Ceptelefonları ve Radyasyon

Ceptelefonları ve Radyasyon:
Berkeley’in Saçma ve Zararlı Korku Teşviki

cellphone

Berkeley (Kaliforniya) Şehir Konseyi tarafından yakın zamanda verilen bir karar, riski akıllıca düzene sokmak için toplumun nasıl çabaladığına dair bir takım öğretici ve ürkütücü dersler sunuyor.  Hepsi içinde en net ve ürkütücü mesaj:  Hükümetin politika oluşturmasının bazen, objektif analizler yerine duyguları yansıtmasıdır. Öyle ki en akıllı ve delil-tabanlı karar-verme yapılmamakta. Bu da hükümetin bizi güvende tutma şeklinin umduğumuz gibi olmayabileceği anlamına geliyor.

Berkeley, ceptelefonu satıcılarının müşterileri bilgilendirmesini istedi:

“Telefonunuz açıkken ve kablosuz bir ağa bağlıyken, telefonunuzu pantolon ya da gömlek cebinde ya da sütyen içine kıstırarak taşıyorsanız, RF radyasonuna maruz kalma konusunda tanımlı federal yönergeleri aşıyor olabilirsiniz. Bu potansiyel risk çocuklar için daha da fazladır.”

Oldukça tatsız bir durum. Kansere hiçbir referans yok. San Fransisco’nun birkaç yıl önce çıkardığı emirname, ceptelefonu endüstrisi tarafından açılan dava ile durduruldu. Berkeley’in uyarısı, federal kanun tarafından talep edilen gibi, telefon ile gelen yönergedeki ayrıntılı bilgi ile neredeyse aynı dilde.

Fakat ek bilgi içine gömülü olan ve az bir insan tarafından okunan uyarı, ceptelefonlarının elektromanyetik tehlikeleri üzerine kampanya yürüten avukatlar için yeterli seviyede endişe verici değil. (nükleer kaynaklardan gelen iyonize tür ile kıyaslandığında) Bu tür düşük güç seviyelerindeki radyasyon için çok büyük bilimsel deliller olmasına rağmen , hala insan sağlığına zararlı oluğu bilinmemektedir. (Erkeklerin testislerine yakın tutmaması gerektiği istisna. Radyasyon düşük sıcaklıkta en iyi çalışan sperm fabrikasını ısıtıyor (ilk önce testislerin tehlikeli bir şekilde vücudun dışına sallanmasının nedeni budur), ve sperm sayısı ve kalitesini düşürüyor.)

Berkeley Şehir Konseyi ceptelefonu radyasyonunun risk olmadığına dair bütün delilleri duydu. Fakat avukatlar, kanser riskini de içiren kendi araştırmalarını, risk doğurduğu gerekçesiyle delil olarak sundular.

(Ceptelefonu kullanımı ve beyin kanseri arasındaki bağlantıya dair bir delil, Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) tarafından 2011 yönetmeliğine dahil edildi. Bu delil “Glioma ve akustic nöroma olarak (iki tür beyin kanseri) kablosuz telefonlu kullanıcılar arasında sınırlıydı ve diğer kanser türleri için sonuç çıkarmak için yetersizdi.” IARC bulgularını şu şekilde niteledi: “İlgili maddeye maruz kalma ve kanser arasında pozitif bir ortaklık gözlemlendi. Gayrıresmi bir izah inandırıcı olabilir fakat tesadüf, önyargı ya da çelişki akla yatan bir güven ile gözardı edilemez.)

Birçok risk tartışması içinde olacak olan şey budur. Avukatlar, delil kitlelerine saldırmak için bir taraftan, o delil ile ilgili şüphe oluşturacak her bir parça ve ima için kendi davalarını oluşturuyorlar, o delilin ne kadar güvenilmez, zayıf ya da çelişkili olduğu önemli değil.  Yaratılışçılar bunu yapıyor. İklim değişikliği inkarcıları bunu yapıyor. GDO karşıtları bunu yapıyor. Aşı karşıtları bunu yapıyor. Azıcık bir miktar kuşku duyun.  Eğer kuşku, ortada tehlikeye dair bir ima olabileceği durumuysa, bizler korku, tedbir ve delil karartma yarışlarının başındayız.

Eğer bütün hükümetlerimiz Berkeley Şehir Konseyi gibi davransaydı,  eğitim programımıza evrim hakkında her türlü uyarılar yazılmış olacaktı. Tıpkı yaratılışçıların yapmak istediği gibi. İklim değişikliği için, kömür endüstrisi ve aşırı muhafazakarların tercih edeceği, daha fazlasını bilene kadar bekle yaklaşımımız olacaktı. Tarımı geliştirmek için biyoteknoloji kullanımı daha fazla araştırma için yıllarca baklemek zorundaydı. Ya da en azından gıdaları içeriklerinden dolayı genetiği değiştirilmiş olarak etiketleyecektik, ya da aşıları her türden hayali korkular hakkında etiketleyecektik.

Halkın bilme hakkı olan etiketlerin, sezgisel çağrışımı vardır. Fakat bunlar bir grup delil ile desteklenmez olduğunda, her türlü şeye her türlü karşı koyma ile sonuçlanacak tepki olarak devam ettirebilirler. Bu durumda, inkar edilemez radyasyon korkusu, güneş, su ve rüzgâr enerjilerinden şehirlere enerji taşıyan enerji iletim hattlarına; okuldaki ceptelefonu kulelerine ya da uzayı kiralamaktan kar sağlayan kiliselere; ve radyo elektriğin jenaratorlerden tekrar talepte bulunarak kaynağı artırmasını sağlayan evdeki akıllı sayaçlara(enerji sistemimizin etkinliğini artırır ve iklim değişikliği ile savaşmaya yardımcı olur) karşı çıkmayı kalıcılaştırır.

Korkuda delile göre daha fazla bulunan, etiketlerdeki problem, temsil ettiği riske karşı bir çeşit hükümet tepkisidir. Demokratik fakat akıllı değil. Siz ve ben subjektif, duygu-tabanlı bir risk-algı sistemini üstlenmiş durumdayız. Çoğu zaman bizleri güvende tutmak için çalışır, fakat bazen bizi bazı şeyler hakkında çok fazla üzülmeye sevkeder(radyasyon, “kimyasallar”). Fakat siz ve ben herkesin yaşamına tesir eden politika gütmüyoruz. Hükümet yetkilileri bunu yapıyorlar. Onlar daha iyisini yapmak için insana ve çevresel sağlığa karşı derin bir sorumluluğa sahipler.

Çeviren : Gültekin METİN
http://bigthink.com/risk-reason-and-reality/cell-phones-and-radiation-berkeleys-silly-and-harmful-pandering-to-fear

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu