İnanç ve Beynin “Tanrı Noktası”

Bilimadamları, beynin dinî inancı kontrol eden kısımlarının yerini saptadıklarını söylüyorlar. Ve araştırma; onların iddia ettiği yüksek güçte bir inancın, insanın hayatta kalmasına yardım eden evrimsel, değerli bir nitelik olduğunu kanıtlıyor.

739887_detay
‘Tanrı noktası’ için olan araştırma geçmişte bilimadamlarını beynin pek çok farklı bölgesine yönlendirdi. 

Dinin neden tarih boyunca tüm kültürleri kapsamış evrensel insan özelliği olduğunu analiz eden bir çalışmaya göre; Tanrıya olan bir inanç, dinî deneyimler için programlı olan insan beyninde derin bir biçimde saklıdır. Dinî inancı kontrol ettiği sanılan nöral ‘’Tanrı noktası’’ için araştırma yapan bilimadamları; beynin dinî inancın temellerini oluşturan sadece bir değil, birkaç alanı olduğuna inanıyorlar.

Araştırmacılar kendi bulgularının beynin hayatta kalma şansını geliştiren herhangi şekildeki bir inanca hassas olarak evrim geçirdiği fikrini desteklediğini söylediler, bu da; insan evrimsel tarihinde neden Tanrıya olan bir inancın ve doğaüstü şeylerin o kadar yaygın olduğunu açıklayabildi.

Washington yakınında Bethesda’daki Birleşik Devletler Ulusal Nörolojik Rahatsızlıklar ve Felç Enstitüsü’nden Profesör Jordan Grafman, ‘’Dinî inanç ve davranış, hayvana eşdeğer kabul edilmeyen ve tüm kültürlerde bulunan insan hayatı için ayırıcı bir özellik. Sonuçlarımız, dinî inancın belirli bileşenlerine iyi bilinen beyin ağları tarafından aracılık edildiğini ispat etmede mükemmel ve evrimsel uyabilen kavramsal fonksiyonlar içerisindeki temel dinî inancın günümüze ait psikolojik teorilerini desteklemekte” demiştir.

Bilimadamları, dinî inancın biyolojik bir temele sahip olup olmadığında ayrıldılar. Bazı evrimsel kuramcılar hiçbir dinî iknaya sahip olmayanları ezen dinî inancı, eğer kişiler zorluklara karşı hayatta kalmak için kullanabilseydiler; Darwinci doğal seçimin kişileri teşvik edeceğini ileri sürdüler. Diğerleri, dinî inancın insan beyninde dış dünya ile ilgili uyumlu inançları araştırmak için daha geniş özelliğe bir yan etki olduğunu ileri sürdüler.

Din ve Tanrıya olan inancın, sadece insan beynini çok akıllı ve uyabilen yapan bu gerçeğin biyolojik fenomeninin bir manifestasyonu (tecellisi) olduğunu tartışıyorlar. Ulusal Bilimler Akademisi İşlemleri dergisinde yayınlanan en son çalışma, dinî ve ahlakî problemleri ve soruları hakkında düşünmesi istenen gönüllülerin beyinlerini analiz etmeyi kapsadı.

Araştırmacılar analiz için beynin en enerjik aktif beyin bölgelerini tanımlayabilen fonsiyonel manyetik rezonans imajlama makinesini kullandılar. Farklı dinî iknaları ve inançları olan insanların, ateistler de dahil, hepsinin idrak edilmiş ahlakî muammayı çözmek için beyinde aynı elektriksel devreleri kullanmaya istekli olduğunu keşfettiler ve aynı devreler, dinî olarak istekli olan insanlar Tanrıyla bağlantılı konularla ilgilendiklerinde de kullanıldı.

Çalışma, beynin birkaç alanının dinî inançla alakalı olduğunu keşfetti. Profesör Grafman, bir tanesinin insanlara özgü korteksin Frontal Lob’larının içinde olduğunu ve diğerinin insanların maymun ve diğer primatlarla paylaştığı beynin derinliklerindeki daha evrimsel, çok eski bölgelerinde olduğunu söyledi.

Profesör Grafman,  “Bu beyin yapılarında dinî inanca özgün hiçbirşey yok. Din, böyle bir ‘Tanrı noktası’na sahip değil; bunun yerine o, hergünkü kullandığımız beyindeki diğer inanç sistemlerinin tüm çeşidiyle içeyerleşik’’ demiştir.

Tanrı noktası’ için olan araştırma, bilimadamlarını geçmişte pek çok farklı bölgeye yöneltti. Önceki rakip, her bir kulağın üzerinde oturan  geniş bir bölüm olan beynin Temporal Lobu’ydu. Çünkü bu bölgelerde Temporal Lob epilepsi’sinden acı çekenler nöbetlerin sıkça yoğun dinî deneyimler olduğunu bildirmektedirler.

Bu fikri esas savunanlardan birisi de Temporal Lob epilepsi’si olan birkaç hastasına onların canlandırma ve duygusal reaksiyonlarının seviyelerini ölçerken dinî, seksüel ve nötral kelimeleri dinlemelerini isteyen San Diego, Kaliforniya Üniversitesi’nden Vilayanur Ramachandran’dır.

Dinî kelimeler bu hastalarda olağan dışı yüksek bir cevap tepkisine neden oldu. Bu çalışma; bilimadamlarının Temporal Lob’ları ‘’Tanrı miğferi’’ tarafından oluşturulan dönen manyetik alanla uyarmaya çalışmasıyla takip etti. Ontario’daki Laurentation Üniversitesi’nden  Michael Persinger, dinî duyguların deneyiminin suni olarak oluşturabileceğini keşfetti. Miğferi takan kişi, bir ruhun huzurunda bulunmanın varlığını veya kozmik saf mutluluğun derin hissiyatını bildirdi. Dr. Persinger, her 10 gönüllüden neredeyse sekizinin bu miğferi takarken dinî benzeri duyguları bildirdiklerini söyledi.

Oysa; evrimci ve meşhur ateist Profesör Richard Dawkins, BBC belgesel filminin yapılışı esnasında onu taktı. Meşhur bir davranışla, miğferin sadece nefes alışını ve eklemli organlarını etkilediğini söyleyerek; Tanrıyı bulmada başarısızlığa uğradı.

Budist meditasyonuna katılan insanlarla ilgili diğer çalışmalar; beynin üst arka bölgelerindeki Paryetal Lob’ların dinî inancı kontrol etmeyle alakalı olduğunu, özellikle de insanlara dua etme esnasında daha yüksek mertebede olma hissini veren mistik unsurlarla alakalı olduğunu ileri sürmüştür.

Pennsylvania Üniversitesi’nden Andrew Newberg, meditasyona yönelik nirvanaya ulaştıkları noktada Budistlere radyoaktif izotopu enjekte etti. Bu transandantal hal esnasında araştırmacılara anahtar bir rol oynayan Paryetal Lob’ları belirlemek için özel bir kamera kullanarak, beyindeki kopya makinesinin dağılımını yakaladı.

Profesör Grafman insanların hergünkü ahlaki ve dinî sorularla nasıl başa çıktıklarıyla daha ilgiliydi. En son yapılan, bugün yayınlanan çalışmada; eğer onu öyle yapmak için sebepler varsa beyin neredeyse herşeye inanmada doğal olarak hassas olmakta, fakat birşey hakkında gizem varsa, aynı nöral mekanizma dinî inancın formulasyonunda sistemin bir parçası haline gelmektedir.

Tanrıya inanan Profesör Grafman, “Etrafımızdaki dünya hakkında eksik bilgiye sahip olduğumuzda, o bize Tanrıya inanmak için fırsatlar sunar. Birşey için bilimsel bir açıklamaya sahip olmadığımızda, doğaüstü açıklamalara güvenmeye eğilimli oluruz. Belki de hiçbir bilgiye sahip olmadığımız doğaüstü güçlere uymamız, inancın dinî şekillerinin ortaya çıkmasını daha kolaylaştırdı” demiştir.

Bu makale http://www.independent.co.uk/news/science/belief-and-the-brains-god-spot-1641022.html’den çevrilmiştir.
Çeviren: Esin Tezer

Check Also

Sinir Sistemi Nesiller Boyunca Bilgiyi Aktarabiliyor

Hemen hemen tüm ekolojik ortamlarda bulunan nematotlar(iplik kurdu), üzerinde en çok çalışma yapılan organizma modellerindendir. ...