Depresyon, Fiziksel Olarak DNA’nızı Değiştirebilir!

dna

İngiltere’den araştırmacılar, depresyonun sadece beynimizi değil, ayrıca DNA’mızı ve hücrelerimizin enerji üretme yolunu da değiştirebileceğini buldular.

Wellcome Trust İnsan Genetiği Merkezi’nden bir ekip, depresyon riskine katkıda bulunabilecek  genleri bulma umudu ile 11.500’den fazla kadının genomlarını incelerler. Ancak bunun yerine, bu rahatsızlık tarafından tetiklendiği gözüken, onların hücrelerinde metabolik değişimlerin işaretlerini görürüler.

En kaydedeğer keşif; strese bağlı depresyon yaşamış kadınların (cinsel taciz gibi çocuklukları süresince yaşanan depresyon) diğer kadınlara göre daha fazla Mitokondriyal DNA(mtDNA)’ya sahiptirler.

Mitokondriler, hücrenin geri kalanına enerji sağlayan “hücrenin enerji meydana getirici üniteleri”dir ve mitokondrilerdeki artış, araştırmacıların kadınların hücrelerindeki enerji ihtiyacının strese tepkide değişmiş olacağına inanmalarına sebep olur.

Bu araştırmanın önde gelen araştırmacılarından genetikçi Jonathan Flint, yaptığı açıklamada şunları söylemekte: “Mitokodriyal DNA’daki fark, bizi çok şaşırttı. Dolayısıyla, bunun yapay olmayıp, gerçek olduğuna ikna olmamız epey uzun zamanımızı aldı.”

Sonuçlar üzerinden geçildikten sonra, araştırmacılar, strese bağlı depresyon yaşamış kadınların, sağlıklı kadınlara göre telomerlerinin daha kısa olduğunu tespit ederler. Telomerler, kromzomların ucunda bulunurlar ve yaşlandıkça da doğal olarak kısalırlar ve ekip bu işlemin stresle daha çok hızlanıp hızlanmadığını araştırmaya başlar.

Ancak, bildiğimiz üzere, korelasyon sebeple eşit değildir. Dolayısıyla, ekip hipotezlerini fareler üzerinde test etmeye karar verir. 4 haftadan uzun bir zaman süresince, fareler stres alında tutulur ve araştırmacılar, farelerde herhangi bir genetik ve hücresel değişim olup olmadığını takip ederler.

Current Biology adlı dergide yayınlanan araştırma, aşırı stresli farelerin mtDNA’larında artış olduğunu ve normal laboratuvar farelerine görede daha kısa telomerlere sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Bu değişimler, stres hormonu kortikosteron tarafından tetiklenmiş gözükmektedir.

Flint’e göre, bu moleküler değişimler, bedenin doğal olarak stresle başa çıkma yollarını da bayağı etkileyebilir. Flint: “Depresyon, bir anlamda, algılanan strese karşı metabolik bir reaksiyon olarak bir kabul edilebilir.”

İyi olan haber ise; farelerde yapılan araştırma göstermektedir ki; stresin etkileri kısmi olarak tersine çevrilebilir. Şimdi ekip, bu araştırmanın, stresin biyogöstergelerini ve sonuçlarını tespit etmeye yardımcı olmasını umuyorlar. Belki halâ erken ama gelecekte, mitokondriyal DNA seviyelerini incelemek, bir kişinin travmadan kurtulup kurtulmadığını göstermeye yardımcı olabilir.

Flint: “Moleküler göstergeler ve depresyon arasındaki ilişkinin sadece enstantanesine sahibiz. Zamanla bunun nasıl değiştiğini (depresif bir rahatsızlıktan önce, boyunca ve sonrasında) bilmek istiyoruz. İşte bu tarz bilgi bize kilinik açıdan yardımıcı olabilir.”

Artan bir şekilde açık ve net olan şu ki; duygusal olarak bizi etkileyen, biyolojik seviyede de bizi etkilemekte! Bu yılın başlarında, ayrı bir araştırma ekibi, çocuklukta yaşanan travmanın hücresel yaşlanmayı etkileyebileceğini göstermiştir ve Kasım 2014’de, bilim insanları ayrıca meditasyon ve yoganın aslında telomerin boyunu korumaya yardımcı olabileceğini tespit ederler. Ancak, bu tarz değişimlerin kalıcı ya da gelecek nesillere aktarıldığına dair bir kanıt mevcut değildir.

Halâ anlaşılması gereken çok şey var ve bizler, bu araştırmanın mental bozuklukları kapsayan unsurları azaltmaya yardımcı olabileceğini ve bu rahatsızlıklardan mağdur olanlara karşı daha fazla destek ve onay sağlayabileceğini umud ediyoruz.

Çeviren: AylinER
http://www.sciencealert.com/depression-can-physically-change-your-dna-study-suggests?utm_content=buffer50b40&utm_medium=social&utm_source=twitter.com&utm_campaign=buffer

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu