Artık Dokuzuncu Gezegenin Var Olduğuna Dair Daha Fazla Kanıtımız Var

 Artık Dokuzuncu Gezegenin Var Olduğuna Dair Daha Fazla Kanıtımız Var!. Ve hatta Onuncu Gezegen olabilir mi?
MATT WILLIAMS, UNIVERSE TODAY

2016 Ocak’ında gökbilimci Mike Brown ve Konstantin Batygin, Güneş Sisteminde başka bir gezegenin var olabileceğine dair ilk kanıtları yayınladı.

“9. Gezegen” olarak bilinen bu varsayımsal cismin Dünya’dan 10 kat kadar büyük olduğu ve Güneş’ten 700 AU’luk bir mesafede yörüngede olduğu tahmin ediliyordu. O zamandan beri, 9. Gezegen’in varlığını destekleyen ya da varlığına dair şüphe uyandıran çok sayıda çalışma üretildi.

Bazıları Neptün Ötesi Cisimlerin (NÖC) yörüngelerinin 9. Gezegen’in kanıtı olduğunu iddia ederken, bazıları bu çalışmaların gözlemsel bir yanlılığa maruz kaldığını iddia ediyor.

Madrid, Complutense Üniversitesi’nden (UMC) bir çift gökbilimciden gelen son çalışma, tartışmayı yatıştırabilecek yeni bir bakış açısı sunuyor.

En uç noktadaki Neptün Ötesi Cisimlere (ENÖC) odaklanan yeni bir teknik kullanarak, 9. Gezegenin var olabileceğine inanıyorlar.

ENÖC’ler, 150 AU’dan daha uzak mesafelerde Güneş’in etrafında yörüngede dönerler ve bu nedenle Neptün’ün yörüngesini asla geçmezler.

UMC ekibi, yakın geçmişte Monthly Notices of the Royal Astronomical Society’de yayınlanan çalışmasında ENÖC düğümleri ile Güneş arasındaki mesafelerin 9. Gezegen’in habercisi olabileceğini belirtti.

Bu düğümler, gök cisiminin yörüngesinin Güneş Sistemi düzlemi ile kesiştiği iki noktadır. Bunlar, Güneş Sistemi’ndeki diğer cisimlerle etkileşim şansının en yüksek olduğu noktalardır ve dolayısıyla ENÖC’lerin yörüngelerinde şiddetli bir değişiklik (veya bir çarpışma) yaşama olasılığının en yüksek olduğu yerlerdir.

Ekip, bu düğümlerin nerede olduğunu ölçerek, ENÖC’lerin bölgedeki başka bir cisim tarafından yörüngesinden saptırılıp saptırılmadığını söyleyebileceğine inanıyor.

Çalışmada yer alan yazarlardan Carlos de la Fuente Marcos, Bilgi ve Bilimsel Haberler Servisine (SINC) yaptığı bir röportajda şöyle dedi:

Onları yörüngeden saptıracak hiçbir şey yoksa, ENÖC düğümleri homojen olarak dağılmış olmalıdır, çünkü kaçınacakları hiçbir şey yoktur, ancak bir veya daha fazla saptırıcı varsa, iki durum ortaya çıkabilir.

Olasılıkların biri ENÖC’lerin istikrarlı olması durumudur ve bu, ENÖC düğümlerinin, olası saptırıcıların yolundan uzak olma eğiliminde olduğu anlamına gelir, ama istikrarsızlarsa, Jüpiter ile etkileşime giren kuyruklu yıldızlar gibi davranırlar. Bu da varsayımsal olan saptırıcının yörüngesine yakın bir düğüme sahip olma eğilimi verir“.

Doktor Carlos ve Raul de la Fuente Marcos, araştırmaları yolunda, 28 ENÖC ve uç noktada yer alan 24 Centaur (aynı zamanda Güneş’ten 150 AU’dan daha fazla mesafede yörüngede bulunurlar) düğümünü analiz etmek için hesaplamalar ve veri madenciliği yaptılar.

Bu iki popülasyonun Güneş’ten belirli mesafelerde kümelendiğini ve düğümlerin konumları ile cisimlerin eğimi arasında bir korelasyon olduğunu farkettiler.

Bu son bulgu özellikle beklenmedik bir durumdu ve bu grupların yörüngelerinin başka bir cismin varlığından etkilenmekte olduğuna karar vermelerine yol açtı – Güneş Sistemi’ndeki kuyruklu yıldızların yörüngelerinin Jüpiter ile etkileşime girerek etkilenmesi ile aynı şekilde.

De la Fuente Marcos’un vurguladığı gibi:

ENÖC’lerin dinamik olarak Jüpiter ile etkileşime giren kuyruklu yıldızlara benzediğini varsayarsak, bu sonuçları, 300 ile 400 AU aralığında kendileriyle aktif olarak etkileşime giren bir gezegenin varlığına işaret olarak yorumladık.

Burada gördüğümüz şeylerin sadece sınırlı gözlemsel açıklamalarla kısıtlanmaması gerektiğine inanıyoruz ” dedi.

Daha önce de belirtildiği gibi, 9. Gezegen’in varlığına itiraz eden önceki çalışmalar, NÖC çalışmalarının gözlemsel önyargılardan neler çektiğine atıfta bulunuyor.

Temel olarak, bu çalışmalarda uygulanan NÖC’lerin yörüngelerindeki yönelimlerin hesaplanmasında, geniş ölçüde sistematik hatalar yapıldığını iddia ettiler, çünkü hepsi gökyüzünün aynı bölgesine doğru yöneltilmişti.

ENÖC’lerin düğümsel mesafeleri, yörüngelerinin boyutlarına ve şekline bağlıdır. Bu düğümsel mesafelere bakarak yapılan bu en yeni çalışma 9. Gezegen’in var oluşunun, bu yanlılıktan nispeten uzak olduğunun ilk kanıtını sunmakta.

Şuan sadece 28 ENÖC biliniyor, ancak yazarlar, daha fazlası keşfedildikçe (ve düğümlerinin analiziyle) gözlemlerinin doğrulanacağından ve 9. Gezegen’in yörüngesine daha ileri sabitler konulacağından eminler.

Buna ek olarak, bir çift gökbilimci, 10. bir gezegenin varlığını ileri süren son çalışmalar hakkında bazı düşünceler sundu.

Yaptıkları çalışmalar Mars büyüklüğündeki bir cismin varlığını hesaba katmazken (ki bu Kuiper Kuşağında gözlemlenebilir bir sapmaya neden olmaktadır), gezegen büyüklüğündeki böylesi bir cismin var olduğuna dair güçlü kanıtların olduğunu kabul ettiler.

De la Fuente Marcos’un dediği gibi:

Gezegenimizin şu anki tanımı göz önüne alındığında, bu gizemli cisim, büyük asteroitler veya cüce gezegenler tarafından çevrelenebileceğinden, Dünya’nınkine benzer bir boyuta sahip olsa da gerçek bir gezegen olmayabilir.

Her halükârda, Volk ve Malhotra’nın çalışmalarının, Güneş’ten yaklaşık 50 AU uzaktaki Neptün Ötesi kuşağın en uzak noktası olan Kuiper Uçurumu’nun ötesinde büyük bir cismin varlığına dair sağlam kanıtlar bulduğuna ikna olduk ve bu cismin varlığını destekleyen yeni bir çalışmayı yakında sunabilmeyi ümit ediyoruz.”dedi.

Görünüşe göre dış Güneş Sistemi her geçen yıl daha da kalabalıklaşıyor.

Ve bu gezegenler, doğrulandıklarında ve onaylandıklarında, hangi Güneş cisimlerinin gerçek gezegen olarak belirleneceği ve hangilerinin gezegen olmadığı konusunda başka bir tartışmayı tetikleyecektir.

Daha önceden “Gezegenler hakkındaki tartışmanın” ihtilaflı ve bölücü olduğunu düşünüyorsanız, önümüzdeki yıllarda astronomi forumlarından uzak durmanızı öneririm!

Çeviren : Gültekin METİN
http://www.sciencealert.com/we-now-have-more-evidence-for-the-existence-of-planet-nine

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu