Bilim İnsanları Rüya İle İlgili Beyin Kısımlarını Tespit Ediyor

Rüya gören bir beyin ile uyanık beyin tahmin edilenin çok ötesinde benzerliklere sahip olabilirler…

 Uzmanlar, bulguların “şaşırtıcı” olduğunu ve bunların rüyaların amacını anlamaya ve kişilerin rüya görüp görmediğini tahmin etmeye yardımcı olabileceğini ifade etmekteler…

Bilim insanları, rüyaların amacı ve bilinci anlamamız açısından önemli etkileri olan bir çalışmada, rüyanın içerdiği beyin bölgelerini ayrıştırıp çözümlediler. Dahası, beyin aktivitesindeki değişikliklerin, rüyanın ne olduğu konusunda ipuçları sunduğu da tespit edildi.

Uzun zamandır rüya görmenin, REM (Hızlı Göz Hareketi) uyku safhasında gerçekleştiği düşünülmekteydi. Gözlerin uyku esnasında hızlı hızlı hareket etmesinden adını alan bu uyku safhasında beynin hızlı çalışması uyanıkkenki çalışmasına benzerdir ama rüyaların REM dışında da, NON-REM uykusu safhasında da meydana geldiğinin tespit edilmesi ile bilim insanları şaşkın bir şekilde bu evrenin de rüya görmede ayrıca bir özellik taşıdığını dile getirirler.

Amerika’daki Wisconsin-Madison Üniversitesi’nde bu araştırmanın yazarlarından da olan Francesca Siclari: “Bu iki farklı çeşitteki safhada hem rüya görmek ve hem de rüyanın olmaması bir sır gözükmekteydi.”

Ama şimdi bu sır çözülmüş gözükmekte. Buna ek olarak da, ekip, yüzler hakkında görülen rüyaların yüz tanımada yer alan beyin bölgesindeki artmış yüksek frekanslı aktivitelerle, mekansal algılama, hareket ve düşünceyi içeren rüyaların, benzer şekilde beynin uyanıkken bu görevleri üstlenen bölgeleriyle bağlantılı olduğunu keşfederler.

 Siclari: “Bu tespit, rüyanın uyku esnasında meydana gelen bir deneyim olduğu gerçeğinin bir kanıtı. Çünkü, pek çok araştırmacı şimdiye kadar rüyanın uyandığnızda icat ettiğiniz bir şey olduğunu öne sürmekteydi. Belki de rüya gören beyin ve uyanık beyin, aynı türden deneyimler için kısmen aynı beyin bölgelerini kullanmalarından dolayı düşünüldüğünden çok daha benzerler.”

Uzmanlar, rüyaların neden varolduğu bilmecesinin ve hattâ insan bilincinin doğasının çözülmesinde yardımcı olabileceğini söyleyerek, bu araştırmanın önemi üzerinde durmaktalar.

Bu çalışmada aktif olarak bulunmayan Swansea Üniversitesi uyku laboratuvarı direktörü Mark Blagrove: “Bu çalışmaya dair yazılan makalede açıklananlar oldukça ilginç. REM uykusu ile ilgili yapılan keşiflerle bu çalışmadaki veriler karşılaştırılabilinir ve bazı açılardan bu çalışmadaki bilgiler çok daha önemli gözükmekte.”

Siclari ve Amerika, İsviçre ve İtalya’dan bu çalışmaya dahil olan meslektaşları ile yaptıkları bu çalışmanın makalesi Nature Neuroscience adlı dergide yayınlanmıştır. Bu makalede deneyin nasıl gerçekleştiği açıklanmıştır. Deneyde, 46 katılımcının uyurkenki beyin aktiviteleri, EEG (farklı hızlardaki beyin dalgalarının boyutunu ve sayısını takip etmek için kafa derisi üzerine 256 elektrot yerleştirilen bir non-invasif/ müdahalesiz teknik) ile kaydedilir.

Yapılan deneyler bulmacanın (rüya hakkındaki) farklı yönlerini araştırırken, bu deneylere katılan katılımcılar gece boyunca çeşitli devrelerde uyandırılırlar ve rüya görüp görmedikleri sorulur.

Siclari: “Genel olarak tüm deney boyunca 1000’in üzerinde uyanış gerçekleşti.”

Eğer katılımcılar rüya görmüşlerse, bu rüyanın ne kadar sürmüş olduğunu düşündükleri ve rüyaları hakkında herhangi bir şey hatırlayıp, hatırlamadıkları sorulur. Örneğin; yüzler, hareketler ya da düşünce mi hatırlıyorlardı yoksa bu rüya canlı duyusal bir deneyim miydi?…)

EEG kayıt analizi, rüyanın, araştırmacılar tarafından görsel alanlarla beraber duyuları entegre eden alanları içeren “arka kortikal sıcak bölge” olarak adlandırdıkları beynin arka tarafındaki düşük frekanslı aktivitede azalmayla bağlantılı olduğunu ortaya koyar.

Araştırmacılar, ayrıca, beyindeki yüksek frekanslı aktivitedeki değişimleri de incelerler ve rüyanın REM uyku safhasında “sıcak bölge” olarak adlandırılan kısımdaki akvite artışı ile bağlantılı olduğu tespit edilir. Daha sonra, ekip, rüyanın hatırlanması konusunda önemli olduğu belirlenen bölgeyi tespit eder ve bu hatırlamanın beynin ön kısımına doğru artış gösteren yüksek frekanslı bir aktivite ile bağlantılı olduğu belirlenir. REM uyku safhası sırasında beynin “sıcak bölge” diye adlandırlan kısmında ve ötesinde rüyalar için benzer bir aktivite modeli de gözlemlenir. Sonuçta; rüya, hangi uyku safhası olduğuna bakılmaksızın, beyin aktivitesinde aynı değişikliklerden kaynaklanmaktadır.

 Siclari: “Rüya gören beynin izini gerçekten de tespit edebilirsiniz.”

Ekip, bulguları kullanarak, katılımcıların uykudayken rüya görüp görmediklerini tahmin edebildiklerini keşfederler. 7 katılımcının katıldığı bir deneyde, araştırmacılar, rüya görme ya da görmeme durumunu %87 oranında tahmin edebildiler.

Araştırmanın yazarları, bu yaptıkları çalışmanın, bilincin doğasına ve bilinçsizlik halinden bilinçli deneyime geçtiğimizde uyku sırasında beyne ne olduğuna da ışık tutmaya yardımcı olabilmesinin oldukça değerli olduğunu belirtmekteler.

Siclari bulguların şaşırtıcı olduğunu dile getiriyor.

Siclari: “Bilinçli deneyim üretmek için sadece çok sınırlanmış, sınırlı bir beyin aktivasyonuna ihtiyaç olduğu gözükmekte. Şimdiye kadar, bilinçli deneyimler üretmek için beynin geniş bölgelerinin aktif olması gerektiğini düşündük.”

Blagrove da bu çalışmanın etkisinin çok derin olduğunu dile getiriyor ve “sıcak bölge”deki aktivite değişikliklerine neyin sebep olduğunu anlamanın, rüya görmenin bir amacı olup (örneğin; bellek işleme) olmadığını da ortaya çıkarabileceğini söylüyor. Balgrove: “Bu tür aktivitedeki değişiklikler, dünyayı simule edebilecek ekstra prosesler oluşturabilir.”

Çeviren: AylinER
https://www.theguardian.com/science/2017/apr/10/scientists-identify-parts-of-brain-involved-in-dreaming?linkId=36419280

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu