Orta Doğu – Petrol

Sovyetleri Orta Doğu Petrolünden Uzak Tutmak İçin Yapılan Çok Gizli Soğuk Savaş Planı 

Bir Rus istilasından korkan Amerika ve İngiltere’nin, bölgenin petrol endüstrisini yağmalamak ve hatta nükleer savaş için hazılıklıları.

Steve Everly
23 Haziran 2016
soğuk_savaş1Londra’da 1951 yılının serin bir yaz gününde, Amerikalı bir CIA ajanı üç İngiliz petrol yöneticisine çok gizli bir Amerikan devlet planından bahsetti. Amaç, eğer bölge Sovyetler tarafından işgal edilirse, Orta Doğu petrolünü yağmalamaktı. Petrol kuyuları tıpalanacak, malzeme ve petrol stokları yok edilecek, rafineriler ve boru hatları işlevsiz hale getirilecek – kısacası Sovyet Rusya’nın kıymetli petrol kaynaklarını elde etmemesi için gereken herşey yapılacaktı. CIA buna “engelleme politikası” adını verdi.

Böyle bir plan, Orta Doğu’da petrol endüstrisini kontrol eden İngiliz ve Amerikan şirketlerinin yardımı olmadan yürütülemezdi. Ve CIA ajanı George Prussing’in aynı gün Petrol ve Enerji Bakanlığı’nda neden bitiverdiğinin nedeni buydu.  Prussing, Irak Petroleum, Kuveyt Oil, Bahreyn Oil şirketlerinin İngiliz temsilcilerine, bu ülkelerdeki üretim operasyonlarının yardımcı askeri güce nasıl dönüşeceği konusunda detaylı bilgi verdi. Ve bir Sovyet işgali durumunda CIA planının nasıl devreye sokulacağı hakkında eğitim verdi. Onlardan yardım talep etti, ve işbirliği konusunda anlaştılar. Ve ayrıca, bu politikayı hedefteki Orta Doğu ülkelerinden gizli tutmayı da içine alacak şekilde güvenlik ihtiyacını vurguladı. Prussing onlara, “Şuan güvenlik herhangi bir operasyonun başarısından daha önemlidir” dedi.

CIA’in petrol engelleme politikası, en sonunda daha fazla sırrı ortaya çıkan bir Soğuk Savaş politikasının ufak bir parçasıdır. 1996’da Truman Başkanlık Kütüphasnesi yanlışlıkla planın gizliliğini açık ettiğinde, planın kısa ve öz bir özeti ortaya çıktı. Bu, Ulusal Arşiv tarihi boyunca kabul edilen en berbat güvenlik ihlallerinden biriydi.  Ve yıllar geçtikçe bazı ek detaylar ortaya çıktı. Fakat yakın zamanda İngiltere’nin Ulusal Arşivlerinde keşfedilen bir döküman koleksiyonu ve beraberindeki bazı Amerika dökümanları, ilk kez burada yayınlanacak daha bütünleyici ve daha açığa çıkarıcı bilgiler sağlıyor.

Eisenhower’ın başkanlığı sırasında sona erdiği düşünülen engelleme politikası, Kennedy yönetimine sarkacak kadar yürürlükteydi.  Ve yeni keşfedilen İngiliz dökümanları, İngilizelerin Rusları Orta Doğu petrolünden uzak tutmak adına nükleer silah kullanmak için hazır olduğunu ortaya çıkarıyor.  Dökümanlar ayrıca, CIA’in bu konuda daha önce düşünülendan daha fazla rol oynadığını gösteriyor. Dışişleri Bakanlığı ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nin plana önemli ölçüde dahil olduğu her zaman biliniyordu. Fakat aslında operasyonun direksiyonunda oturan, planlarla birlikte ortaya çıkan Amerikan istihbarat teşkilatıydı (CIA). CIA, Amerikan ve İngiliz şirketlerini engelleme politikasını gütmeleri için organize ediyor, patlayıcıları sağlıyor ve kendi yönetiminin bir parçası olarak diğer bazı şirketlerde casusluk yapıyordu.

Amerikan hükümetinin çok gizli komplusunun geçmişi, kargaşalı bir Arap ırkçılığı, Big Oil (dünyanın 7-8 büyük petrol şirketi) ve CIA karışımından oluşur. Temel olarak bu, Orta Doğu petrolünün giderek artan öneminin ve Batı’nın bunu kontrol etmek için susamışlığının hikâyesidir. Ve onlarca yıl sonra, bu susamışlık Amerika’nın halâ bu dengesiz bölgeye müdahil olmasına neden oluyor.
***
Petrol engelleme politikası, 1948 Berlin Kuşatmasında, Sovyetlerin, Batılıların Alman şehirlerine girmesini engellemeye çalışması sırasında gizlice hazırlandı. Berlin Kuşatması, daha ileriki komunist saldırılarının İran ve Irak’tan Basra Körfezi’ne kadar hızla yayılacağı yönünde korkuları tetikledi. Truman yönetimi Amerikan askerlerinin ve müttefiklerinin bunu durduramayacağı konusunda endişelendi. Fakat Amerikan ve İngiliz şirketleri Orta Doğu petrolünü kontrol ediyordu. Ve Amerikan hükümeti, Sovyet askerlerini durduracak tedbirler almaya karar verdi

Ulusal Güvenlik Konseyi’nin resmi olarak NSC 26/2 olarak bilinen ve Başkan Harry Truman tarafından onaylanan planı, Amerikan ve İngiliz şirketlerinin bir Sovyet saldırısı karşısında Orta Doğu petrol kaynaklarını ve tesislerini yok etmeleri ya da gözden düşürmeleriydi. NCS 26/2 planlama dökümanlarına göre, gözetimi Dış İşleri Bakanlığı sağlayacaktı. CIA herbir ülke için operasyonları yürütecekti.

Ulusal Güvenlik Konseyi belgelerine göre, istihbarat teşkilatı ivedilikle Suudi Arabistan’da bir örtülü engelleme planı uygulamakla ilgili akıl danışmak için Aramco’nun kamu ilişkileri başkan yardımcısı Terry Duce’e ulaştı. Aramco, Suudi Arabistan petrolünü üretmek için hak sahibiydi ve ülke hükümetiyle iş ilişkilerine sahipti. Siyah bere giymeyi ve casusluk oyunlarını seven Duce, 2. Dünya Savaşı sırasında fedaral hükümetin Petrol Yönetiminde bir süre hizmet etti ve bu Washington tarafından iyi biliniyordu. Sonradan CIA direktörü olan Allen Dulles, Duce’nin evinde sık sık misafir olurdu.

soğuk_savaş2Aramco Suudi Arabistan’da şirketin binlerce millik boru hatlarına diğer bir uzatma ekliyor. Bu bölge, kaynaktan rafineriye petrol taşıyacak. 1951

Exxon Corp., Mobil Inc., Chevron Corp. Ve Texaco Inc. şirketlerinin ortaklaşa sahip olduğu Aramco, CIA’e çok önemli bilgiler vermek için efor sarfetti. Örneğin petrol kuyuları nasıl kapatılır ve rafineriler nasıl işlevsiz hale getirilir. Aramco, Duce aracılığıyla, aynı zamanda kendi işçilerini planı uygulamaları için günüllü hale getirdi ve hatta plan yürürlüğe konulurse işçileri askere almaya hazırdı. (Aramco ve Amerika yetkilileri, askeri durumun, işçilerin rehin alınması durumunda onları sabotajla infaz edilmekten koruyacağını ümit ediyordu.)

Bu arada, İngiliz Dışişleri Bakanlığı dökümanlarına göre, İngiliz hükümeti NSC 26/2 hakkında bilgilendirilmiş ve İran ve Iraktaki petrol şirketlerini engelleme politikasına hazırlamayı onaylayarak gizlice destek vermişti. İngilizlerin girişimi en başından beri değişiklik gösteriyordu: CIA’in Suudi Arabistan stratejisi, tamamen Aramco işçilerine ve Amerikan ordusunun bir kısmına dayanırken, İngilizlerin planı, tesislerin yok edilmesine katkı sağlayacak yüzlerce petrol şirketi çalışanını koruyacak hava indirme birliklerini kullanmak üzereydi.

CIA’in büyük bir amacının ürünü olan komplosunda herşey güzel gidiyor görünüyordu. Fakat gelecek vaat eden bu proje çok uzun sürmedi ve yozlaşmaya başladı. İngiliz petrol şirketleri, hükümetlerine göre daha gönülsüz davranmaya başladı. Anglo-Iranian Oil Co. genel başkanı ve İngiltere Krallığında değerli bir insan Sir Thomas Fraser, 1950’lerin sonlarında engelleme planı için yüzlerce işçi sağlaması gerektiğini ilk kez öğrendi. İran hükümetinin, kendi şirketinin bulaştığı şeyi öğrenmesi durumunda yapacağı ekonomik şantajdan ve hatta ihraç edilmekten korktu. Ve İngiliz dökümanlarına göre Fraser 1950’lerin sonunda Anglo-Iranian Oil şirketini planın dışına çıkardı.

Dış İşleri Bakanlığı müsteşarı George McGhee öfkeliydi. 1951 şubatında, bir İngiliz ajanı olan Foggy Bottom’u çağırdı ve ona, hükümetinin Anglo-Iranian Oil’in (sonradan Biritish Petroleum adını aldı) ne düşündüğüne hiç önem vermeyerek bir karar vermesinin zamanı geldiğini söyledi.  İngiliz kayıtlarının toplantı notlarına göre McGhee, “Petrol engelleme planı düzenlemelerinin, son detayına kadar tamamlanmaması oldukça gerekçesizdi” diyor. Bunun üzerine İngilizler birkaç hafta sonra, İran için tamamen askeri birliklere dayanan bir engelleme planı taslağı önerdi ve benzer bir girişimi Irak için de ileri sürdü. Dışışleri Bakanlığı ile yapılan haberleşmeleri ortaya koyan İngiliz belgelerine göre, bu teklif, petrol şirketlerinden sağlanacak uzmanlık ve insan gücü olmadan bu planın başarısız olacağına inanan Amerikan yetkililerini sersemletti.

Bununla birlikte Amerika’nın bilmediği şey, İngilizlerin aslında onlara ait petrol şirketlerinin desteğini almak için can attığı ve petrol şirketlerinin de bu desteği vermek için can attığıydı.  Londra, Amerika bunu bildiği taktirde sırrın açığa çıkarmasından korktuğu için, Amerika’nın bu durumun farkında olmasını istemedi. İngiliz Dış İşlerinden D.P. Reilly McGhee buluşmasından birkaç hafta sonra uzman bir İngiliz askeri personeline, “Kaç tane İngiliz petrol şirketinin işbirliği yaptığını bilmemeleri için birbirimize oldukça bağlıydık” diyor.

soğuk_savaş3

 

1951 Şubat, Washington Georce McGhee toplantısından İngiliz notları. | İngiliz Ulusal Arşivi
***

CIA çalışanı George Prussing, engelleme planları ile ilgili olarak Orta Doğulu petrol şirketleriyle çalışmak için atandığında, 1 Mayıs 1951’de Dış İşleri Bakanlığı’nın işlerine burnunu sokmaya başladı. İngiliz diplomat ve askeri personelden iki kişiyi, stratejilerini kurtarmak için kendilerinin CIA’ya ihtiyaçlarının olduğuna dair kendisiyle buluşmaya ikna etmeyi umuyordu. Onlara, bölgenin kalanı için model teşkil edeceğini düşündüğü ve geliştirilmesinde yardımcı olduğu Aramco planı ile ilgili ilk defa dataylı bilgi verdi.

Prussing’in brifingindeki notlara göre, Aramco engelleme planı, şirketin Suudi Arabistan’daki üç idari bölgesinde organize edildi. Kırk-beş deneyimli Aramco çalışanı “olayın tamamen içindeydi.” Hepsiyle birlikte 645 çalışan katılım için tahsis edilmişti, fakat çoğu, tüm planın ifşa edilmesini engellemek için sadece kendi bireysel rollerini biliyordu.

Ek olarak, beş gizli CIA ajanı, depo görevlisi ve yönetici asistanı gibi görevlerle Aramco’ya yerleştirildi. Şirketin engelleme planı üzerindeki çalışmalarını ve planı etkileyebilecek herhangi bir gelişmeyi istihbarat teşkilatına aktarmak üzere görevlendirildiler. İngiliz notlarına göre, CIA dışında sadece Aramco yöneticisi ve bir Dışişleri Bakanlığı görevlisi ajanların gerçek işini biliyordu.

CIA, özellikle Aramco mülkiyetindeki depolarda saklamak için özel olarak şekillendirilen askeri sınıf patlayıcıları Suudi Arabistana çoktan yerleştirmişti.

Amaç, bir Sovyet işgali sırasında, Suudi Arabistan’ın petrol ve rafine edilmiş yakıtlarının ele geçirilmesini engellemekti. Plan etap etap uygulanmaya başlayacaktı.  Başlangıçta rafine yakıtlar yok edilecek ve Aramco rafinerisi işlevsiz hale getirilecekti. Seçilerek yapılan tahribatlar, Rusların yerine yenisini koymasını zorlaştıracak kilit rafineri bileşenlerini yok edecekti. Bu rafinerinin büyük kısmını dokunulmamış bırakacaktı, böylece Ruslar çıkarıldığında Aramco’nun üretime dönmesi kolaylaşacaktı.

Bu toplantıya dair İngiliz notlarına göre, CIA, özellikle Aramco mülkiyetindeki depolarda saklamak için özel olarak şekillendirilen askeri sınıf patlayıcıları Suudi Arabistan’a çoktan yerleştirmişti. Alev makineleri, ufak ekipman parçalarını eritmek için yaygın olarak kullanılıyordu. Özel el bombalarının yer aldığı diğer silahlar yakıt depolarını yoketmek için test edildi. Petrol kuyularını kapatmak için çimento kamyonu siparişi verildi.

Kamyonların, demir yolu arabalarının, jeneratörlerin ve sondaj kulelerinin de imha edilmesi için karar alındı. Prussing, Aramco çalışanlarının askeri görevler almasının yanısıra, engelleme operasyonu tamamlandığında güvenli bölgeye tahliye edileceklerini söyledi.

Verilen brifing, Washington İngiliz Elçiliği petrol ateşesi J.A. Beckett’ı etkiledi. Ve Londra’ya, Aramco ve CIA’nın bu tarz gizli bir plan için tatmin edici bir yöntem izlediğine ve geri kalan petrol alanlarını korumak için aktivitelerinin genişletilmesi gerektiğine dair bir telgraf çekti.

soğuk_savaş4Irak’ın kuzeyindeki Kerkük’ten Suriye kıyısındaki Baniyas’a kadar uzanan 560 mil uzunluğundaki boru hattında, Irak Petrolleri Şirketi için çalışan, öğle yemeği için bir araya gelmiş bir grup bedevi. 4 Mart 1952

İngiliz dökümanlarına göre, Prussing, Aramco’dakine benzer planları, Bahreyn, Kuveyt ve Katar’da uygulamak için onay aradı. Bu ülkelerde Amerikan ve İngiliz karışımı bir grup petrol şirketi sonradan işletmeye açıldı. Bu ülkelerde yönetime sahip olan İngilizler, Prusing’in teklifini Kuveyt ve Bahreyn’de engelleme planlarını tetikleme konusunda İngilizlerin sorumlu olarak kalması şartıyla kabul etti. (Bahreyn’de planın yürürlüğe sokulması emrini hangi ülkenin vereceği kararı ertelenmesine rağmen İngilizler yetkiyi Amerikalılara vermeye meyilliydi.)

İngilizler, İran ve Irak’taki engelleme planlarını geliştirmek için sorumlu kalmaya devam etti, fakat Prussing CIA yardımını teklif etti. Bu amaçla, İngiliz yetkilileri bir sonraki ay Londra’da bir toplantı ayarldı. 1951 haziranında yapılan toplantıda Prussing, Kuveyt, Bahreyn ve Irak petrol şirketlerinden yöneticileri bilgilendirdi. Toplantıya dair İngiliz notlarına göre, Prussing Aramco planını iş adamlarıyla gözden geçirdi ve kendi engelleme planları konusunda danışmanlık ve yardım vermek için hazır olduğunu söyledi. Destek konusunda hemfikir oldular.

Ancak, toplantıda yer almayan kilit noktada bir petrol imparatorluğu vardı: İran. Bu ülke için planları ayarlamak diğerlerine göre daha zor görünüyordu.
***
1951’in başlarında İran, Anglo-İran Petrol’e karşı güdülen kine karşı çok öfkeliydi. İngiliz şirketin İran’lı çalışanlarına karşı yaptığı aşağılık tehditler ve ülkedeki petrol zenginlerinin paralı asker tutması, şirket ve ülke arasındaki ilişkileri bozdu.

Engelleme planı hakkındaki fısıltılar bunu daha da kötü hale getiriyordu. Aralık 1950’de bir İran gazetesi, bir savaş halinde İran’ın petrol endüstrisinin yok edileceğine dair üst seviyeli İngiliz hükümet tartışmalarının olduğu söylentileri yayınladı. Bu hikâye aynı zamanda Londra Anglo-İran Petrolleri şirketinde alarm zillerinin çalmasına neden oldu. Şirketin işbirliğini gizli tutmak için sarfettiği efor ikiye katlandı. Anglo-İran Perol şirketinden bir yöneticinin İngiliz Dış İşleri’nden bir yetkiliyle yaptığı bir görüşmenin detaylarına göre, şirketin genel müdürüne engelleme planıyla ilgili herşeyi yalanlaması söylendi. Şirkette yönetici olan A.T. Chisholm yazının tercüme edilmiş bir kopyasını Londra İngiliz Dışişlerine bırakırken “Yazı neredeyse tamamen doğruydu” diyor.

soğuk_savaş5

İngiliz yetkililer Tahran gazete raporuna tepki gösteriyor. | İngiliz Ulusal Arşivleri

İngiliz hükümetinin Anglo İran Petrol şirketinin yüzde 51’ine sahip olduğu dönemlerde, mülkiyet sözleşmesinde yer alan bir koşul, hükümetin şirketin ticari konulara dahil olmasını engelliyordu. Anglo-İran şirketinin plana katılımını tartışan dış işleri dökümanlarına göre, şirket yöneticisi Fraser, bu koşulu kurnazca kullanarak şirketin engelleme planına katılmasının finansal bir felakete yol açacağını ileri sürdü. Ülke üzerinden çıkar sağlayabilmek için Amerikalı bir rakibin, kendi şirketinin İran hükümetine katılımını kasıtlı olarak zayıflatabileceği konusunda uyarıda bulundu ve katılım sağlamayacağını söyledi.

Londra’da engelleme politikası tartışmalarından birinde İngiliz Petrol ve Enerji Bakanlığı yetkilisi R. Kelf-Cohen, “Amerikan petrol şirketleri olaya bir kez dahil olduğunda, hiçbir güvenlik ölçütünün etkili olmayacağı konusunda ikna olmuştu” dedi

Fakat Şubat 1951’de İngiliz hükümet yetkilileriyle yapılan McGhee toplantısından sonra baskı altında kalan Fraser, sonunda istemeye istemeye şirketinin çalışanlarının engelleme politikasını kullanmasına izin verdi. Tabi şartları vardı. Örneğin planı başlatmak için kendisi onay vermeliydi. Ve bunun için oluşacak finansal kayıpların yeniden kazanılacağından emin olması gerekliydi. İngiliz hükümeti bu işbirliğinin Amarika’dan gizli tutulması kararını aldı. Böylece Amerikan petrol şirketleri Anglo-İran petrolünün fiyatını kırmayacaktı.

Fakat sonra İranli politikacılar plana köstek oldular. 7 Mart 1951’de İran devlet başkanı Ali Razmara milliyetçiler tarafından suikaste uğradı ve Nisan ayında Mohammed Mosaddeq görevi devraldı. Ve şirketi acil olarak kamulaştırıldı.

soğuk_savaş6Resimde, binayı işkal ettikten sonra Tahran Anglo-İran Petrol Şirketi bilgi merkezinin balkonundaki İranlı göstericiler görülmekte. 22 Haziran 1951

Anglo İran Petrol şirketine İran hükümetinin el koyması tüm NSC 26/2 politikasını tehdit eden sonuçlarla birlikte engelleme planına engel oldu. Şirket Orta Doğu’daki petrolün yarısını ve benzin, mazot ve jet yakıtının yarıdan fazlasını üretiyordu. Abadan rafinerisi dünyadaki en geniş olan rafineriydi ve tek başına Sovyetlerin petrol açlığını tatmin edebilirdi.

Kamulaştırma farklı seçenekler üzerinde düşünmeyi tetikledi. İngiliz dökümanlarına göre, Amerika ve İngilizlere, Sovyet işgalini durdurmak için hava saldırılarıyla birlikte yerde İngiliz askerlenin desteğini kullanmayı teklif etti. İngilizler bu fikri geri çevirdi. Yedek askerlerin uygun olmadığını ve rafineri işçilerinden gelecek uzman destek olmadan yerde gerçekleşecek patlamaların çok tehlikeli olacağını ileri sürdü.

Ülkenin engelleme politikası planlamasından sorumlu İngiltere Genel Kurmay Başkanlığı, bunun yerine İran’daki petrol engelleme planının sadece hava saldırısıyla yürütülebileceğine karar verdi. Ama hala cüsseli Abadan rafinerisine başarılı bir şekilde saldıracak yeterli hava gücüne sahip oldukları konusunda şüpheliydiler. Bu korkudan dolayı ortaya çıkan plan yüksek hedefliydi: Eğer Sovyetler İran’ı işgel ederse, Irak’taki İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri, Abadan rafinerisindeki stoklara saldıracaktı. İngiliz uçakları Abadan rafinerisindeki üretimi, ham petrolü rafineriye taşıyan demir yolunu bombalayarak engelleyecekti. Hava saldırıları aynı zamanda Kirmanşah ve Naft-i-Şah’daki iki küçük İran rafinerisini de stoklarıyla birlikte vuracaktı.
***
1951’in sonlarında, İran için engelleme planı yeniden organize edilirken, Suudi Arabistan planı oturmuştu. Prussing bir avuç Aramco işçisine çölde bir piknik düzenledi ve petrol engelleme planının detaylarını tartıştı.

Aramco çalışanı ve engelleme planını yöneticilerinden biri olan ve piknikte bulunan Bill Otto, “Rafineri patlamaları Çin maytapları gibi çalışacaktı; bir tanesi patladığında diğerini de tetikleyecekti” dedi.

CIA, Sovyetler ulaşmadan planın tamamlanabilmesini garanti altına almak için hızlı bir zaman çizelgesi istedi. CIA, Suudi Arabistan açıklarında konuşlanan bir gemiye Amerika Dış İşleri Bakanı’nın engelleme planını başlatacak komutu yollayabileceği iletişim kanalını çoktan tertip etmişti. Aramco, klasörlerini planı harekete geçirmek için gerekli fotoğraf, diyagram ve talimatlarla doldurarak kendi payına düşeni yapmıştı. Amerikalı işçilerden bir kısmı patlama için gereken 9 ton dinamit ve plastik patlayıcıyı depolamıştı – bu iş Aramco normal işlerinde patlayıcı kullandığından şüphe uyandırmadan tamamlanmıştı.

Ordudan emekli bomba imha uzmanı Otto “Program biz patlatma detaylarını yazana kadar çok önem arz etmiyordu. CIA bunu başkası yapıyor diye mutluydu” diyor.

Bölgede ilerleyişe dair bazı diğer işaretler de vardı. Katar’daki İngiliz petrol şirketi CIA ile işbirliği konusunda uzlaşırken, Bahreyn Petrol Şirketi ve Kuveyt Petrolleri’ndeki, Aromco benzeri engelleme planlarında sona geliyordu. 1951’in sonlarında Orta Doğu’yu ziyaret eden Amerikalı bir heyet, petrol tesislerinin savaş öncesinde korunması için yapılan planların şimdiye dek hiç bu kadar mükemmel olmadığını belirtti.

Fakat sonraki bir NSC ilerleme raporuna referansla, Aramco, Kuveyt Petrolleri ve Bahreyn Petrolleri yöneticilerinin sonradan akla gelen düşüncelerine göre, duyulan bu güven, biraz zamanından önceydi. 1952’de Amerikalı yetkililere şirketlerinin engelleme planını uygulamak konusunda henüz son kararı vermediklerini söylediler. O anki Suudi Arabistan konsolosu Parker Hart, “Sanırım  zorlukları gördüler” dedi.

Bu zorluklara planın uygulanması için işçilerin kullanılması da dahildi. Böylece şirketler ilk başta fikri benimsediler, fakat sonra işçilerin tehlikeli operasyona katılımını sağlamak konusunda işçiler üzerinde otorite sağlamak konusunda şüpheleri vardı. Bu problem gönüllüleri kullanarak çözülebilirdi, fakat şirket onlar için CIA’in planının bir parçası olmayan askeri koruma talep etti. Fakat bu şirketler için en büyük sorun, tıpkı Anglo-İran Petrol şirketinde olduğu gibi, eğer engelleme planı ev sahibi ülkelere sızdırılırsa karşılaşılacak ekonomik sonuçlardı: Örneğin Aramco, 1948’de CIA’ye yardım etmeyi kabul etttiğinde ürettiği petrolün iki katını üretiyordu – ve daha büyük gelir elde etmek şirketi Suudi Arabistan’ın gazabına uğramaktan uzak tutuyordu.

soğuk_savaş7Kuveyt hükümdarı petrol şirketinden adamlarla oturuyor.

Kuveyt Petrol ve Bahreyn Petrol biraz teminat sağlamak amacıyla İngiliz ve Amerikan hükümetlerinden, engelleme planında askeri hizmette kullanılmak üzere şirketlerine el konulduğuna dair mektup talebinde bulundular. Eğer plan sızarsa bu mektupları yerel hükümetlere göstererek şirketlerini korumayı umuyorlardı. Fakat Dış İşleri gereksiz olduğunu söyleyerek mektup verme talebini geri çevirdi: Dosyalarının içinde şirketlere zorla işbirliği yaptırıldığını gösteren yeteri delil vardı. İngiliz yetkililer özet olarak “böylesi bir mektup talebinin sonradan gelecek tazminat tartışmalarına alet olabileceği” sebebini göstererek talebi geri çevirdiler.

İran’daki Anglo-İran petrol şirketinin kamulaştırılmasının ardından üretiminin düşmesiyle Orta Doğu’daki en geniş petrol üreticileri olan Aramco ve Kuveyt Petrol şirketleri, diğer bir yöntemi denedi ve engelleme planlarının Suudi Arabistan ve Kuveyt’e söylenmesi için şiddetle talepte bulundu. Amerika tekrar geri çevirdi, çünkü bu, Orta Doğulu ülkelerden bir askeri birliğe katılmalarını talep etmekti. (1955’de Bağdat Paktı gerçekleşti). Amerikalı yetkililer engelleme politikasının ifşasının genç ve deneyimsiz ittifakın raydan çıkmasına neden olabileceğine inandılar.

Bununla birlikte, Aramco, şirketin gireceği ekonomik riskin çok yüksek olduğuna karar verdi ve kendi mülkünden engelleme planının ve patlayıcıların kaldırılmasını talep etti. Şirket uygulanacak planın eğitimlerindeki ani yükselişlerin ve Aramco’da çalışan Suudi işçilerinin sayısının git gide artmasının bir güvenlik sızıntısı oluşturacağının kaçınılmaz olduğuna inanıyordu. Ve ülkedeki Amerikan diplomatlar da hemfikirdi. Amerikan başkonsolosu Hart, Dış İşlerine, “Bununla asla başa çıkamazsınız” diyordu.
***
Suudi Arabistan’daki başarısızlık, 1953 Eisenhower yönetimindeki aksamayla birlikte engelleme politikasını yok etme noktasına getirdi. Fakat yeni başkanın göreve başlamasından sadece birkaç hafta sonra, NSC 26/2 raporu Ulusal Güvenlik Konseyi’ne ulaştı. Ve politikanın korunması konusunda girişim gösteriyordu. Raporun yazarı emekli genel kurmay başkanı Walter Bedell Smith’di. Meslektaşlarına engelleme politikasından dolayı “canının sıkkın” olduğunu söyledi. Ve raporu bunu yansıtıyordu. Planın problemlerini genel hatlarıyla tasvir etti. Problemler Aramco’nun gönülsüzlüğünün ötesindeydi. Gönüllülerin kullanımı yeniden değerlendiriliyordu, fakat onlar elle seçilmiş işçiler kadar etkili olamayabilirlerdi. Petrol kuyularını mühürlemek de alacağı zamandan dolayı ayrıca sıkıntılıydı. Raporda, engelleme politikasında Amerikan ordusuna daha fazla sorumluluk verilmesi konusunda  üst seviyeli tartışmalara yer verilmişti. Bu da CIA kontrolünü azaltacaktı.

Rapor, NSC 26/2 raprunun onayından 4 yıl öncesine kadar petrol arz ve talebinde bir liste dolusu değişime neden oldu. Amerika, 1949’dakini ikiye katlayarak, günde net 600,000 varil petrol ithal eder hale geldi. Ve İngiltere’nin petrol ithalat talebi üç yıl önce 126 milyonken 1952’de 161 milyon varile ulaştı. Bu süreçte Orta Doğu üretimi Batı’nın talebini karşılamak için hızla yükseldi.

Takip eden bir incelemenin ortaya çıkardığına göre, Sovyetleri durdurmak için engelleme planlarına hala ihtiyaç duyulurken, Orta Doğu petrolünün Batı’nın sonraki kullanımı için korunması artan şekilde önemliydi. Engelleme politikasının imha edeceği yerleri belli kriterlere göre seçmesi, Sovyetler birkez dışarı atıldığında hızlı bir üretim sıçraması için vaatte bulunuyordu. Problem petrol kuyularını kapatmaktaydı. Bu bir ya da iki hafta sürmekteydi. Herhangi bir Sovyet baskını karşısında yeterince hızlı değildi. Açık kuyular Sovyetlerin, petrol kuyularını yakarak ya da açık alana akmasına izin vermesiyle petrol alanlarına kalıcı hasar vermesine imkân verebilirdi.

soğuk_savaş8Basra Körfezi’ne ağını atan bir balıkçı. Arkasında büyük bir rafineri olan Bahreyn Petrol Şirketi yer almakta.

1954’de Eisenhower NSC 5401’i onayladı. Yeni politikaya Orta Doğu petrolünün “korunması” adı verildi. Karadan imha etmeyi destekleyen ve petrol kuyularını daha iyi sürede kapatmaya vurgulayan bir politikaydı. Aynı zamanda son başvurulacak bir plan daha eklendi: Eğer şirketler yerdeki patlayıcıları patlatamazsa, Amerikan hava kuvvetleri petrol tesislerini hava saldırılarıyla yok edecekti.

Dış İşleri Bakanlığı aynı zamanda Aramco’nun yerdeki patlayıcıları patlatmayı geri çevirmesinden dolayı oluşan boşluğu doldurması için askeriyeye bir bakış attı. Bu, işi yapmak için içeri asker göndermek anlamına geliyordu. Fakat Savunma Bakanlığı bunun reddetti. Smith, Ulusal Güvenlik Konseyi’ne askeriyenin isteksizliğini anladığını fakat Suudi Arabistan’daki petrol engelleme planının öncelikli olarak bir askeri iş olduğu kaçınılmazdır, dedi. Sonrada CIA direktörü olan Allen Dulles, Suudi Arabistan konusunda hemfikirdi. “O önemli günde eğer önemli bir şey yapılacaksa bu askeriye tarafından yapılacaktır” dedi.

Fakat Savunma Bakanlığı, bölgedeki asker eksikliğini önceden tahmin ederek karada gerçekleşecek imhaları onaylamayı reddetti. Hava saldırıları hala son çare olarak duruyordu, fakat tesisleri işlemez hale getirmek yok etmekten daha çok tercih edildiği için, hava kuvvetlerini kullanmak ideal değildi. Aralık 1953’teki bir Ulusal Güvenlik Konseyi dökümanına göre Eisenhower’ın ulusal güvenlikten sorumlu özel asistanı Robert Cutler, “ Bu nedenle, karasal bir imha için en çok umut edilen şeyin, asker koruması altındaki Aramco ve CIA’den uzmanlar tarafından gerçekleştirilmesiydi” dedi

Aramco fikrini değiştirmiş miydi? Cutler sorunun ucunu açık bıraktı, fakat Aramco’nun sahip olduğu Tapline’ın o anki başkan yardımcısı William Chandler 2009’daki ölümünden önce gerçekleştirdiği bir röportajında, şirketin işbirliğine en azından bir dereceye kadar devam ettiğini söyledi. 1954’lerin başında bir Aramco yöneticisinden, Tapline’ı da içeren “özel bir program” hakkında bir brifing beklediği yönünde bir çağrı aldı. Tapline Suudi Arabistan genelinde boru hattı işleten bir şirketti. Plana göre olası bir Sovyet işgalinde kilit noktalardaki pompaların vanaları yok edilecekti. Şirket müfettişleri plastik patlayıcı kullanma konusunda eğitildi. Patlayıcıları yataklarının altındaki ayakkabı dolaplarında taşıyorlardı. Chandler, “Bu yapmak için emrolunduğumuz birşeydi” dedi.
***
Bu sırada, İngilizler de ayrıca İran ve Irak konusundaki engelleme planlarını tekrar düşünüyordu. 1953’de İran’da Amerika ve İngiltere’nin desteğiyle gerçekleşen bir darbe dost bir hükümetin kurulmasını sağladı. Çoğunluğu İngiliz Petrolleri ve dört Amerikan petrol şirketinden oluşan bir petrol konsorsiyumu, ülkenin petrol endüstrisini yönetmek için kuruldu. İngiliz dökümanlarına göre, İran hükümetinin sahip olduğu tesisler konsorsiyuma rağmen ortaya çıkıyordu.

Aynı şey Irak’ta da meydana geliyordu. Yüzlerce işçi büyük Kerkük petrol kompleksini etkisiz hale getirmek için hazırlanıyordu. İngiliz şirketin Irak petrol endüstrisi üzerindeki kontrolü azaltılıyordu ve ülke hükümeti Bağdat, Basra ve Alwand’taki  rafinerileri kontrol altına aldı.

Engelleme planlarının bu ülkelerde başarılı olabilmesi için, bu hükümet-kontrolü atlındaki tesisler diğerleri gibi gözden düşürülmeliydi. Fakat İran ve Irak hükümetlerinden engelleme planlarını geliştirmelerini talep etmek, politikanın varlığını doğrulayacaktı ve iki ülkenin Batılı müttefiklere olan güvenini kaybetmesine neden olacaktı. Bu, İngilizleri hava saldırıları seçeneğini kullanmaya itti, fakat askeriye bu seçenek karşısında temkinliydi: Alman rafinerileri İkinci Dünya Savaşı sırasında konvansiyonel bombalardan kurtulmanın zorluğunu ispatlamıştı.

1955’de İngilizler nükleer silahları daha yeni stoklamaya başlarken, İngiliz Genel Kurmayı, İran ve Irak’taki petrol tesislerini yok etmek için nükleer silah kullanımına karşı ilgi duymaya başlamıştı. “Petrol yerleşkelerini yok etmenin en temiz yöntemi nükleer bomba kullanmaktır.” İngiltere Genel Kurmay Başkanlığı tarafından 1955’de uygun bulunan raporda yer alıyor. Amerikan yetkililerin bu tartışmalara bu aşamada dahil olup olmadığı net değil. Fakat engelleme planlarını inceleyen İngiliz askerî dökümanlarına göre, İngiliz Genel Kurmay Başkanlığı Amerika’dan, engelleme planı başlatılırsa kendilerinin bazı nükleer silahları kullanımı konusunda  başkan düzeyinde onay talebinde bulunacak şekilde yardım istedi. 1956 yılı başlarında teklif Londra’da bir toplantıda Amerikan yetkililerle tartışıldı. Toplantı kayıtlarında teklife karşı herhangi bir Amerikan reaksiyonu yer almıyor. Fakat karar, Prussing’in engelleme planını İran için yeniden gözden geçirmesi ve İran’ın petrol sahalarını ve tesislerini incelemesine kadar ertelenmişti. Toplantıdan sonra İngiliz Genel Kurmayına yapılan bir İngiliz bildirisinde “yakın gelecekte İran petrolünün engellenmesi konusunda tek  uygulanabilir yöntem Amerikalı bir nükleer müdahaledir” denildi.

Prussing, İran’dan döndükten sonra, petrol engelleme planının yerdeki patlamaların kullanımının ülkesi için hala işe yarayabileceği sonucuna vardı. Prussing’in incelemesinden sonraki İngiliz askeri belgelerinde, İngiliz yetkililer, İran’da çalışan Amerikan vatandaşlarının sayısının arttığını not ettiler, muhtemeldir ki yerdeki patlamalar başarılı olacaktı ve nükleer bir saldırıya gerek yoktu. Aramco’nun zemin patlatma konusundaki uzmanı Otto, İngilizlere Iran engelleme planını yeniden yapılandırması için yardıma gönderildi.

İngilizler ve Amerikalılar engelleme planını genişletmeyi başka bir yerde daha uygulamak için ortak karar aldı. Lübnan’da Chevron ve Texaco’nun devredilen şirketlerinin sahip olduğu bir rafineri ve Mısırdaki İngiliz rafinerisi ilk kez engelleme planlarıyla buluşturuldu. Suriyedeki önerilen bir rafineri de tamamlanır tamamlanmaz buna dahil edilecekti. Amerika Kuveyt Tarafsız Bölgesi’nde engelleme planından sorumlu olmak konusunda anlaşmaya vardı. İngilizler İsrail ve Türkiye’deki rafineri ve boru hatlarını hedef almak için tespit etti.

1956 yılındaki gidişat, Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve CIA için, engelleme planının temelinde değişiklik yapmadan devam etmeyi ileri sürmek konusunda  cesaret vericiydi.  Fakat Ulusal Güvenlik Konseyi’ndeki kıdemsiz bir çalışanın farklı bir fikri vardı. Ona göre Orta Doğu politikasını değiştirmek bütün operasyonu öldürmek anlamına geliyordu.
***
31 yaşındaki George Weber engelleme politikasına yabancı değildi. Hükümet komitesine NSC 5401’e yön verecek önerilerle destek vermişri. Fakat Weber inanıyordu ki bu rafa kaldırılmalıydı. Çünkü bu sadece Sovyetleri kapsayan bir savaşa neden olurdu. O yıldan sonra, Batı ulusları için Orta Doğu’daki tek problem Sovyetler değildi; filizlenen Arap milliyetçiliği hareketleri, Batı uluslarının aynı zamanda bölge petrolünü elinde tutması için bir tehditti. Başkan Gamal Abdul Nasser’in 1956 daki Süveyş Kanalı’nı kamulaştırması buna önemli bir örnektir.

Weber aynı zamanda tesislerde yapılacak kısmi yıkımların işe yaramazlığını da sorguladı. Çünkü Sovyetler bir kez geri çekilmeye zorlandığında muhtemelen onları tamamen yok edecekti.  Bu arada, petrol şirketlerindeki arttırılan kısmi yıkım eğitimlerinin güvenlik zaafiyeti riskini arttırdığını düşünüyordu. Bir bildiri ile Eisenhower’ın ulusal güvenlik danışmanı Cutler’a, “Bence konsey böylesi bir programı dikkatli bir şekilde tekrar gözden geçirmelidir” dedi.

Engelleme politikası öldürülmedi, fakat Weber bir dönüşümü tetikledi ve birkaç ay içinde Eisenhover değişimleri onayladı: NSC 5714. Sovyet işgali durumunda petrol tesislerinin yok edilmesi son çare olarak planın bir parçası olarak kaldı, fakat CIA’in teklif ettiği şekilde işçiler aracılığıyla yapılması fikrine karşıt olarak sadece doğrudan askeri müdahaleyle yapılarak olacaktı. “ Dışişleri Bakanlığı yetkilisi William Rountree bir bildiriyle, “Sivil ajanlar tarafından yapılacak örtülü engelleme uygulanamaz hale geldi” dedi.

Yeni politika aynı zamanda daha öncelikli hale geldi. Sovyet işgaline ek olarak yeni tehditlere karşı petrol tesislerini korumak yeni politika konularındandı, örneğin sabotaj ve bölgesel savaş bunların başındaydı. Burada, Orta Doğu ülkelerinin eşi benzeri olmayan bir rol oynamaları teklif edilmeliydi. Petrol şirketleri ve yerel hükümetler güvenliği arttırmak için birlikte çalışmalıydı, örneğin petrol tesislerini saldırılara karşı korumak için güçlendirmek. Yerel hükümetlere ayrıca, tehdit edilmeleri karşısında batının daha sonra kullanımı için petrol kaynaklarının kapatılması teklif edilmeliydi.

Böylelikle bu politikanın gelişimi yeni bir boyut kazanmıştı” diyor Weber.

Değişim, Orta Doğu petrolü de dahil İngiltere ve Amerika arasındaki diğer planlara son vermedi. 1958’de NSC 5714 ile ilişkisi olmayan daha geniş bir Amerikan girişimi çağrısında bulunuldu. Buna göre Arap milliyetçilerine karşı son çare olarak askeri güç kullanılacaktı. İngilizler 1957’de kendi planlarını petrol yerleşkelerini korumak için askeri güç kullanmak üzere değiştirdi. İngilizler bunu, olası bir Sovyet işgali beklemeyerek, Kuveyt, Bahreyn ve Katar’ın Mısır’daki hükümetin devrilmesinden kaynaklanan bir  tehdite karşı gerçekleştirdi.

soğuk_savaş9Sol tarafta Aramco tarafından monte edilmiş 1500 Amerikalı petrol işçisinin yer aldığı kasabanın havadan görünümü, 1947. Sağ tarafta, Arap Yarımadası’nda Aramco’ya ait bir sondaj kulesi, Rubül Çölü, 1955

NSC 5714’ün bu yeni Orta Doğu güvenlik manzarasına nasıl uyduğu tam net değil. Plan devreye sokulmuştu. Fakat bir avuç gizli kalmış belge, kaderini biraz ortaya çıkarmakta. Örneğin herhangi bir hükümet işbirliği yapmak konusunda hemfkir miydi yoksa değil miydi? 1963’de Beyaz Saray’dan Kennedy Dış İşlerine NSC 5714’ün geçersiz kılınıp kılınmaması gerektiğini ve başka birşeyle yer değiştirilmesinin gerekliliğini ya da hala Amerikan politikasını temsil edip etmediğini sordu. Bu Amerika ve İngilitere’nin engelleme planıyla ilgili bulduğum son dökümandı. Dosyada buna cevap yoktu. Ve politikanın nasıl sona erdiği net değil.

Sahadakiler NSC 5714 üzerindeki değişikliği farkettiler. Otto, Aramco’da depolanan 10 ton patlayıcının kilometrelerce ötedeki camları sallayacak şekilde yok edildiğini duyurdu. Ayrıca 1950’lerin sonunda Tapline’daki müfettişlerin yataklarının altındaki bombaların da imha edildiğini duyurdu. Tapline’ın başına geçen Chandler, patlayıcıların gidişiyle oldukça rahatlamıştı. Suudiler boru hattına sahip olduklarına inandılar ve engelleme planı konusunda öfkelilerdi.

Öyleyse başlangıçta neden risk alındı? 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki yıllarda vatan severlik oldukça yüksekti, Chandler sonra geri çağrıldı, ve Amerika Birleşik Devletleri’ne kominizme karşı yardım etmek için gönüllü oldu.

İyi bir kalabalığımız vardı ve şikayet etmiyoruz ve bu mükemmel bir şeydi. Bu sadece yapmamız gereken şeydi ve herkes buna razı oldu” dedi.

Çeviren : Gültekin METİN
http://www.politico.com/magazine/story/2016/06/oil-denial-policy-cia-middle-east-cold-war-united-states-britain-soviet-union-213983

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu