Beyin Sersemler : Beyniniz 9 Yolla Sizi Aptal Hissetirebilir

Hiç, bir odaya neden gireceğinizi unutmuş halde yürüdüğünüz oldu mu, yanlışlıkla patronunuza ”Anne” diye seslendiniz mi, veya kötü haberlere haykıra haykıra güldünüz mü?

Odaya Doğru Yürümemin Sebebini Neden Unutuyorum?

Beyin sersemlemesi çok yaygındır, hatta kendine ait bir ismi vardır : ”Kapı aralığı etkisi”.

Kafası bu rahatsız edici deneyimle karışmış olan Indiana Notr Dame Üniversitesi’nden Gabriel Radvansky ve arkadaşları insanlardan sanal bir ortamda dolaşmalarını istediler. Katılımcılar arada sırada bir objeyi topladılar ve bu obje görüş alanından kayboldu. Bu sefer ve tekraren onlara ne taşıdıkları soruldu. Eğer başka bir odaya geçerlerse objenin ne olduğunu hatırlamakta daha yavaş ve daha az başarılı oldular. Radvansky deneyi gerçek odalarda da uyguladı ve aynı şeyi buldu: insanların hatırlama gücü bir kapı aralığından geçtikten sonra, aynı mesafeyi bir odanın içinde yürüdüklerinden daha kötüydü.

Ne oluyor? Dünya üzerinde hareket ettikçe beynimizin, ortamımızın ve içindeki düşünce ve hareketlerimizin Radvansky’nin adlandırmasıyla bir geçici ”Olay Modeli”ni inşa ettiği düşünülüyor.

Fakat bir defada birkaç olayın modelini depolamak verimsizdir.Radvansky, ”Yeni ortamlar yeni beceri setleri gerektirebilir ve bundan dolayı en iyisi hafızamızı o anda elde olana odaklamaktır” diyor.

Kapı aralıkları bir olay modelinden diğerine değişimi tetikliyor gözüküyor. Bu değiş tokuş büyük ihtimalle bize ilk odada ne olduğunu unutturuyor. Bu geçişi sadece kapı aralıkları tetiklemiyor – kırsal alanlardan şehirlere geçişte bunu yapabilir, veya otoyollardan arka sokaklara , üst katlardan alt katlara.

Neden Rastgele Gürültüler Kelimelere Dönüşüyor?

 Her açılışında ”Soğuk ayak, soğuk ayak” diyen ben miyim, yoksa baskı makinam mı? Bu garip algı aslında beynin tümel gerçekliğimizi nasıl yarattığı hakkındaki temel birşeylere işaret ediyor.

Etrafımızdaki dünya bizi duyusal enformasyonla bombalıyor. Beyin her küçük detayı işlemez – bu çok verimsiz olur.Bunun yerine o, eğitilmiş tahminler yapar.

Sese gelince, birincil işitsel korteks ses aralığı gibi en ham elemanları bile işler. Daha üst beyin alanları melodi ve anlam gibi daha karmaşık özellikleri zincirleme olarak işler.

Fakat her detayı yeniden yerleştirmek yerine beyin henüz olgunlaşmamış elemanları alır ve ne işitiyor olabileceğini tahmin etmek için onları hatıralarla ve deneyimlerle birleştirir.

Bu tahmin bir çeşit gerçeklik testi yapan ön loblara geçer. Eğer burada mantıklı olarak değerlendirilirse sesi bilinçli olarak algılarız.Aksi halde, enformasyon yeni ardışık tahminler yapmak üzere daha üst bölgelere gönderilir.

Beynin boşlukları doldurması adetinden dolayı İngiltere Sussex Üniversitesi’nden nörobilimci Anil Seth , gerçekliği ‘‘duyularımız tarafından dizginlenen kontrollü bir halusinasyon” olarak tanımlıyor. Gerçekten, bu iş yanlış gider ve beynin tahminleri kontrol altında tutulamazsa, insanlar halusinasyon deneyimliyebilirler.

Soğuk ayaklar diye inleyen baskı makinama gelince, bir zamanlar rastgele olan bir gürültü, bir noktada beynime ”soğuk ayaklar” kelimelerini hatırlatmış olmalı – belki bir ses aralığı veya bir ritimdi, veya belkide o zaman ayaklarım üşüyordu. Her ne idiyse, ön lobumun kapı bekçisi onu kabul edilebilir bir tahmin olarak değerlendirdi ve o, bilincime geldi. Ben baskı makinamın çıtırdamasını bilinçli olarak düşününce beynim gelecek tahminlere temel olacak daha fazla enformasyona sahip oldu.Şimdi, makinenin her açılışında bu kelimeleri işitmemek çok zor.

Bunu kendiniz de test edebilirsiniz.Sonik olarak indirgenmiş bir konuşma versiyonu olan sinüs-dalga konuşmasını dinleyin (mesela bu hikayenin online versiyonunu ziyaret edin).Bütün işiteceğiniz bip ve ıslık sesleridir. Fakat orijinal konuşma versiyonunu dinleyip indirgenmiş versiyona dönerseniz birdenbire ne söylendiğini çözeceksiniz. Beyninizin beklentilerinden başka hiç bir şey değişmedi – şimdi o gerçekliğinizi yaratmak için daha iyi enformasyona sahip.

Neden Bir Kelimeye Gözünü Dikip Bakmak Onu Anlamsızlaştırıyor?

Kahve. Kahve. Kahve. Bir kelimeyi yeterli sayıda oku ve sadece onu hecelemek imkansız hale gelmez, fakat kelime, anlamını da yitirmeye başlar. Bu acayip his ilk defa 1907 de psikologlar Elizabeth Severance and Margaret Washburn  tarafından tanımlandı. Diyorlar ki, ”Basılmış bir kelime üzerine çok uzun süre sabitlenmek o kelimeyi ilginç biçimde garip ve yabancı bir hale getiriyor…bazen onu başka dildeki bir kelime gibi gösteriyor…veya sadece bir harfler topluluğu olarak.” Bu olgu daha sonra psikolog Leon Jakobovits James tarafından anlamsal doygunluk olarak adlandırıldı.

Mental şişkinliğin iyi çalışılmış bu formunun ”hücresel yorgunluğun” bir sonucu olduğu düşünülüyor. Bir beyin hücresi ateşlendiğinde enerji kullanır. Genellikle hemen arkasından ikinci defa ateşlenebilir. Fakat ateşlenmeye devam ederse sonunda yorulur ve tekrar ateşlenebilmek için kısa bir dinlenme almalıdır.

”Gerçeklik, duyularımız tarafından dizginlenen kontrollu bir hallusinasyondur”

Bir kelimeyi defalarca okuduğumuzda, onu her yönden – formu, anlamı ve bağlantıları – işlemekten sorumlu beyin hücreleri yorulurlar. Ve kelime anlam üretimini durdurur.

Bu teoriyi ıspat etmek için Jakobovits James ve arkadaşları öğrencilere kelime ve rakamları 15 saniye boyunca saniyede iki veya üç defa olacak şekilde defalarca okutup söylettiler. Daha sonra onlardan kelime ve rakamların hemen veya okuyup söyledikten sonra ne kadar anlamlı olduğunu bir skala üzerinde ölçeklendirmelerini istediler. Rakamlar ve kelimeler sürekli tekrardan sonra daha az anlamlı oldu  fakat kısa bir kesintiden sonra anlam arttı.

Bazı kelimeler illüzyona daha çok ileticidir.Daha anlamlı veya mesela  ”kıyım” gibi duygusal kelimeler daha uzun süre yabancı görünebilir, çünki beyniniz tamamen yorulmadan önce birden fazla değişik bağlantı yaparak bunları kelimeye iliştirir. ”Kahve” gibi daha az hatırlatıcı bir kelimenin anlamsızlaşması sadece birkaç tekrar alabilir.

Şifrenizi Birdenbire Nasıl Unutabilirsiniz? 

Onlar, yıllardır otomatiğe bağlanmış olarak kullandığınız el dolusu basit rakamlarınız… ve bir gün ATM’de birdenbire şifrenizi yanlış yazarsınız. Herşeyi daha kötü yapmak için, daha fazla denedikçe bu sihirli rakamlar dahada uzaklaşmış gibi olurlar.

Bu kadar tanıdık bir şey nasıl ortadan kayboluverir?

Hatıralarımızın nöronlar arasındaki elektriksel uyarımların bir hücreden diğerine atladığı hücreler arası boşluk olan sinapslarda yaşadığı düşünülüyor. Her ateşlemenin nöron çiftinin arasındaki bağlantıyı güçlendirdiği göz önünde tutulursa, ilk nöronda yapılan sonraki herhangi bir aktivite fazla ihtimalle ikinci nöronu da uyaracaktır.Mesela, bir çiçeğin imajı ve ismi hakkında düşünürsek bu iki kavramdan sorumlu nöron ağları aktive olacak ve güçleneceklerdir. Biz imajı daha sonra hatırladığımızda çiçeğin adı da fazla ihtimalle aynı zamanda geri gelecektir. Bu, şifreler gibi uzun dönem enformasyonunun nasıl depolandığının temelidir.

Ciddi hastalık yanında hatıralarımızın ara sıra bizi başarısız kılmasının iki ana nedeni vardır. Zamanla – mesela hatıraları yeniden çağırarak – sık sık aktive edilmeyen nöronlar arasındaki bağlantılar zayıflar. Bu şifrenizin kafanızdan ara sıra uçmasının nedeni olabilir; belki onu bir süre kullanmadınız.

Diğer neden ise parazittir. Bir hatırayı çağırdığımızda o ayrıca şekil verilebilir ve değişime meyilli bir haldedir. Unutulan şifre durumunda bu rakamları başka bir şekilde mesela rakamları karıştırarak yeni bir şifre oluşturmak şeklinde – zihninizdeki orijinali değiştirerek kullanmış olabilirsiniz.Veya belki de yeni bir kart için yeni bir şifre aldınız. Hatırınızdaki orijinal şifre yeni enformasyonla kirlenmiş olur.

Akıl çerçeveniz de ayrıca suçlanabilir: kısmi olarak stresin beyninizi hatıralarınızı karmaşıklaştıran kimyasallara boğduğu bilinmektedir. Fakat şifreniz gibi çok sık kullandığınız bir sayının hatıra bankanızı tamamen terketmesi ihtimal dahilinde değildir, öyleyse bir süre ara verin ve daha sonra yeniden deneyin.

Eğer bu başarısız olursa şifrenizi görsel canlandırma – mesela parmağınızın genellikle onu yazmak için klavye üzerinde gezdiği hat – ile hatırlamaya çalışın. Çalışmalar hatırlamak istediğimiz şeyleri imajlarla bağlantılamamızın onları geri çağırmamızı kolaylaştırdığını göstermiştir.

Neden Kapı Kolu Size Gülümsüyor? 

Kate Middleton geçenlerde bir jöle fasulyede göründü ve İsa kabaca sıvanmış bir duvardan, bir güveç kabına  kadar her yerde göründü.

Cansız objelerde yüzler görmek sanrı (pareidolia) olarak adlandırılan çok tanınmış bir durumdur. Muhtemelen siz de deneyimlemişsinizdir ayda bir insan formu. Maymunlar bile anlar. Fakat neden?

Beynimiz erken çağlardan beri yüzler görmek üzere kurulmuştur. Fetüsler rahmin içinden bir yüzü tanıyabilirler – taramalar fetüslerin annelerinin göbeğinde bir yüzü andıran ışık noktalarına doğru döndüklerini ama rastgele şekilleri gözardı ettiklerini göstermiştir.

”Fetüsler rahmin içinden bir yüzü tanıyabilirler”

Sanrıyı araştırmak için Kanada Toronto Üniversitesi’nden Kang Lee , insanların beyinlerini rastgele statik klipler incelerken taradı.Onlara sürenin yarısında bir yüzün belireceğini söyledi.

Bunun doğru olmamasına rağmen – ki ekran sürekli statik kaldı – katılımcılar sürenin üçte birinde bir yüz gördüklerini rapor ettiler.

Görev süresince beynin önünde ve arkasındaki hafıza, planlama ve karar verme ile ilgili bölümlerin yüz tanıma bölgemiz olan sağ iğbiçimli kıvrımı aktive ettiği görüldü.

Biliyoruz ki beyin ne görüyor olabileceğimizin tahminini daha önceki bilgiye göre yapıyor. (Bkz. Neden rastgele sesler kelimelere dönüşüyor)

Sağ iğbiçimli beyin kıvrımının aktif oluşu, bir yüz görme beklentisinin beynin en minimal enformasyondan bile bir yaratım kuracağını önerir.

Fakat niçin beklemediğimiz zamanlarda bile yüzler görüyoruz?

Evrimsel olarak beynin yüzler için yüksek alarmda olması mantıklıdır.Birini ortaya çıkarmak ve ona karşı cevap vermek için güdülerini – dost mu düşman mı – anlamak ihtiyacındayız.

Ara sıra onda çok iyi olsak ta yarım bir biberde çığlık atan bir ölüm perisi veya ızgara peynirde Bakire Meryem farketmenin getirdikleri, ormanda gizlenmiş bir yüzü farketmekteki başarısızlıktan daha küçüktür.

Freud Sürçmelerine Ne Sebep Oldu? 

2012 de CBS haber sunucusu Robert Morrison Prens William dan Cambridge Dükü yerine Düşesi diye bahsetti. Bu şanssız bir dil sürçmesiydi, fakat bu William hakkında herhangi bir özel düşünceyi ortaya mı çıkardı?

Freud , Morrison’un sürçmesinin onun düşüncelerini ortaya çıkardığını söylerdi, fakat daha bağışlayıcı bir açıklama olabilirdi.Konuştuğumuzda, beyin bütün muhtemel kelime seçimlerini  gözönüne alan, anlam işleyen ve bireysel sesleri şekillendirmeye yardım eden birkaç alanı – ağı çağırır.Bütün bu devam eden değerlendirmede beyin ara sıra hata yapar, alternatif bir kelime seçimini veya bir kelime yerine diğerini aktive eden sesleri bastırmada başarısız olur.

Yani goxi furl demek istiyorum

Bazan tamamen yakışıksız bir kelime ağızdan kaçar, patronunuzu ”anne” diye çağırmanız gibi.

Bu olabilir, çünki bu kelime sizin niyetlendiğiniz ile bazı içeriği paylaşır – patronunuz annenize benzeyebilir, veya isimleri otoriter bir figür fikrini tetikleyebilir.Beyin doğru kelimeyi bulmak için bu bağlantıları kararken bazan hata yapar.

Sınıfıma sendeleme ve stres (pitch and stress) hakkında konuşmam gerektiğinde sürekli işe ve gerin (piss and stretch) derdim.” diyor Davis’teki California Üniversitesi’nden emekli öğretim görevlisi iletişim profesörü Michael Motley. Yaptığımız konuşma hataları toptan Freud sürçmesi değil diyor Motley.”Onlar farklı kelime seçimleri arasındaki basit çelişkiler”.

Bununla beraber Freud’un düşüncelerini destekleyen bazı deliller var.1979 da Motley’in takımı heteroseksüel erkek gruplarından bir zil çalıncaya kadar kelime çiftlerini içlerinden, zil çaldıktan sonra ise sesli okumalarını istediler.

Bir grup, o zamanlar orta yaşlı bir adam olan Motley tarafından selamlandı. Diğer grup ise iyi görünümlü, kışkırtıcı giyimli genç bir kadın tarafından karşılandı. Motley ”düşüncelerini etkilemek istedik” diyor.

Erkeklerin hepsinin aynı sayıda sürçme yaptığını buldular, fakat farklı şekillerde. Kadın tarafından selamlanan erkekler daha çok cinsel bazlı sürçmeler yaptılar, mesela ”goxi furl” kelimelerini ”foxy girl” (Seksi kız) olarak okudular. Yani bazen düşüncelerimiz konuşma hatalarımızı etkilemektedir. Belki Morrison’un sürçmelerinin ardında başka şeyler de vardır.

Neden Sesinizin Kaydedilmesi Sizi Korkuyla Sindirir?

Sesli konuştuğumuz zaman sesimizi 2 yolla duyarız. İlki diğerlerinin bizi duyduğu gibidir – ses dalgalarının kulak zarını titreştirmesiyle. Diğeri ise ses tellerimizde  oluşan titreşimlerin iskeletimizde seyahat ederek kulak zarına gelmesi yoluyla olur. Her iki titreşim seti de sesimizin nasıl olabileceği hakkında bir izlenim vermek için daha sonra beyin tarafından birleştirilecek ve işlenecek olan sinir sinyallerine transfer edilir.

Diğer taraftan ses tellerinizden çıkan titreşimler iskeletiniz boyunca seyahat ederken yayılırlar ve frekansları düşer, bu da ses aralığında daha düşük frekanslı olduğu izlenimi bırakır. Bir kayıtta sesinizi duyduğunuzda ise gerçek ses aralığınızı duyarsınız – bütün hayatınızı işitmekle harcadığınız sesi değil.

İşte bu, daha önce düşündüğümüzden daha tiz bir sesimiz olduğunu farkettiğimiz andır.

Neden Kötü Haberler Beni Haykıra Haykıra Güldürüyor?

Gaf yapmak çok utandırıcı olur. Bir sıranın ortasında, veya birisi size kötü haberler verdiğinde, yapabileceğiniz tek şey gülmektir.

Açık gafınız için bir muhtemel sebep, Bu kahkahanın sosyal bir tutkal gibi davranmasıdır; beraber olduğunuz insanlara onları sevdiğinizi ve onlar gibi düşündüğünüzü anlatır. Dolayısıyla bir tartışmanın ortasında zorlama bir gülücük, durumu yatıştırmak için doğal bir yol olabilir.

Makak maymunlarında yapılan bir çalışma, genç maymunların dominant partnerlerinden gelebilecek bir tehdit hissettiklerinde onların çatışmaları önlemek istediklerini göstermek için sık sık kahkaha ve gülümseme işaretleri yaptıklarını bulmuştur.

San Diego California Üniversitesi’nden Neurobilimci V. S. Ramachandran’ın sinirli gülüş için başka bir açıklaması var. İnsan Bilincinde Kısa Bir Tur adlı kitabında ”Kısa ve keskin ses…Genlerimizi paylaşan akrabalarımızı şöyle uyarmak için evrilmiştir : Bu durum için kıymetli kaynaklarını ziyan etme; bu yanlış bir alarm.” diye yazıyor. O, sinirli kahkahanın koruyucu bir mekanizma olduğunu, kendimizi ve diğerlerini mevcut durumun düşünebileceğimiz kadar kötü olmadığına inandırmanın bir yolu olduğunu ve bundan dolayı gelen haberlerden oluşacak şüpheye karşı denetleyici olduğunu ve onların zayıflatıcı etkilerini durdurduğunu söylüyor.

Yani, bir dahaki sefere uygunsuz bir şekilde güldüğünüzde kötü kalpli bir şaklaban oldunuz diye endişelenmeyin.Sadece aşırı korumacı beyninizi suçlayın.

Döngüdeki Bir Konuşma Nasıl Şarkıya Dönüşebilir?

Diana Deutsch  1995 te bir CD’ye konuşulmuş müzikal illüzyonlar hakkında girişini düzenlerken ”bazen çok acayip davranıyor” ifadesi kazayla döngü halinde çalmaya başladı.O, ”onu duyduğumda başka bir şey üzerinde çalışıyordum ve duyduğumu neden bir konuşma parçası olarak değilde bir şarkı gibi değerlendirdiğimi merak ettim” diyor.

San Diego California Üniversitesi’nde bir psikolog olan Deutsch daha sonra bu illüzyonu insan gruplarına aynı konuşma segmentini 10 defa dinleterek test etti.Döngü haline gelince konuşma, ya perdesi değişerek aynı kaldı, yada heceler birbirine karıştı. Sadece konuşma aynı kaldığında yavaş yavaş şarkıya benzer bir hal aldı. Bu etkiyi araştırmak için Deutsch diğer bir gruptan ifadeyi 10 defa dinlemelerini ve tekrar etmelerini istedi. Ses kayıtlarını birleştirmek onların konuşulmuş kelimeleri aynı ritim ve melodi ile şarkı gibi söylediklerini gösterdi.

Deutsch, ses aralığı İngilizce dilinde çok önemli bir özellik olmadığı için beynin bununla ilgilenen bölgesinin belki de dinleyicinin ünlü sesler ve anlam gibi daha gerekli yönlere odaklanmasına olanak sağlamak için bir ölçüde engellendiğini söylüyor. Diğer taraftan o, konuşma tekrar edildiğinde bu beyin alanlarındaki engellemenin kalktığını, dolayısıyla ses aralığı özeliklerinin daha yüksek seviyeye çıktığını ve tüm ifadenin daha çok müzik gibi duyulduğunu söylüyor.

Bu illüzyonun her türlü ifadeyle oluşmasına rağmen Deutsch’un özel örneğinin ”bazen çok acayip davranıyor” – diğerlerinden daha iyi işlediği görülüyor. O, ”Sanırım onun ses aralığı Big Ben’in çanlarıyla benzer kalıplara sahip ve Rudolph the Red Nosed Reindeer ile de aynı ritme sahip” diyor. ”Bunları bir araya getirdiğinde akıl onun konuşma değil bir şarkı olduğu fikrini yaratıyor

Helen Thomson

Çeviren : Emre Ümit Tuncel
https://www.newscientist.com/article/mg23531440-700-brain-farts-9-ways-your-brain-can-make-you-feel-stupid/amp/

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu