3. Dünya Savaşı Olasılığı

putin1

Ağustos 2014 tarihinde gerçek tehlike başladı ve böylelikle bizler savaşa dair ilk uyarıları duymaya başladık. O ayda izinsiz Rus birlikleri gizlice, bölücülerle yapılan çatışmaların kontrolden çıktığı Doğu Ukrayna’ya girdiler. Rus Hava Kuvvetleri, Nato üyesi olan komşu Baltık Ülkeleri olan Estonya, Letonya ve Litvanya’ya aralıksız saldırılarla taciz etmeye başladı. Amerika bu ülkelere sanki kendi topraklarıymış gibi savunacağına dair taahütte bulundu ve sonra Rus sınırından birkaç yüz yard uzaklıkta  askeri tatbikatlara başladı. Her iki taraf da diğer tarafın güçlü ve şiddetli niyetleri olduğuna inanmaya başladı. Moskova, Batının kendilerini izole edip, boyun eğdirip Rusya’yı yok edeceğine inanmakta.

3 Rustan bir tanesi Amerika’nın onları istila edeceğine inanmakta. Batı milletleri de, Rusya’nın Nato’yu çatırdatmak ve Onun Doğu Avrupa’yı korumaya yönelik taadütünü bozmak için savaş tehditini kullanabileceği ya da gerçek bir çatışma çıkması için kışkırtma yapabileceği konusunda endişeliler. Bu da Batı liderliğinde barışcıl bir şekilde birleşmiş ve Rusya’nın etkisini 25 yıl uzak tutan Avrupa’daki mevcut statükoyu  bozabilir.

Daha da kötüsü Amerika ve Rusya’nın gerektiği takdirde Doğu Avrupa’daki sınır bölgesindeki menfaatlerini savunmak için savaşa gidebilmesi. Onlar askeri güçlerini mevkilendirdiler ve diğer tarafı korkutacaklarını umud ederek kibirlenip, böbürlenerek tatbikatlar gerçekleştirdiler. Putin, bir çatışma halinde nükleer silahlarını kullanacağını ve nükler başlıklı füzeler ve bombalarla karşı cevap verebileceklerine dair sürekli uyarıda bulunuyordu.

Avrupa bugün rahatsız edici bir şekilde 110 yıl kadar önce, 1.Dünya Savaşından hemen önceki zamandaki Avrupa’ya benziyor. Bu askeri ve savunma taahütlerin verildiği ve tetiklemesi çok daha kolaylaşan bir düğüm haline geldi. Liderler, neyin savaşa götüreceğini ve neyin götürmeyeceğine dair üstü kapalı sinyaller veriyorlar. Politik gerilimler askeri açıdan kuvvetlenmeyi getiriyor ve bu da Soğuk Savaş ile zorlukla birarada tutulmuş olan milletleri istikrarsız bir güç dengesine sürüklüyor.

Bugün, Washington ya da Doğu Avrupa ülkelerinin baş şehirlerine bir gezide bulunursanız, bu gözde büyüyen felakete dair hiç bir hisleri olmadığını görürsünüz. Tehditler o kadar karmaşık ki; hareket eden parçaları ve riskin üst üste gelmiş katmanları ile daha büyük bir tehlike oluştururken, bu daha anlaşılmaz gözükebiliyor.Bu yüzden de insanlar maruz görülebilirler. Çünkü, insanlar, bunun net, apaçık olmaması sebebiyle işin aslını göremiyor ve Doğu Avrupa’nın savaşa sürüklendiği gerçeğine rağmen herşeyin iyi gittiğini zannediyorlar. Ancak bu rehavetin kendisi problemin bir parçası, ve tehditi önceden görmeyi,başa çıkmayı ve potansiyel olarak da geri çevirmeyi zorlaştırıyor. Politika analistler, silah kontrolü uzmanları ve hükümet çalışanlarından oluşan gittikçe büyüyen bir uyarıcı ses mevcut, onlar sürüklenilen bu felakete dair dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyorlar. Avrupa’da büyük bir savaş olasılığı ve hatta bunu bir nükleer savaş olması, düşünülür hale gelmekte hattâ akla da yatkın.

Onların tarif ettiği tehdit; pek çok istinadı tetikli ve 1.Dünya savaşı’ndan önceki yanlış anlaşılan sakinlikle ve Soğuk savaşın oynaklığının dünyanın sonunu desteklediği bir tehdit.

Onlar, istenmeyen ama maalesef olursa, tıpkı 1914’deki gibi, büyük bir savaşın nasıl olabileceğini ve bunun da Doğu Avrupa Sınır bölgesini nasıl bozacağını bir kaç yoldan açıklıyorlar.

Umudlar çok yüksek olmayabilir: 2. Dünya savaşı sonrası Avrupa’daki barış, binlerce, milyonlarca Doğu Avrupalının yaşamları  hakkında yine de biraz umud vermekte.. Ancak daha kötü bir senaryo da uzak gözükmekle beraber bir gerçekliği de var: Gezegenin nükleer takribatı!

1. Uyarılar: “Artık Savaş İmkansız Değil!”

 Rusya’nın dış politikasını ve onun dünyadaki yerine dair fikrini anlamak isterseniz, Moskova’daki herkes bunu konuşacağınız kişinin Fyodor Lukyanov olduğunu söylecektir.

Ciddi ve gözlüklü, bir akademisyen kısa sakalı ile Lukyanov, bir politika bilimcisinin dikkati ile konuşmakta ama ara sıra ortalama bir analistten biraz daha fazla bir temkinlikte açıklamalar yapmakta.

Lukyanov, Rus dış politikasının oluşumunda rol oynayan resmi olmayan yorumcu ve etkili bir lider olduğu çok geniş bir kitle tarafından kabul görmekte ve kendisi Rusya’nın en önemli dış politika beyin takımının ve onun en önemli dış politika dergisinin başında. Kendisi, Rus Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’a yakınlığı ile de bilinmekte.

putin2

Lukyanov ile Moskova’da Dışışleri Bakanlığının ve kendi ofisinin de bulunduğu köşedeki Fransız ve İsrail yemekleri sunan bir küçük bir bohem kafede buluştuk. Kendisi samimi, içten ve sakindi.

Sohbet, savaş riski hakkında konuşmaya dönünce rengi değişti. Lukyanov,  şunu söyledi: “Ortamdan hissedilen şey, savaşın artık imkansız olmadığı. Birkaç yıl önce bu soru ve cevabı: kesinlikle imkansız olabilirdi.”

Ben bunun nasıl olduğunu sordum. O da Rusya’da sıradan insanların savaş arzu etmediğini aslında düşmanca Amerikan tavrına karşı da gerekli olmasından gerçekten de korktuklarını dile getirdi.

Lukyanov: “Algı şu; Amerika’ya karşı çıkan bir ülke olarak birisi Rusya’nın altını kazmaya çalışırsa, o zaman askeri yollardan kendimizi savunuruz.”

Belirsiz ama mevcut olan bu gibi korkular, Moskova’da her yerde. Hattâ görüştüğüm Putin’e muhalif olan liberal muhalif liderler bile, Amerika’nın Rusya’nın güvenliğine olası tehdit oluşturmasından korktuklarını dile getirmekteler.

Moskova’ya olan seyahitimi Aralık ayında ayarladım. O tarihte, pek çok politika ve silah kontrolü analistleri bir çatışmanın Avrupa’da oluşabileceğini konuşuyorlardı. Nisan ayının sonunda Moskova’ya geldiğimde, istenmeyen ve potansiyel olarak katastropik bir savaşın endişeleri huzursuz edici bir şekilde meydana çıkmıştı.

Doğu Avrupa boyunca Amerika ve Rusya’nın çoğalan askeri yapılanmalarına bakan Lukyanov da bir kaza ve provokasyonun ani bir saldırı  neticesinde bir savaşı başlatmasından endişe duymaktaydı.

Lukyanov, soğuk savaşta, gerilimi yönetmek ve bu gerilimlerin kontrolden çıkmasını önlemek için her iki tarafın da risk almış ve politik ve fizisel altyapı kurulmuş (acil kırmızı telefon hattını hatırlayın) olduğunu dile getirdi. Bu altyapı şimdi olmadığını da sözlerine ekledi.

Lukyanov: “Tüm bu mekanizmalar bozuldu ya da yıprandı. Bu altyapı indirgendi, çünkü, genel algı artık buna ihtiyaç olmadığı yönündeydi. Dünya savaş riski görmediği için buna gerek olmadığını düşünüyordu, bir başka deyişle, bu riskin mümkün olmasını istemiyorlar. Pek çok Amerikalı için de bu şekildeki tahminler olanaksız ve hattâ saçma. Ancak tehlikleri, uyarılarla birlikte her hafta büyüyor.”

Uzun süredir Pentagon’da  danışmanlık yapan Harvard profesörü  Graham Allison, Rus analist Dimitri Simes ile beraber  Mayıs’ta Natural Interest’e bir kapak hikayesi yazdı. Kendisi şunları dile getiriyor: “100 yıl önce 1. Dünya Savaşı diye bilinen felaketi üreten olayların ürkütücü akislerini duyabilirsiniz.” Onların yazdığı makale olan “Rusya ve Amerika: Savaşa Doğru”da, istenmeyen  Amerika ve Rusya arasındaki büyük çaplı  çatışmanın artarak mümkün olmaya doğru gittiğine dair uyarıda bulunuyorlar.

Washington’da, tehditler uzak hissediliyor. Ancak Doğu Avrupa’da böyle değil. Baltık milletleri savaştan korkuyor ve şimdiden hazırlanmaya başladılar bile. İsveç de öyle. Mart ayında bir İsveç Resmi Güvenlik Yetkilisi şunu ifade etti: “İsveç’e karşı askeri operasyonlar için hazırlık yapan İsveç’te Rus sav1istihbaratını görüyoruz—bunu başka şekilde yorumlayamıyoruz.”—

Mayıs’ta Finlandiya Savunma Bakanlığı  900.000 (nüfusun altıda biri) vatandaşına mektup yolladı ve onlara “kriz durumunda” zorunlu hizmete-askerlik çağrısına hazır olun, diye yazdılar.

Haziran’da Polonya, savaş olması ihtimaline dair bir generali silahlı kuvvetleri komutanı olarak atadı. Buna rağmen, Batı bunlardan bi haber kalmakta ve Batının liderleri bölünmüş durumda, pek çok insan çatışmanın çıkma olasılığına bağlı Avrupa’nın güvenliği konusunda çalışmak üzere görevlendirilmekte. Nisan sonunda, NATO ve diğer Batı devlet adamları, Rus sınırında NATO üyesi olan eski Sovyetler Birliği’nden Estonya’da bir araya geldiler ve Batılı analistlerin çoğu, buranın büyük bir savaş için başlangıç noktası olmasından endişe ettiklerini açıkladılar.

Konferansta, Müsteşar Yardımcısı General Alexander Vershbow, çok açık bir şekilde NATO’nun Rusların sınırlı nükleer saldırı olasılığına (bunun olacağını, bu söylediğinin de gayri resmi olduğunu sürekli söyleyen konferansa katılan gazeteci Ahmed Rashid’e de cevaben) karşı hazırlık çalışmalarını anlattı.

Vershbow’un NATO’nun ana hatlarıyla çizdiği senaryolardan bir tanesini şöyle açıklıyor: “Rusya, bir Avrupa şehri için ya da Batıya ait tank bölümüne küçük inflak basınçlı taktiksel bir silahlı saldırı seçebilir.”

Bir kaç hafta sonra The Guardian gazetesi; NATO’nun Rusya’nın kendi nükleer savaş tehditlerine cevap olarak, Avrupa’daki nükleer tutumunu bir üst seviyeye çekmeyi planladıklarını düşündüğünü açıkladı. Daha çok nükleer silah kullanımının da içerdiği Nato’nun askeri tatbikat önerisi, Rusya’nın zaten sürekli yaptığı şey.

2. Kumar ; Putin’ın Rusyayı Yeniden Büyük ve Mühim Bir Devlet Haline Getirme Planı

putin3Eğer uyarılar doğru çıkarsa, Avrupa ve Rusya ve Batı arasında savaş çıkarsa,–o zaman savaş hikayesini, halâ yaşayanlar anlatmaya başlar—bunu önleyecek ve çözüme gidecek kişi Rus Başkanı Vladimir Putin’indir.

İşte problem şu: Putin’in Rusyası zayıf. Amerika ile doğrudan ve saldırgan bir rekabete artık girecek durumu yok. Avrupa’yı artık köşeye sıkışmış bir şekilde bölemez; bunun aksine, Avrupa’yı giderek anti-Rus ittifakı ile yön veren olarak görmekte. Rusların görüşüne göre, ülkenin zayıflığını da kullanarak, Batı’nın bu düşmanca tavrının, Irak’ta ve Libya’da olduğu gibi Rusya’yı yok etmeye yönelik olmasından korkulmakta.

Bu durum, Putin’in ülkenin politik problemlerinden daha çok bu konuya acil yönelmesine yol açtı. 2012, seçimler sırasında halkın protestoları ve yolsuzluğa ait suçlamaları onun politik meşuriyet algısını zayıflattı. 2014 yılındaki ekonomik çöküş  problemi daha da kötü hale getirdi;Putin’in Rus halkı ile yaptığı örtülü pazarlık, ekonomik büyümeyi gerçekleştirmesi ve onlarında kendisine temel haklarda yapacağı değişiklik için Putin’e izin vermeleri yönündeydi. Ekonomi olmadan onlara ne önermesi gerekiyordu ki?

Putin’in cevabı; Gerçek Rus Gücünü tekrar canladırmak ve bu süreç içinde, kendisini ulusun kahramanı olarak yabancı düşmanlara karşı yeniden ortaya koymak. Dünya çapında askeri güç ya da ekonomik gücü kullanmadan, kendisi karışıklık ve belirsizliği—Sovyet liderlerinin haklı olarak varolan tehlikeleri gözardı ettiği—Batı’ya karşı silah olarak kullanmakta.

Açık bir şekilde Doğu Avrupa’yı kontrol edemediğinden, Putin orada risklerin ve krizlerin oluşmasını Ukrayna’daki ayrılıkçıları destekleyerek ve NATO hava ve deniz sahasında tehlikeli askeri faaliyetler yaparak,ve orada Rusya’ya manivela gücü vererek sağlıyor.

Doğu Avrupa’ya tekrardan bir Rus Gücü etkisi salarak, nihayetinde bunun batının düşmanlığından Rusya’yı koruyacağını ve Rusya’yı bir kere daha büyük güç yapacağını düşünüyor. Kendi lider gücünün Amerika’ya karşı rakipsiz olduğun bildiği için, Putin savaş ve barış arasındaki ayrımı bulandırıyor, mevcut taktikleri konuşturuyor ve milis kuvvetlerinin şiddetini, propaganda ve siber saldırıları, yeni bir bölüm Rus askerinin bazen adlandırdığı “hibrid savaşı” şeklinde artırarak gri çizgiyi genişletiyor.

Amerika’nın kırmızı çizgisini geçemeyen Putin, elinden gelenin en iyisini yaparak onları çamura buluyor ve Amerikalıların kendilerini çamura bulamalarını sağlayarak onları yıldırmaya çalışıyor.  Putin, inandığı rutin diplomatik ve askeri olaylarla Rusyanın karlı çıkacağını ve Batının da nihayetinde onun üstün iradesine karşı yenik düşeceğini düşünüyor.

Rusya’nın konvensiyonel zayıflığına dair problemi çözmek için, Putin çarpıcı bir biçimde nükleer silahları kullanmak için eşiği indirip, Batı’yı korkutacağını ve böylelikle de çatışmayı engelleceğini düşünmektedir.

Halka yönelik konuşmalarında, tekrar tekrar, bu silahlara gönderme yapmakta ve onları kullanma istediğini dile getirmektedir.Şimdiye kadar hiç bir Rus liderin benimsemediği Rusların resmi doktrini yüceltmektedir . Bu doktrin şudur; nükleer bir savaş kazanılabilir.

Kendisini ulusal bir kahraman olarak lanse eden Putin, ülkesinde hiç olmadığ kadar popüler. Rusya bir kere daha Doğu Avrupa’nın üzerini gölgeliyor; Doğu Avrupa korkuyor, ve her zamanki gibi ciddiye alıyor. Pek çok Batı Avrupalı’ya yapılan bir ankette; Doğu Avrupa’ya yapılacak olası bir Rus istilasında kendi müttefiklerinizi savunur musunuz sorusuna cevap: “Hayır!” gelmiştir.

Rusya’nın saldırganlığı, hem düşman olarak gördüğü Avrupa’nın düzenini yeniden kurmadan geçmekte, hem de varolan zayıflık hissine karşı sıkı önlemler alınması ve savaşın tehliklerini de kabul etmekten epey uzak olmasından kaynaklanıyor.

Bazı analistlerin de yayınladığı artan bir şekilde yazılan acil uyarılardan bir tanesini yazan RAND’den F. Stephen Larrabee de şunları belirtmekte: “ Bugün Amerika’nın karşı karşıya kaldığı Rusya çok daha zorlayan, ve tahmin edilemeyen bir ülkedir ve pek çok açıdan da Amerika’nın yaşadığı Soğuk Savaş’ın son kısmındaki halinden daha tehlikelidir.”

Amerika’nın en saygın uluslararası ilişkiler bilim insanı ve Harvard Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Joseph Nye, Rusyanın zayıflığı maskelemeye yönelik bu agresyonun, 1. Dünya savaşını hazırlayan unsurlarla paralellik taşıdığını bildirmektedir.

Son yazdığı yazıda Nye: “Rusya’nın çöküşü kaderi gibi gözüküyor ama Batı bunu kutlamamalı. 1914’deki Avusturya-Macar İmparatorluğunu düşünün…riskten  kaçınmaya çalışılırken, daha çok tehlike ortaya çıkmıştır.”

putin4

3. Sürüklenme: İmkansız nasıl mümkün hale gelebilir

Soğuk Savaş tehlikeli bir oyundu, fakat bu herkesin bildiği ve çıkar ve kuralları konusunda herkesin anlaşma sağladığı bir oyundu. Bugün bu şekilde değil.

Batı tarafı bunun, kuralların yeterince açık olduğu bir oyun oynamak olduğuna inanıyor. Çıkarlar nispeten mütevazi, ve yarış kolaylıkla kazanılabilir. Buna rağmen Rus tarafı, savaş tanımının kendi değişse bile, kuralların uçuş sırasında tekrar yazılabileceği bir oyun olarak görüyor. Rusya, Batı’dan gelecek bir tehtidi an meselesi ve varoluşsal olarak ve çıkarları hayal edilemeyecek kadar yüksek olarak görüyor. Sanal olarak herhangi bir aksiyonu haklı çıkarmanın ya da kumar oynamanın, mağlubiyeti engelleyebileceğine ve belkide zafere öncülük edeceğine inanıyor.

Ayrca, daima paranoyak olan Kremlin, Batı’nın Ukrayna’da da aynı oyunu oynadığını düşünüyor. Moskova, Ukrayna hükümetine ve oradaki savaşın bir ateşkes ile sona ermesindeki arabuluculuk çabaları için sağlanan Batılı desteğin, Rusya’nın gerçekten düşman kukla devletler tarafından kuşatılması için bir komplo olduğuna ve Rusya’yı meşru etki alanından yoksun bırakmak istediklerine inanıyor.

Ukrayna’daki menfaaletini savunmak için savaşa gidilebileceğine dair tekrarlanan Rus uyarıları, potansiyel olarak nükleer savaş uyarıları bile, birçok Batılı başkentler tarafından blöf olacak şekilde dikkate alınmadı. Batılı liderler bu tehditleri Batılı gözlerle seyrediyorlar. Öyle ki zayıflatılmış Ukrayna temel bir savaşı göze almaya değmez. Rus bakışına göre, Ukrayna daha önemli görünüyor: Ukrayna, kutsal ve imparatorluğun kalan son komponenti olarak Rus mirasının bir eklentisidir. Stratejik bir kayıp Rus gücünü ve böylece Rus güvenliğini de kabul edilemez derecede zayıflatır.

İki taraf da kumar oynuyor ve net bir anlayıştan yoksun olarak diğer tarafın ne diyette olduğunu, nasıl hareket edeceğini, neyin görünmez şeritleri ateşleyip kendilerini savaşa sürükleyip sürüklemeyeceğini tahmin etmeye çalışıyor.

Soğu Savaş sırasında, benzer şekilde eşleşen Batılı ve Sovyet blokları savaş için hazırlandı fakat aynı zamanda savaşın hiç gelmeyeceğinden emin oldular. Avrupa’yı gerginlik içerisinde fakat istikrarlı güç dengesinde kilitlediler. Bu denge bozuldu. Net kırmızı çizgiler çektiler ve her ne pahasına olursa olsun kendilerini savunacaklarına ant içtiler. Bugün, bu kırmızı çizgiler belirsiz ve tam tanımlanmamış. Hiç bir taraf nerede durduğundan emin değil ya da çizgiyi geçerlerse ne olacağından emin değil. Kimse net olarak savaşı neyin tetikleyeceğini söyleyemiyor.

İşte bu, analistlerin size söyleyeceği üzere, günümüzdeki gerilimin Birinci Dünya Savaşı öncesindeki periyotla çok benzer gerilimleri taşıdığının nedenidir: istikrarsız bir güç dengesi, çevresel çatışmalar üzerinden savaş durumu, dolaşık askeri taahhütler, Avrupa düzeni üzerindeki çekişmeler ve hangi aksiyonların diğer tarafı çatışma içine sokacağı konusundaki tehlikeli belirsizlik.

Günümüz Rusya’sı, bir kere daha Avrupa’daki en güçlü fakat toplu düşmanlarından daha zayıf bir toplum. Yeni yüzyılın başlangıcındaki Alman İmparatorluğu’nu akla getiriyor. Henry Kissinger “Avrupa için çok büyük fakat dünya için çok küçük” olarak tanımlıyordu. Şimdi de o zamanlardaki gibi, ulusalcılıkla öne sürülmüş parlayan bir güç, Avrupa düzenini revize etmek için arayış içerisinde. Şimdi de inanılıyor ki o zamanlardaki gibi, olağanüstü kurnazlıkla, ve hatta belkide kudretini ispatlayarak kendisine daha geniş bir rol biçebilir. Şimdi de savaşa doğru sürüklenme o zamanlardaki gibi, kademeli ve kolaylıkla ıskalanabilir – bu da bunu tam olarak tehlikeli yapan şey.

Fakat günümüzdeki tehlikelerin 1. Dünya Savaşı öncesindekine daha az, Soğuk Savaş dönemine daha çok benzeyen bir yanı var:  Nükleer silahların gelecekle ilgili mantığı. Müşterek şüphe, varoluşsal bir tehdit korkusu, bir sınırdan diğerine konuşlanmış ordular, ve en ufak bir çatışmayı kıyamete dönüştürebilecek, kolaylıkla ateşlenebilen nükleer silahlar.

Bazı açılardan, bu mantık çok daha fazla tehlikeli büyüdü. Konvansiyonel askeri güçlerinin göreceli zayıflığını telafi etmeyi uman Rusya, nükleer silah kullanmak için kurallarını çarpıcı bir biçimde gevşetti. Halbuki, Sovyet liderler kendi nükleer silahlarını tamamen caydırıcı olarak görürlerdi. Putin’nin bakış açısı radikal olarak farklı görünüyor.

Rusya’nın resmi nükleer doktrini, savaş alanına nükleer bir saldırının, konvansiyonel bir savaşın varoluşsal bir tehdit olşturması durumunda yapılacağını bildirir. Bunlar kelimlerden daha fazlasıdır: Moskova sınırlı savaşta bile nükleer silah kullanmaktan yana ki istek ve hazırlıklarının işaretini tekrar tekrar verdi.

Bu, nükleer silah kullanımı için korkutucu şekilde düşük bir bariyerdir, özellikle Rusya sınırlarında meydana gelmesi muhtemel herhangi bir savaşı düşünürsek bu, Moskova’dan çok uzak olmayacaktır. Ve bu, Putin’in Soğuk Savaş liderlerinin imkansız olarak değerlendirdiği bir fikri benimsediğini öneriyor: savaş alanına bırakılan küçük savaş başlıklarının kullanıldığı “sınırlı” bir nükleer savaş, sadece hayatta kalmayı sağlamaz ayrıca kazandırır.

Bruce G. Blair, Princeton’dan bir nükleer silah bilgini, Wall Street Gazetesi’ne “Bu sadece hitabetteki bir farklılık değildir. Bu tamamen farklı bir dünyadır” dedi. Putin’in kararlarının 1962’den şimdiye kadarki Sovyet liderlerinden daha tehlikeli olduğunu söyledi. “Şuan Soğuk Savaş sırasında mevcut olmayan daha düşük bir nükleer savaş eşiği bulunmakta.”

Nükleer teori karmaşık ve tartışmaya açıktır; belki de Putin haklıdır. Fakat birçok teorisyen onun hatalı olduğunu söylüyor. Şöyle ki; “sınırlı” bir nükleer darbe anlamına gelen nükleer savaş hali, aslında daha geniş bir nükleer savaşı tetikleyebilir. (Amerikan, Rus ve Avrupa şehirlerinin, Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan bombalardan daha güçlü bombalarla birçok kez saldırıldığı bir kıyamet günü senaryosu.)

Nükleer savaş bir şekilde sınırlı ve kapsanır kalsa bile, son çalışmalar çevresel ve atmosferik hasarın “on yıllık bir kışa” neden olacağını, mahsül kitlelerinin yok olacağını ve 1 milyara yakın insanın küresel kıtlıktan dolayı öleceğini önermektedir.

putin5

4. Bu nasıl gerçekleşir : Baltık senaryosu

Geçen yılın Eylül’ünde, Başka Obama Estonya’ya seyehat etti. Estonya çoğu Amerikalı’nın hiç duymadığı 1.3 milyonluk bir toplumdur. Ve Amerika eğer gerekirse, burayı korumak için Rusya ile savaşa girmeyi taahhüt etti.

Estonya, Letonya ve Litvanya ile birlikte Baltık eyaletleri olarak bilinir. Bu eyaletler Doğu Avrupa’nın Rusya sınırındaki en uzak köşesidir. Eskiden Sovyetler Birliği’nin parçalarıydılar. Ve birçok Batılı analistlerin korktuğu gibi onlar da 3. Dünya Savaşı’nın başlamasından korkuyorlar.

Carleton Üniversitesi’nden uluslararası ilişkiler profesörü Stephen Saideman’ a göre bu küçük ülkeler “gelecekteki herhangi bir krizin en olası cepheleridir”. Allison ve Simes, savaş uyarısı makalelerinde Baltık ülkelerini “NATO birliğinin zayıf noktası” olarak değerlendiriyor.

Estonya nüfusunun tam dörtte biri etnik olarak Ruslardan oluşmaktadır. Rus sınırında kümelenmişlerdir. Doğu Ukrayna’daki ayrılıkçı şiddeti kışkırtan aynı Rus devlet medyası spikerleri tarafından bu azınlığa da servis yapılmıştır.

Fakat Ukrayna’da olmayan şekilde, Baltık eyaletlerinin tamamı NATO üyesidir. NATO anlaşmalarına göre bir üyeye yapılan bir saldırı tamamına yapılmış bir saldırıdır. Halbuki Ukrayna’daki bir Rus işgali Batı yaptırımlarını harekete geçirdi. Estonya’nın Ruslar tarafından işgal edilmesi yasal olarak Amerika ve Avrupa’nın çoğunu Moskova’ya savaş ilan etmek zorunda bırakır.

Obama Estonya’da Eylül ayındaki konuşmasında, “Estonya için burada olacağız. Letonya çin burada olacağız. Litvanya için burada olacağız. Bağımsızlığınızı daha önce bir kez kaybettiniz. NATO ile birlikte artık asla kaybetmeyeceksiniz” şeklinde söz verdi.

putin6Başkan Obama Estonya’nın başkenti Tallinn’deyken Amerika’nın Estonya’yı koruyacağı sözünü verdi. (Saul Loeb/AFP/Getty)

Obama’nın hitabından 48 saatten daha kısa bir süre sonra, Rus ajanları bir Estonya-Rusya sınır kapısını biber gazı ile kapladı, karşı tarafa hücum etti ve karşı casusluk konusunda uzmanlaşmış Eston Kovher adlı Estonyalı bir devlet güvenlik memurunu kaçırdı.

Bu bir nevi jeopolitik bir oltaydı: Estonya üzerindeki Rus yönetme hakkını ileri sürmek için yeterince agresifti fakat savaş başlatacak şekilde Batılı bir geri saldırının tetiklenmesini sağlayacak kadar agresif değildi. Ve bu, Putin’in bu eski Sovyet bölgelerine burnunu sokmak için hak iddia etme belirtilerinden birisiydi.

Rus ordusu zaten Baltık eyaletlerine baskı yapmaya başlamıştı bile. Rus savaş gemileri 2014’de Litvanya sularında 40 kez saptandı. Baltık üzerindeki Rus uçuşları, sıklıkla uydu alıcı-vericilerini değiştiren böylece tespit edilmesi zorlaşan ve kaza riskini düşüren uçaklarla, artık rutin haline geldi. Bölgedeki askeri hareketlilik soğuk savaş yıllarındaki seviyeye ulaştı.

NATO, en kötü ihtimalden korkarak, Baltıktaki askeri tatbikatlarını artırmakta. Amerika iş makinelerini kuruyor. Ve Şubat ayında, Amerikan ordusu Rus sınırlarından birkaç yüz yard uzaklıktaki Rus-çoğunluklu Estonya şehri Narva’da gövde gösterisi yaptı.

Siyaset bilimcilerin güvenlik açmazını dillendirme şekli tipik bir örnektir: Her iki taraf da kendi aksiyonunu defansif, karşı tarafı ofansif olarak görüyor. İkisi de diğerinin algılanan provakasyonlarına daha da ileri giderek yanıt veriyor. Kendi kendini güçlendiren bu döngü kolaylıkla bir savaşa öncülük edebilir. Örneğin bu, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasında ana bir etken olarak değerlendiriliyor. Bunun riski azaltmada çok az şey yapacağı öngörülebilir.

Rusya’nın Baltık üzerinde herhangi bir dizaynı olmasa bile, blöf ve tutumu, istenmeyen savaş şartlarını halihazırda oluşturmuş durumda. Örneğin Nisan başlarında, bir Rus savaş jeti Baltık Denizi’ni geçti ve sadece 20 fit yakınından geçerek bir Amerikan askeri uçağına yaklaştı. Bu yakın zamanlardaki birkaç tehlikeli yaklaşmadan bir tanesiydi. Düşünce kuruluşu Avrupa Liderlik Enstitüsü’ne göre bu, “yüksek olasılıkla kayıplara ya da Rusya ve Batılı devletler arasında direkt bir askeri karşılaşmaya neden olabilirdi.”

Bu sırada Rusya, nükleer kabiliyetli stratejik bombardıman uçaklarını NATO hava sahasında uçuruyordu. Sıklıkla, bir kaza ya da yanlış anlaşılmanın olduğunu daha muhtemel kılacak şekilde uçakların uydu alıcı-vericilerini kapalı tutarak uçuruyordu. Eğer bu yeterince tehlikeli olmazsa, bombardıman uçakları,(iri yarı ve hantal, onlarca yıllık Tupolev Tu-95 modelleri) motor yangınları gibi durumlarla kazaya yatkın hale gelmiş durumdalar. Eğer bir Tu-95, diyelim ki, Norveç açıklarında beklenmedik bir şekilde düşerse ne olur? Böylesi vukuatlar yanlış anlaşılmalara öncülük edebilir ve böylesi yanlış anlaşılmalar da savaşa öncülük edebilir.

Nisan sonlarında, NATO görevlileri Estonya’nın başkenti Tallinn’deki güvenlik konferansında biraraya geldiklerinde, tehlikenin ciddiyeti hata kaldıramaz seviyeye ulaştı. Ahmed Rashid’in konferanstan yazdıklarına göre:

Baltık eyalet başkanları ve NATO görevlileri, Doğu Avrupa’daki güvenlik mimarisinin çökme kapsamını tanımlamada, Rusya’nın 2. Dünya Savaşı’ndan beri barış için nasıl en ağır tehtidi oluşturduğu ve Ukrayna’daki karmaşanın ve Kırım’ı kaybetmenin Baltık eyaletlerini gittikçe artan bir düşmanca beraberliğin ileri hattında bıraktığı konusunda alışılmışın dışında körelmiş bir haldeydi. Bu gerilimlerin arasında, savaşa neden olabilecek bir uçak kazası düşüncesi korkutucu şekilde akla yatkın görünüyor.

Böylesi bir vukuatın bir savaşı hortlatabileceği sadece Batılı görevlilerin korkusu değil. Hükümete yakın olarak bilinen önde gelen Rus analistlerinden Fyodor Lukyanov, Rusya’yı caydırmak anlamına gelen Baltık eyaletlerindeki NATO askeri tatbikatlarının ayrıca probleme katkı sağladığından endişeleniyor.

Rusya buna reaksiyon gösteriyor çünkü Rusya bunu kendi sınırlarına karşı düşmanca bir girişim olarak algılıyor” diye açıkladı. “Ve bu tehlikeli bir çemberdir.”

Lukador, “Barut fıçısının patlayabilmesi için birçok yolun olduğunu hayal etmek kolaydır”, diyor.

Büyük çatışmaya sebep olacak hiçbir niyet olmadan, bu gerçekleşebilir”, diyor. “Bir adım, diğer adım ve karşılıklı davranışlar çok tehlikeli hale gelebilir. Diyelim ki bir Rus savaş uçağı NATO’nun yasaklı olduğuna inandığı fakat Rusya’nın yasaklı olmadığına inandığı bir alana çok fazla yaklaşıyor, ve sonra İngiliz savaş uçakları karşılık veriyor. Bu belki yönetilebilir, ve çoğu durumda tabiki yönetilebilir, fakat kim bilebilir ki?”

5. Savaş Nasıl Gerçekleşir: Nato’yu Parçalamak İçin Komplo Kurularak

Bir Rus politik analisti ve Kremlin eleştirmeni olan Andrei Piontkovsky, ilk olarak geçen Ağustos ayında ortaya attığı teoride, Putin’in Baltık planlarının herkesin fark ettiğinin ötesinde çok daha karmaşık ve iyi hesaplanmış olduğunu söyledi.

Batılı analistlerin ve politika üreticilerinin, geçen sonbaharda Baltıklarda başlayan Rus provakasyonlarından beri çözmeye çalıştıkları bir soruyu Piontkovsky cevaplamaya çalışıyordu: Putin ne istiyor? Rusya ile ortak uzun bir geçmişleri olan Ukrayna’dan farklı olarak, Baltık ülkelerine müdahaleyi Rus halkı çok fazla istemiyor. Az bir miktar stratejik değerleri var o kadar. Rusya’nın saldırısının da olası kötü sonuçları var. Neden böyle bir şeye girişsinler ki?

Artık teorisi batılı politika üreticileri tarafından çok daha fazla ciddiye alınıyor ve öyle görünüyor ki her zamankinden çok daha inandırıcı.putin7

Andrei Piontkovsky Moskova’daki evinde.

Bu Putin’in NATO’yu yok etmek için en çok beğenilen hedefi. Risk büyük mü? Evet. Ama ödül muazzam.”

Piontkovsky’nin yazdığına göre, Putin Baltık ülkelerinde bir çatışma yaratmayı umut ediyor. Böylelikle batılı Avrupalı liderleri imkansız bir seçim yapmaya zorlayacak: Baltık ülkelerini savunmak ve karşı saldırıya geçmek üzere NATO yükümlülüğünü yerine getirmek. Bu, pek çok Avrupalının umurunda bile olmayacağı ya da hiçbir şey yapmayacağı küçük bir Sovyet Cumhuriyeti yüzünden 3. Dünya Savaşı çıkması anlamına gelse bile.

Piontkovsky, hiçbir şey yapmamanın Baltıkların da çok ötesine bunu genişleteceğini söyledi. NATO’nun karşılıklı savunma koşulunun bir yalan olduğunu ortaya çıkarmış olacak, dolayısıyla da askeri ittifakı feshedecek, batılı liderler önderliğindeki çeyrek yüzyıllık Avrupa güvenlik birleşmesini sona erdirecek. Böylelikle de Doğu Avrupa’yı bir kez daha Rus hakimiyetine açık hale getirmiş olacak. Putin bu sayede Sovyet liderlerinin asla yakınına bile gelemedikleri bir şeyi başaracak: NATO’ya son vermek.

Piontkovsky’nin Gorky Parkı karşısındaki yeşillikler içindeki mahallesindeki mutfağında konuşurken bana şöyle dedi: “Bu onun en çok beğenilen hedefi. Çok baştan çıkarıcı. Her hangi bir aşamada geri adım atabilir. Ama NATO’yu yok etmenin cazibesi çok büyük. Risk büyük değil mi? Evet. Ama ödül muhteşem.”

NATO’yu mahvetmek, 5. Maddenin işe yaramadığını ispatlamak. Estonya ve Letonya Cumhuriyetleri bunu başarmak için en iyi noktalar. Şu an, her gün bu gerçekleşiyor: Hava sahasına izinsiz girişler, psikolojik baskı ve televizyonda propaganda ile.”

Piontkovsky şöyle dedi: “Putin tanklarını sınırda yığmak yerine, belki de mesela Rusların çoğunlukta olduğu Estonya’nın Narva şehrinde gizli Rus özel güçlerinin(üniformasında rütbe işareti olmayan) tohumlarını eker ve buradakiler yerel şiddet veya sahte bağımsızlık referandumu organize edebilirler.”

Kırım da ortaya çıkmalarından sonra Putin’in “küçük yeşil adamlar” olarak bahsettiği bu gibi bir avuç dolusu doğrulanmamış kuvvet, belki de yerel gönüllüler ya da aşırı sağcı çete gibi giyinecekler. Bu kişilere, tıpkı doğu Ukrayna’da olduğu gibi, kanunu kendi uygulamaya çalışan çete üyeleri de katılabilir. Bir Rus propaganda dalgası kesinlikle onlara yardımcı olacaktır. Bu da dışarıdakilerin, gizli Rus askerleri ile sivil gönüllüleri birbirinden ayırt etmelerini, kimin nerede savaştığını ve kimin neyi başlattığını anlamalarını zorlaştıracaktır.

Bu tarz bir müdahale NATO’yu imkansız bir seçime sürükleyecektir: Aslında gizli Rus askerleri olabileceklerini bile bile, Estonya’da probleme sebep olan bir grup kabadayının üzerine gerçekten savaş açacak mısın? 1945’ten sonraki ilk büyük Avrupa savaşı riskini göze alıyor musun? Bunları da sadece Estonya’nın Narva şehrindeki gizli Rus askerlerini defetmek için yapacaksın.

Piontkovsky’ye göre, Putin bu cevabın hayır olacağına dair bir kumar oynuyor. Ona göre, NATO müdahale etmeyecek. Böylelikle de, Doğu Avrupa üye devletlerini savunmak üzere verdiği kararı yok saymış olacak.

Piontkovsky’nin senaryosu eskiden çok uçuk kabul ediliyordu ama şu anda batılı güvenlik uzmanları ve politika üreticiler tarafından oldukça makul görülüyor. 2014 sonunda, bir NATO üyesi olan Danimarka’nın Askeri İstihbarat Servisi, resmi bir yazı yayımlayarak şu uyarılarda bulundu:

Rusya, Baltık ülkelerinde askeri tehdit yaratarak NATO’nun bağlılığını test etmeye çalışabilir. Örneğin, bu ülkelerin sınırlarına yakın yerlerde tehditkar bir askeri yığılma ve aynı anda da politik baskılarda artış, istikrarı bozma ve olası sızmalar olabilir. Rusya, bir gözdağı kampanyası başlatabilir. Bu kampanya da, Sovyet-sonrası sahadaki ciddi bir krizle ya da Rusya’nın Birleşmiş Milletler ve NATO’yla zıtlaştığı başka bir uluslararası krizle bağlantılı olabilir.

Siyaset bilimci Saideman, senaryonun çok ciddiye alındığını söylediği bir Avrupa güvenlik konferansı esnasında bana “Putin’in NATO’yu yok etmek istemesi çok endişe verici. Bunu yapmanın en iyi yolu da Baltıklara izinsiz girmek olur” demişti.

Eğer Almanya ve Fransa Baltık ülkelerindeki ihlale tepki vermezse ve bu sadece bir Amerikan operasyonu olursa, o zaman bu NATO’nun yıkılmasına sebep olacaktır. Teori bu. Bu en çok endişe duyulan şey.”

Saidman, bu senaryo üzerinden benim başkalarından da duyduğum farklı bir senaryo tanımladı: Putin sessiz ve kansız bir şekilde Baltık Ülkelerine ait küçük bir şeride el koymaya çalışabilir. Bu Avrupa liderlerinin hiçbir şey yapmamalarını politik olarak kolaylaştıracaktır. Eğer nerdeyse kimse öldürülmemişse, savaş için ulusunu nasıl toplarsın? Çok büyük ölçeklerde bir saldırı gerektirdiğini bildikleri için karşı saldırı daha da güçleşir.

Saideman : “Sanırım bu konuda çok ciddiler. Çok büyük bir endişe var” dedi.

6. Savaş Nasıl Gerçekleşir: Hibrid Savaş Belirsizliği Yaratılarak

putin8Ukraynalı bir asker, Rus yanlısı ayrılıkçı asiler ile cephede nöbet tutuyor.

2015’in başlarında, anketörler NATO’ya üye ülkelerin vatandaşlarına, Washington ve Moskova’dan analistler ve politika üreticilerinin de yüz yüze oldukları soruyu sordu: “Eğer Rusya, bizim NATO müttefiklerimizden biri olan, komşu olduğu ülkelerden biriyle ciddi bir askeri anlaşmazlığı girerse, sizce ülkemiz o ülkeyi savunmak adına askeri bir kuvvet kullanmalı mı kullanmamalı mı?”

Batı Avrupa’dan gelen cevaplar endişe vericiydi: Almanlar’ın %38’i “evet” derken, % 58’i “hayır” dedi. Alman seçmenlere kalsa- en azından bir dereceye kadar-NATO bir çatışma anında Baltıkları Rusya’ya teslim edecektir.

Bu kamuoyu yoklaması göründüğünden de kötü. Rusya’nın Baltıklar üzerine aleni askeri saldırı başlatacağını varsayıyor. Olacaklar aslında daha da korkunç ve kuvvetle muhtemel Avrupa’nın tereddütünü daha da artıracaktır. Rusya’nın yeni geliştirilen post modern “hibrit savaş” kavramlarını kullandığı Ukrayna oyunu, savaşmak ve savaşmamak arasındaki ayrımı bulanıklaştırmak ve de halk tabanının huzursuzluğu veya Rus askeri saldırılarındaki yasadışı siber saldırıları ayırt etmeyi olabildiğince zorlaştırmak için dizayn edilmişti.

Putin zaten zeminini hazırlıyor olabilir.

2014 Mart ayında, Rusya Kırım’ı topraklarına kattıktan kısa süre sonra, Putin orada yaptığı konuşmada, Rusları Rusya dışında bile koruyacağına yemin etti. Pek çok kişi de bunun Baltıklardaki Rus azınlıklar için söylendiğini düşündü.

Daha sonra Ekim ayında, Putin “Neo-nazizm manifestolarının” Letonya ve diğer Baltık ülkelerinde sık söylenen şeyler olmaya başladığı konusunda uyarıda bulundu. Kendisi ve Rusya devlet basınının önceden de yaptığı gibi yine, Ukrayna’daki Rus konuşmacıları silahlanmaları konusunda kışkırttı.

Bu Nisan ayında pek çok Rus kaynak, Letonya’nın etnik Rusları, Nazi tarzı gettolara zorla yerleştirmeyi planladığına dair sahte rapor yayınladı. Bu da Ukrayna’daki tırmanmada korku tellallığı yapan benzer Rus propagandasının bir yansımasıydı.

Ülkenin savunma bakanlığındaki eski üst düzey görevlilerden biri olan Martin Hurt, ülkesinin etnik Rus azınlığının “Kremlin’in yanlış bilgilendirmesine açık” olabileceği konusunda uyarıda bulundu. “Moskova, ‘Baltık ülkelerinde askeri kuvvet kullanabilmek için bir bahane olarak’ huzursuzluk yaratabilir ”dedi.

2007’nin başlarında, Estonya Parlamentosu, kültürel bir sembol haline gelen ve ülkedeki etnik Rusların her yıl toplanma noktası haline gelen Sovyet dönemine ait bir askeri heykelin – Bronz Asker- yerini değiştirmek üzere oylama yaptı. Buna tepki olarak Rus politikacılar ve devlet medyası Estonya hükümetini, etnik Ruslara karşı faşizm ve Nazi tarzı ayrımcılıkla suçladılar. Sahte raporlar yayımladılar ve etnik Rusların işkenceye maruz kalıp öldürüldüklerini yazdılar. Protestolar çıktı, isyanlara ve toplu yağmacılığa dönüştü. Şiddet olaylarında 1 kişi öldü, sonraki gün ise bilgisayar korsanları ülkenin büyük kurumlarını çevrimdışı yaptı.

Rusya bunu yeniden yapabilir. Sadece bu sefer olayı, Ukrayna benzeri bir çatışmaya yönelik yavaş yavaş tırmandırıyor. NATO böyle bir krizle uğraşmak üzere yapılanmadı. NATO’nun karşılıklı savunma yemini, savaşın siyah-beyaz olma varsayımına dayanır. Yani ülke ya savaştadır ya da değildir. Anlaşma, savaşların günümüzden çok daha farklı olduğu bir geçmiş zamana ait. Günümüz savaşlarında ise grinin farklı tonları mevcut.

Rusya bu eksiklikten faydalanabilir. Bunu da, pek çok savaş taraftarı NATO üyesinin savaş sebebi sayacağı, ama savaş karşıtı batı Avrupa ülkelerinin olaya böyle bakmayacağı düşük seviyelerde şiddet uygulayarak yapabilir. NATO’ya üye ülkeler arasındaki anlaşmazlık garanti olacaktır çünkü Rusya savaş konusunda sınırı aştığında nerede nüfuz ilan edecekleri konusunda tereddüt etmişlerdi.

Bu arada Batı Avrupa üzerinde gerçekten etki bırakan Rus devlet medyası, meseleyi karıştırmak için bir propaganda fırtınası başlatır, çıkan olaylardan Moskova’yı suçlu bulmak zorlaşır, Amerika’nın savaş çağrıları da şüpheyle karşılanır.

Avrupa’nın savaşa gidip gitmemesi konusunda sonucu belirleyici oy olduğu genel olarak kabul edilen Almanya, savaşa bilhassa direnç gösterecektir. 2. Dünya Savaşı’nın mirası ve de barışseverlik ve anlaşma ideolojisi Rusya ile savaş ilanı fikrini bile olanaksız kılmaktadır. Alman liderler, eğer orduya çağrıyı reddetmezlerse, en azından ertelemek ve görüşmeler yapmak konusunda yoğun politik baskı altına gireceklerdir.- NATO’nun kolektif meşru müdafaasının fiili reddi.

Böyle bir senaryoda, maalesef NATO’ya üye Avrupalı devletlerin Rusya’nın savaş konusunda kırmızı çizgiyi geçip geçmediği ile ilgili anlaşmazlığa düşeceğini hayal etmek zor değildir. Karmaşa ve şüphe sisleri altında, Rusya Ukrayna benzeri bir karmaşa Baltıklarda da kaçınılmaz son olana kadar adım adım meseleyi tırmandıracaktır. Ta ki kendisi NATO’nun kırmızı hattının çok ötesine ilerleyene kadar. Bu da kırmızı hattın anlamsızlığını ortaya koyacaktır.

Ama hepsinden öte en büyük tehlike ise, Putin’in planının tökezlemesi. Aldatarak, batının Baltıkları savunma kararlılığını küçük görerek ya da kontrolünü aşan bir şekilde tırmanışa geçen bir şeyi başlatarak tam bir savaşa neden olması çok kolay.

Saideman, bugünün Avrupası ile 1. Dünya Savaşı öncesi 1914 Avrupa’sını karşılaştırmaya devam ederek, “böyle bir yanlış anlama durumu mümkün. Savaşlar da böyle başlar” dedi. “Savaşları en çok düşünülür yapan şey, diğer insanların bunu mümkün görmediği zamanlardır.”

1963’te, Küba füze krizi nedeniyle ABD ile Rusya’nın neredeyse çatışmaya girdiği dönemden birkaç ay sonra, başkan John F. Kennedy bir konuşma yaparak, dünyanın nükleer savaş çatışmasından aldığı dersleri anlattı:

Her şeyden öte, hayati menfaatlerimizi savunurken nükleer güçler, muhaliflerden birini nükleer bir savaş ya da küçültücü bir geri çekilme arasında seçime zorlayan karşılaşmaları önlemeliler.

İşte bu Putin’in NATO’yu zorlayabileceği bir seçimdir.

7. Savaş Nasıl Gerçekleşir: Ukrayna Senaryosu ile

 Evgeny Buzhinsky profesyonel yaşamının çoğunu, başının belası küresel nükleer afet tehlikesine harcadı. Buzhinsky yaşam boyu Rus askeri yetkilisi. Doktorasını 1982 yılında, Soğuk Savaş en tehlikeli dönemlerinden birine girdiğinde askerlik biliminde aldı. Sonrasında da Genel Kurmay Başkanlığına yükseldi ve Sovyetler Birliği çöküşünü takip eden yıllar boyunca, sükunet ve gerginlik dönemlerinde, bu görevde kaldı.

2009 yılında korgeneral olarak emekli oldu ve aktif olarak Rus ulusal güvenlik çevrelerinde yer almaya devam etmektedir. Şu anda askeri, ulusal güvenlik ve silahların kontrolü konularına odaklanan ve çok saygın bir düşünce kuruluşu olan PIR’a başkanlık etmektedir.

Buzhinsky ile Moskova’da karşılaştığımda beni uyardı. Baltıklarda büyük bir savaş çıkmasından endişe duyan batılılar gerçek tehdidi gözden kaçırıyorlar: Ukrayna. ABD, Rusya’nın Ukrayna’da bir yenilgi yaşamamak için ne kadar ileriye gidebileceğini değerlendiremiyor. Bu yanlış hesaplama yüzünden bir çatışmaya girebilirler.

Rusya için Ukrayna kırmızı çizgidir. Hele ki Rusya’ya düşmen bir Ukrayna kesinlikle kırmızı çizgidir. Ama ABD putin9yönetimi bunu kabul etmedi.”

Bu Rusya’da birkaç kez defa duyduğum endişelerden biriydi. Moskova dış politika üyesi Fyodor Lukyanov, Rus dış politika görevlilerinin büyük bir savaşı son derece olası gördükleri konusunda uyarıda bulundu. Ona, bunun nasıl olacağını düşündüklerini sorduğumda bana Ukrayna’dan bahsetti.

Mesela, ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı devasa askeri yardım. Dolaylı bir savaş olarak başlayabilir ve daha sonra…” burada sesi kısıldı..

Lukyanov’a göre Rusya, Ukrayna üzerindeki mülkiyeti konusunda çok hassas ve oradaki çıkarlarını korumak üzere çok ileri gidebilir. ABD ise bunu anlamıyor. “Bu pek çok insan tarafından ülkemizin bir parçası olarak görülüyor. Ya da ülkemizin parçası değilse bile, Rusya’nın güvenliği için kesinlikle önemli bir ülke.”

Buzhinsky de bu kişilerden biri. Lukyanov ve diğer Rus analistler gibi o da, eğer Ukrayna’da yenilgi olasılığı olursa Putin’in buna razı olacağı konusunda ABD’nin yanlış çıkarımda bulunduğunu söylediler. Buzhinsky Amerikalıların çok ciddi bir biçimde yanıldıklarını söyledi.

Buzhinsky Rusya’nın Ukrayna üzerinde tam, açık bir istilası için “Bir yıl önce, Rusya’nın kesinlikle askeri olarak bu işe kalkışmayacağı konusunda emindim. Ama şu anda emin değilim” dedi.

Ona göre, Rus hükümeti Donbas bölgesi denilen doğu Ukrayna’daki Rus yanlısı ayrılıkçı asilerin yenilmesine asla izin vermeyecek. (Ağustos ayında, bu yenilginin eşiğinde asiler ortaya çıktığında, Rusya onlara ağır silah yardımı yaptı ve onlarla birlikte savaşmak üzere gizlice askeri birlikler gönderdi. Moskova bunların hiç birinin doğruluğunu onaylamadı.)

Eğer Ukrayna’lı kuvvetler, ayrılıkçı asileri dağıtmak üzere olsalardı, Buzhinsky’e göre Rusya sadece aleni bir istila ile cevap vermekle kalmayıp, Ukrayna’nın başkenti Kiev’e de askeri birliklerini yollardı.

Asilere karşı Ukrayna tarafında büyük bir taarruz, Rusya’yı açıkça savaşa sokar. Ukrayna’da Rusya ile savaş.- Eğer Rusya savaş başlatırsa, Ruslar başkenti alana kadar bu savaş bitmez.”

Why.Russia.is.invading.Ukraine.explained.in.2.minutes.TRSub.1080p from okyanusum on Vimeo.

Buzhinsky’ye Putin’in Donbas’ı geri almak isteyen Ukrayna’ya tepki olarak, Kiev’de tam bir istila başlatacağına gerçekten inanıp inanmadığını sorduğumda, “kesinlikle evet. Donbas’ın alınmasına izin vermeyeceğini 2 defa halkın önünde söyledi. Sözün eri bir adam olduğu için, bunu yapacağına eminim.” dedi.

Ona göre böyle bir senaryo, hiç kimsenin istemeyeceği çok daha büyük karmaşaya sebep olabilir. Amerikalılar, Rusya’nın ve Putin’in buna asla cesaret edemeyeceğine inanıyorlar. Aksinin gerçekleşmesi olasılığına karşı da bu yüzden hazırlıksızlar. “Böyle bir şey olursa, ben de ABD ve NATO’nun tepkisini öngöremiyorum.”

Buzhinsky, Ukrayna’nın savaşa götürmesinden korktuğu başka bir yolun da ana hatlarını çizdi: Eğer ABD Ukrayna’ya, ileri teknoloji askeri ekipman desteği sağlarsa ve bu yüzden de ön saflara yakın yerlere Amerikalı eğitmen ve operatörler yerleştirmesi gerekirse; ve de bu operatörlerden biri öldürülürse, o zaman ABD resmen müdahale etmek zorunda kalacaktır.

Rusya, Avrupa’nın en fakir ülkelerinden biri olan Ukrayna üzerinden büyük bir savaşa girme riskini göze alır mı?

Moskova aylardır, Ukrayna’daki batılı askeri müdahalenin- her ne kadar Ukrayna askerine destek sağlamak kadar hafif olsa da-aslında Rusya’ya karşı askeri eylem olduğunu iddia ediyor. Putin’in nükleer silah kullanma tehditleri gibi, bu da boş tehdit, lakırdı olarak algılanıp görmezden gelindi. Sadece yerel politikada puan kazanma amaçlı olduğu düşünüldü.

Buzhinsky’nin aslında bana anlatmak istediği şey, tehditlerin gerçek olduğuydu: Rusya, Ukrayna’daki çıkarlarını sonuna dek gözeterek, onları korumak adına bir savaş riskini göze alabilir ve hatta savaşabilir bile. Bunu sadece Buzhinsky de söylemiyor. Bunu Moskova’da başka pek çok kişiden duydum. Bunlara, ülkelerinin Ukrayna politikasının çok saldırgan olduğu konusunda eleştiriler yapan Rus analistler de dahil.

Buzhinsky, Rusya’nın bunu kırmızı çizgi olarak belirlemesinin, doğu Ukrayna’nın yeniden Ukrayna tarafından fethedilmesinin, Donbas halkının fiziksel olarak ortadan kaldırılmasına yol açacağı korkusundan olduğunu söylüyor. Bu insanların çoğunun Rusya’yla kültürel bağları var ve Rusça konuşuyorlar. Rus devlet medyası bu korkuyu bir yıldır Ukrayna ve Rus halkına yaşatıyor. Savaş nedeni olması için gerçek olmasına gerek yok. Moskova, Kırım’ı topraklarına katmasıyla alakalı olarak da benzer bir mazeret sunmuştu.

Ukrayna bağlantısı, genellikle Ruslar tarafından kültürel bir miras meselesi olarak ifade ediliyor.-Başkenti Ukrayna’nın başkenti Kiev olan bir ortaçağ slav federasyonu. Bu Rusya’nın önceki devleti gibi.

Ama bu durum, Rusça konuşan Ukraynalılar ile milliyetçilik veya akrabalık bağından çok daha fazlası gibi. Rusya’nın şu inancını herkes biliyor: ABD kendisini mahvetmekte ya da en azından boyun eğdirmekte kararlı. Paranoyak ve izole olmuşluğunun ve nisbi zayıflığının son derece farkında. Putin, altından kalkamayacakları bir biçimde kendilerini zayıflatmak suretiyle, batılı yanlısı ve düşman bir Ukrayna’nın varlıkları için bir tehdit oluşturacağı sonucunu çıkarmış olabilir.

Savaş riski hakkındaki makalelerinde Allison ve Simes, Ukrayna’yı bu yüzden daha büyük bir çatışmanın potansiyel bir patlama noktası olarak tanımladılar.

Allison ve Simes: “Rusya’nın düşüncesinde, Ukrayna’nın NATO’ya katılması ya da düşman Avrupa-Atlantik birliğinin bir parçası olma durumunda ülkenin asla güvende olamayacağı yer almaktadır. Moskova’nın bakış açısına göre, bu da Ukrayna’nın dost statüsünü tartışılamaz bir talep haline getirir. Ulusal güvenlik çıkarlarını savunabilecek güce sahip bir Rusya için bu kesinlikle gereklidir.”

Uluslararası ilişkilerde bir klişe vardır: “Ukrayna’sız Rusya bir ülkedir. Ukrayna’lı bir Rusya ise imparatordur.” Putin’in Rusya’sı büyük güç statüsünü yeniden iddia etmenin, düşman batıya karşı güvenliği garantiye alabilecek tek yol olduğuna inanıyor.

Silah denetim uzmanı Jeffrey Lewis, Rusya hükümetinin bu Ukrayna takıntısının yanı sıra, düşman ve kendilerinden son derece güçlü Batı’ya karşı askeri güvensizlik hissinin Putin’in evindeki politik zayıflığına dayandırdı.

Sanırım Rus dünyasını yeniden bir araya getirme ve Rus olmayan komşularını hükmü altına alma arzusu, son derece önemli bir güvensizlik hissinden kaynaklanıyor. Bu ve Sovyet liderliğinde olduğu gibi, iktidarda kalmak için çok çaba sarf etmesi gerekir. Problem şu ki, dünyaya böyle komplocu bir yolla bakarsanız, her zaman komşu grupları hüküm altına almanın bir mazereti olacaktır.”

Bu şu demektir: Eğer ABD ya da diğer batılı ülkeler, Rusya’nın çatışmanın kontrolünü elinde tutamayacağı kadar etkin bir biçimde Ukrayna ile ilgilenirlerse, o takdirde Rusya bunu varoluşu için çok büyük bir tehdit olarak algılayabilir ve buna yanıt vermekten başka yapacağı bir şey kalmaz. Savaşmak pahasına olsa bile.

Rusya, tabii ki NATO ile tam anlamıyla savaşı kaybedeceğini biliyor. Ama bundan başka seçenekleri de var. Rus Savunma Bakanlığı’nda kamu danışma kurulundan bir yetkili Moscow Times’a yaptığı açıklamada, “batılı ülkeler Ukrayna’ya askeri yardımda bulunursa, bu Ukrayna yanı sıra  “asimetrik olarak Washington ya da diğer cephelerde” de artarak yankı bulacaktır” dedi.

Rus asimetrik eylemlerinin -siber saldırılar, panik yaratmak amacıyla yaratılan propaganda operasyonları, askeri uçuşlar, hatta küçük yeşil adamlar- tamamı çok etkilidir çünkü öncelikle belirsizlik ve risk ortamı yaratırlar.

Rusya böyle bir çizgiyi kolaylıkla geçebilir ya da yeterince karmaşa çıkarır ve sonucunda da ABD kendisinin ya da müttefiklerinin misilleme gerektirecek kadar tehlike altında olduklarına inanır.

Kennan Enstitüsü müdürü Matthew Rojansky, New York Times’a yaptığı konuşmada, ABD’nin Ukrayna’ya askeri yardım yapması halinde, ki Kongre de Obama’yı buna zorluyor, “bu işin geri dönüşü yoktur” diyerek uyarı da bulundu.

Rojansky: “Bunu yaparsak, Rusya ile yapılan dolaylı bir savaşta savaşçı konumunda oluruz. Rusya da dünya da ABD’yi mahvedebilecek tek ülkedir. Bu yüzden bu çok önemli bir meseledir” dedi.

putin10
8. Nükleer Tehlikeler: Kırmızı Çizgi Düşündüğünüzden de Yakın

 Bu Ağustos ayında Rus ordusu, yenilgiye karşı ayrılıkçı asileri savunmak üzere doğu Ukrayna’da başlattığı ilan edilmemiş ve gayri resmi istila yaptığı esnada Putin, Moskova’nın kuzeyinde Seliger Göl’ündeki bir yıllık gençlik konferansına katıldı. Soru-cevap bölümünde, bir öğrenci ilginç bir soru sordu. Soru Rusya’nın içine çekilebileceği yeni ve açık bir küresel çatışmaya ilişkin endişeler ve tarihin döngüsel yapısıyla ilgiliydi.

Putin cevaben, büyük nükleer güç liderlerinin genellikle yapmaktan çekindiği bir şeyi yaptı- nükleer gücünü ortaya koydu:

Müsaadenizle sizlere Rusya’nın en büyük nükleer güçleirnden biri olduğunu hatırlatayım. Bunlar sadece kelime üzerinde değil. Bu gerçek. Dahası nükleer caydırıcı gücümüzü artırıyor ve silahlı kuvvetlerimizi geliştiriyoruz. Artık daha düzenli ve etkinler; ellerindeki silahlar çok daha modernler.”

Rusya’da çok net bir korku var: Batı’yı Rusya’yı mahvetmek ya da boyun eğdirmek rüyasından alıkoyan tek şey, Rusya’nın sahip olduğu nükleer silah deposu. ( 3 ay sonra Putin, Batı’nın Rus ayısını evcilleştirmek istediğini, böylelikle “dişlerini ve pençelerini sökebilecekti.” Bunun da kendilerine ait nükleer silahlar anlamına geldiğini açıkladı.)

Rusya dış politika uzmanı Lukyanov: “Rus güvenliğinin tek garantisinin, eğer bağımsızlık ve varoluş değilse, nükleer caydırıcılık olduğuna dair genel bir inanç var. Yugoslavya savaşları, Irak savaşı ve Libya müdahalesinden sonra, bu artık tartışılır bir şey değil. Herkesin kabul ettiği bir görüş. Eğer Rusya nükleer bir süper güç olmasaydı, Irak ya da Libya tarzı bir rejim değişikliği burada da kaçınılmaz olurdu. ABD’liler Rus rejiminden o kadar mutsuzlar ki, bunu kesin yaparlardı. Tanrıya şükür nükleer silah gücümüz var ve bu bizi dokunulmaz yapıyor.”

Ama Rusya bir sorunla karşı karşıya kaldı: Konvansiyonel askeri gücü şu anda NATO’nunkinden çok daha zayıf. Başkenti de NATO’nun Baltıklardaki güçlerine çok yakın. NATO tank bölükleri Moskova’ya kadar ilerleyebilir ve daha nükleer silah kullanmadan savaşı hemen kazanabilir. Hem ABD hem de Rusya nükleer silahlarını sadece birbirlerini nükleer saldırılardan caydırmak amacıyla kullanacaklarına dair taahhüt verdiler. Soğuk savaşı “soğuk” yapan da bu oldu zaten. Ama ABD’nin savaşı kazanmak için ICBM’ye (kıtalararası balistik füze) ihtiyacı olmadığı için, bu caydırıcılık artık Rusya’yı güvende tutmak için yeterli değil.

Buna tepki olarak Rusya, nükleer silahlarını kullanabileceği koşulları gösteren çıtayı adım adım düşürüyor. Bu süreçte, onlarca yıldır süren karşılıklı garantili imha mantığını alt üst ediyor. Bu da Avrupa’daki her hangi bir çatışmada çok büyük bir nükleer savaş tehlikesi yaratıyor. Sınırlı yada kasıtsız çarpışmanın, nükleer savaşa dönüşme olasılığı her zamankinden daha fazla.

Rusya’nın nükleer doktrinine göre- Kremlin’in ne zaman nükleer silah kullanılıp kullanılmayacağını belirttiği ve her bir kaç yılda bir yayımladığı resmi belge- Rus ordusu sadece nükleer saldırı esnasında değil, aynı zamanda varoluşlarını tehlikeye atan konvansiyonel askeri saldırı durumlarında da nükleer silahlarını kullanmaya başlayabilir. Başka bir deyişle, eğer Rusya Amerikan tanklarının Kremlin’e gidebileceğine inanırsa, nükleer bombalarını kullanarak cevap verebilir.putin11

Moskovalı bir kadın devlet televizyonlarında Mart 2015 belgesel izliyor. Konu: Rusya’nın Kırım’ı topraklarına katması ve Putin’in bu esnada nükleer kuvvetleri hazırlamayı düşündüğünü açıklaması.

Olası bir karşılaşmada, özellikle de Baltık ülkelerinde, durumu abartma tehlikesi var. Bir kaza ya da yanlış hesaplama yüzünden sınırda bir çarpışma olursa, bundan sonra Kremlin durumu yanlış değerlendirip, Moskova’ya karşı bir saldırı başlangıcı olarak görebilir. Rusya doktrini gereği de nükleer silahlarını kullanabilir. Aslında, tam bir yenilgiden kaçınmanın tek yolu budur.

Başka bir tehlike boyutu ve belirsizlik durumu daha da var: Rusya’nın nasıl bir konvansiyonel tehlikeyi, nükleer tepkiye neden olarak göreceği belli değil. Kırım’ı topraklarına kattıktan birkaç ay sonra Putin, Rusya’nın bölgedeki açıklanmamış istilası esnasında, nükleer güçlerini alarma geçirmeyi düşündüğünü açıkladı. Putin hükümeti Kırım’ı bir saldırıdan korumak üzere nükleer güç kullanma sinyalini verdi. Bazı Rus analistler bunun öylesine kuru gürültü sözler olmadığını belirtti.

ABD’nin Rusya’daki yaygın korkunun aksine, tabii ki askeri olarak Kırım’ı yeniden almak gibi bir niyeti yok. Ama bu tehditle ilgili Rusya’nın paranoyası ve bunu önlemek için nükleer silah kullanma isteği var. Bu da, hali hazırda doğu Ukrayna’daki tehlikeli savaşı daha tehlikeli hale getiriyor; Rusya ya da Batıların daha fazla müdahale etmesinin daha büyük bir çatışma başlatacağı korkusunu artırıyor.

Kırım ile ilgili durum son derece endişe verici bir soruyu ortaya atıyor: Moskova nükleer silahlarını kullanmak için tehdit sınırını tam olarak nereye koyuyor? Doktrinlerine göre, sadece varoluşları tehlike altına girerse kullanılmalı. Ama Kırım’a yapılacak bir saldırı varoluşsal olarak tehlikeli olmaktan çok öte olacaktır. Gerçek kırmızı çizginin nerede olduğunu sadece tahmin edebiliriz ve bu çizginin geçilmemesini umut edebiliriz.

9. Nükleer Tehlike: Putin bizi nasıl uçuruma itiyor

Silah kontrol uzmanlarının, nükleer tahribattan sadece dakikalar uzaklıkta, nükleer silahların tehlikesini vurgulamak için dünyayı tek seferde yıllarca nasıl dengede tuttuklarını sıklıkla andıkları özel bir an var. Bu an 26 Eylül, 1983’tür.

O akşam, Stanislav Petrov adlı bir Rus yarbay, Sovyetler Birliği’ne ait füze saldırısı erken uyarı sistemlerini denetlemek üzere nöbeti devraldı. Petrov, tamamı doğrudan Amerika’ya çevrilmiş çok gizli uydu ağlarına sahipti. Ve nükleer silahlı kıtalararası güdümlü füze cephanesi de ona işaret ediyordu.

Amerika ve Sovyetler Birliği, dünyayı 30 dakikada turlayabilen ve bir düşman şehrini küllerine ayırabilecek KABF geliştimeyi hızlandırıyordu. İki taraf da, diğerinin bir gün sonsuz öncelikli, çok yıkıcı ve çok hızlı bir nükleer saldırıyı harekete geçirme yeteneğini elde edebileceği korkusu ile hareket ediyordu. Öyle ki bu, savaşı başlatıp birkaç saat içerisinde kazandırabilirdi. Her biri hiç olmadık kadar hassas uyarı sistemleri geliştirme arayışındaydı. Ve tehlikeyi engellemek adına her zamankinden çok daha hızlı misilleme mekenizmaları arıyorlardı.

Petrov böylesi bir uyarı sistemini çalıştırdı. Sensörlerinden geçer geçmez bir Amerikan saldırısı yakaladığında, Sovyet liderliğine 20 dakikalık bir ikaz zamanı veriyordu. Bu, nasıl tepki vereceklerini belirlemeleri için bir aralıktı. Hata için hiç bir boşluk yoktu.

O gece Petrov’un nöbetinin beşinci saatinde, 11 yıllık kariyerinde hiç karşılaşmadığı bir şey meydana geldi: Sistem tam alarma geçti. Büyük kırmızı harflerle “FIRLATMA” kelimesi göründü. Ekran bir Amerikan KABF’nin Sovyetler Birliği’ne doğru yöneltildiğine dair “yüksek güvenilirli” bir bildirim yaptı.

Petrov bir karar vermeliydi: Gelen bir Amerikan saldırısının olduğunu bildirmeli miydi? Bildirirse, Sovyet nükleer doktrini tam bir nükleer misilleme için çağrılmış olacaktı; Amerika ile müzakereleri araştırmak şöyle dursun uyarı sistemini ikinci kez kontrol edecek zaman yoktu. Bildirmezse, ve yanılıyorsa, vatan hainliğine denk bir davranış olacak şekilde ülkesini savunmasız bırakmış olacaktı.

İçinden gelen bir his ona hatalı bir uyarı olduğunu söyledi, fakat gelen imgelere ve datalara göz attığında net bir sonuca ulaşamadı. Az bir süre sonra üstlerini aradı ve kategorik olarak bunun hatalı bir alarm olduğunu belirtti. Saldırı olmadığı konusunda ısrar etti.

Petrov, kesin olarak hatalı bir alarm olduğunu anlamasından önce 23 dakika boyunca(füzelerin tahmini hedefe varış süresi) ecel terleri döktü. Sadece az bir insan o an durumun farkındaydı. Petrov’a şükürler olsun ki dünya 3. Dünya Savaşı’ndan ve potansiyel olarak nükleer bir tahipten zar zor kurtulmuştu.

Amerika ve Sovyetler Birliği, bu ve diğer tehlikeli yaklaşmalarla sarsıldı ve sonraki birkaç yılı uçurumdan uzaklaşarak geçirdiler. Çok sayıda nükleer başlığı devreden çıkardılar ve konuşlanmalarını sınırlandırmak için anlaşmalar imzaladılar.

En önemli tedbirlerinden biri Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması (INF) olarak adlandırılan, 1987 antlaşmasıydı. Bu anlaşma ile her iki taraf, Avrupa’ya boydan boya yerleştirmiş oldukları orta menzilli, karada konuşlanmış nükleer füzelerin basitçe çok tehlikeli ve denge bozucu olduğunun kabulü konusunda anlaşmaya vardı. Çünkü füzeler Moskova, Berlin ya da Londra’ya ışık hızında ulaşabilirdi, “tepki süresini” herhangi bir kriz için sadece birkaç dakikaya kadar kısalttılar.(Sovyet ya da batılı liderin, böylesi bir saldırının hedefi vurmasından önce ülkenin saldırı altında olup olmadığı kararını vermesi gereken süreç) İstemeden yapılan bir kızışmanın tehlikesini yaşadılar, ya da Petrov’da olduğu gibi çok daha büyük zar zor engellenmiş bir hatanın tehlikesini.

Oluşturdukları risk 1987 INF Anlaşması’nda dünyaya kabul edilemez olarak addedildi. Ve silahlar kaldırıldı.

Putin Avrupa’yı nükleer uçurumun gerisine itmek amacıyla nükleer tırmanma mantığı ve 1980lerin başlarında yapılan tetikli silahlar için birkaç adım attı. İnsanlık tarihindeki en tehlikeli zamandı. Belkide en sert bir biçimde, uzun zamandır yasaklı nükleer silahları tekrar tanıtarak 1987 INF Anlaşması’nı geçersiz sayıyordu.

Rusya, Mart ayında nükleer-kabiliyetli bombardıman uçaklarını ve orta-menzilli nükleer-kabiliyetli Iskander füzelerini Rus yerleşim bölgesi Kaliningrad’a yerleştireceğini — Berlin’den bir ticari yolcu uçağıyla sadece bir saatliğine, duyurdu. Aynı anda, orta-menzilli karaya konuşlanmış füzelerini test ediyordu. Amerika’nın alarmıyla füzeler, INF Anlaşması’nı çiğiniyor görünüyordu.

putin12
Sibirya’daki bir Rus Iskander füzesi fırlatma sistemi. (EVGENY STETSKO/AFP/Getty)

Putin’in sadece nükleer kızıştırması şöyle dursun, daha da fazla nükleer silah geliştiriyordu ve Avrupa’daki saldırganlık ve maceraperestliğine görünür bir kılıf olarak bunları olağan bir ikaz olarak niteliyordu. Rusyan’ın nükleer-silahlandırılmış denizaltılarını Amerikan Doğu Kıyı Şeridi açıklarına konuşlandırdığına dair şüpheler vardı.

Bunu çok tehlikeli yapan şey ise, bilim insanı Edward Lucas’ın Avrupa Politika Analiz Merkezi için hazırladığı yeni bir raporunda Putin’in nükleer silah kullanmada NATO’dan daha fazla istekli olduğunun altını çizdiği gibi ve bu yüzden üstlerinin her zaman ona Batılı güçlere nükleer oyunlarla sataşmasına izin vereceğine inanıyor görünmesiydi.

Bu, Soğuk Savaş’tan mühim ve aslında korkunç bir kırılmadır. Soğuk Savaş: Her iki tarafın da haklı olarak nükleer korku politikasından korktuğu, nükleer düşünme devridir. Niyet etmenin çok tehlikeli olduğu ve silahların öncelikli olarak bir diğerini caydırma açamlı kullanıldığı dönem.

Rusya’nın nükleer savaş tehdidi gerekçesiz, denge bozucu ve tehlikeliydi.” NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Washington’da bir Mayıs konuşması.

Putin, Avrupa üzerinde nükleer tehtidi artırarak görünür bir inancın dışında hareket ediyor. Ve kendi ülkesi için bir sonuç olarak en nihayetinde iyidir ve risk almaya değerdir. Bu yüzlerce milyon Avrupalı’nın yaşamlarıyla oynanan bir kumardır.

10. Nükleer Tehlikeler: Dünya’nın başına atomik bir silah

Birçok batılı analistin görüşüne göre nükleer-yetenekli füzeler, Amerikalıların ve Avrupalıların başına doğrultulmuş bir silahtır: Biz Ruslara bulaşmayın, yoksa neler yapabileceğimizi kimse bilemez.

Putin kendisi bu konuşmayı, Sovyet lider Nikita Khrushchev’in ayakkabısını podyuma fırlattığı 1960 Birleşmiş Milletler hitabını onaylayarak alıntıladığı 2014’te Sochi’de aktardı. Putin, “Amerika ve NATO, ‘Nikita en iyisi yalnız bırakılmalıdır, yoksa gidip bir füze fırlatabilir. Ona biraz saygı göstersek daha iyi olur’ şeklinde düşündü” dedi.

Putin için bu tür bir nükleer tehdit, Piontkovsky gibi analistlerin açıkladıkları gibi NATO’yu bölme senaryosu için mükemmel bir yöntem olacaktır. Lucas’ın raporunda bir örnek olarak sorduğu gibi; farzedelim ki, Putin Baltık Denizi’nde bir Rus “askeri yasak bölgesi” ilan ederse, böylelikle Baltık ülkeleri fiziksel olarak NATO’nun geri kalanından kopmuş mu olur?

Lucas, “Amerika gerçekten bir gaz boru hattı üzerinden Rusya ile bir nükleer ayrılığı riske edebilir mi?”, diye soruyor. “Eğer öyle olmazsa, NATO biter. Soğuk savaşın onlarca yıldır Batı birliğini ayakta tuttuğu nükleer blöf sonunda çağrılmış olur.”

Belkide Rusya’nın kuvvetsizliği doğarken, Putin’in korku politikası aşkı, büyük bir jeopolitik risk almasındaki istekliliği ve hatta şevki aynı zamanda derinden üzüntü vericidir.

Ya çok tuhaf bir nükleer silah teorisi var, ya da Batı’yı hiç de ciddiye almıyor ve her ne tehtidi yapabiliyorsa onunla bizi korkutmaya çalışıyor.” Saideman, siyaset bilimci.

Uluslararası ilişkilerin iki vizyonu vardır: Birinde bu tehditler işe yarar birinde yaramaz, karşılıklı dengeleme yaparlar” diye Sideman devam ediyor. “Bu, 1. Dünya Savaşı öncesinde [Alman] Kaiser’in teorisiydi: Daha fazla tehditkar oldukça daha fazla insan size katılacaktır. Bu Putin’in mantığı olabilir. Tehdit ettikçe edecek ve NATO’nun diz çökmesini umut edecek. Ama uzun soluklu uluslararası ilişkiler bunun diğer tarafa doğru gideceğini öngörüyor. Öyle ki ne kadar tehditkar olursanız o kadar denge üretirsiniz.

Diğer bir deyişle Putin zayıflığını, daha ileri gitme istekliliği ile telafi etmeyi ve daha güçlü Batılı toplumlara göre riski daha da fazla arttırmayı umuyor. Fakat hareketleri önceden açıklanabiliyor. Esasında, sanal olarak Batıyı benzer şekilde tepki vermesi için zorluyor, sadece olası bir savaş riski olaslığını arttırarak değil aynı zamanda böylesi bir savaşın nükleere gitmesini kolaylaştırarak.

11. Nükleer tehlikeler: Putin nükleer savaşın “kazanılabileceğine” inanıyor mu?

putin13(Dmitri Dukhanin/Kommersant via Getty)

Rusya’nın nükleer doktrinine bir gerekçe var, öyle bir yöntem ki Ruslar Batılı askeri üstünlük problemini çözdüklerine inanıyorlar. Bu çok çılgın, çok tehlikeli; bunu gerçekten ima ettiklerine inanmak çok güç. Buna rağmen tüm belirtiler öyle olduğunu gösteriyor.

Bu gerekçe Rusya’nın sarılmış olduğu “hafifletilmiş” nükleer darbe olarak adlandırdığı şeydir. Rusya’nın askeri doktirininde anlatılan senaryoya geri dönelim: ülkenin varoluşuna tehdit oluşturan konvensiyonel askeri bir çatışma. Doktrin Rusya’nın nükleer bir darbe ile karşılık vermesini istiyor. Fakat bir Rus lider olduğunuzu hayal edin: Tamamen nükleer bir savaş ve küresel yıkımla sonuçlanan misliyle mukabeleli bir gerginlik oluşturarak, Amerika’yı benzer bir nükleer saldırı ile karşılık vermemeye zorlamadan NATO birliklerine nasıl nükleer bir bomba atabilirsiniz?

Bu denli bir çatışma durumunda Rusya’nın cevabı, tek bir nükleer bomba atmaktır. Daha geniş, şehir-yokeden “stratejik” nükleer silaha değil de daha küçük bir aileye mensup savaş alanı nükleer bombası olarak bilinen “taktiksel” silahlardan bir tanesini atmak. Bu fikir böyle bir darbenin Rusya’nın nükleer silah kullanımı için istekliliğine işaret etmektedir ve düşmanı daha ileriki nükleer yıkıma karşı biran önce savaşı bitirmeye zorlayacaktır.

Rusya Dışişleri Bakanlığı’ndan Nükleer silah uzmanı ve emekli memur Nikolai Sokov, Atomic Scientists bülteninde, bunun son çarenin zoraki opsiyonu olmadığını; Rus savaş planının merkezi haline geldiğini açıkladı.

Sokov, “Böylesi bir tehdit, bu bağlamda esasen defansif olarak Rusya’nın önemli çıkarının olduğu, Amerika ve müttefiklerinin anlaşmazlığa düşmesi olarak planlanıyor” yazdı. “Yine de, böylesi bir tehditin etkili olabilmesi için ayrıca inandırıcı olması gerekir. Bu niyetle, Rusya’nın düzenlemiş olduğu 2000lerde başlayan bütün geniş ölçekli askeri tatbikatlar, sınırlı nükleer darbe özelliği taşımaktadırlar.”

Rus Genel Kurmayı’ndan yakında emekli olan Buzhinsky, buluşmamızda askeriyenin bunu uygulanabilir bir seçenek olarak gördüğünü doğruladı. “Eğer Rusya konvansiyonel olarak ağır saldırı altında kalırsa, evet, tabiki de, doktrinde yazıldığı gibi, stratejik olmayan nükleer silahların sınırlı kullanımı söz konusu olabilir.”, dedi. “Hafifletici bir faktör olarak niyet belli etmek amacıyla.”

Askeri planlama dünyasında şuan “sınırlı” nükleer bir savaş fikrinden daha tehlikeli bir fikri hayal etmek zor. Bilim insanları onlarca yıldır tartışıyorlar ve günümüzde hala tartışıyorlar, sınırlı nükleer savaş konsepti gerçekçi mi yoksa böylesi bir çatışma kaçınılmaz olarak tamamen nükleer bir savaşa dönüşür mü. Bir başka ifadeyle, kimse kesin olarak Rusya askeri planlamacılarının global nükleer yıkım için tohum ektiğinden emin değil.

Rusya tarafından görünür haliyle, en azından doktrinin ne anlama geldiğini hayal etmek mümkün: NATO’nun konvansiyonel güç tehtidi yaygın olarak hem çok yoğun ve baskılı hem de eli kulağında, böylesi uç noktada bir adım atmak değerlendirmeye değerdir. Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı tarihten beri, korku duyulan büyük güç statüsünden miras kalan Rusya’nın stratejik kültürü, nükleer teçhizata artan bir şekilde ağırlık verdi. Bu bir çeşit Rus nükleer silahlanma kültüdür, ya da hatta belirli bir stratejik saplantı. Rus stratejik düşünce tarzının çok merkezindeki nükleer silahlarla, Moskova’nın onları en büyük stratejik problemine bir çözüm olarak gördüğü küçük bir merak konusudur.

Fakat bu doktrini Amerika tarafından değerlendirdiğinizde, bunu neyin tehlikeli hatta çılgın yaptığını görmeye başlarsınız. Bir Amerikan lideri olduğunuzu hayal edin ve Doğu Avrupa’daki kuvvetleriniz birşekilde Ruslarla çatışma içine çekiliyor. Belkide, Rusya içerisinden toplar ve uçaklar kuvvetlerinize saldırıyorlar, siz de onları alaşağı etmek için Rus topraklarına karşı atak yapıyorsunuz. Kremlin, Moskova’nın istila edilmeye başlamasından endişe ediyor ve Estonya ve Litvanya’daki kuvvetlerinizin üzerine taktik bir nükleer savaş başlığı atıyor. Savaş alanına, hatta daha fazlası Avrupa, Washington ya da New York’a daha fazla Rus nükleer saldırısı gelip gelmeyeceği konusunda hiçbir fikriniz yok. Siz de kademeli olarak tamamen nükleer bir savaşı tırmandıracak kısasa kısas taktik bir nükleer saldırı mı yaparsınız? En kötü ihtimalin gerçekleşmesinden korkarak, daha fazla saldırı emri vermeden Rus liderliğini alaşağı edebilmek için harekete mi geçer siniz? Ya da, kuvvetlerinizi küçük düşürmüş bir şekilde Rusya’yı zaferle ödüllendirerek tek taraflı bir ateşkes mi ilan edersiniz?

Rusya’nın nükleer doktrini, herhangi bir Amerikan liderinin (nükleer silahlı Fransa ve İngiltere liderlerinden bahsetmeden) bu üç seçenekten sonuncusunu tercih edeceğine dair bahse giriyor. Eğer bu tahmin yanlış olursa, bu nükleer savaş anlamına geliyor, muhtemelen global bir nükleer savaş ve bu yüzden de yok oluş. Diğer bir deyişle bu doktrin dünyanın kaderiyle oynanan bir kumardır.

Açık olmak gerekirse, böyle bir senaryo tüm nükleer senaryolarda olduğu gibi uzaktır. Bunun için ardarda olaylar serisine ihtiyaç vardır ve bu olaylar olmaya başladığında iki taraf da zamanında geri çekilemeyecektir. Bunların olma olasılığı  oldukça düşüktür. Fakat bu olasılıklar sıfırdan büyüktür ve büyümektedir. Böylesi bir senaryo olasılıklar aleminin içerisindedir. Eğer olmasaydı Rusya düzenli olarak bu çıktıyı hayal ettiği, askeri tatbikatları düzenlemezdi. Ve NATO genel sekreter yardımcısı Alexander Vershbow’u hatırlayalım, Nisan sonlarında bir konferansında NATO’nun tam olarak böyle bir krizle karşılaştığını söylemişti.

Bu Rus doktirini için daha endişe verici çıkarımlar söz konusu. Bunun mantıksal bir sonucu olarak Rusya kendini, konvansiyonel olarak üstün olan Amerika’ya karşı kaybetmeden bir savaş verebilecek şekilde görmektedir ve bu savaş nükleer silahlar kullanarak yapılabilir. Bu doktrin altında, Moskova  Amerika’ya karşı sadece tam gelişmiş bir savaşı hayal edilebilir saymıyor ayrıca tam gelişmiş bir savaşı en azından bir nükleer patlamayla kabul edilebilir sayıyor.

Belkide bu, Putin’in Amerika’yla gerçek bir savaş olasılığını arttırmada neden bu kadar çok hevesli göründüğünü açıklayabilir, hatta en azından nükleer tehtitleri içiren bir tanesini.(Bu üstünlük taslayan isteği ve korku politikası ile mağlubiyeti engelleyebileceğine inanıyor olabilir.) Herhangi bir çatışmaya nükleer bir elemanın eklenmesi aynı zamanda, özellikle Rus propagandası, şartları nükleer fırlatmaya doğru yönlendirirse, NATO’ya mensup Batı Avrupa üyelerinin nasıl tepki verilmesi gerektiği konusunda bölünecekleri ihtimalini artırmaktadır.

Fakat bu aynı zamanda, tüm stratejisinin bayağı bir dayanak içinde kaldığının derecesini göstermektedir. Öyle ki “sınırlı” nükleer savaş kazanılabilir ve bu tüm dünyayı riske atar.

12. Nükleer tehlikeler: Yok olma oyunları

putin14Arizona’da deaktive edilmiş Titan II nükleer füze silosu. (BRENDAN SMIALOWSKI/AFP/Getty)

Başkan Dwight Eisenhower, nükleer bir savaş olasılığının nispeten yeni olduğu ve askeri planlamacıların Sovyetler Birliği ile oluşacak bir çatışma olasılığı ile nasıl başedeceğinden emin olmadıkları, her iki tarafın da nükleer silah kullanabileceği bir zamanda görevde bulunuyordu. Yönetimindeki bazı kimseler onu nükleer bir çatışma planlarını gözden geçirmesi için doldursalar da, savaşa yabancı olmayan Eisenhower, bu fikri imkansız bularak gerici çevirdi.

Eisenhower 1957’de “Bu türden bir savaşa giremezsiniz. İnsanların vücutlarını caddelerden kazımaya yetecek kadar buldozer bulunmamaktadır” dedi

Putin bu probleme, daha küçük savaş alanı başlıkları ile bir çözüm bulduğuna inanıyor. Bu sayede tüm şehirlerin kurban edildiği küresel bir çatışmaya varmadan savaşı kazanabilir.

Fakat sınırlı bir nükleer savaş bile felaket meydana getirebilir, ve bu sadece bombaların düştüğü uluslar için değil aynı zamanda tüm dünya için bu geçerlidir.

Küçük” bir nükleer savaşın çevresel etkileri üzerinde 2008 yılında yapılan bir çalışma (2014’de güncellendi), 100 Hiroşima gücünde bombaların hipotetik bir çatışma ile Hindistan ve Pakistan’da patlatıldığınde neler olabileceğini açıkladı. Bu Amerikan ve Rus nükleer cephaneleri birleştirildiğinde yüzde 1’den daha azına denk geliyor.

Çalışmanın ortaya çıkardığına göre, patlamalar atmosfere Dünya’yı 10 gün içerisinde çevreleyecek sıcak, siyah bir duman katmanını sürecektir. Çalışma, bu dumanın gün ışığını bloklayacağını, atmosferi ısıtacağını ve ozon tabakasını yıllarca aşındıracağını, araştırmacıların abartısız olarak “yazsız bir on yıl” olarak adlandırdığı bir süreci oluşturacağını öngördü. Yağmurlar çekileceği ve dünya genelinde mahsulat olmayacağı için, meydana gelecek küresel kıtlık ile 1 milyar insan ölecek.

Bazı beceri kombinasyonları, şans ve ilahi müdahale ile büyük nükleer bir tahribat olmadan “Soğuk Savaş’tan kurtulduk, ve ben ikincisinin en büyük orana sahip olduğunu zannediyorum” Amerika Stratejik Hava Komutanlığı’nden General George Lee Butler, gazeteci Eric Schlosser’a nükleer silahların tehlikesi ile ilgili kitabı için bunları söyledi.

Soğuk Savaş’tan kurtulmuş olabiliriz ancak nükleer tehditten kurtulmuş değiliz. Sadece geride kalmamakta, hatta giderek büyümektedir. Nükleer tehtidin yaygın olarak Washington ve diğer Batılı başkentlerde, tarih kitapları tarafından kabullenilmesi algısı, açık olarak tehlikesinin bir parçasıdır. Bu, dünyanın habersizce felakete doğru sürüklendiği 1. Dünya Savaşı’nın aylar ve yıllar öncesinin bir taklitidir.

Geçtiğimiz yılın Nisan ayında Rusya Kırım’ı topraklarına katmadan hemen önce, Londra-tabanlı düşünce kuruluşu Chatham House, kasıtsız nükleer çatışmanın tehlikeleri üzerine bir rapor yayınladı. Ukrayna’daki olayları belirleyememişti, ve bu noktada raporların yazarlarının da içinde olduğu birkaç insan,  Kırım’ı daha büyük bir krizin potansiyel başlangıcı olarak gördüler.

Yanlışlıkla meydana gelecek bir nükleer silah kullanımının olasılığı sıfır değildir ve yaygın olarak nitelendirilene göre daha yüksektir” diye başlıyordu. “Nükleer silahlarla ilişkili olan risk yüksektir” ve “takdir edilenin altındadır.”

Uyarıları genel olarak gözardı edildi. Ve raporun kendisi; dünyanın yanlış bir şekilde nükleer silahların artık olması yakın bir tehdit oluşturmadığı sonucuna vardığının, notunu ekledi. İlgi devam etti. Fakat Avrupa’da olası bir savaşın tohumları ekilmekte. En kötüsünün olması durumunda,  bunun sonuçları, uzak fakat gerçek bir olasılıkla, Amerikalıları evlerine kadar takip edecektir.

Çeviren: AylinERSıdıka ÖZEMREGültekin METİN
http://www.vox.com/2015/6/29/8845913/russia-war

Check Also

Geri Dönüşü Olmayan İnsan Ruhunun Ölümsüz Yolculuğu