İLAÇLAR  İŞ GÖR(/M)ÜYOR

Antidepresan kullanımı hızla yükselirken, çekişme  bunların bir faydası olup olmadığı konusunda  şiddetle devam ediyor. Clare Wilson  delilleri değerlendiriyor.

Londra’da yaşayan Suzy Barber, ‘’Kötü şeylerin olduğu bir yıldı’’ diyor. 2006’da erkek kardeşi intihar etti ve yakın bir arkadaşı kanserden vefat etti. Barber, gazeteci olarak yaptığı işini kaybetti, ve bağımsız çalışma hayatı giderek önemini yitirdi. Yapacak fazla şeyi olmayınca küçük problemlerle yaşamaya başladı.

‘’Her şey çok devasa görünmeye başladı’’ diye devam ediyor.

Barber umutsuzluk ve kendinden tiksinme çamuruna saplandı. “Kendini bir şey yapmak için motive edemiyorsun ve üretken olamıyorsun. Bu kendinden daha fazla nefret ettiğini gösteriyor. Ağır bir damlanın kenarında sürekli sallanıyor gibi hissediyorsun.’’

Sonunda Barber doktorunun tavsiyesini kabul etti ve antidepresanlara başladı. Altı hafta içinde iyileşme yoluna girdi.

O, ‘’Tavsiyeler yardımcı oldu fakat, haplar etkisini gösterdi’’ diyor. “Muhtemelen hayatımı kurtardılar.’’

Global antidepresan kullanımı hızla yükseliyor. Barber’inki gibi hikayeler ilaçların yardımcı olabileceğine dair rehberlik edici örnek oluşturuyor.

Gerçi insanlara kanca atan veya onları yaşayan ölülere çeviren ‘’mutlu haplar’’ın  medya tarafından aforoz edilmesinden beri, onlarsız ancak bir ay geçti. Bu arada uzmanlar ilaçların haklarında iddia edilen biyokimyasal etkiler konusunda anlaşmazlık halindeler ve tartışma yan etkiler, geri çekme belirtileri, ve bağımlılık olasılığı gibi konular hakkında şiddetle devam ediyor. O zaman, neye inanmamız gerekir ve eğer kullanacaksa bu hapları kim kullanmalıdır?

Depresyon sıklıkla modern bir keyifsizlik hali olarak görülür fakat o melankoli, sinirsel çöküntü, veya bazen de sadece ‘’sinir’’ gibi farklı adlarla hep bizimleydi. Doktorlar uzun bir süre çok az yardımcı olabildiler, fakat 1950’lerle birlikte ilk ilaçlar ortaya çıkmaya başladı. Bunların arasında önde gelenler trisiklik olarak adlandırılan antidepresanlardı. Bunlar idealden daha düşük yapıda olup kilo alma ve sersemlik gibi yan etkileri vardı. İntihar riski olan insanlara bunu vermenin kendisi de, çok fazla olmayan bir aşırı doz kullanımı bile ölüme sebebiyet verebileceğinden dolayı, ayrıca bir riskti. Bunlar genellikle çok siddetli vakalar için ayrılmıştı.

1988’de  Prozacin’in piyasaya sunulması ile işler değişti.O, seçici serotonin gerialımı önleyicisi (SSRI) olarak bilinen ve serotonin olarak adlandırılan beyin sinyal molekülü seviyelerini yükselterek çalışan ilaç sınıfının ilk örneğiydi. Prozac önceki kuşak ilaçlardan daha emniyetliydi, daha az yan etki ihtimali vardı, ve günde sadece bir defa alınmalıydı. Satışlar hemen uçuşa geçti.1990’da soluk yeşil ve beyaz kapsüller Newsweek’in kapak sayfası oldu. Hatta psikiyatrist Peter Kramer 1993’te yazdığı ‘’Prosac’ı dinlemek’’ adlı kitabında bu kapsüllerin hastalarını ‘’normalden daha iyi’’ hissettirdiğini yazdı.

Prozac’ın başarısıyla diğer firmalar daha başka SSRI’lar ve diğer bir beyin kimyasalı olan noradreline’i yükselten ve SNRI’ler olarak adlandırılan ilaçları geliştirmek için yarışa girdiler. Kullanıldıkları şartlar anksiyete, panik atak, ve saplantı-zorlantı bozukluğunu ( obsessive-compulsive disorder) da içine alarak genişledi.

Bugün yaklaşık 40 antidepresan bulunuyor ve bunlar çoğu batı ülkelerinde reçetelere en çok yazılan ilaçlar. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın yaptığı araştırmaya göre 2000 ve 2015 arasında üye olan 29 ülkede yazılan reçete sayısı ortalama ikiye katlandı. Birleşik Krallık Milli Sağlık Hizmetleri’ne (NHS) göre, 2015 -2016’da İngiltere’deki her 10 yetişkinden birine bu ilaçlardan reçete yazıldı.Birleşik Devletler’deki Sağlık İstatikleri Milli Merkezi de benzer rakamları veriyor.

Bazıları için antidepresan kullanımındaki yükseliş, mental sağlık problemlerini sarmalayan utanma hissinin düşüşte olduğu ve daha fazla insanın tıbbi yardım aramaya hazır hale geldiğine dair güzel bir işaret, fakat bu hikayeyi herkes kabul etmiyor.

Başlangıç olarak, SSRI’ların serotonin yetersizliğini tamir ederek çalışması fikrini getiren ‘’kimyasal dengesizlik’’ teorisinde uzun zamandır boşluklar bulunuyor. İlaçlar beyin hücreleri arasındaki birleşme yerlerindeki serotonin seviyelerini yükseltiyor, fakat depresyondaki insanların diğer insanlardan daha düşük serotonine sahip olduklarına dair tutarlı bir delil yok. Hatta, SNRI’lerin noradrenaline’deki bir dengesizliği düzelterek çalıştığına dair daha da az delil var.

KLİNİK DEPRESYON NEDİR?

Düşüşler ve yükselişler normal bir hayatın parçalarıdır.O zaman, üzüntü ne zaman bir hastalık olur?

Doktorlar depresyonu iki haftadan uzun süren ısrarlı düşük ruh hali, artı şüphe duygusu ve kendinden nefret etme duygusu olarak tanımlıyorlar. Midlands Partnership NHS Foundation Trust, UK’den Nick Stafford, ‘’Bu insanlar hep enerjisiz oluyor ve alışageldikleri şeylerden zevk alamıyorlar. Bu psikolojik belirtiler sıklıkla iştahta değişiklik veya uyumakta zorluk gibi fiziksel belirtilerle birlikte görülüyor. Bu insanlar ortak bir şekilde sabahları zihinlerinde fırıl fırıl dönen dert dolu düşüncelerle uyanıyor’’ diyor.Dünyanın en çok yazılan antidepresanları, sanatsal yapılara bile ilham verdi.

Esrarlı mekanizma

Bu, ilaçlar işe yaramıyor anlamına gelmiyor.En şüpheci olanlar bile antidepresanların psikolojik etkileri olduğunu kabul ediyor.Bu kişiden kişiye değişiyor fakat çoğu, duygularında hafif bir ıslaklık – sakinleşme gibi bir duygu olarak tarif ediyor.Kendisine Citalopram adlı bir SSRI yazılan Barber, ‘’Bu yolun sonunu uzaklaştırmak için yeterliydi.O zaman bu, benim ihtiyacım olan şeydi: herşeyin birazcık daha düz olması.’’ diyor.

Gerçi acaip bir şekilde ilk dozun üzerinden geçen günler, hatta saatler içinde bu düzleşmenin çabucak gerçekleşmesine rağmen, depresyonun kendisi, sanki insan eski halini yeniden öğreniyormuş gibi birkaç hafta geçinceye kadar hafiflemiyor.Antidepresanların nasıl çalıştığına dair bir alternatif açıklamaya göre bunlar haftalar alan yeni beyin hücrelerinin büyümesini arttırıyorlar.

Bunların esrarlı mekanizmalarının üstünde ayrıca kaç tane insanın antidepresanlardan faydalandığı tartışması da var.Bu tartışma, 1990’larda Harvard Tıp Okulu’nda bir psikolog olan Irving Kirsch ile başladı. O, başlangıç olarak antidepresanlara karşı hiçbir itirazı olmadığını ve bazen onları psikoterapi müşterilerine tavsiye ettiğini söylüyor.

Kirsch bazı hastalık vakalarında insanların faydalı olmayacağı bilinen ilaçları alması sonrası açıkça aklın madde üzerindeki gücü sayesinde esrarlı bir iyileşme sağlayan plasebo etkisini çalışıyordu.Antidepresanların onyıllardır antibiyotikler gibi yazılan genel ilaçlardan çok daha fazla plasebo etkisi olduğu biliniyordu.Kirsch ve arkadaşları antidepresanların plasebo tabletleri ile karşılaştırıldığı bir çok denemeden sonuçları alınca, plasebo tabletleri alanların üçte birinin kayda değer iyileşme gösterdiğini buldular.Bu beklenen şeydi.Klasik plasebo etkisinin yanı sıra bu, denemenin bir parçası olarak doktorlarla konuşma için harcanan ilave süreden, veya kendiliğinden gelen iyileşmelerden kaynaklanabilirdi.

Şaşırtıcı olan şey, antidepresan alan insanların plasebo alanlara göre birazcık daha fazla iyileşme ihtimali göstermesiydi.Hazmetmesi zor olan ise buna göre Barber gibi insanların, hapların beyindeki biyokimyasal etkilerine gerek kalmadan, meditasyondan sonra kendini daha iyi hissetmesiydi.

Kirsch’in sonuçları kıyameti kopardı.O, ‘’Bu çok tartışmalı’’ diyor.O zamandan beri kendi grupları ve diğerleriyle çeşitli analizler yaptılar.Sonuç olarak şimdi bazı klinik klavuzlar meta-analizlerin daha büyük fayda önerdiği şiddetli depresyonu olanlara sadece meditasyon  tavsiye ediyorlar.Uysal ve orta derecedeki depresyon için 2009’da Birleşik Krallik doktorlarına başlangıç için konuşma terapileri teklif etmeleri söylendi.(Aşağıdaki depresyonu tedavi etmek için diğer yollar bölümüne bakınız)

Fakat bunlar her derde deva ilaç değiller ve NHS’de böyle bir tedavi pek çok ayı alabilir.Pratikte Birleşik Krallık ve diğer bir çok yerde haplar sıklıkla görülen bir şekilde hala başvurulacak ilk adres.

DEPRESYONU TEDAVİ ETMEK İÇİN DİĞER YOLLAR

Uysal veya orta derecedeki depresyon için diğerlerinin arasından Birleşik Krallık, Avustralya ve Yeni Zelanda klavuzları bilişsel davranışsal terapi gibi konuşma terapilerini tavsiye ediyorlar.Alkolü kesme, düzenli uyku ve fiziksel olarak daha faal olmak gibi hayat tarzı değişikleri de ayrıca yardımcı olabilir.Midlands Partnership NHS Foundation Trust, UK’den Nick Stafford, ‘’İnsanlarda genel olarak iyi fiziksel egzersizlerin pozitif etkisi hakkında bir anlayış eksikliği var’’ diyor.Şiddetli depresyonu olan insanlar için gidilecek son yer elektrokonvülsif (elektrokasılmalı) terapi: beyni anestezi altında elektrik şoklarına maruz bırakmak.Bunun çok etkili olduğu düşünülüyor fakat sıklıkla hafıza kaybına sebep oluyor.Ketamine bazlı yeni ilaçlar önümüzdeki bir kaç yılda piyasada bulunabilir olacak.Bir anestezik olarak geliştirilmesine ve dinlendirici bir ilaç olduğu söylenmesine rağmen doktorlar tek bir enjeksiyonun şiddetli depresyonu yatıştırabileceğini ve faydalarının aylar sürebileceğini buldular.

Son zamanlarda yapılan bir araştırma antidepresanlar hakkında yapılan eleştirilerin sonuç olarak yanlış konumlandırıldığını söylüyor.Nisan ayında The Lancet, Oxford Üniversitesi’nden psikiyatrist Andrea Cipriani tarafından önderlik edilen o zamana kadarki en büyük analizi yayınladı.Bu, 21 en yaygın antidepresanı ve yayınlanan ve yayınlanmayan ve 100.000 den fazla katılımcı ile yapılan 500 den fazla milletler arası denemeyi kapsıyordu.Her ilaç için insanların antidepresanlardan sahte haplara göre daha fazla fayda elde etmesi daha muhtemeldi.Etkinin boyutu değişiyordu, fakat çoğu ilaç plasebolara göre yüzde 50 daha fazla etki üretiyordu.Sonuçlar geniş bir ölçüde, tartışmayı ‘’uykuya yatırmak’’ şeklinde rapor edildi.İş bundan çok uzakta.Mesela Kirsch, yazarların ilaçların yararlılığını ölçmek için yanlış bir ölçü kullandıklarını söylüyor.Depresyon, Hamilton Depresyon Skalasında 0 ila 52 arasında depresyon şiddetiyle artan bir rakamı veren bir soru çizelgesi ile değerlendiriliyor.Antidepresanlar insanların pozitif cevap verme şansını gerçekten arttırıyor.Gerçi Kirsch ilaçları alanların plasebo tableti alanlara göre Hamilton Skalasında ortalama 2 puan daha fazla bir düşüş gösterdiğine işaret ediyor ve ‘’Bu oldukça küçük bir etki boyutu’’ diyor.

Kaliforniya’da Stanford Üniversitesi’nden ve Lancet analizi yürütücülerinden olan John Ioannidis, ‘’Fakat en azından ölçülebilir bir etki var.Bardağın yarısını boş veya dolu olarak görebilirsiniz’’ diyerek karşı çıkıyor.

Ve  Imperial College London’da bir psikiyatrist olan James Warner, ortalama etkinin cevaplardaki büyük farklılığı sakladığını söylüyor ve ’’Ortalama cevaplara bakmak, hiç cevap vermeyenlerle çok iyi cevap verenleri aynı düzleme ütülüyor’’ diyor.

Bütün ilaçlarda olduğu gibi potansiyel faydalar risklere karşı değerlendirilmelidir.İnsanların cevap vermesindeki büyük farklılık yan etkiler için de geçerli.Daha eski antidepresanlara göre daha az nahoş olmalarına rağmen Prosac gibi daha yeni hapların istenmeyen yan etkileri uykusuzluk, telaşlılık, ve cinsel arzu (libido) kaybını kapsıyor.Bunlar ayrıca şiddetsel ve intiharla ilgili daha alarm verici reaksiyonları da tetikleyebilirler, fakat bunların ender olduğu düşünülüyor.Hatta UK’da Bangor’daki Hergest Ünitesi’nde bir psikiyatrist olan ve bu etkilerin tanıtımını yapan David Healy bu ilaçları şiddetli derecede şüpheci veya geçmiş depresyonlarında ilaçlara iyi cevap verenlere hala tavsiye ediyor.’’İnsanların ilaçların risklerle geldiğini bilmeleri lazım, fakat onlar faydalı da olabilirler’’ diyor.

Pek çok doktor antidepresanların denemeye değer olduğunu düşünüyor, ve onların kullanımı eğer yan etkileri çok kötüye giderse her zaman durdurulabilir.Warner, ‘’Her klinisyen risk fayda denklemini dengeleyecek ve bunu hastasıyla tartışacaktır’’ diyor.

Fakat iş bu kadar basit olmayabilir.Bazı antidepresan kullanıcıları ilacın durdurulmasıyla ortaya çıkan ve aylarca süren anksiyete, uykusuzluk, baş dönmesi nöbetleri gibi reaksiyonları rapor ediyorlar.Bu ‘’geri çekme belirtileri’’ne neyin sebep olduğu bilinmiyor fakat, uzunca bir süre SSRI’ların verildiği hayvanlar buna beyinlerindeki serotonin reseptörlerinin sayısını azaltarak, ve böylece serotonin seviyelerini sabit tutarak cevap veriyorlar.Akla yatkın bir şekilde insanlar SSRI’ları almayı durdurdukları zaman serotonin işaretlemesi çok düşüyor ve belirtileri tetikliyor.

Genel tavsiye, antidepresan dozlarını yavaşça azaltmak şeklinde.Kendisi gibi etkilenenlere yardım etmek için ’’Geri Çekimi Konuşalım’’ kampanyasını başlatan James Moore, ‘’fakat pek çok doktor bunu nasıl yavaşça yapabileceklerini bilmiyorlar ve bazı antidepresanlar buna izin verecek kadar küçük dozlarda satılmıyor.’’ diyor.Moore web sayfasını ziyaret eden pek çok insanın klasik geri çekim belirtilerini deneyimlediğinin görüldüğünü ve onlara bunun orijinal hallerine dönüş olduğunun söylendiğini anlatıyor.

Lancet meta-analizinin çıkmasından sonra UK Psikiyatristlerin Kraliyet Koleji’nin başkanı olan Wendy Burn, Times dergisine antidepresanları savunmak için bir yazı yazdı.Burada çoğu insan için geri çekim belirtilerinin iki haftadan daha fazla sürmediğini belirtti.

Bu, eleştirileri alevlendirdi.UK Lincoln’da bir psikiyatrist olan Sami Timimi, ‘’Geri çekimin bir problem olmadığını söyleyerek insanlara kendilerine gereksiz yere zarar vermeleri için cesaret vermekten dolayı sorumlu tutulabilirler’’ diyor.O, diğer 29 kişi ile birlikte kolejin şikayet komitesine bu yazının kolejin 800 den fazla insanla yürütülen kendi araştırmasına ters düştüğünü yazdı.Bu araştırmada geri çekme belirtilerinin genellikle altı haftaya kadar sürdüğü ve insanların dörtte birinin üç aydan fazla süren anksiyete yaşadığı bulunmuştu.Kolej, araştırma sonuçlarının katılımcıların katılmayı kendi seçenler oldukları için ve kötü deneyim yaşayan insanların araştırmaya katılımının daha muhtemel olmasından dolayı yanıltıcı olabileceğini belirtti ve araştırma sonuçlarını web sayfasından kaldırdı.

Gerçek olan, geri çekim belirtilerinin ne kadar yaygın olduklarını bilmiyoruz.İlaç üreticileri tarafından ilaçları piyasaya sürebilmek için yürütülen denemeler sonraları ne olduğunu araştırmak için değil, verimliliği ve tedavi sırasında ortaya çıkan yan etkileri araştırmak için tasarlanıyor.

Herkes geri çekim belirtileri deneyimlemiyor.Mesela Barber gibi.Diğer bir kullanıcı, iş problemleri kendisini depresyona ve anksiyeteye götüren Tom, ilaçları almayı bıraktıktan sonra kabus ve sersemlik yaşadı-şu anda sonuç olarak bunlara değdiğini hissediyor.Moore, bir diğer aşırı durumda: Bir yıldır ilaç alımını durdurmak istiyor ve ilk hapın dudaklarından hiç geçmemiş olmasını diliyor.

Geri çekim belirtileri problemi antidepresanların bağımlılık yaratıcı oldukları iddiasının ardında yatıyor.Bunu değerlendirmek zor: Uzamış geri çekim belirtilerinin ne kadar yaygın olduklarını bilmiyoruz, ve evrensel olarak kabul edilmiş bir bağımlılık tanımı yok.Cipriani antidepresanların bağımlılık yaratıcı olamayacağına inananlar arasında, çünkü kullanıcılar aynı etkiyi almak için artagelen bir doza gerek duymuyorlar.Fakat Birleşik Devletler psikiyatrisinin İncili olan DSM-5 bir kimseyi, eğer onun kullanımını durdurmakta zorluk çekiyorsa ve gerekli olandan daha uzun süre alıyorsa bu maddeye bağımlı olarak tanımlıyor.Bu kötü geri çekme belirtilerine sahip kimseler için geçerli olabilir.

East London Üniversitesi’nde bir psikolog olan ve şikayet mektuplarını imzalayan John Read, bir seçeneğin de insanlara bağımlı olup olmadıklarını kendilerinin tanımlamalarına izin vermek olduğunu söylüyor.Read Yeni Zelanda’daki 1800 halihazır ve eski antidepresan kullanıcısı ile yaptığı araştırmayı yayınladı.Yaklaşık dörtte biri ilaçlarının bağımlılık yarattığını hissettiler.

İngiltere Halk Sağlığı tarafından gelecek sene ilaçların bağımlılığı hakkında yapılacak bir soruşturma bu probleme ışık tutabilir.Tetkik, opioid ağrı kesiciler ve antidepresanlar gibi-bazı psikiyatristler hoşlanmasa bile- bağımlılık yaratıcı olduğu kabul edilen ilaçları kapsayacak.Bu sırada Birleşik Krallık’taki başka bir problem ise depresyon için kullanılan ilaçların ve diğer tedavilerin verimliliğinin değerlendirilmesinde kullanılan deliller hakkındaki kurnazlıklar (Aşağıda bkz. Kusurlu deliller?).

Bilimin bu konu hakkındaki kararsızlığı ile antidepresanlar bugün kullanımda olan en bölücü ilaç çeşidi olmaya devam edecekler.İki tarafta aynı noktaya gelebilir mi? Moore’un gördüğü kadarıyla her ne kadar bu ilaçlar bazı insanlara yardımcı oluyorsa da, riskler taşıyorlar ve bundan dolayı en iyisi, eğer mümkünse daha az şiddetli hastalarda bunların alınmaması.Aksine bir çok psikiyatrist, bu ilaçların önce konuşma terapilerini denemeleri ve yaşam biçimlerini değiştirmeleri için tavsiye verilmesi gereken spektrumun yumuşak huylu tarafındaki insanlara da rahatça yazıldığını kabul ediyor.

‘’Denemeler ilacı almayı durdurduğunuzda ne olacağını öğrenmek için yapılmıyor’’

Aynı zamanda, antidepresanlardan gerçekten faydalanabilecek bazı şiddetli hastaların bu ilaçları alması uzayıp giden bu işlerden dolayı geciktiriliyor.Midlands Partnership NHS Foundation Trust, UK’de bir psikiyatrist olan Nick Stafford, ‘’Bazıları zihinsel bir sağlık problemi için ilaç almayı bir zayıflık veya kusur olarak düşünüyor.Cipriani buna katılıyor.’’Eğer antidepresanların bir plasebo gibi olduğu mesajını verirseniz, mesaj depresyonun gerçek olmadığı, her şeyin zihinde olduğu  şeklinde anlaşılacaktır.Fakat bu bir hastalıktır’’ diyor.

Moore, ‘’Ben ilaçların yasaklanması için çalışmıyorum, onların geçerli bir rolü var.Fakat aile doktorları ve psikiyatristler ilaçların zarar verme potansiyelini daha fazla tartışmalılar.Ben bir antidepresanın onlar için uygunluğu konusunda yapılan başlangıç tartışmalarında hastaların bütün unsurları duymalarını istiyorum.Şu anda bu yapılmıyor.’’ diyor.

 Clare Wilson, New Scientist için çalışan bir tıbbi raportördür.

KUSURLU DELİL

Pskiyatristlerin, terapistlerin, doktorların, araştırmacıların, ve hastaların anlaştıkları çok sık görülmez.Fakat Haziran ayında profesyonel kuruluşlar ve akıl sağlığı için yardım kurumlarının bir koalisyonu Birleşik Krallık Sağlık ve Bakım Mükemmelliği Milli Enstitü’süne (NICE) depresyonu tedavi etmek için kullanılan taslak klavuzu tekrar yazması için ortak bir bildiri yaptı.Mevcut tavsiye 2009’da yayınlanmıştı, ve son taslak tavsiye edilen tedavilerdeki mevcut durumu değiştirmeyecekti: Ana çözüm olarak ilaçlar ve internet ve telefon üzerinden bilişsel davranışsal terapi.Fakat koalisyon üyeleri klavuzun kusurlu olduğunu iddia ettiler.

 İSKONTOLU DELİL

Başlangıç için, yumuşak huylu, orta dereceli ve şiddetli depresyondan söz etmek yerine NICE, daha az şiddetli depresyon ve daha çok şiddetli depresyonu da kapsayan yeni kategoriler öneriyor.UK Psikoterapi Araştırma Derneği başkanı ve koalisyonun lideri Felicitas Rost, bunların klinisyenlerin veya hastaların deneyimlerine uymadığını söylüyor.O, ‘’Başka hiç kimse böyle ayırımlarla gelmedi.Bu sistem güvenilir değil, araştırma toplumu tarafından değerlendirilmedi ve Amerikan ve Avrupa klavuzlarından tamamen farklı olacak’’ diyor. 

Fakat koalisyonun en büyük eleştirisi NICE’ın delile yaklaşımı için.O, sadece bir grup katılımcıya aktif içeriğin, ve diğerine de bir plasebonun verildiği ve böylece herhangi bir değişikliğin aktif içeriğe bağlanacağı tıbbi delilin ‘’altın standardı’’ olan, rastgele kontrol edilen denemeleri göz önünde bulunduruyor.

Bu yaklaşım, ilaçlardan alınan faydanın kayda değer olduğunu gösterme derecesinde anlaşmazlık olsa bile antidepresanlar için işliyor (Bkz. Ana hikaye).Fakat psikoterapide işlemiyor.

Rost, ‘’Eğer bir terapistin beş hastası varsa, antidepresan değişmese bile her biriyle olan ilişkiler farklıdır.’’ diyor ve psikolojik terapileri değerlendirmede diğer delil yollarının kullanılması gerektiğini savunuyor.Rost, ‘’Bunlar halen tedavi alanlar için ülke çapında çalışan akıl sağlığı takımları tarafından düzenli olarak alınan depresyondan iyileşme oranlarını ve insanlara aldıkları hangi tedaviyi faydalı görüp görmediklerini sormayı kapsıyor.’’ diyor.Essex Üniversitesi’nden ve koalisyon bildirisinin ortak yazarı olan Susan Mc. Pherson, NICE’ın 2500 den fazla hastanın sesini duyuran 93 çalışmayı çıkardığını buldu.Birleşik Krallık Milli Sağlık Servisi kurumlarının kanuna göre zihinsel ve fiziksel sağlığa eşit öncelik vermesi gerekiyor.Fakat mesela epilepsi tedavi klavuzuna göre yapılan tedavi 10 yıl sonrasına kadar veriyi kapsarken depresyon için bu, bir yıldan daha kısa.Rost, ‘’Benim için bu en önemli nokta’’ diyor.’’Depresyon bir uzun dönem hali, ve çalışmalarımızda bir tedavinin faydalı olduğunu göstermemiz gerekiyor.’’ Endişe şu ki, klavuz böyle delilleri dışlayarak tedaviyi ilaçlara ve daha kısa süreli psikolojik terapi formlarına doğru yönlendiriyor.

Bir cevap istendiğinde NICE, ‘’komite klavuzu güncelleme sürecinde’’ diyerek özel başlıklara yorum yapmayı reddetti.Kurum, Temmuz ayında ikinci bir konsültasyon kararı alarak olağan dışı bir adım attı.Tavsiyenin son versiyonu yakında yayınlanacak.Moya Sarner

Çeviren : Emre Ümit TUNCEL
New Scientist 6/10/2018

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu