‘Gözümle görmeden inanmam’ mı dediniz?

fft99_mf3392312HATIRA dediğiniz nedir?

Başınızdan geçenler, gözünüzle gördükleriniz, kulağınızla işittikleriniz…
Büyük Japon yönetmen Akira Kurosawa’nın Roshomon filmini herkes bilmeyebilir. Filmde bir suça tanıklık eden dört kişinin anlatımlarındaki farkları görürüz. Aynı şeyi görmüşlerdir ama hepsinin anlattığı farklıdır; hatta birbiriyle çelişmektedir.

Hatıraların güvenilmezliği, özellikle suç araştırmasında görgü tanıklarının güvenilmezliği hakkında çok ama çok geniş bir literatür var. İşin ilginci kimse yalan da söylememektedir.
Tabii bir de, uzaylıların kendisini kaçırdığını ‘görenler’ var; kulağında sesler duyanlar var. Onlar da yalan söylemiyor; gördüğünü söylediği şeyi ‘görüyor’ ve duyduğunu söylediği şeyi de ‘duyuyor’ o insanlar.
Peki nasıl oluyor da oluyor?

Bilmemiz gereken birinci şey, gözümüzle değil beynimizle gördüğümüzdür. Yani gördüğümüz şeyleri bize beynimiz gösterir.
İkincisi, beynimiz mutlaka ve mutlaka ‘gördüğümüz’ şeyleri manipüle eder.
En basiti şu: Elimizi çırptığımızda çıkan ses ve elimizinin birbirine çarpmasını aynı anda, sinemacı deyimiyle ‘senkron’ görürüz. Oysa sesin kulağımıza ulaşmasıyla görüntünün ulaşması arasında bir fark vardır; beynimiz görüntüyü ‘görme’mizi biraz geciktirerek sesls aynı anda duymamızı sağlar, olayları bizim için senkron hale getirir.
Beynimizin yaptığı daha karmaşık manipülasyonlar ve kısaltmalar da var. Gözümüz çok geniş bir açıyı ‘görür’ ama beyin bunun bir bölümüne odaklanır. Bu beynin diğer taraflarda olanları farketmediği anlamına gelmez ama mesela ansızın kafamızı çevirdiğimizde bazen beynimiz oraya bir nesneyi, artık orada olmayan bir nesneyi yerleştirebilir.
Beynimizin bize sahte hatıralar yaratabildiğini epeydir biliyor nörologlar. Ama geçenlerde Amerika’daki meşhur MIT’den bir grup bilimci ilk kez yapay bir yolla sahte hatıra yaratmaya başardı.
Deney, farelerle yapıldı. Fare önce ‘A ortamı’na alındı. Burayı tanıması, burada hatıralar oluşturması sağlandı. Sonra aynı fareyi ‘B Ortamı’na aldılar ve burada farenin beyninin hippokampus bölümüne ‘optogenetik’ yöntemle sahte hatıralar yüklendi. ‘B Ortamı’nda bir yandan zeminden fareye düzensiz aralıklarla elektrik akımı verilip bir terör yaşaması sağlanırken bir yandan da az sonra ayrıntısını anlatacağım ‘optogenetik’ yöntemle ona az önceki ‘A Ortamı’nın hatıraları canlandırıldı. Ve sonunda fare ‘A Ortamı’na geri döndüğünde korkudan dona kaldı.
Peki bunu nasıl yaptılar? Sonunun cevabı ‘optogenetik’te gizli.
Bilimciler önce fareye bir virüs verdiler. Virüs, özellikle gidip farenin beyninin hippokamopusunda ‘A Ortamı’ hatıralarının bulunduğu bölgedeki nöronları etkiledi. Virüs bu nöronların DNA’sında değişikliğe sebep oldu, onların ışığa duyarlığını arttırdı.
Sonra farenin beynine bir delik delindi ve hippokampusun ‘A Ortamı’ hatıralarının bulunduğu bölüme lazerle ışık verildi; böylece fare aslında ‘B Ortamı’ndayken ve elektrik şokları alırken ondaki ‘A Ortamı’ hatıraları aktive edilmiş oldu.
Böylece farenin hatıralarında gerçekte yaşadığı iki ayrı ortam sanki tek bir ortam haline geldi.

(İlgilenenler orijinal makaleye bu adresten ulaşabilir: http://www.sciencemag.org/content/341/6144/387.abstract )

 İsmet Berkan – Hurriyet

Check Also

Sinir Sistemi Nesiller Boyunca Bilgiyi Aktarabiliyor

Hemen hemen tüm ekolojik ortamlarda bulunan nematotlar(iplik kurdu), üzerinde en çok çalışma yapılan organizma modellerindendir. ...