Tanrılar Olabilir miyiz?

 

Bizler meraklı türleriz, ve merakımız, bizlerin evrendeki yerimiz hakkında ilginç fikirlere kapılmamıza yol açar; tanrılar, evrim, kuantum bilinç ve çoklu evrenler…

Ama belki de bu konularan en ilgi çekeni ve merak uyandıranı; evrenin gerçek olmadığı ve bizlerin üstün akıl tarafından bir bilgisayar simulasyonu içinde yaratılmış olmamız. Aslında, bu fikrin yaratıcısı felsefeci Nick Bostrom’a göre, bu belki de varoluşumuz hakkındaki en uygun açıklama.

Bu iddia ne kadar akla yatkın olursa olsun, bu baştan çıkarıcı bir soruyu da beraberinde getiriyor: “Bunun gibi bir simulasyon yaratabilir miyiz?, “Bizler, evrende kendi yerlerini sorgulayacak kadar akıllı olan varlıkların yaşadığı sanal evrenin, tanrıları olabilir miyiz?”

Bunun için ilk olarak, bir insan gibi, aynı çeşitlilikteki entellektüel işleri yapıp, yürütecek sanal bir zeka yaratmak gerekmekte. Londra Imperial Koleji Bilişsel Robot Bilimci Murray Shanahan’a göre, on yıllar alacağını düşünse de bunun olmamasını düşüenebileeceğimiz hiç bir neden olmadığını söylüyor. Murray Shanahan:  “Beyin hakkında sihirli hiç bir şey yok; Fizik sınırının ötesine geçemiyor. Dolayısıyla, bizim yapabileceğimiz herhangi bir şeyi yapabilen fiziksel anlamda bir varlığı yaratmak mümkün.”

Ancak, bir beyin yaratmak için kaba programlama gücünden çok daha fazla şey gerekli. Londra Üniversite Koleji’nden Peter Bentley şunu ifade ediyor: “Önemli olan şey; yapı, kalıp, bağlantılar ve bizlerin de bunları üretmek için yeterli beyin blueprinti-şablonu yok.” Ancak, Avrupa Birliğinde yürütülen İnsan Beyin Projesi adı altındaki on yıllık proje kapsamında bu konu üzerinde çalışmalar yapılmakta.

 Bu arada daha basit beyinler çoktan simule edilmiş durumdalar. Open Worm (Açık Solucan) Projesi diye adlandırılan projede çok küçük iplik kurdu olan 302 nöronu olan basit gelişmemiş bir sinir sistemine sahip kancalıkurt C.Elegans’ın  sanal-dijital versiyonun oluşturmada  sona geliniyor. Bu göreceli basitlik ve yalınlık, kendi hücreleri arasındaki tüm bağlantıları göstermekte ve böylelikle de tüm davranış repetuvarı haritalanıp, simule edilebilmekte.

 Open Worm(Açık Solucan) Projesi”nde yer alan SanDiego, Kaliforniya’dan Stephen Larson bu konuda şunu söylüyor: “Bu bizi tamamen “akıllıyaşam” tarzı  beyin simulasyonuna mı taşımakta? Bu çalışma bu yöndeki ilk adım olabilir.”

 Ancak, sanal bir beyin, evrendeki yerini sorgulamayı bırakın, kendi kendine herhangi bir şey öğrenemez. Onun çeşitli duyulara ve etkileşimde olacağı bir çevreye ihtiyacı vardır. Şuandaki mevcut teknolojinin bunu sağlaması için epey bir yolu var. Bentley: “Sadece bir atomun etrafındaki elektron kümesini hesaplamak için bile bir süper bilgisayara ihtiyacımız var ve dünya üzerinde de epeyce atom mevcut!” Neyse ki amaç; evren hakkında bildiğimiz herşeyi yeniden yaratmak değil, ama simule edilmiş-sahte varlıkların dişine dokunur zenginlikte birşeyler elde etmek. Belki de simule edilmiş toprağa bazı fosilleri gömerek, yaratımlarımızla hedeften şaşmaya karar verebiliriz.

Eğer ve o noktaya  gelirsek, bu gibi yaratılmışlara nasıl davaranmalıyız? Ne çeşit tanrılar olabiliriz? Belki de kaprisli bir tanrı: “The Sims” adlı video oyunundaki karakterleri sadist bir şekilde öldürmeye kendilerini adamış internet sayfaları mevcut!

Ancak, yarattıklarımızı takdir ediyorsak eğer, Eski Ahit stili gazap, daha nazik bir yaklaşım sunabilir. Bentley:“Software-yazılım programı, bilgisayarınızın elektroniği içindeki belirli kalıplarda çok çabuk hareket eden bir demet elektrondur,(bir çeşit lepton) peki siz nesiniz? Sizler de bir demet quark ve leptonların belirli kalıplar halinde titreşmesi, hareket etmesisiniz!”

Oxford Üniversitesi’nden Bostrom da buna katılmakta: “Bizler, ister dijital olsun ister olmasın, tüm sentient-duyarlı varlıklara şefkatle yaklaşmalıyız.”

Herşeye gücünüzün yeteceği düşüncesinden başınız dönmeden önce,nereden başladığımızı aklınızda tutun; siz ve bildiğiniz herşey, bir simulasyonun parçası olma ihtimaliniz oldukça yüksek. Bu, tabii ki, bizim simulasyon içinde sonsuz simulasyonlar yaratmamızı durduramaz. Ancak, bu, şeylerin büyük resminde kendi yerimiz hakkında farklı bir bakış açısı sunabilir.

Yazan: Sean O’Neill
Çeviren: AylinER
02 Mayıs 2015 tarihli New Scientist Dergisi’nden çevrilmiştir.

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu