Güneş Enerjisi Kaynağı Nükleer Füzyon Değil; Galaksinin Merkezinden Gelen Manyetik Alanlardır !..

Yazan: Dan Bar-Zohar, İsrail Açık Üniversitesi  (Bu makale http://www.philica.com/display_article.php?article_id=65’den çevrilmiştir.)

Çeviren: Esin Tezer
 Güneş enerjisi kaynağı nükleer füzyon değil; galaksinin merkezinden gelen manyetik alanlardır. Güneş enerjiyi kütleye dönüştürür, kütleyi enerjiye değil ÖZETGüneş enerjisi kaynağı, güneşin çekirdeğinin içerisindeki Nükleer Füzyon Reaktörü olarak düşünülmüştür. Güneş, füzyon (eriyip kaynaşma) reaksiyonu tarafından değil; galaktik merkezden gelen manyetik alanlar tarafından ısıtılmaktadır. Nükleer füzyon manyetik alanların ısınmasının yan ürünüdür. Galaktik merkezden gelen manyetik alanların değişmesi, güneşin içerisindeki güneşi ısıtan elektrik akımlarına neden olur. Isı ve güneşin çekirdeğindeki parçacıkların yüksek kinetik enerjisi; maddenin, elektron, proton ve nötrinonun ana elementlerini oluşturan yüksek enerji çarpışmalarını tetikler. Çarpışmalar Döteryum, Trityum, Helyum ve Lityum gibi daha ağır elementleri de eriterek birleştirir veya Nükleosentez yapar. Bu da yıldızların ve galaksilerin daima kütle ve enerji ürettikleri gerçeğine yönlendirir. Makale, galaksilerin enerji üretiminin ardındaki saatin mekanizmalarını açıklayacaktır. Galaksi enerjisi ve kütle üretimi, Big Bang Teorisi’ni geçersiz hale koyar ve evrenin genişlemesine ve hızlanmasına neden olan çok miktardaki yeni kütleyle sabit durumdaki kozmolojik modele doğru yöneltir.

GİRİŞ

Kozmolojideki en son gelişme, özellikle evrenin sadece genişlemekle kalmayıp; ayrıca hızlandığı bulgusu Einstein’ın Kozmolojik Sabitesi’ni tekrar geri getirmektedir. Evrenin hızlanmasını açıklamak için; Kara Enerji’nin galaksileri geri püskürttüğü ve evrenin hızlanmasına neden olduğu farz edilmektedir. Kara Enerji, vakumda muazzam miktarda enerji bulan Kuantum Mekanik’deki gelişmelere dayanmaktadır.

Galaksilerin rotasyon eğimlerini açıklayan Kara Enerji ve Kara Madde evrenin %96’sı olarak bulunmuşken; yıldızları ve bitkileri oluşturan Düzenli Baryonik Madde evrenin yalnızca %4’üdür. Oysa, böyle bir Kara Maddenin veya Kara Enerjinin gerçekten varolduğunu kanıtlayan dünya üzerinde yapılan bir deney veya şüpheleri ortadan kaldıran bir kanıt yoktur. Bu kanıt eksikliği Big Bang Teorisi için de doğrudur. Vakumun yüksek enerji ve kütle yaratarak anında patlayabileceğini gösteren hiçbir deney yoktur.

Kozmolojik gözlemi açıklamak için bu şekildeki içgüdüsel olmayan teorilerin kaynağı, itiraz edilmeden kabul edilen ve hiçbir zaman sorgulanmayan hergünkü sürecin yanlış anlaşılmasından ortaya çıkmaktadır. Bu; güneşin enerji kaynağını veya diğer yıldızları anlayışımız veya daha doğrusu yanlış anlayışımızdır. Güneş ısısının yerçekimsel enerjiye dayalı olduğunu açıklamaya çalışan tarihi bir teori vardır. Bu teoriye göre Güneş, güneşe ait bulutsu uzak yıldız topluluğundan varolmuştur.
Bütün atomlar bulutsu uzak yıldız topluluğunun merkezinden serbest düştüklerinde, hızları ısıya dönüştürülmüştür. Benzer teori 19.ncu yüzyılda Lord Kelvin tarafından ileri sürülmüştür ve Lord Kelvin güneş ısısının yerçekimsel enerjiden, özellikle de güneşin içine düşen göktaşları tarafından kaynaklandığını söylemiştir. Bugünkü nükleer teori, Güneşin nükleer füzyon reaktörü olduğunu ve ısısının hidrojen atomlarının füzyonundan helyuma kadar belirdiğini söylemektedir. Erimiş helyum hidrojenden daha hafiftir, böylece Güneş kütle fazlalığını enerjiye dönüştürür. Bu modelde hâlâ bazı problemler vardır. Herbir galakside daima yeni doğmuş yıldızlar vardır. Bazıları, Mavi Süper Dev’ler Güneşten 50 kere daha büyük ve daha ağırdırlar ve hidrojeni Güneşten daha fazla yakarlar. Bu onların ortalama yaşam ömürlerini yaklaşık olarak sadece on milyon seneyle sınırlandırır. Eğer böyle daha büyük ve daha ağır yıldızlar sürekli doğuyorlarsa ve hidrojeni bu kadar çabuk yakıyorlarsa; öyleyse bütün hidrojen nereden gelmektedir? Yıldızlararası ortam bu kadar çok hidrojeni içermemektedir. Yıldızlararası hidrojen, galaksinin içindeki yıldızlara ait rüzgarda olan yıldızlardan ve süpernovadaki yıldızlardan gelmektedir.

Evren kütlesinin kaynağı ve enerjisi bir gizemdi ve Big Bang Teorisinin yaratılmasına neden oldu. Big Bang Teorisi bunu hidrojen yakıtı da dahil evrendeki bütün maddenin Big Bang zamanında yaratılmış olduğunu belirterek anlatmaya çalışır.
Bu tez evrenin gerçek kütle ve enerji kaynağının galaksi olduğunu gösterecektir.Burada sunulacak pek çok olgu, güneş ısısının kaynağının manyetik alanlarla veyaİndüksiyonla değiştiğini gösterecektir. Manyetik alanlar galaktik merkezden gelmektedir, galaktik disk aracılığıyla dağıtılırlar ve diskteki bütün yıldızları ısıtırlar. Değişen manyetik alanlar Güneş plazmasındaki elektrik akımlarının indüksiyonu tarafından oluşturulmuşlardır. Elektrik akımları Güneş plazmasını ısıtırlar ve güneşin parlamasını sağlarlar. Güneşteki hidrojenin füzyonu, manyetik alanlar tarafından oluşturulan ısının yan ürünüdür. Güneşin çekirdeğindeki indüksiyon akımları tarafından oluşturulan muazzam sıcaklık, parçacık hızını ve kinetik enerjiyi arttırır. Parçacıklar çarpıştıkça, onların yüksek kinetik enerjisi Einstein’ın E=MC2  Denkliğine göre yeni parçacıklar oluşturarak kütleye dönüştürür. Güneş kütleyi enerjiye dönüştürmemekte, fakat enerjiyi kütleye dönüştürmektedir. Güneş üzerindeki pek çok gözlemlenen fenomen manyetiktir, böylece Güneşin Manyetik İndüksiyon tarafından ısındığını düşünmek makuldur.

Yıldızların bu kütle oluşumu evrendeki bütün kütlenin nereden geldiğini ve evrenin neden genişlediğini ve hızlandığını açıklayabilir. Ayrıca evrendeki ağır elementlerin nasıl yaratıldığını da açıklayabilir. Pek çok ağır elementlerin süpernovada oluşturulduğuna inanılmaktadır; bu çünkü ağır elementlerin füzyonunun enerjiyi tüketmesinden ve hidrojenin yaptığı gibi enerjiyi üretmemesinden kaynaklanmaktadır.Yıldızların enerjisi manyetik alanlardan geldiğine ve füzyondan gelmediğine göre; öyleyse ağır elementlerin nükleosentezi Kırmızı Devler’de meydana gelmektedir. Eğer yıldızlar kütle ve enerjiyi üretiyorlarsa, o halde galaksilerin de kütle ve enerjiyi ürettiklerini söyleyebiliriz. Galaksiler kütle ve enerjiyi oluşturmak için olan evren makinalarıdırlar. 

Eğer Güneş galaksinin merkezinden manyetik alanlardan ısıtıldıysa, galaksinin enerjisi nereden gelmektedir? Manyetik alanlar yıldızlardaki kütleyi oluştururlar ve bu kütle güneşe ait bir rüzgar olarak uzaya fırlatıldığında, galaksinin merkezine doğru Serbest Düşmeye başlar. Serbest düşen toz ve gazın yerçekimsel potansiyel enerjisi galaktik merkezdeki Kara Deliklerin Birikme Diskleri tarafından toplanmaktadır.Bu yerçekimsel potansiyel enerji, kütleyi oluşturmak için kullanılan enerjiden çok daha yüksektir. Dinamo etkisiyle birleşen birikme diskleri, yıldızlarda daha fazla kütle üreten galaktik merkezlerdeki manyetik alanları ve benzerini oluştururlar.

Eğer galaksi her zaman bir noktada daha büyük ve daha ağır hale geliyorsa, o yeni bir galaksi meydana getirecektir. Kütlenin galaksiye olan sürekli ilavesi galaksinin helezonik kollarını ve kol uzunluğunu ve onun galaktik merkezden uzaklığını arttırır. Çok uzak kolda; yıldızlar tarafından dışarı boşaltılmış, yıldızlara ait olan rüzgar kol ağırlaşıp, kendini ana galaksiden ayırana ve uydu galaksi olana kadar kendi kolunda lokal olarak biriktirmeye başlar. Birbirleriyle çarpışan galaksilerin çekilen  pek çok resimleri veya karşılıklı etkileşimde bulunan galaksiler aslında bir diğerini yumurtlatan örneklerdir. Yeni galaksilerin üremesi, evrenin genişlemesine ve hızlanmasına neden olmaktadır.

 Rotasyon Eğimi

Galaktik merkez etrafında galaktik diskteki yıldızların rotasyon hızı Kepler’in Üçüncü Kanunu’na uymalıdır. Yıldızların beklenen hızı Şekil 6-(B)’de gösterilen çaplanmış daire çevresinin tersine orantılı olmalıdır. Oysa çeşitli galaksilerin gözlemi Şekil 6-(A) ‘daki gibi neredeyse yatay olan bir rotasyon eğimi vermektedir. Yatay eğimin alışagelen izahı hiçbir parlaklığı olmayan ve görülemeyen Kara Maddenin varlığına dayanmaktadır. Kara Madde galaksideki yerçekimini arttırmak için yıldızların ötesindeki galaktik diski doldurmaktadır. Galaksideki manyetik alanlara dayanan yatay rotasyon eğimini açıklamak mümkündür.

İlk olarak iyi bilinen bir deneyi anlatarak başlayacağım. Şekil 1’deki süperiletkenin üstündeki manyetik mıknatısı havaya kaldırma veya Meissner Etkisi, mıknatıs süperiletkenin üzerine yerleştirildiğinde mıknatısın havada dolaşmasına yolaçar. Mıknatısın manyetik alanı Faraday Kanunu’na göre elektromotor güce ve süperiletkende akıma neden olur. Lenz Kanunu’na göre bu akımlar, mıknatıs manyetik alanlara engel olan süperiletkendeki manyetik alanları oluştururlar ve böylece onun havada süzülmesine ve yerçekimine karşı koymasını geri çevirirler.

Eğer bir string alıp onu süperiletkene bağlarsam, Şekil 2’deki tablo boyunca süperiletken dilimini sürükleyebilirim. Eğer mıknatıs süperiletken üzerinde havada süzülüyorsa ve siz süperiletkeni sürüklerseniz; mıknatıs tabloya düşmeyecek fakat süperiletkeni takip edecek ve üstelik her nereye sürüklediysek havada süzülüp kalacaktır. Bu ayrıca Lenz Kanununun sonucudur. İndüklenmiş akımlar ve süperiletkenin manyetik alanları, süperiletkenle bağıntılı olan mıknatısın üstündeki herhangi bir harekete engel olacaklardır.

Güneşteki sıcak plazma ve diğer yıldızlar çok düşük bir elektrik rezistansına sahiptirler. Plazmanın rezistansı bir metalinkinden çok daha düşüktür ve süperiletkene çok yakındır. Halbuki onun rezistansı sıfır değildir ve plazmanın içerisindeki elektrik akımı sıcaklık meydana getirecektir. Güneşin içi tamamen homojen değildir ve plazmanın farklı elektrik iletkenlik durumuna sahip bölgeleri vardır.

Süperiletkenin özelliğine ilaveten Güneş, mıknatısın özelliğine de sahiptir. Güneşin manyetik alanı dünyanın manyetik alanınkiyle benzerliklere sahiptir.Güneş, ikiz kutuplu manyetik alana sahiptir ve bu da bar mıknatısınkine benzer şekildedir.

Süperiletkenlerin kendinlerine has olan özelliği, onların içerisindeki manyetik alanların sıfıra çok yakın olmasıdır. Oysa yıldız plazması sıfır iletkenlik durumundan daha yüksektir ve manyetik alanlar plazmanın içerisinden ısıyı meydana getirmek için geçerler.Yıldız yüksek manyetik mıknatıs geçirgenliği, uzaydan manyetik alanlara yalnızca daha fazla enerjiyi emmek için  konsantre olmaz.

 

farklitanrialgilama_clip_image001

Şekil 1: Süperiletken üzerindeki mıknatısın Manyetik Levitasyonu (Havaya Yükselmesi). Yıldızların yaratıldığı plazmanın iletkenlik durumu çok yüksektir ve süperiletkene yakındır. Yıldızlar süperiletkenin ve mıknatısın çiftleri olarak hayal edilebilirlerdi. Bu, galaktik diskteki ve yıldızların hareketindeki kaymanın birbiriyle nasıl bağıntılı olduğunu, yıldızlar plazmasında ısıya dönüşen ve yıldızları parlatan elektrik akımlarını açıklamaktadır. Bu, yıldızlar ve galaksiler arasındaki ‘geritepkiyi ‘ de açıklamaktadır.

farklitanrialgilama_clip_image002

Şekil 2: Eğer bir süperiletkeni alırsanız ve üstüne bir mıknatıs yerleştirirseniz, mıknatıs süperiletkenin üstünde, etrafında dolaşıp duracaktır. Mıknatıs etrafta dolaşıp dururken süperiletkene bir string bağladığınızı ve süperiletkeni masanın üzerinde sürüklediğinizi farzedin. Mıknatıs süperiletkenin yukarısının etrafında dolaşıp durmakta kalacak ve süperiletkeni takip edecektir.Bu, yıldızların galaktik diskten kaymaya direndiklerini ve o direncin yıldızlardaki indüksiyon akımlarını oluşturduğunu ve onları ısıttığını ispat etmektedir.

Süperiletken Ve Yıldızların Mıknatıs Modeli

Bir yıldızın düşük dirençle plazmadan oluştuğunu ve manyetik çift kutbun manyetik alanına sahip olduğunu bilmek; Güneşin ve yıldızların modelini ileri sürmektedir. Bu modele göre, bir yıldız süperiletkenin ve Şekil 3’deki bir mıknatısın birleştirilmiş özelliklerine sahiptir. Böylece yıldızlar Meissner Etkisi’ndeki mıknatıs ve süperiletkene benzer bir şekilde davranacaklardır. Bir yıldız yakınındaki bir yıldızın hareketine karşı olacaktır. Örneğin birinci yıldız ikinci yıldıza doğru ilerlediğinde, ilk yıldızın manyetik alanı ikinci yıldızda akımlara neden olacaktır. Lenz Kanunu’na göre bu akımlar manyetik alanlara neden olacak ve ilk yıldızın hareketine direnen ikinci yıldızda manyetik alanlar oluşturacaktır. Harekete olan direnç, bir yıldız bir diğerine bağıntılı (rölatif) olarak hareket ettiğinde meydana gelecektir

farklitanrialgilama_clip_image003

Şekil 3: Bir yıldız, bir süperiletkenin ve mıknatısın kombinasyonu olarak tarif edilebilir. Süperiletken, plazmanın yüksek iletkenlik durumunun bir sonucudur ve mıknatıs da yıldız manyetik alanının bir sonucudur. Yıldız manyetik alanı, galaksiden gelen yıldızı mıknatıslayan manyetik alanlarla ve Güneşin içinde indüklenmiş akımlar tarafından oluşturulan iç manyetik alanların bir kombinasyonudur. Süperiletkenin ve mıknatısın kombinasyonu, yıldızları birbirlerinden geri iter ve birbirleri arasındaki çarpışmayı ortadan kaldırır. Galaksiler pek çok yıldızı içine aldıklarından onlar mıknatısın ve süperiletkenin bir kombinasyonu olarak tarif edilebilirler.  

 Harekete olan geritepki ve dayanıklılık gücü Güneş gibi olan ana, art arda sıralananlar arasında neden çarpışmalar olmadığını açıklayabilir. Galakside yüzlerce milyar yıldız olmasına rağmen; ana art arda sıralanan yıldızlar asla çarpışmazlar. Nötron Yıldızlar gibi olan diğer yıldızlar ve Beyaz Cüce çarpışabilir, çünkü onlar plazmadan oluşmamıştır ve süperiletkenin özelliğine sahip değildir. Nötron Yıldızlar sadece mıknatıs olarak hayal edilebilirler. Dolayısıyla nötron yıldız Güneş gibi olan ana art arda sıralanan yıldızları geri itecektir. Bununla birlikte iki nötron yıldızı birbirbirlerine sokulduklarında, birbirlerini geri itemezler, çünkü sürükleyen bir süperiletken yoktur. Yerçekimleri yalnızca onları birbirine çekmekle kalmaz;  manyetik alanları da sıraya dizilir ve çekme gücü katılır. Bir nötron yıldızının kuzey kutbu sokulur ve ikinci nötron yıldızının güney kutbunu çeker. Evrendeki ani Gama Işını Patlamaları’nın gözlemlerinin nötron yıldızlarının büyük çaptaki çarpışmalarından ortaya çıktığı bilinmektedir. Ayrıca Beyaz Cüceler çarpışmak için meyillidirler. Beyaz Cüceler hem plazma hem de manyetik alanlara sahip değillerdir. Süpernova patlamalarının bazıları Beyaz Cücelerle bağlantılıdır. Nötron Yıldızları ve Beyaz Cüceler bir yıldıza kolayca yaklaşabildiklerine göre; pek çok ikili yıldızlar (örneğin Sirius) Beyaz Cüceler veya Nötron Yıldızını kapsar. Buna bir şekilde bakmanın yolu, yıldızları iki kategoriye ayırmaktır. Bir tanesi Beyaz Cüceler gibidir ve yalnızca yerçekimsel alanlardan ve Genel İzafiyet’ten etkilenmektedir. İkincisi ise, hem manyetik alanlardan hem de yerçekimsel alanlardan etkilenmektedir.

İçlerindeki yıldızlara benzer olan galaksiler mıknatıs ve süperiletkenin kombinasyonu olarak da tarif edilebilirler. Galaksiyi mıknatıs ve süperiletken kombinasyonu olarak görmek; evrenin genişlemesi ve hızlanmasına yönlendirerek galaksiler arasındaki ‘geritepki’ yi de kolayca açıklayabilir. Bu model galaksiler arasındaki çarpışmaların nadir olduğu anlamına da gelebilir. Ana sıradaki yıldızlar arasındaki çarpışmanın nadirliği, galaksiler arasındaki çarpışmanın enderliğinin açık bir işaretidir. Birbirleriyle etkileşen gözlemlenen pek çok galaksi aslında bir galaksinin bir diğerinden oluşumudur veya bir başka deyişle, daha büyük bir galaksiden daha küçük uydu galaksiye üremesidir.

Şekil 2’nin deneyinde süperiletkenin yalnızca mıknatısı geri itmekle kalmayıp; süperiletkene izafi olan mıknatısın herhangi bir hareketine de direnç göstereceği gösterilmiştir. Şekil 3’de gösterildiği gibi, yıldızlar  süperiletken ve mıknatısın kombinasyonu olarak tarif edilebilirler. Bu da Şekil 4’de gösterilen, süperiletken maddesinin ve mıknatıslarının halkalarını veya katmanlarını kapsayan galaktik disk modeline yolaçabilir. Böyle bir modeldeki süperiletken onunla herhangi bir bağı olan mıknatısların herhangi bir hareketine karşı direnç gösterecektir. Mıknatıslar süperiletkenle bağlantılı olarak taşındıklarında, indüksiyon akımları süperiletkende akıp gidecek; Lenz Kanununa göre mıknatısların manyetk alanlarına direnen ve geri iten manyetik alanları yaratacaktır. Bu; yıldızların herhangi bir hareketinin direneceği, galaktik diskin değişmez modeline işaret etmektedir. Eğer şekil 4’deki modele göre galaktik diskin rotasyon eğimini çizersek, bütün yıldızların aynı açılı hıza sahip oldukları Şekil 5’de gösterilen düz çizgiyi elde edeceğiz. Oysa Şekil 6’da gösterilen gözlemlenmiş rotasyon eğimi, galaktik merkezden uzak olan yıldızların süratinin açısalının galaktik merkezin yakınındaki yıldızlardan daha küçük olduğuna işaret etmektedir. Bu da süperiletkenlere ve oluşturulan indüksiyon akımlarına izafi olan mıknatısların hareketinin olduğu manasına gelmektedir. Çünkü yıldızlar plazması, akımların sıcaklığı oluşturmaları için mükemmel bir süperiletken değildir.

 

Check Also

Sinir Sistemi Nesiller Boyunca Bilgiyi Aktarabiliyor

Hemen hemen tüm ekolojik ortamlarda bulunan nematotlar(iplik kurdu), üzerinde en çok çalışma yapılan organizma modellerindendir. ...