Beyniniz, zamanlamasını sürekli yeniden kalibre ediyor-ayarlıyor!

NPR Radyo Programı: 

“ ‘Zaman Neden Akıp Gider’ ” Adlı Kitap, İnsanın Zamanı Nasıl Deneyimlediğini Araştırıyor.

 NPR’dan Robert Siegel ‘Zaman Neden Akıp Gider’ adlı kitabın yazarı Alan Burdick ile kitabı hakkında konuştu. Bu kitap, “zaman”ı nasıl deneyimlediğimizin, bazen çelişkili bir şekildeki araştırması.

ROBERT SIEGEL: “Zaman” kelimesi yapılan bir kaç araştırmaya göre İngilizcede isim olarak en çok kullanılan kelime ve okuduğum  ‘Zaman Neden Akıp Gider’ adlı kitabın yazarı Alan Burdick de  kitabında “zaman”ın, üzerinde en fazla bilimsel araştırma yapılan kavram olduğunu belirtmekte. Bugün Alan Burdick bize katılıp, konuğumuz oluyor.

ALAN BURDICK: Benim için bir zevk. Beni davet ettiğiniz için teşekkür ederim.

SIEGEL: Birazdan açıklayacağınız, zamanın yapısına dair yaptığınız bu araştırma çoğunlukla bilimsel ama felsefik tarafları da mevcut ve bu araştırmada ikiz erkek çocuklarınızı izleyip, onların nasıl büyüdüğünü de gözlemlediğiniz “zaman”a dair noktalar da mevcut.

BURDICK: Evet, doğru. Bu kitap yazılırken pek çok şey de oldu ve bunların içinde epey bir zamanın geçmesi ve çocuklarımın büyümesi de yer almakta…

SIEGEL: Siz zamanı hayal edilebilen olası en kısa zaman sürecine ayırarak, onu çok ayrıntılı bir şekilde inceliyorsunuz. Ancak, uzun zaman aralıkları—ikiz erkek çocuklarınızla ilgilendiğiniz zamanlar– hakkında da epey bir şey yazıyorsunuz. Aslında aynı şey. Her ikisinde de zamandan bahsediyoruz. Öyle değil mi?

BURDICK: Evet. Bilirsiniz.. Zaman hakkında öğrendiğim ilk şeylerden bir tanesi şu: Bilim insanlarına gidip, onlara sorduğumda: “ ‘zaman’ gerçekten de ne?” diye ve onlar da bana dönüp, şöyle dediler: “ ‘zaman’dan kastın ne?, ‘zaman’ diyerek ne demek istiyorsun?” ‘Zaman’ dediğimiz şey aslında çok farklı deneyimlerdir. Günün hangi saat olduğunu anlamak da ayrıca öncesini ve sonrasını anlamak da zaman’dır.

Dolayısıyla, çocuklarımın büyümesini izlerken, onlara zamanın ne olduğunu öğrettiğim deneyimimin de zaman olduğunu fark ettim. Sadece onlara zamanı nasıl söylediğiniz değil, beklemenin, çabuk olmanın da ne olduğunu anlatmak… Bunlar, birbirimizle değiş tokuş yapıp, bir çeşit kültür olarak bir sonraki nesillere aktardığımız, öğrendiğimiz tüm deneyimlerdir.

SIEGEL: Hakkında yazdığınız çoğu şeyi özetleyen bir soru soracağım: “Şimdi” ne demek? Şimdi bu soruyu sormayı bitirdim ve bu soru çoktan geçmişte kaldı. Sizin cevabınız ise gelecekte başlamak üzere ve geçmişe bağlanacak. Tüm bu araştırmalarınızdan sonra, “şimdi” nedir? “şu an” nedir?

BURDICK: St. Augustine’e (Hıristiyan rahip, ve ilahiyatçı) sorsanız,o size “sadece şu AN var” der. Geçmiş, şimdi zaman ve gelecek yok. Sadece “şu an” geçmişin farkındalığı vardır, ki bu da sizin hafızanızdır ve sadece “şu an” beklenti denilen geleceğin farkındalığı vardır ve sadece “şu an” dikkat denilen şimdinin farkındalığı vardır. Onun için herşey “an”da mevcuttur.

SIEGEL:Şu an’ın ne olduğuna dair bir düşünceye her sahip oluşumuzda, bu fikrimize meydan okuyan psikolojide yapılan bazı deneysel çalışmalarla karşı karşıya kalıyoruz ve şimdi size beni çok etkiyeleyen bir deneyi anlatmak istiyorum: Deneyde denekler, ekrandaki bir kutu içinde bir flaş oluşturmak için bir bilgisayarın keypadine (klavyesine) basarlar ve bir noktada, flaşın tuşa basılmadan önce patladığı gibi bir illüzyon yaşarlar.. Sebep aslında etkiden sonra gelmektedir… Bunu açıklayabilir misiniz?

BURDICK: Sizin beyniniz, hepimizin beyni, “gerçeklik “diye adlandırılabilecek olanı bir şekilde saklamak için epey çalışır. Aslında klavyeye her bastığınızda, klavyeye basma ile ekranda o harfin açığa çıkması arasında yaklaşık 35 milisaniye kadar bir gecikme vardır. Ama beyniniz açısından düşünürseniz, bu anında olmaktadır. Boşluk yoktur. Aslında  beyninizin davranışınız ve bunun sonucu arasında saniyenin onda biri kadarlık bir gecikmeyle devam ettiği ortaya konmuştur.

SIEGEL: ve halâ onun “anlık” olduğunu düşünüyoruz.

BURDICK: Halâ onun “anlık” olduğunu düşünüyoruz. Artık Stanford’da çalışan Sinirbilimci David Eagleman, bu deneyi fareyle yaptı. Fareyi ekrandaki çeşitli noktalara doğru hareket ettirdi, sonra fareyi tıkladığında, bir sonraki noktaya hareket etti. Burada yaptığı şey, tıklama ve hareket arasında 100 milisaniyelik bir gecikmenin olmasını beklemeniz üzere sizi eğitmek ve bir süre sonra siz bunu fark etmiyorsunuz bile ve daha sonra da bu 100 milisaniyelik gecikmeyi kaldırdı. Ancak garip olan şey; 100 milisaniyelik gecikme ortadan kaldırıldığında bile,beyninizin, fare tıklanmadan önce cursorı hareket etmiş gibi görüp, bu gecikmeyi beklemesi!

SIEGEL: Sonuçta, daha önceki tıklamalar sırasında beynimiz “şuan” mış, anında oluyormuş  gibi hissetmesi için kalibre ediliyor-ayarlanıyor.

BURDICK:  Evet, kesinlikle doğru.Ve beyniniz bunu hep kalibre ederek, ayarlayarak yapıyor ve kandırılabilinir de! Ve yaptığımda da çok komik ve gerçekten de ürkütücü olduğunu söyleyebilirim…

SIEGEL: Kitabınız hikaye tarzında—kişisel deneyiminizle, zaman çalışması hakkında öğrendiklerinizle iç içe geçmiş durumda. Açıkçası, bir noktada ‘zaman’ sizin için bir takıntı mı?, kullanılması çok zayıf ya da çok güçlü bir kelime mi? ya da bir meşgale-meşguliyet mi?…

BURDICK: Bir meşgaliyet… Biraz varoluşun temeline göz atmak,derinine inmek gibi bir şey..Bir süre gerçekten varolmuştu J… Bir şekilde bilinç konusuna değinmeden, zaman algısı ya da şimdi algısı hakkında gerçekten de konuşamazsın. ‘Şimdi’yi algılama yetim, ‘benliği’ algılama yetim ile sarmalanmakta.

Tam 10 yılımı bu zaman kuyusu içinde geçirdim ve çıktığımda sanki sakalım ağarmış ve gökyüzünde uçan arabalar varmış gibi hissettim.

SIEGEL: Alan Burdick, ‘Zaman’ hakkında ve kitabınız ‘Zaman Neden Akıp Gider” hakkında yaptığınız değerli açıklamalarınız için teşekkür ederim.

BURDICK:  Beni davet ettiğiniz için ben teşekkür ederim.

Çeviren: AylinER
http://www.npr.org/2017/01/23/511267210/why-time-flies-investigates-how-humans-experience-time

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu