikal konfigürasyonu sadece seçecek olursanız,  rutininizden çıkmazsınız. Bu şu demek; 1950’lerde rock’n roll’dan, 1960’larda Beatles’dan, 1990’larda hip hoptan kendinizi uzak tuttuğunuz anlamına gelirdi.

Öngörücü plolis çalışması olan IBM CRUSH bile sistemde bir önyargı oluşturmuştur. Oxford Üniversitesi Sibergüvenlik Merkezi’nin yardımcı yöneticisi Ian Brown Guardain gazatesine şunu açıklıyor: “Polis tarafından orantısız bir şekilde durdurulan bir grup varsa, bu gibi taktikler, onların hedef gösterildiği algısını sadece büyütebilir. Şimdiden bu tarz düşüncenin sonuçlarını ekmekteyiz.”

algoritma4

1980 ve 1990 doğumlu nesil üzerinde yakın zamanda yapılan Pew Araştırma anketine göre; Bu neslin internet kullanan %61’i Facebook’u en baş haber kaynağı olarak kullanmakta. Ama işte problem: Haber Akışı(News Feed) algoritmik olarak düzenlendiği için, kullanıcılar sadece kendilerininin meyilli oldukları ilgi alanlarına ait haberlerle karşılaşıyorlar.

Facebook bunun böyle olmadığını göstermek için çok çaba sarf etse de, Haber Akışının (News Feed) Etkileri hakkında bilim insanlarının yaptığı bir araştırmaya göre; facebook kullanıcıları sadece kendi güvenli bölgesi dışındaki herhangi bir fikre ulaşamadığı gibi, ayrıca, bu yolla haberleri elde eden bireyler arasında da daha çok kutuplaşma olmakta. Bu bilim insalarından bir tanesi olan Christian Sandvig,Washington Post gazetesine şu açıklamayı yapıyor: “Facebook’ta ayrıcılık ve kutuplaşma oluşuyor ve Haber Akışı (News Feed) iyileştirmesi algoritması kısmen bu şeyleri hızlandırmakta. Algoritmalar, peşin hüküm, önyargıdan sıyrılmış topluluklar yaratmıyor. Onlar bunları kuvvetlendiren izolasyonlar yaratıyor!”

Algoritmalar katlanarak artmaya devam ederken, bu kendi halinden memnun izolasyon çok da küçüksenecek bir durum değil. Algoritmalar, pazarlamada, suç önlemede ve hattâ romatizmde yerini alabilir, bunu yaparken onlar, ayrıca, yaşamın kendisine dair tahminleri de ortaya çıkarıyor. Yaşam servüvenini ,en azından pek çoğumuz için, tahmine, belirsizliğe, yeni ve bilinmeze dayalıdır.Hayatın çoğu savrulmadan ibarettir.Hem harika, hem berbat olan tüm bu ihtimaller olmadan, bizler kültürel bir Groundhog’s Day’de (Film: her sabah uyandığında hep aynı günüyaşamak zorunda olan bir adamın hikayesi )gibi yaşarız ve aynı filmde olduğu gibi kapana kısılı hissederiz.

Bizi rahatsız etmeyecek şekilde kendi isteklerimiz doğrultusunda düzenlenen bir dünya için bir sıfat var. Bu kelime: ”narsistik”.  Algortimalar istediğimiz şeyi bize vermek için bir yol olabilir. Ama kendi imajımıza göre dünyayı şekillendirmemizde de bir yol. Bu öngörülebilirliği oluşturuyor ve bu da köreltici oluyor.

 Botumuz daire çizip duruyor, zaten görmüş olduğumuz manzarayı bize gösterip duruyor, başka bir şey göstermiyor. Dolayısıyla, algoritmalar, dünyayı yönetiyor, onların yönettiği dünya da daralmış bir dünya haline geliyor.

Çeviren : AylinER
http://blogs.reuters.com/great-debate/2015/06/07/based-on-what-youve-recently-read-you-may-also-enjoy-this-column/

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu