Halisünasyonlar, Unutulan Yüzler ve Diğer Bilişsel Gariplikler

Eğer görmek inanmaksa, nasıl oluyor da biliyoruz? Burada, görmenin gözden kaynaklandığına ilişkin yaygın bir yanlış anlama var.

Doğru, gözler, kulaklar ve deri bizi sürekli bir bilgi akışı bombardmanına tutar. Ama duyusal girdiler, dünyayı anlamamıza yönelik komplike yolculuğumuzda sadece birinci adımdır. Hangi detaylara ve niçin dikkat ettiğimize beyin karar veriyor.
Nörobilim uzmanı V.S. Ramachandran’ın kitabı “The Tell-Tale Brain” de yazdığı şekilde, “Dünyaya ait görüntülerimiz tutarlı ve birleşik gibi gözükse de, gerçekte, korteksteki, her biri anlaşılması kolay olmayan çoklu fonksiyonlara aracılık eden otuz (veya daha fazla) farklı görsel alandaki aktivitelerden meydana gelmektedir.”

Bunun Önemi Nedir?
Ramachandran gibi nöroloji uzmanlarına göre, “nöronların anlamı nasıl kodladığı ve bir nesneye ait tüm anlamsal ilişkilendirmeleri nasıl uyandırdığı sorusu, hafıza, algılama, sanat ya da bilinç üzerine çalışıyor olsan da, nörobilimin kutsal kasesi”. Ramachandran’ın bilişsel bozukluklara sahip hastalar üzerinde çalışmasının iki sebebi var: bilişsel garipliklerin, bozuklukların insan algılamasına ilişkin engin gizeme sağladığı anlayış ve  kliniğinde hastanın yaşamını iyileştirmeye verdiği önem…

Çünkü, beyin hasarları oldukça özel durumlardır. Eğer başını çarparsan, “beyin gücü”nde genel bir azalma yaşamak yerine, o bölgeyle ilgili özel bir fonksiyon kaybıyla, beynin herhangi bir bölgede bir lezyon yaşayacak. Ramachandran, bir gün yoğun mide bulantısı ve karın ağrısı deneyimlemeye başlayan 68 yaşında eski bir savaş uçağı pilotu olan John’un hikayesinden bahseder. Onu hemen hastaneye yetiştirirler ve doktorlar apandistinin alınmasının gerektiğine karar verir. Ameliyat başarılı geçer ama bu vakadaki normal seyir burada sona erer.
John’un bacağındaki bir damarda, beyin arterlerine ulaşan ve felce sebep veren bir kan pıhtısı oluşur. Eşi ameliyat sonrası kendine gelme odasına girdiğinde, John onu sesinin tonundan tanımış olsa da, artık suratını tanıyamadığını fark eder. Görme veya duyma ile ilgili bir sorunu yoktur. Bulmacanın başka bir parçası eksiktir: adı konulmamış, çok az anlaşılabilmiş olan nesne tanıma prosesi.
John nesneleri ince  detaylarla tarif edebildi ama bir şekilde ne olduklarını söyleyemedi. Mesela havucu aldığı zaman, onun “bir ucunda püsküllü ve uzun” olduğundan söz etti ve “boya fırçası olabilir mi” diye de düşündü. John’un durumunda, duyguyu düzenleyen “görme ve amigdala arasındaki kablo” kesilmişti. Görme normaldi, duygu normaldi “ama bu ikisi birbirinden ayrılmıştı.”

Yüz körlüğü, nüfusun sadece %2.5 kadarını etkilemektedir ama görüş ve duygu arasındaki bu kopukluk, Ramachandran’ın beynin bir kişinin veya nesnenin kimliğini eskiden hayal edilenden daha akışkan ve birbirine bağlı algıladığı teorisine ilham olur: Öyle inanıyorum ki prosesteki her aşamada, beyin her ne zaman algısal bir ‘problem’e kısmi bir çözüm yakalasa –bir nesnenin kimliğini, lokasyonunu ya da hareketini değerlendirirken—bu kısmi çözüm anında geçmişteki daha önceki aşamalarla desteklenir.
Bu durum şuna benziyor: adeta her birimiz her an halisünasyon görüyoruz ve algılama dediğimiz şey sadece mevcut veriye en çok uyan halisünasyonu seçmekten ibaret.
Columbia’da nöroloji uzmanı olan Oliver Sacks, Big Think’e, zihnin nasıl çalıştığının bugün nöroloji alanında gerçekten en önemli konu olduğunu söyledi. İlaca bağlı olmayan, kliniksel  görsel halisünasyonlar deneyimleyen biri olarak, Sacks’ın görsel algılama, özellikle halisünasyonlarla ilişkilendirdiği “hayal gücünün erişebileceği daha yüksek seviyeler, düşünme ve yaratıcılık” konusuna özel bir ilgisi var. Anormal olmanın ve bir akıl hastalığı işareti olmanın ötesinde, halisünasyonlar çoğunlukla tamamen tehlikesiz ve düşündüğünüzden daha yaygın.

Halisünasyonlar, “Geometrik desenler ve renkler olarak başlıyorlar.” sonra bazen “manzara, bazen de devasa kristaller ya da çiçek tarlaları.” Bazı insanlara göre, migren ağrılarını beraberinde getiriyorlar. Başkaları, halisünasyonları müzik dinlerken veya bir sayıyı aklından geçirirken görüyor. (Editörün notu: bu konu hakkında daha fazlası için sinestezi konusunu incelebilirsiniz)
Halisünasyonlar gibi algısal bozukluklar ve yüz tanıma yoksunluğu, realitenin tek bir, sorgulanamaz versiyonuna ne kadar az güvenebileceğimizi de hatırlatmaktadır. Oliver Sacks ile röportajımızı izleyin:

Çeviri: Sena Erkan
Kaynak: http://bigthink.com/think-tank/brain-bugs-hallucinations-forgotten-faces-and-other-cognitive-quirks

Check Also

Bunu anladığınızda Tüm Hayatınız Değişecek – Bruce Lipton