Zaman Nasıl Oluyor da Uçup Gidiyor

9/11 terörist saldırılarından kurtulanlarla defalarca röportajlar yapıldı. Aslında bunu hatırlayacak yaşta olanlar için tarih daha dün gibi. Ama olanlar dün olmadı. Üzerinden neredeyse 20 yıl geçti. Bu süre içinde 3 yaşındaki çocuklar yetişkin oldular. Sadece birkaç kişide olan Blackburry telefonalrın yerini, nerdeyse herkeste bulunan akıllı telefonlar aldı. Facebook, Twitter ve LinkedIn sanki ezelden beri bizimleymiş gibi hayatımızın parçası oldular.

Yaşlandıkça zaman daha da hızlı akıyor gibi gelir. 5 yaşındayken Christmas’ın gelmesi yıllar sürüyor gibiydi çünkü dilek listemizdeki dileklerin gerçekleşmesi için sabırsızca bekliyorduk. Ama 50 yaşına geldiğimizde şöyle deriz: “Yine mi Christmas. Ne çabuk!” Tabiki bir yılın 365 gün sürdüğünü biliyoruz ve tabiki de hergün 24 saat. Ama yine de böyle hissetmediğimizi hepimiz biliriz.

Peki neden bazı şeyler daha dün olmuş gibi gelirken, bazı şeyler ise çok eskiden olmuş gibi gelir? Neden yaşlandıkça zaman daha hızlı akıyormuş gibi gelir? Neden beynimiz koşullara ve somut olaylara dayalı olarak zaman algısını çarpıtır.

Psikologlar insan beyninin bu özelliğini uzun zamandır biliyorlar ve bunun nedeniyle ilgili teoriler ortaya atıyolar. 1890 da William James, “Psikolojinin Temelleri” isimli yazısında bu fenomenin nedeninin, yaşlandıkça hayatın daha sıkıcı olmasından kaynaklandığını söyledi. Başka bir deyişle, yaşlandıkça gittikçe daha az olaya “hatırlamaya değer” etiketi vuruyoruz. Ne kadar genç isek, o kadar çok ilk defa deneyimlediğimiz şey olur. Çocukken neredeyse her anımız orijinal, yeni deneyimler ile dopdoludur. Ergenlik ve yetişkinlik döneminde, yaşam daha fazla alışkanlıklar üzerine kuruludur, ama yine de pek çok “ilk” yaşanır.- ilk öpücük, ilk araba, ilk ev. Daha ileriki yaşlarla ilgili olarak James, yaşamın heyecanıyla ilgili daha kasvetli bir resim çiziyor: Günler, haftalar ve yıllar artık daha sakin ve boş geçer. Çünkü James’in teorisine göre, kendine özgü, benzersiz bir önem atfetmez hiç bir şey. Günlerimiz hızla birbiri ardına geçer gider.

Bir diğer teori ise Fransız psikolog Pierre Janet tarafından 1877de ilk defa ortaya atılan “oran teorisi”dir. Buna göre, günlerin daha hızlı geçip gittiğini sanmamızın nedeni, günlerin tüm hayatımızda gittikçe daha da az oranda eş değere sahip olmasıdır. Mesela, 1 yıl, 5 yaşındaki bir çocuğun ⅕ yaşam süresidir. Bu yüzden bu çocuğa göre 1 yıl sonsuzluk gibidir. Buna karşın 40 yaşında birine göre 1 yıl sadece 1/40 bir zaman sürecidir.

Oran teorisi her ne kadar bu fenomenle ilgili olarak kısmi bir açıklama yapsa da, insanların gerçek deneyimleriyle pek ölçüşmemektedir. Münih Üniversitesi’nde yapılan bir çalışmada deneklere “sizin için son 10 yıl ne kadar çabuk geçti?” sorusu soruldu. Tüm yaşlarda insanlar, bu sürecin sanki 10 yıldan daha kısa sürede geçip gitmiş gibi geldiğini söyledi. Yaşlar ilerledikçe, 10 yıllık sürenin hissedilişi daha da kısaldı. Ama bu eğilim 50 yaş üstündekilerde büyük ölçüde dağıldı. 50 yaş üstündeki insanlar, normal bir “10 yıl”dan çok daha kısa olarak 10 yıl deneyimlediler. Ama algılanan sürenin tahmini geçişi (akışı) o kadar azalmadı. Başka bir deyişle, yaşam süresi oranı azalmaya devam etti ama zamanın hızlanmasının algılanışı aynı miktarda artmadı; ki “oran teorisi” ne göre artması gerekirdi.

Münih  Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, 50 yaşın neden algılanan zaman hızının yavaşladığı bir yaş olduğuna dair bir varsayımda bulundular: Zaman eski bir atasözünün söylediği gibi sadece “eğlendiğimiz zamanlarda” uçup gitmez. Meşgul olduğumuz zamanlar için de bu geçerlidir. 50 yaşındaki biri 25 yaşındakine göre zamanın geçişini daha hızlı olarak algılar çünkü yaşamda ve işte daha fazla sorumlulukları vardır. Gün içinde herşeyin yapılabilmesi için asla yeterince zaman olmaz. Zaman akışının hızlı olarak algılanması, ilk olarak orta yaşlarda başlar çünkü kariyerlerimizde ilerledikçe meşguliyetimiz de artmaktadır ve büyüyen çocuklarımızla daha fazla ilgilenmemiz gerekmektedir. 50 yaş sonrasında ise kariyerlerimizde zirve noktaya gelmiş ve çocuklarımız ise birer birey olmuşlardır.

Algılanan zamanı yavaşlatmak istiyorsanız, araştırmacıların “aldatıcı zaman” dediği alanda kalmalısınız. Çok ilginçtir ki, bu ruhani liderlerin “şimdiki an”, “şu an” dedikleri şeye çok benzerdir. Psikologlar, yaptığımız şeye ve an içinde olana tamamen odaklandığımızda, zamanın yavaşladığını, deneyimin ise daha yoğun yaşandığını belirtiyorlar. Küçük çocukalr neredeyse tamamen bu mental alanda yaşıyorlar. Dolayısıyla zamanın geçmişi ya da şu an’ı yoktur; zaman sonsuzdur onlar için. Diğer taraftan yaşlılar, şimdiki zaman dışında her yerde gibidirler. Gün içinde yapılması gerekenleri düşünerek çok zaman harcarlar. Bir arkadaşlarının 2 hafta önce söylediği üzücü şey üzerinde düşünerek tekrar o zamanı yaşarlar.

Peki bu durum, 9/11 gibi büyük olaylarla ortaya çıkan zamanın çarpıtılmasını nasıl açıklar? Neden bu olay daha dün olmuş gibi geliyorken aynı zamanda olan diğer olaylar çok uzak geliyor? Bu muhtemelen, anılarımızın negatif deneyimleri işleme biçimiyle alakalı. Sıradışı herhangi bir olay, anılarınız arasında öne çıkacaktır, ama negatif olanlar, özellikle de sizde çok korku yaratan olaylar, çok daha ayrıntılı olarak öne çıkacaktır.

Beyin uzmanları bunun bir kaç nedenden dolayı doğru olduğunu düşünüyorlar. İlk olarak, bu bir hayatta kalma adaptasyonu. Atalarımız tehlikelerden kaçabilmek için, tehlikenin nerelerde saklı olduğunu hatırlamak zorundaydılar. İkinci olarak, aklımızın bu olayları işleyebilmesi, anlam çıkarabilmesi ve bunları dünyayı anlayışımızla entegre edebilmesi gerekir. Dolayısıyla, 9/11 daha dün olmuş gibi gelir çünkü zihnimiz hala bilinçte ve bilinç altında trajediyi işlemden geçirmeye devam etmektedir. Her ikisi de hayatta kalabilmek ve dünyadaki yerimizi algılayabilmek içindir.

Aynı şey bireysel olarak da geçerlidir. Sürpriz olaylar, ki buna evlilik teklifi almak veya bir ödül kazanmak gibi pozitif olanlar da dahildir, aklımızda çok daha canlı olarak yer edecektir. Beynimiz hayatın zor zamanlarını, mesela zorba insanlarla mücadeleler, araba kazaları, zorlu ayrılıklar, hem ön tarafta hem de merkezde tutmak isteyecektir çünkü devam eden psikolojik sonuçlarıyla ilgilenmesi gerekmektedir.

Baylor Tıp Fakültesi’nde Algı ve Aksiyon Laboratuvarı müdürü olan David Eagleman, insan beyninin bu özelliğini fizyolojik açıdan ele aldı. Elektronik dergi Edge için yazdığı bir makalede, farklı duyusal bilgilerin, beynin farklı yapıları tarafından algılandığını belirtti.

Bu yüzden beyin, her bir deneyimin parçalarını yeniden oluşturmak zorundadır ki böylelikle bütünsel olarak bir anlam ifade etsinler. Detaylar anlamlandıramayacağımız kadar saçma olmadığı sürece, erken yaşlarda bile bunu yapabiliyoruz. Yeniden yapılandırmakta zorlandıklarımız, Eagleman’ın deyimiyle “zaman illüzyonu”na dönüşür. Zaman illüzyonu da optik illüzyona benzer ama görsel bilgi yerine burada zaman bilgisi söz konusudur.  Eagleman: “Zaman algısı da tıpkı görsel algı gibi, beynin yarattığı bir şeydir ve deneyerek manipüle etmek son derece kolaydır. Hepimiz, gerçekte olduğundan farklı görünen şeylerden oluşan görsel illüzyonları biliyoruz. Daha az bilinen şey ise zamanla ilgili illüzyonlardır. Zaman illüzyonlarını aramaya başladığınızda, her yerde görünmeye başlarlar.”

Optik illüzyonlara baktığımızda, beynimizin tüm görsel bilgiyi somut olarak dönüştürme yeteneğini bozan çelişkili bilgi verilir. Zamanla ilgili illüzyonlarda, beynimizin zamanı yeniden yapılandırma yeteneği bozulur ve dolayısıyla gerçeklikle hiç uyuşmayan bozunmuş bir zaman versiyonuyla karşı karşıya kalırız.

İnsan beyninin zamanı algılamasıyla ilgili bilinen bir şey daha var: insanların her yerde eğilimleri aynı. Zaman-algı çalışmalarının sonuçları Alman, Avusturya, Hollanda, Japon ve Yeni Zellenda katılımcıları arasında aynıydı. Hepsi yaşla beraber zamanın hızlandığını ve sürpriz olaylar yaşadıklarında ise zamanın bozunduğunu deneyimlediler. Bu da konunun kültürel farklılıkların ortaya attığı bir şey değil, beyin tabanlı bir fenomen olduğunu gösterir. Sinir bilimciler, bilincin yapısıyla ve zaman-uzay sürecinde beynin varoluşuyla ilgili gizemleri çözdükçe beynin zamanı algılayışıyla ilgili daha pek çok soru ortaya atılacaktır.

Çeviren : Sıdıka ÖZEMRE
https://brainworldmagazine.com/time-flies-growing-growing-older-perception-time/

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu