Fili Verirsen

O meşhur körler gibi…

Görür, gördüğünü bilir, ve bildiğini değerlendirirlerden biri istemiş ki “körler“de “fili” tanısın!… Almış birkaç tane körü yanına, götürmüş filin önüne…

İşte, demiş, fil önünüzde!… Yıllardır aradığınız, ermek, tanımak istediğiniz fil bu!.. Tanıyın bakalım!… Arzunuza nâil olun

Ama neylesin körler!… Allah, basiretlerini almış ellerinden!… Göz yok, görüş kayıp!..

Fili tanımak için tek bir yolları var, elleriyle bir tarafından dokunarak karine ile ne olduğunu anlamak…

Bunun için de, elbette yapışacaklar filin bir tarafına…

Kimi filin hortumunu eline almış, kimi kuyruğunu!… Kimi kulağına yapışmış, kimi karnına!… Kimi bacaklarına sarılmış, kimi göğsüne!….

Derken sormuş, onları getiren görür, gördüğünü bilir, bildiğini değerlendirir..

İşte erdiniz file!… Haydi bana târif edin fili

Başlamış “köreler fili târife”…

Fil, sütun gibi bir hayvandır!… demiş bacağını tutan…

-Fil, küp gibi bir hayvandır!… demiş karnına dokunan…

-Fil, duvar gibi bir hayvandır!… demiş göğsüne değen…

-Fil, yılan gibi bir hayvandır!… demiş hortumunu eline alan…

-Fil, kamçı gibi bir hayvandır!… demiş kuyruğuna yapışan…

-Fil, yaprak gibi bir hayvandır!… demiş kulağını avuçlayan…

İbretle seyretmiş, onların bu hâlini, getiren zât…

Sonra düşünmüş kendi kendine..

Fili verirsen körlerin eline işte böyle değerlendirirler; daha ne beklenir ki!”…

Check Also

Serçe’nin Küskünlüğü

Serçe Allah’a küsmüştü.  Günler geçiyordu ve serçe hiçbir şey söylemiyordu. İçine kapanmış derin bir hüzne boğulmuştu. ...